Hepimizin
bildiği gibi dünyanın en zor işlerinden biri, birkaç kişinin
bir araya gelip bir işi
yapabilmeleridir. Oysa spiritüel yasalara
göre ilke olarak bir grup oluşturmak ve EKİP (Küme) ruhuyla
organizasyonlardaki düzene benzer şekilde çalışmak, bireyselliğini o
küme içinde, kümenin hedefi doğrultusunda eritebilmek, ben yerine
biz diyebilmek,
bir bütün içinde birlikte
hareket etmek, yaratıcı bir enerjinin açığa çıkmasına neden olur.
Uyum
içinde olan organizasyonları örnek almak çok zor olsa da
“birlikten
kuvvet doğar”
atasözünü unutmamamız gerekir.
Yepyeni bir
yüzyıl ve yepyeni bir anlayış büyük bir hızla yayılıyor.
Uluslararası düzeyde çalışan büyük şirketlerde Yeni Çağ (New
Age) ruhuna uygun yapılanmalar artıyor.
Karizmatik
ve ben merkezci lider ve müdürler bu
yeniliklerden kaçarcasına uzaklaşıyorlar yerlerini, sorumluluklarını
diğer çalışanlarla paylaşan, onların da ait oldukları Bütün’e ait
kararlarını dinleyen ve doğru olanlarını hemen uygulamaya koyan
liderler alıyor. Devamlı
iş soran, hatalarınızı size sık sık
hatırlatan, beceriksizliğinizi vurgulayan ve hep kendini ön plâna
alan biriyle işbirliği yapmak çok zordur. Ama zaman
zaman çoğumuz hiç fark etmeden
birbirimize çok katı bir tutum içinde yaklaşır; sürekli eleştiren,
anlayışsız ve çok bilmiş bir tavır içinde karşımızdakini
bunaltabiliriz. Üstelik kendimizin son derece anlayışlı ve haklı
olduğunu ısrarla savunabilir, karşı tarafı çok rahat suçlayabiliriz.
Bir grupla çalışma yapacak kişiler, aradıkları nitelikte grup
arkadaşı bulamadıklarını iddia ederler. Onlara göre birlikte
çalıştıkları herkesin bir kusuru vardır. Ya
“yeteri
kadar çalışmazlar”,
ya
“işe ilgileri az”,
ya
“bilgileri eksik”,
ya
“işlerinin adamı değil”
ya da
“güvenilmez”dirler.
Bu tipler bütün hayatlarını
“mükemmel insan”ı
arayarak ve her şeyden şikâyet ederek yaşarlar. Oysa bütün
samimiyetinizle belli bir hedefe kilitlenerek işini yapmak,
kendinize ve başkalarına yardım etmek istiyorsanız, üstlendiğiniz
işi merkeze koyar, sizinle birlikte o hedef için çalışmayı kabul
eden herkesi
“en iyi”
kabul edersiniz.
Yani mükemmellik sizin hedefe yakınlığınız ve uzaklığınıza bağlı
olarak görecelidir.
Günümüzde mükemmel insan arayışının yerini mükemmel sistemler
almaktadır. Kişilerle uğraşmak yerine merkez kabul edilebilecek bir
sistemi çalışır kılmak ve onu sürekli geliştirme çabası içinde
olmak, o grupta çalışan kişileri tek bir hedef etrafında toplar. Bir
ekip oluşturulduğunda eğer bir lider yoksa o grubun ömrünün çok kısa
olacağı sanılabilir. Oysa mutlaka birleştirici özelliklere sahip
birinin çıkıp insanları bir araya
getirmesinin zamanı çoktan geçmiş olabilir. Kendi ayaklarının
üzerinde durabilen, sorumluluklarının bilincinde, öz güveni
gelişmiş, kendine ve başkalarına saygılı bireylerden oluşan bir
grup, bir küme bir lider sayesinde zar zor bir
araya getirilen, hedefini ve merkezini tam saptayamamış bir
grup ya da kümeden çok daha verimli
olacaktır.
