|
SEVGİ ve BİLGİ
S.J.Neill
Çeviren: Işık UÇKUN
Yayın Tarihi: 01.Ağustos.2009
http://www.theosociety.org |
Yazının konu başlığı, insanlık için daha büyük bir sevgi duyma
ihtiyacını ve bunu uygulamak için gereken bilgiyi kapsıyor.
İnsan doğasının iki zıt kutbu vardır, sevgi ve nefret ya da
bencillik. İnsanın bugünkü sefil halinin tamamı temel olarak;
adaletsizliğe, çatışmaya ve ölüme varanbencilliğe bağlıdır ve bencilliğin sonucudur.
Bunun iyileşmesi ise bilgeliğe dönük eylemlerde bulunmakta saf
sevginin ve şefkatin üzerine temellenen, bencil olmayan
uygulamalarda yaşama geçmektedir. İnsanın sevgiyi daha
fazla hissedebilmeye ve aynı zamanda bu daha yüksek sevginin
uygulanabilmesi için bilgeliğe büyük ihtiyaç vardır. İnsanlar
iki nedenden ötürü yok olurlar; bilgelik yoksunluğundan ve
doğru istek yoksunluğundan. Büyük bir bilgiye sahip olunabilir
ve bu bilginin sahibi yine de bencil biri olabilir. Dünyadaki
bazı güçlü insanların bencil oldukları bir gerçektir ve bunun
sonucu olarak da onların güçleri insanlara yarar sağlamak
yerine tam tersi bir etkide bulunur. Diğer yandan, pek çok
kişi iyi niyetli olduğu halde iyi niyetlerini başarılı bir
eyleme dökecek bilgelikten yoksun kalmışlardır.
Bazen yanlış yönlendirilen itilimlerden kaynaklanan kötülükler
bir şairi şöyle yönlendirmiştir;
“ yanlış yönlenmek için, yanlış düşünmek için gerek midir büyük hüner, zordur
söylemesi.
”
Yanlış hükümde bulunmak ya da sağduyu eksikliği, niyetler her
ne kadar çok iyi de olsa insanın başını belaya sokabilir.
Bununla beraber, bugün dünyanın altında inlediği sefaletler
temel olarak bencillikten ve onun sonucunda ortaya çıkan
adaletsizlikten kaynaklanır. Toplum karmaşıklaştıkça
bencilliğin kötü eylemlerini takip etmek de zorlaşır. Ticari
hayatımızda, ekonomik sistemimizde, kompleks endüstrilerimizde
“burada iyi yaklaşım bitiyor ve kötü yaklaşım başlıyor” demek
genelde kolay değildir. Kişiler kadar uluslar da bazen kendi
eylemlerini şu bahaneyle örtmeye çalışmaktadır; “Eğer bunu biz
yapmasaydık bir başkası yapacaktı”. Bizler, ucuz ürünler
almaya çalışarak bireysel olarak “sömürü sisteminin” bir
parçası olabileceğimiz gibi bir ürün için yüksek bir ücret
ödesek bile yine de satıcıyı memnun edemeyebiliriz.
Şu bir gerçek ki modern toplumun karmaşık koşulları
altındayken yaşanan sefil durumun yükünden kurtulmak için
yapılabilecek olan iyileştirme derin, radikal ve uzun süreli
olmalıdır. Daha iyi yasaların oluşturulması belki biraz
yardımcı olabilir ama bazılarının düşündüğü gibi bu her derde
deva olan bir ilaç değildir. Gelişmiş yasalar bile insanlık
için giderek artan bir sevgiden kaynaklanmalıdır.
“ İnsanları
meclis kararıyla dürüst, ağırbaşlı ya da doğru sözlü ya da
sevgi dolu yapamazsınız”
sözü son
derece doğrudur, yine de ulusun refahı için gereken tüm
kanunlar sevgiden kaynaklanmalıdır. Böylelikle düşünce
düzleminin gelişmenin başlaması için gereken nokta olduğu
görülecektir. Elbette ki gelişme çabası, düşüncenin ardından
eylem düzlemine de inmeli, günlük hayatımıza da girmelidir.
Dickens ve diğer bazı yazarlar, ev işlerini ihmal edenlerle
hak ettikleri bir şekilde dalga geçilmesini desteklemişlerdir,
çünkü bunların ev işleri burunlarının dibindeyken eğlenceli
şeyler yapmanın heyecanı veya büyüsünü uzak bir ülkede
yaşamaya çalışmaktadırlar.
