Tüm duyguların ve
bilgilerin olumlu kanallardan akacağı yeni bir yaşam tarzına kavuşmak
hepimizin hakkıdır. Yaşanır hâle getirilen bilgi, kullanım alanında
yepyeni oluşumların meydana gelmesini sağlar.
Yaşanmayan, kullanım alanına sokulmayan
bilgi, insanın gelişimine doğrudan katkısı olmayan bilgidir. Bazen
hepimiz, bizi sadece maddî yaşamla sınırlayan beş duyumuzun dışına
taştığımızı fark ederiz. Telefon çalar, kimin aradığını bilirsiniz, o
gün ısrarla anımsadığınız eski arkadaşınıza yolda rastlarsınız. İlk
kez karşılaştığınız bir yabancının, hayatınızda önemli bir yere sahip
olacağını algılarsınız. Yakınlarınızla ilgili çeşitli haberci rüyalar
görür, hatta onların geleceklerine ait sezgilerin sahibi
olabilirsiniz. Bütün bunlar sizin duyular dışı algılama (DDA)
yeteneğinizin olduğunu gösterir. Hepimizin değişik bir şuur hâline
açılan çeşitli pencereleri vardır. Şuurumuzu, şimdiki
farkındalığımızın ötelerine genişletme
gücü, tüm varlıkların içinde saklı şekilde mevcuttur. Bu güce
“Psişik Yetenek” ya da
“Ruhsal Güç” adını veriyoruz.
Ruhsal Gücümüz hemen
hemen her gün bizi sınırlayan beş
duyumuzun dışına taşmamıza neden olur ama “neden ve nasıl” sorularına
yeterli cevap veremediğimiz için bu potansiyel güç de, gizli bir
hazine gibi varlığımızın derinliklerinde saklı kalır. Ve yaşamda
uygulama alanı bulamaz
RUHSAL GÜÇLERİMİZİ GÜNLÜK
YAŞAMDA KULLANABİLİRİZ
Dünya
yaşamı hepimize sunulmuş çok büyük bir armağan ve kendimizi
geliştirmek için kullanılacak imkânlar dizisidir. Ruhsal Güçlerin,
ilham ve önsezilerin bize sağladığı en büyük fayda, yaşamı sadece
biyolojik bir varoluş biçiminden kurtarmaktır. Her şeyin ardında asıl
sebebi saklıdır. Görünenin
ardındaki görünmeyeni görünür kılmak ve onun nimetlerinden yararlanmak
bizim doğuştan hakkımızdır.
Günümüzün modern insanı, yaşamın her
alanında kendini aşmak ve duyular dışı algılama gücünü geliştirmek
ihtiyacı içindedir. Ruhsal Güçler kullanım alanına
sokuldukça, genişleyen algılar ve yeni olaylara egemen olma gücünün
artması, yaşamı daha canlı, daha heyecan verici ve daha aktif bir hâle
getirir. Kendimizin ve başkalarının yaşamını zenginleştiren, duyular
dışı algılamalarımız ve yeteneklerimiz geliştikçe her konuda, her
bakımdan yeni bir şuur, uyanıklık ve farkındalık
hâli elde edilir. Ve bu yepyeni görüş açısından, yeniden yorumlanan ve
algılanan gündelik yaşamımız da bizim için yeni heyecan verici
olaylar, insanlar ve karşılaşmalarla dolar.
Gerçek bilgi, yaşamımızdaki bazı
karşılaşmaların (coincidences),
rastlantı gibi gözüken olayların farkına varıldığında ortaya çıkar.
Ansızın birine rastlarız, gözlerimiz ısrarla biriyle karşılaşır,
ya da bir yazı okuruz, yeni bir yere
gideriz. Ve bir süre yepyeni olaylar dizisiyle karşılaşırız.
İşte bütün bu oluşların ve karşılaşmaların farkına varabilmek için
sezgi gücümüzün artmış olması ve âdeta kulağımıza yeni bir bilgiyle
karşılaşmakta olduğumuzu fısıldaması gereklidir. Aksi takdirde
Seçme
Özgürlüğümüz açısından yepyeni bilgilerin alınması, çok
daha verimli olayların yaşanması, arzu, istek ve ihtiyaçlarımızın
karşılanması için her zamankinden daha iyi sonuçlar elde edilebilecek
bazı imkânları
görmemiş, yanından geçip gidivermiş oluruz. Doğru,
sağlıklı ve verimli bir biçimde kullanılan ruhsal güçler, yaşam
plânımızla ilgili bazı temel arzu ve isteklerimizin karşılanması için
gereken gücü, enerjiyi ve olaylar dizisini de manyetik olarak
cezp edecek, kendine çekecektir.
Seçim bizim bu güçleri insanlara baskı
yapmak, onları kullanmak bir tür enerji vampirliği ile enerjilerini
çekmek için kullanmak da mümkündür ama yasaların işleyiş prensipler;
olumlu olumsuz her eylemin bize geri döneceğini söyler. Yaşamımıza
olumlu ya da olumsuz güçleri çekmenin
sorumluluğu ise sadece bize aittir. Çünkü iyisi ile kötüsü ile bu
yaşam bizim… Karma Yasası der ki:
“Ne ekersek onu biçeriz.”
|