Samimî bir kenetlenme ve ortak anlayış içinde sorumluluklarını
üstlenip, kendilerine düşen vazifeyi en iyi şekliyle yerine
getirmeye çalışan bireyler ve onlardan meydana gelen bir grupta, hiç
kimsenin alt edemeyeceği bir güç alanı, bir enerji bütünlüğü ve
birbirine sahip çıkma duygusu vardır. Âdeta
“Birimiz
Hepimiz, Hepimiz Birimiz İçin”
sloganının canlı uygulayıcılarıdırlar.
EKİBİN HEDEFE KİLİTLENMESİ
Belli bir hedef çevresinde, o hedefin gerçekleşmesi için
kilitlenmeyi bilen gruplarda
“ekip
ruhu”
çok canlıdır. Bu tip
ortamlarda hiç kimse vazgeçilmez değildir. “Vazgeçilmezlik”
ve
“mükemmeliyetçilik”
kavramlarının yerini
“doğallık”,
“güvenilirlik”, “anlayış” ve
“herkesi
olduğu gibi kabul etmek”
kavramları almıştır.
Herkesi ait olduğu bölümde, en iyi şekilde çalışır hâle getirmek,
verimliliği artırmak, birbirine içtenlik ve samimiyetle yaklaşmak,
tüm olası sorunların en iyi ilâcı olduğu gibi, New
Age adı verilen Yeni Çağ hareketinin de
en iyi uygulama örneklerinden birini oluşturur. Ekip
ruhu, hedefe kilitlenerek elde edilir. Grup üyeleri kendilerini
bir araya getiren merkezî nedeni ve
hedefi ön plâna çıkartıp; egolarını, gereksiz şikâyet ve
dedikodularını biraz geri çekebilseler ne üstünlük kavgaları kalır,
ne de anlaşmazlığı yaratan bir neden bulabilirler.
Kendilerini bir araya getiren işin
önemini kavrayan gruplar,
derin bir anlayış ve üstün bir görev anlayışı ile içlerinde büyük
bir sükûnetle onları bir araya getirecek
bir lidere dahi ihtiyaç duymadan uyum içinde çalışabilirler. Tabi ki
bu uyum ütopik bir uyum değil, herkesin kendisine düşen görevi büyük
küçük demeden, ast-üst gözetmeden hakkıyla yapmak gayreti içinde
olduğu bir uyumdur. İşte
böylesine samimî ve içten insanlardan oluşan bir grupta, grup (ekip)
ruhu kolay oluşur ve büyük bir uyum içinde son derece başarılı
çalışmalar yapılır. Grubu oluşturan her bir üyenin kendi enerjisini
tek bir hedefe konsantre ederek birleştirmesi, son derece yüksek
potansiyele sahip kinetik bir enerjinin harekete
geçmesine, o hedef etrafında
birleşilmesine neden olur. Ve böyle bir birlikten doğan kuvvet
de bugün dünyada mucize olarak kabul ettiğimiz pek çok şeyin
gerçekleşmesine neden olabilir. Önümüzde
birçok kavşaklar ve buna bağlı olarak çok çeşitli yollar vardır.
Yeni başlangıçlarda herkes sık sık yol
ayrımı yaşar. Kavşaklar çok olduğu için bunlara ait işaret
levhalarının olmamasından yakınırız. Ama bilmeliyiz ki asıl işaret
levhaları kendi iç varlıklarımızda ve vicdan sesimizdedir. Ne yöne
gideceğimize karar vermenin zamanı çoktan geldi de
geçiyor. Hâlâ sadece kendi bireysel
düşünceleriyle yapayalnız kalmayı çağın gereklerine ve icaplarına
rağmen tercih eden nice insan vardır. Onlara
umut aşılayarak yeni şeyler dinlemelerini sağlamak ve bilgi alma
konusunda cesaret vermek ise hedefine kilitlenmeyi bilen,
bireysellik kavgalarını, ben-sen iddialarını bırakmış; üstün
tesirlere sessizce uyumlanabilen,
isimsiz birer er olabilmeyi onur kabul eden ekiplerin, kümelerin
işidir.
|