Dünya toplumlarının
ruhsal özgürleşme, birlik ve
beraberliklerini yeniden yapılandırma süreçleri hep olmuştur.
Maddî ortam plâtformundaki özgürleştirme ve
birliğe ulaştırma faaliyetleri yoğun
baskılar altında olsa, da hem toplumsal hem
de bireysel düzeyde hepimizin gözlediği, aynı zamanda da
istediği şekilde devam ediyor. İçinde
bulunduğumuz süreç, tüm insanlığı dünya
üzerinde barışa, birlik ve beraberliğe, iyi
niyetle dolu olmaya davet ediyor. Ama bir başka tarihî bir
gerçek var ki o da; insan düşüncelerindeki
çeşitliliğe ve gelişmeye rağmen
hoşgörüsüzlük ve sevgisizliğin giderek
artması. Bugün gereksinim duyduğumuz en ivedi yapısal
düzeltme, yaşam biçimlerinin düzeltilme gerçeğidir.
İnsan yaşam biçimleriyle, gezegenin
korunması için gerekenler arasındaki uyum
kurulmadığı sürece dünya üzerindeki yaşam
kalitesinin düşeceği uyarısı hâlâ bir tehdit niteliği
taşımaktadır. Umut verici insan gelişiminin
hızla yayılması için küresel bir eylemle
sürekli barış, birlik ve beraberlik
çalışmaları yapmalı, önümüzdeki bu biricik ve
son fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Birlik,
Beraberlik, Özgürlük ve Barış dışarıda değil
önce içeride aranmalıdır. Özgürlük ve
beraberlik özlemimizin nedeni, bütün bu aradıklarımızın, iç
varlığımızın derinliklerinde olan
“gerçeğe” ve “ilkelere”
ait
bilgilere ve uygulamalara bir an önce ulaşabilme,
kavuşabilme arzusunda
saklıdır.
İÇ ÖZGÜRLÜK
İç özgürlük, yaşamla barış, bütüne ait
olduğunu hissetme ve beraberlik duygusu,
karşıtı bağımlılık olmayan ve hiçbir şeyle
sınırlandırılmayan yanımıza aittir ve şeffaftır. Hepimize
sonsuza ait olduğumuzu, hiçbir şeye gerektiğinden
fazla bağlanmamamız gerektiğini, bizi
evrenle, insanla, yaşamla birleştirecek,
bütünleştirecek olan tek şeyin Vazife, Yardımlaşma ve
Dayanışma
olduğunu hatırlatan ruhsal yasalar daima
işlemektedir.
Ruhsal
yasalar bize bölünme ve ayrılıklardan
kurtulmak, birlik ve beraberliğe ulaşmak için
vicdanî kanaat ve düşüncelerde özgürlüğe muhtaç olduğumuzu
hep hatırlatır ve bize âdeta şunları
fısıldar: “Birey olarak,
fert fert değişmek
zorundasınız. Hepinizin varlığının özünde; paylaşmayı,
işbirliğini, başkalarıyla birlikte iyi niyetle ve
uyum içinde yaşamayı isteyen, birlik ve
beraberlik arzusu vardır. Hepinizin her
şeyden sorumlu olduğu bütünlük anlayışına olan
ihtiyacınız her geçen gün artıyor. Öyleyse birlik ve
beraberlik için el ele vermekten niye korkuyor
ya da kaçınıyorsunuz?
Sizi Bütünle uyum içinde olmaktan alıkoyan
ne olabilir ki?” |