Yanlış
olarak algılanan ruhsallığın bilgisizce arayışında sarhoşluk
hissi veren bir deneyim yaşanır. Ruhsal Öğretilerde “her şeyi
kanıtlamaya” ve “sadece iyi olanı tutmaya” bilgece bir
yönlendirme vardır ve bu tavsiye, kendini bir dogmayı takip
eden “aşağı düzeyli” insanlardan ya da ölmüş akrabalarından
mesaj alabilmek için ruh çağırma masaları başında toplananları
ilgilendirdiği kadar ezoterizm öğrencilerini ve “geri dönen
ruhlara” inanan spiritüalistleri de ilgilendirir ve önemlidir.
Ruhlar
denizinin sakin yüzeyi ruh varlıklarının yansımalarının
rahatsız edilmeden yakalanabildiği tek aynadır. Bir öğrenci
yola adım attığında, yanıp sönen ışıkları ya da önünden geçen
altın ateş toplarını görmeye başladığı zaman bu gerçek;
benliği, saf ruhu görmeye başladığı anlamına gelmez. Öğrenciye
her ne kadar çok derin bir huzur duygusu ya da harika akışlar
verilse de bunlar kendi rehberini görmek üzere olduğu o müthiş
an gibi değildir ki kendi ruhuyla karşılaşmasından söz etmedik
bile. Ne mavi alevin fiziksel sıçrayışları, ne de sonrasında
geçmeye başlayan vizyonlar, ne de astral ışığın geçmişe ya da
geleceğe ilişkin harika vizyonlarını içeren küçük görüntü
parçaları, ne de perileri andıran çanların aniden çalışları
ruhsallığınızı geliştirdiğinizin kanıtı değildirler. Yolda bir
parça mesafe katettiğinizde bile bu ilginç deneyimler meydana
gelecektir, ama bunlar sadece, kendi içinde tamamen maddi olan
yeni bir dünyanın göstergeleri ve fiziksel şuur seviyesinden
ayrılma halidir.
Bu
fenomenler konusunda sorumluluk duygusu kazanılmalı ve bunu
bir keyif unsuru haline getirmemeye dikkat etmelidir. Bütün bu
vakalar izlenmeli, ayırd edilmeli, gelecekteki bir
karşılaşmada belli bir yasayla ilişkilendirilmek için veya bu
türden başka bir vakayla karşılaştırabilmek için
saklanmalıdır. Doğanın bizleri kandırma gücü sınırsızdır ve
eğer bu noktada takılıp kalırsak daha ileri gitmemizi
engelleyecektir. Böyle bir takılma halinde, durmamız
gerektiğini söyleyen herhangi bir doğa gücü ya da kişi yoktur
ama insan Boehme’nin “Tanrı’nın Harikaları” adını verdiği
hediyeyi yok ettiğinde sonuç, zihin karmaşasıdır. Kişi örneğin
spiritüel bir deneyim olarak astral ışıkta görülen her vizyonu
önemsediği taktirde, bir süre sonra bu konuyla ilgili hiçbir
çelişkiyi kabul etmeyecektir çünkü bir süre sonra bu şarap onu
sarhoş edecektir. Bu düşkünlük halini
sürdürüp, her zaman için ne derece temiz bir itilimin onu
çalışmaya ittiğine ve bilinen veya bilinebilen kusurlarının
üstesinden gelebilmesine bağlı olan gerçek işini unuttuğunda
ise doğa, hayal ürünü olan ve onun beslendiği görüntüleri
getirmeye devam edecektir.
Kendini bu tip astral uygulamalara adayan her öğrencinin
bunların giderek arttığını göreceği kesindir. Ama tüm
hayatımızı buna adadığımızda ve bu fenomenle ilgili
çalışmalarda büyük bir başarı sağladığımızda bedeni
reddettiğimiz için, gerçek bilgilerden oluşan hazinemize yeni
hiçbirşey eklemeden bu tür bir deneyimin sonlanması da kesin
bir gerçekliktir.
Astral
alem, tıpkı psişik duyularımız gibi bakir Güney Afrika
Ormanları örneği ilginç görüntülerle ve seslerle doludur ve
öğrenci burada uzun süre kalmadan önce bu ortam hakkında iyice
bilgilenmelidir. Bir ormanın tehlikelerinden, amacı orada
karşılaşılan zararlı unsurlardan korunmak olan insan icadı
yöntemlerle kurtulmak mümkün olabilir ama astral bir
labirentte yürürken bu tür yardımlar almak mümkün değildir.
Fiziksel olarak cesur olabilir ve hiçbir şeyin bizi
korkutmayacağını söyleyebiliriz ama eğitimsiz veya sadece
merak için buralarda gezinen hiç kimse, psişik duyular
aracılığıyla karşılaşacağımız bir saldırının nasıl bir etkiyle
sonuçlanacağını söyleyemez.
Ayrıca bencil, kendini merkez alan biri herkesten daha
fazla aldanmayla karşılaşacaktır çünkü diğer gönülden
arayışçılarla şuurda birlik halinde olmanın sağladığı yardıma
ulaşamayacaktır. Kişi, hiçbir nesnenin seçilemediği karanlık
bir evde olabilir ve dışarısının aydınlık olduğunu görebilir;
aynı şekilde dışarıdan kendi evinin ya da yüreğinin
karanlığını da görebilir; bu durumda dışarıdaki nesneler
astral ışıkla aydınlanmaktadır ama biz bundan bir şey
kazanamayız. Dışarıdaki karanlığı görmeye çalışmadan önce
kendi içsel karanlığımızı gidermeliyiz, kendimizin dışındakini
bilmeye çalışmadan önce kendimizi bilmemiz gerekir.
Kendini
bilmek , öğrencilere çok kolay gelen bir yol değildir. Çoğu
astral fenomenlerle karşılaşmayı büyüleyici bulur ve tüm bu
yüzeysel cazibelerle temas etmek, psişik yetenekleri
geliştirmek için çalışırlar, ama bunun sonucunda gerçek ruhsal
çalışma yapılmamış olur.
Gerçek yol düz ve bulması kolay olandır, o kadar kolaydır
ki pek çok sözde öğrenci basitliğine inanamadıkları için onu
kaybederler.
“Yol yürekten geçer”,
Orada sor, dolaşma,
Kuvvetle çal kapıyı, tereddüt etme,
Çünkü önce sesler
Alay eder gibi görünecekler
Kapılar kocaman açıldığında bile
Gece kadar siyah gölgeler
Geri çekilmeliler
İçinde Üstadın mesajları
Sabırla beklediler seni
O Üstat Sensin!”
|