Sevgimiz, yardımseverliğimiz, şefkatimiz, içten dışa doğru
çiçeklerin büyüdüğü gibi büyümelidir, merkezle en dış kenar
arasında hiçbir boşluk bırakılmamalıdır. Ev sevgisi, arkadaş
sevgisi, ülke sevgisi, bunların hepsi insanlık sevgisine giden
doğal yollardır. Bu yollar, insanlığın iyiliğine yönelen
enerjiyi yaymak, arkalarında “konuşmadan” sadece birazcık daha
fazlasını bırakanların yolları olmuştur. Kendilerine en yakın
görevleri ihmal edenler ise iş yapma konusunda ne kadar içi
boş olduklarını göstermişlerdir. Dünyayı değiştirmek adına çok
fazla konuşan insanlar birlikte yaşaması çok zevkli olmayan
kişilerdir. Ama gerçek yenilikçiler, insanlığın gerçek
yardımcıları her zaman yürekten iyi olmuşlar, hayatın tam
merkezinden çevresindeki en uzak noktasına kadar doğru sözlü
ve merhametli enerjiler yaymışlardır. Onların hayatlarını
sürekli kılan gücü sağlayan bu iyi yüreklilikleridir, ki bu da
dünya için bir ışık, bir kurtarıcıdır.
İş dünyasının
yakın takipçileri, kazanma uğruna verilen korkunç mücadelenin
içine girip bu çılgın yarışa katılanlarda yavaş yavaş kurda
benzer bir yüz ifadesinin ortaya çıktığını bilirler. Bu
insanlar giderek daha da az insana benzemeye başlarlar. Bu
üzücü bir sahnedir aslında ve hepimiz birbirimize bağlı
olduğumuz için bütün ırkımızın her bir üyesini etkilemektedir.
“Her birimiz tek bir bütünün üyeleriyiz ve tek bir üye acı
çektiğinde diğeri de çekecektir”.
Evrensel kardeşlik doğadaki bir gerçektir ve bu yüzden de,
kendini koruma temelli bile olsa dünyanın yenilenmesine hizmet
etmeliyiz. Ama bundan daha yüksek bir zemin de bulunmaktadır.
Sadece ihtiyacı olanın mutluluğuna yardım etmek İlahi sevginin
doğasında vardır. Ve bu gerçek sevgidir, insanlık için daha
büyük bir sevgidir. Zor durumda olanlara, fakir olanlara,
genelde çok parası olduğu ve yüksek sosyeteye giriyor olduğu
halde, gerçekte kör ve çıplak olanlara dokunmak ve değiştirmek
arzusunu hissetmemiz, göstermemiz gereken sevgidir. Ancak bu
büyük sevgidir, İlahi, bencilce olmayan sevgidir hemen
dolduruşa gelivermeyen, her şeye güven duyan, her şeyi umut
eden, daha büyük olan sevgidir. Asla başarısızlığa uğramayan,
sabır sahibi, bencilliğe, kötülüğe, insanın yenilenmesine ve
kurtuluşunu engelleyen herşeye karşı sonunda zaferi mutlaka
elde eden sevgidir bu…
Bizler
hepimiz, bu her şeye nüfuz eden sevginin tohumlarına sahibiz,
çünkü hepimiz içimizde İlahi Sevgi’yi taşıyoruz ve o İlahi
Sevgi başlı başına sevginin ta kendisidir; tıpkı kutsal
metinlerde söylendiği gibi;
“Tanrı
Sevgidir”.
Bizler buna sahibiz ama kıvılcımı aleve dönüştürmeye
ihtiyacımız var. Alev, insanın ihtiyacı olanı haykırdığında
ona doğru uzanmalıyız. Acı çekmenin, çaresizliğin haykırışı
her ülkeden yükseliyor. Modern uygarlıkların insanlıktan
çıkarıcı, bozucu etkisi bütün büyük şehirlerde üzücü bir
şekilde ortaya çıkıyor. Kötülük, sefalet, yozlaşma her yerde
baskısını sürdürmekte. İyi içgüdüler baskı altına alınmakta,
amaçlar küçültülmekte ve büyümesi engellenmekte, umut yerini
vurdumduymaz ve çaresiz bir gidişata bırakmaktadır. Fakir ve
acı çeken insanlığın daha büyük bir sevgiye gerçekten çok
ihtiyacı var!...
Başkalarına yardım etmek için ihtiyaç duyulacak ilk şeylerden
biri onları gerçekten önemsediğimizi ve davranışlarımızın
nedeninin kişisel bir kazanç elde etmek olmadığını, bunun
tamamen saf ve bencillikten uzak bir sevgiden kaynaklandığını
onlara hissettirmek olacaktır. Acı çeken insanlığın tüm yardım
edenlere ve kendi gelişimlerine hizmet eden tüm planlara karşı
şüpheci yaklaşmasına neden olan pek çok ‘sözde yardım edenler’
varolmuştur. Dolayısıyla yeniliğe hizmet eden en doğru, en
yüksek seviyeli ve en gerçek hareketler bile zaman alacaktır.
