Duyguların kontrolü ve değişim kolay değildir. Herhangi bir stresten
veya
depresif hâlden anîden kurtulup, bir
aydınlanma süreci içine girmek hepimiz için zaman
zaman zordur. Aksine çözmeye çalıştıkça
karmaşık olaylar zinciri birbiri ardına eklenir. Oysa bastırılmış, su
üstüne çıkmasına dayanamadığımız, yüzleşmekten korktuğumuz bir duyguyu
didiklemenin getireceği huzursuzluğu yaşamadan, korkusuzca onunla
yüzleşmeden değişim gerçekleşemiyor. Bastırmış olduğumuz herhangi bir
duygu ve beraberindeki içgüdüsel dürtülerin bize ait olduğunu,
onlardan korkmak ya da kaçmakla bir yere
varamayacağımızı, aslında kendi üzerinde ciddî bir çalışma yapmamış
bütün insanların benzer duygu ve dürtüleri taşıdığını fark ettikçe
huzursuzluğumuz azalabilir, azalmalıdır da… Birbirimizden sandığımız
kadar da farklı değiliz ki! Sorunlar belli, ihtiyaçlar belli aslında
yapılması gerekenler de belli de…
Önce bir iç sıkıntısı, huzursuzluk tarzında ortaya çıkan, kendi
varlığımızın tanımak istemediğimiz yanları; daha sonra onların da
bizim bir hâlimiz olduğu ön kabulüyle biraz yatışır ve bir tür kendini
olduğu gibi kabulleniş devri başlar. Bunun ardından da gerçek değişimi
başlatacak olan karar alma ve uygulamayla ilgili olan dinamik dönemle
karşılaşırız. Demek
ki değişimin aşağı yukarı üç zorlu evresi vardır ve bu evreler
tamamlanmadan “değiştim”
demek yeni bir kandırmaca ve oyalamaca dönemini başlatmaktan
ibarettir. Doğal olarak bir savunma mekanizması tarzında dinlenebilmek
ve yeni bir dengeye adapte olabilmek için ara devrelere de ihtiyacımız
olduğu da bir gerçek…Burada önemli olan husus kendimizi
kandırmamaktır. “Henüz şu yanımı
değiştirebilecek gücü kendimde bulamıyorum ama ben bu noktayı gördüm.”
diyebilmek değişim sürecini başlatmak demektir. Modern terapinin tüm
yöntemleri bu sade ve basit gibi görünen sözcüğü esas alır. Görmek
cesareti ardından değişim arzusunu da getirir. Önemli olan kendimize
yalan söylemekten vazgeçmek, kendimizle yüzleşmekten korkmamak…
DUYGULARIMIZI
TANIYOR MUYUZ ?
İnsan
duyuları ve duyguları ile yaşayan bir varlık. Duyu ve duyguları önce
tanımak sonra da kontrol etmek yaşantımızın en önemli yönlerinden
biri. Bizlerse çeşitli olayların üzerimizdeki yoğun baskısını çözmeye
çalışmaktansa genellikle savunma mekanizmaları kullanırız. Eğer
savunmaları çok fazla kullanıyorsanız yaşamınızdaki önemli konulardan
kaçıyorsunuz demektir.
Duyguları iyi tanımak için savunma mekanizmalarımızı iyi tanımak
gerekir. Savunmalara dayanarak yaşamak, acı dolu anılar ve yaşama
küskün olmak duygularla başa çıkmanın tek yolu değildir. Kendimizi
suçlu, kızgın veya kırgın hissettiğimiz gerçeğinden kaçmak yerine bu
anıları ve duyguları su yüzüne çıkarıp tartmak, neyin bizi niye
üzdüğünü anlamak ve neleri değiştirebileceğimizi
görmeye çalışmakla bu sorunların yarattığı ve acıları azaltabiliriz.
Newage
Psikolojik Değişim Testi Savunma mekanizmalarını
ne kadar kullandığımızı ölçmek için kendimize bazı testler
uygulayabiliriz. Önemli kabul ettiğiniz bir olayınızı bir kâğıda
yazın, tepkinizi düşünün, onu da yazın. Daha sonra tepkinizi şu üç
soruyla ölçün.
1- Anlattığınız duruma tepki
gösterirken neler hissettiniz? Tepkiniz bir duyguyu anlatmak tarzında
mıydı?
2- Duruma karşı tepkiniz kızgınlık
veya üzüntüyse, bu duygunun ne kadar yeterli olduğunu tartmaya
çalışın.
3- Kızgınlığınız veya üzüntünüz kabul
edilebilir bir ölçüde mi, yoksa karşılaşmak istemediğiniz daha derin
ve daha gerçek bir duyguyu engellemek için mi bunları kullandınız?
Duygusal savunmaları saptayabilmek için ciddî bir özeleştiri gerekir.
Tepkinizin ilk yüzeyini aşıp daha derinlere inmeye çalışın ve
buralarda hangi duygular olduğunu keşfedin. Objektif olmak içinse bir
başka insanın aynı durumdaki tepkisinin makul olup olmadığını veya bir
başka duygunun işe karışmış olup olmadığını düşünün. Duygusal savunmalar, altındaki acıyı gizlemek için yanlış bir biçimde
ya da saptırarak kullanılan duygulardır.
Çoğu insanın başvurduğu sulu gözlülük daha
çok aşırı kızgınlığı gizlemek ya da
suçluluk duygusunu kapatmak için kullanılır. Öfke ve kızgınlık da aynı
biçimde devreye girer.
Bu psikolojik testler ve kendi iç uzayını araştırma çalışmaları
kapsamlı ve derin çalışmalardır. Her zaman tek başına yapılması da
mümkün değildir. Çünkü en ufak bir hatamızı kabul etmemek için hiç
farkında olmadan çeşitli savunma mekanizmaları devreye sokabilir, bu
savunmaları biz bile fark etmeyebiliriz. Tam bir konuyu düşünecekken
çalan telefonun sizden önemli olduğunu sanmak ya
da yapılacak işlerin çokluğundan şikayet edip, daha dışsal işlere
konsantre olup iç çalışmalardan kaçmak gibi…
Güvendiğiniz bir uzman eşliğinde bu düğümleri çözmek, takıntıları ve
eski gereksiz kabulleri aşmak hem daha kolay hem de daha eğlencelidir…
Öncelikle terapi, bireysel gelişim, bireysel danışmanlık gibi
olguların gerekliliğini ve önemini fark etmeye daha doğrusu hissetmeye
başlayarak, yola çıkabiliriz…
New Age adını verdiğimiz yeni çağ
anlayışına yakışan bir uygulama…
|