Hepimizin en büyük isteği dengeli yaşamak, ruhsal ve fiziksel
dünyamız arasında bir ahenk kurmaktır. Dünyasal olayların
etkisi altında kalmayan, anını yaşayan, çalışkan, neşeli,
gülmeyi bilen ama vicdan sesini de duyan; bu coşku ve sevinçle
maddî dünyanın gereklerini de yerine getiren bir insan kendi
içindeki ruhsallığı ya da
Taoistlerin deyimiyle
“Sessizliğin Sesini”
ve “Ruhsal Huzuru”
bulmuş insandır.
Bu dengeyi, bu gerçek iyiye yükselişi sağlayan tek unsur,
varlığın bıkmadan usanmadan yaptığı içsel çalışmalardır.
İnsan, özünde zaten var olan fazilet, erdem ve güzelliklere
duyulan sevgiyi yaratıcı hâle getirmek istiyorsa
farkındalığını artırmalıdır.
"Farkındalık;
sürekli bir kozmik araştırma ve geliştirme içinde kendi
varlığını tanıma ve uyandırma çabasıdır."
Farkına varmayı alışkanlık hâline getirmek gerek. Astroloji ve
horoskop adı verilen bireysel doğum haritaları bu
farkındalığı arttırmak ve insanı
sürekli uyanık tutmak konusunda en iyi yardımcılardan biridir.
Olayların oradan buraya sürüklediği kuru bir yaprak değildir
insan. O şuursal bütünlüğünü kurmak, şuur alanları arasındaki
dengeyi iyi korumak ve ruhsal enerjinin bir uzantısı olarak
aldığı enformasyonları en saf şekliyle ait olduğu ruhsal
plâna iletmek için buradadır. Bu, insanın kaba düzeyli
enerjileri süptilleştirme,
inceltme vazifesidir ve kozmik bir görevdir.
Farkındalığın artışı kendini tanıma çalışmalarına bağlıdır
Kendini tanımak ve hatırlamak isteyen insan bir olayla
karşılaştığı zaman saliseler arasında gidip gelen bir süre
içinde; nerede bulunduğunu, şu anda ne yapmakta olduğunu,
neyle meşgul olduğunu fark edebilirse o olaya da hâkim
olabilir. Yani gerekli anlarda kendimize soru sormayı
alışkanlık hâline getirebilir, iç varlığımıza baktığımız
aynayı temiz tutabiliriz.
Ben şu anda ne düşünüyor, ne yapıyorum? Düşüncelerimle
fiillerim arasında bir birlik var mı? Az önce neler
söylüyordum, şimdi tam tersini uygulamaya nasıl koyabiliyorum?
Vicdanım sustu mu? Kişisel menfaatlerim söz konusu olduğunda
hep kaygan bir zemin üzerinde mi hareket edeceğim? Bana neye
mal olursa olsun karşımdakinin iyiliği için doğruyu
söylemekten neden bu kadar çekiniyorum?
Şu andaki insanlara bakış açım, onlara ait sezgim, hislerim
benim kendi orijinal duygularım mı? Yoksa değer yargılarım ait
olduğum aileden, meslek grubundan, eski anılarımdan mı
kaynaklanıyor?
Ben özgün bir biçimde kendi kendime düşünebiliyor muyum yoksa
düşüncelerim benim dışımdaki insanların yerli yersiz
yargılarından anlayışsızlıklarından, sevgisizliklerinden mi
oluşuyor?
Bu tip iç konuşmalar bir insanın kozmik bir
araştırma içinde olduğunun bir göstergesidir. Kendini tanıma,
anlama ve farkında olma çalışmalarına daha derin ve daha
kapsamlı bir anlam kazandırmanın zamanı çoktan geldi de
geçiyor. Eğer bu anlayışımızı
geliştirebilirsek, gündelik hayatımızı yaşarken bile kozmik
bir yapıya, anlayışa ve farkındalığa
ulaşabiliriz.
|