Önce insanların yürekleri korkuyu, şüpheyi ve geçmişteki
başarısızlıkların yarattığı kuşkuları yok etmelidir. Ancak bir
kez insan yüreğine gerçekten dokunulduğunda ve o yürekte
gerçek bir umut ve güven filizlendirildiğinde onun büyüyerek
gerçek yardımcılarının ellerini büyük bir sevinç haykırışıyla
sıkması uzun zaman almayacaktır.
Yüksek olan sevgi aynı zamanda bilge olan sevgidir de; sonsuz
güvenen, her zaman umut eden, her zaman sabırlı olandır. İyi
olanın iyi sonuçlar vermesi için güçlü bir inanca ihtiyacımız
var; hiçbir iyi sözün, iyi düşüncenin ya da iyi eylemin yere
meyve vermeden düşmediğini görmeye ve hissetmeye ihtiyacımız
var…
Anne
babaların, vaizlerin, devlet adamlarının, reformcuların;
şımarık çocuklara, şımarık erkek ve kadınlara, kurtuluşları
için gerçekten ihtiyaçları olandan daha çoğunu almak için
ağlayıp durdukları şeyi verme konusunda duydukları itilim
genelde güçlüdür. Burada, ırkların kurtarılmasında bilgeliğin
yüksek sevgiyle işbirliği halinde işgörmesinin mutlak
gerekliliğini görmekteyiz. Kutsal metinlerin bu gerçeği
Tanrı
sevgidir,
o aynı zamanda
yakan
ateştir ve
canlı tutmak
için öldürür
dediğini görmekteyiz. İnsanların yanlış işler yaparak neden
oldukları üzüntüleri yukarıdan görebilmek ancak, insanlığın bu
büyük yardımcılarının tamamen bilgelik dolu sevgilerinin
gücüne sahip olmakla mümkün olabilir; onlar büyük bir şefkat
ile bakarken gözyaşlarına boğulmazlar, çünkü arındırıcı
ateşlerin sonucunu görürler, iyileştirmek için inciten
sevgiyi, canlandırmak için öldüren sevgiyi görürler.
İnsanlığın, yürüdüğü yanlış yolları takip edecek olan
kaçınılmaz bazı acı sonuçlar konusunda ikna olabilme aşamasına
gelmesi ve bütün bencillik şekillerinin kaçınılmaz olarak
kendisini götüreceği cehennemi, güneşin tam tepede olduğu
saatin aydınlığından daha bile daha net görebilir hale gelmesi
için daha bile derinden acı çekmeye ihtiyacı vardır. Ama,
acının haykırışıyla birlikte umudun şarkısı da yükselmelidir,
şefkatin hassas sesidir o umut, yardım için uzanan ellerin
zarif dokunuşudur. Bu şekilde, çekilen acılar kısalabilir ve
böylelikle bu acı çeken ruhlar üzerinde sertleştiren değil,
yumuşatan bir etki yaratır.
İyi niyetlere rehberlik etmesi için bilgeliğe olan ihtiyaç tüm
ülkelerde açıkça tezahür etmiştir. Kadınlar ve erkekler daha
iyi bir dünya için tekrar tekrar kenetlenmişlerdir ama bu
çabalarına bilgelik rehberlik etmemiş, bu yüzden de sonuçta
başarısız olmuşlardır. Evrensel kardeşliğin dünyayı etkisi
altına alışı işte bu noktadadır. İtilimini, işleyen ve
bekleyen daha yüksek bir sevgiden aldığında bu hareket
başarısız olmayacaktır; bu aynı zamanda, kardeşliklerin ve bu
konuyla ilgili kurulmuş kurumların tüm iyi niyetlerine rağmen
içine düştükleri tuzaklardan sakınmak anlamına da gelir.
Ruskin
bizlere Tevrat’taki sözlerden birini anlatıyor; bu, ona tüm
hayatı boyunca yardımcı ve destekleyici olmuş bir söz;
“İnayet
ve hakikat seni bırakmasın”
(Eski ahit; Süleyman’ın
Meselleri, 3:3)
Bu, tüm doğru hareketlerin Evrensel Prensibidir; şefkat ve
bilgelik büyük “insanlığı
kurtarma”
çalışmasında ellerini birleştirmektedir. Başka hiçbir şekilde
bir Irk daha yüksek bir seviyeye yükseltilemez ve bu iki ilahi
niteliğin birlikte eyleminden, gerçek sevgi ve bilgeliğin
bütünlüğünden, ırklar karanlığın üzerinde yükselebilir. Ancak
bunun ardından da insanlığın haykırışı bir şarkıya
dönüşebilir.
İşte
o zaman çöller sevinç duyacak, Ve çiçek verecek gül gibi, O zaman insanlar cennete inanacak, Çünkü cennet yüreklerine gelmiş olacak, Cennet hayatlarında canlanacak… Belki de gerçekten bunlar olacak.
|
|
|