Ruh ve beden ilişkisini daha iyi
anlatabilmek için önce insanı tanımlamakla işe başlayalım. İnsan
dediğimiz varlığın aslı nedir? İnsan sadece bedenden mi ibarettir?
Yoksa doğrudan doğruya ruhun yansıması mıdır? Beden ölümle çürümeye
başlayınca o insandan geriye kalan sadece bir avuç toprak mıdır? İnsan ne salt bedenden oluşmuştur, ne de
ruhtan. İnsan ruh ve bedenden oluşmuş üçüncü bir varlıktır. Tıpkı sodyum
ile klorün birleşip sodyum klorür, yani tuz
olması gibi bir bileşkedir. İnsanın bir bedeni vardır, bir de
ruhu vardır diye kesin bir ayrım yapılamaz. Beden ruhun uzantısıdır.
Bedeni şekillendiren ruhtur. Spatyomdaki(öte
alemdeki) imajinasyonunu anne karnındaki
cenine yansıtarak onu şekillendirir. Aslımız ruhtur. Beden ruhun amacına
hizmet eden çok kıymetli bir araçtır.
RUH BEDENİN İÇİNDE MİDİR? Sonsuzluğu
içinde barındıran o müthiş ilâhî kudret maddî ortama doğrudan
yansıyamaz. Ruh ve madde ilişkisinde, ruh, beden içinde bir mekâna sahip
değildir. Yani bedenin içine şişeye doldurulmuş su gibi bir ruh varlığı
kapatılmış değildir. Beden içinde ruh aramak yanlıştır. Bu nedenle,
“Neşterimin ucuna ruh diye bir şey
dokunmadı.” diyen bilim adamı fark etmeden bir gerçeği ifade
etmiştir.
Ruh ne bedenin içindedir ne de tam manasıyla dışında. O bedeni etkisi
altında tutarak onu canlı kılar. Örneğin,
siz Ay’da araştırmalar yapmak isteyen bir bilim adamısınız. Önünüzde
harika bir ekran var. Ay’a bir robot yolladınız. Onun aracılığıyla çok
değerli araştırmalar yapıyor ve onu her an izliyorsunuz. Ama siz o robot
değilsiniz. O sizin sadece bir aracınız. Ve bağlantıyı kestiğiniz anda
hareketsiz kalmaya mahkûm. Onun hareketliliği ve araştırma yapabilme
yeteneği bizden kaynaklanıyor. İşte ruh ve beden ilişkisini de buna
benzetmek mümkün. Ruh maddesel enerjiyi yönlendirir ve idare eder.
RUH NEDEN MADDEYE BAĞLANIR? Ruh etki eden, madde etkilenendir.
Maddeden kendi kendine maksatlı hareketler yapması beklenemez. Maddesel
evrenler ruhun
yaratıcı gücü ve kontrolü altında varlıklarını sürdürürler. Ruh öz
itibarıyla, yaradılışından ötürü bu güce sahiptir ve maddeye onu
harekete geçirecek, geliştirecek gücü sağlar. Ruhun
önündeki en temel bilgi, kozmik yasa ve ilkeleri doğru uygulama
bilgisidir. Ve tanrısal ilkeleri kozmosa yayma vazifesini yüklenmiştir.
Böylece hem maddeyi geliştirir, hem de kendi deney ve gözlemlerini
geliştirir.Bilgisi, görgüsü artar. Bir gün
yasaları kullanma yetisini elde etmenin adayı olarak var olmuştur ve bu
onurlu görevini yerine getirmek çabalar, çalışır, uğraşır, bazen
sevinir, bazen üzülür… Bu nedenle yaşam çok
ama çok değerlidir…
Yaşamı iyi değerlendirmek ve hızla yüksek
titreşimli ortamlara geçebilmek gayreti,
insanoğlunun en güçlü ve en kutsal yönüdür…
|