Günümüzde yaşanan zor ve karışık
olaylara karşı her insanın her şeye karşı sürekli uyanık
olmasını rica ederim. Her ne olursa olsun içinize, dışınıza,
bir yerlerden şöyle böyle, hiç umulmadık bir şekilde, bir
takım olaylarla pislik sıçrayabilir. Çok dikkatli olmak lazım.
Negatif olaylarla karşılaşmamak için yüreğini temiz tutmaktan
başka bu işin sigortası yoktur. Bu işin en büyük sigortası
kalbini temiz tutmaktır.
Vesveseye, lafa, söze, şuna, buna hiçbir şekilde bel
bağlamamak lazım. Düşüncelerinizle kalbiniz arasındaki mesafe
birbirinden açılmasın. Diliniz şefkat merhamet vs. derken
kalbinizde boşluklar olmaması lazım. Düşüncelerinizin de
kalbinizin hissettiğini hissetmesi lazım. Entelekt ile kalbin
aynı çalışması lazım. Ne düşünüyorsanız onu hissedin, ne
hissediyorsanız onu düşünün. Hayırlı şeyler düşünüyorsanız,
hayırlı şeyler söyleyeceksiniz ve hayırlı olaylarla
karşılaşacaksınız demektir.
Esneklik ve Uyum Esneklikte
iradenin önemi büyüktür. Uyum ve esneklik konusunda doğayı ve
bitkileri tetkik etmek çok yararlıdır. Canlılar doğaya uyum
sağlamak amacıyla mutasyona uğrarlar. Esneklik ve uyumu her
alana inançlara, ekonomiye, toplumsal olaylara yaymak
kabildir.
Şimdi içinde bulunduğumuz durumları
aydınlatması bakımından çok önemli iki kavramdır:
Esneklik ve Uyum.
İhtiyaçlar giderilip, bir
olgunlaşma baş göstermeden kolay kolay esneklik ve uyum
sağlanamaz.Menfi güçler her zaman
doğrulara karşı faaliyettedir. Her kisve altında
etkinliklerini sürdürürler. Kendi realitelerini ‘Hakikatlerin’
yerine koyarlar.
Kendi realitesini Büyük
Hakikat görmemek lazım unutmayalım ki, Peygamberin risaletinin
başlangıcı ‘sahih rüyalar’dır. Aydınlanması doğru (açık-seçik)
rüyalar görmek suretiyle başlamıştır. Yani dünyada yaşanan
realiteyi değil daha üst bir realiteye uzanarak yeni bilgileri
indirmeyi önce sahih rüyaları vasıtasıyla gerçekleştirmiştir
daha sonra da tebligatını yapmış, İslam alemini aydınlanmaya
çağırmıştır. Her insan kendi kendinin yol göstericisi olduğuna
göre, kendine göre bir yol tayini için sezgilerinden ve
rüyalarından da yararlanmalıdır. Esneklik ve uyum konusunda
ilham,sezgi ve süptil tesirlere karşı katı olmamak da büyük
bir önem taşır.
Uyum hareketi yoğun bir mayinin, içine
dökülen kabın şeklini almasına benzetilebilir. Bu mayide
‘akıcılık’,
onun esnekliğidir. Esnekliği olmasa kabın şeklini alamaz. Ok
atmada kullanılanılan yayın esnemesi gibi de düşünebilirsiniz.
Her hangi bir yerde, bir
olayla beraber oradaki insanlarla müşterek bir duruma
geçebilmek için, kendimiz bir esneklik içerisinde bulunurken,
aynı zamanda ötekilerinin de esnekliklerinden yararlanmak
durumundayız. Onları, geçişler esnasındaki darbelerden bizleri
koruyacak süspansiyonlar tarzında, yumuşak yastıklar tarzında
hesab etmekte yarar vardır.
Spiritüel bilgiyi kendi
dışına taşırmak ve başkalarına aktarabilmek için, bu anlamda
‘süspansiyonlar’ kullanmakta yarar vardır. Bunlar bir takım
‘ara planlar’dır. Örneğin, herhangi bir dindeki inanç
şekilleriyle sizin bilgileriniz arasındaki bağlantıyı
kurabilmek için: o dinsel bilgilerin kendisini korumak için
etrafında meydana getirmiş olduğu bir alan vardır. O alanla
spiritüel bilgilerimiz arasında muhakkak rabıtalar vardır.
Olmaması imkansız, onları bulmakta yarar vardır. Onlardan
‘süspans’ olarak yararlanma yoluna gitmek lazımdır. Onların
örf ve adetlerine bağlı olan hususlardan hareket etmek
suretiyle, onların realitelerini anlamak mümkündür. Üzerinde
durabildikleri alanlar bu şekilde keşfedilir.
Evlilikte
Uyum ‘Süspans’
konusu evlilikte/nişanlılıkta da vardır. Özellikle nişanlılık
döneminde asıl esneklik göstereceğiniz hususlara dikkat etmek
gerekir. Renklerin ve zevklerin ortak olması mühim değil. Uyum
sağlamakta hiç zorluk çekmeyeceğiniz noktaları tespit etmekte
yarar vardır. Bunlar bir olayla beraber kendiliğinden ortaya
çıkacak hususlardır. Bir olay içerisindeki tepkilerle bu
ortaya çıkar. Eşlerin birbirlerine uzun süre tahammül edip
etmeyecekleri (esneklik) bu gibi durumlar, çeşitli olaylar
ortaya çıkmadan kolay kolay belli olmaz. Tahammül etmek demek,
o kişiye uyum sağlamış olmak demektir. Her yönüyle, %100
olmasa bile %70-80 bir uyum sağlamıştır. Duyguları işin içine
sokmadan, fenomenler içindeki tepkilere/reaksiyonlara bakmak
lazımdır.
İnsanın eline bazı güçler
geçtiği vakit, ne gibi tutumlar içine giriyor buna bakmak
lazımdır. Uyum sağlayıp sağlayamadığına yani o ‘elbiseyi’
taşıyabiliyor mu? Ona bakmak lazım. Evlilikte esnekliği de
test etmek mümkündür.
Anadolu’da
Esneklik ve Uyum
Anadolu toprakları da çok eski tarihlerden
başlayarek yüzlerce devletin potası haline gelmiş, hepsi
biribirine uyum sağlamış.. Anlayış olarak, görüş
olarak, yaşayış olarak. Herbiri birbiriyle ortak alanlar
meydana getire getire yaşayışlarını devam ettirmişler. Ülkenin
bir köşesine gidip baktığınızda orada herşeyden bir parçayı
görebiliyorsunuz. Hiç biri ötekinden şikayetçi değil.Adetler,
bina ve yol şekilleri çok eski devirlerden kalmış olan izleri
taşıyorlar. Birini birinden ayıramazsınız.. Bu bakımdan
uyum yeteneği çok yüksek olan bir millettir. Birbirleriyle
evlene evlene, genetik olarak da uyum sağlanmıştır.
Bugünkü karışıklıklar, daha
büyük bir ortak alana geçmenin hazırlıklarıdır. Şimdiye kadar,
yukarıda belirttiğim şekilde küçük küçük ortak alanlar
tarzında olmuş bu uyum yeteneği giderek genişleme uygulamasına
yönelmiştir.
Şimdi ise,
daha büyük bir ortak alana gidişin sancıları söz konusu... Bu
işte bizim memleketimiz için son bir aşamadır. Son bir ortak
alan yaratılacak şekilde bir esneklik gösterilecek, uyumla herkes birbirinin içerisinde eriyip gidecektir. Güçlü olan
ortak alan zayıf olanı eritmek zorundadır.
Geleceğin yaşam tarzında,
ruhsal ihtiyaçları da karşılamak önem kazanacaktır. Nasıl biz şimdiye kadar
yaşam tarzı olarak maddeye çok önem verdik.
Maddeyi daha; önde tutmaya çalışıyoruz. Maddesel ihtiyaçları
öncelikle ele alıyoruz. Aynı şekilde ruhsal ihtiyaçları da en
ez % 50 karşılamak durumunda olacaktır, gelecekte insan. Bu
şimdiye kadar yapılmadığı için insanlar mutlu olamamışlardır.
Hatta bu
günlerdeki dinsel hareketlerin fazlalaşmasının sebebini
buna bağlayabiliriz.
Yavaş yavaş şuurlu olmadan yaşamının % 5o kısmını maddesel
ihtiyaçlar ve tatminler için, ama geri kalan kısmını manevi,
kendi ruhsal varlığına ait ihtiyaçların tatmini için harcamak
istiyor insan. Bunun da yegane aracı, dinsel bilgiler ve
dinsel yaşayış olmaktadır. İnsanların buna ihtiyaçları var,
bunu istemektedirler.
'Hiç ölmeyeoekmiş gibi çalış, ama yarın öleoekmiş gibi ibadet
et.'
Bu demektir ki, aynen İSA peygamberin
söylediği gibi, "
Sezar'ın hakkını Sezar'a, benim hakkımda bana ver: "
Burada' Sezar' maddesel' yaşamı, 'İSA 'nın kendisi' de ruhsal
yaşamı temsil etmektedir. Maddesel yaşamla kendi iç varlığını
yoketmemek gerek. Muhammed Peygamber de bunu daha pratik
bir şekiIle söylemiş:
“Hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, ama yarın ölecekmiş gibi ibadet
et (ruhani tesirlerle bir arada bulunmaya çalış. Maddeden
kendini kurtarmaya çalış.)"
Gelecekte Ruh ve Maddenin hakkını vermek
gerekecek Unutmayalım ki geleceğin
çalışmasının temelinde bu vardır: Tamamen maddeden, ya da
tamamen ruhtan kendini tecrid etmek tarzında değil. Her
ikisinin de hakkını vermek şeklinde. Hem vicdanınız bütün
hürriyetiyle harekete geçecek, hem de aklınız. Bunun ikisini birden
kullanmak zorundayız.
Yılan
sembolü ve esneklik-uyum Hareket
etmek zorunda olduğu zemin üzerindeki bütün engebelere göre
kıvrılarak, eğilip bükülerek sürünür gider. Yılanın hareket
tarzı esnemenin en büyük simgesidir.
Mısır kaynaklı olmak üzere bu yasa
'yılan'la ifade edilmiştir. Başka anlamları da vardır ama,
asıl anlatılmak istenen
‘Esneklik ve Uyum
Yasası'nın ifadesidir. İncilde de "Yılanlar
gibi zeki, güvercinler kadar saf olacaksınız."
denmiştir. Burada çok güzel bir ahlaki düstur veriliyor:
Burada yılanın, eğilip bükülerek yaptığı uyum sağlama
niteliğine değiniliyor. Siz de zekanızla aklınızIa tabiata
insanlara uyum sağlayın, ama güvercinler kadar da saf
olun. İç varlığınızı asla kirletmeyin...Zekanızı, aklınızı
hile yolunda kullanmayın. Uyum sağla ama hiç bir zaman kötü
niyetle değil denmek isteniyor.
Burada çıkarcı amaçla uyum sağlamak yani
riyakarlık iki yüzlülük sözkonusu edilmiyor.
Ayetteki güvercin
kavramındaki ahlaki düsturu gözardı ederseniz, herhangi bir
menfaatiniz varsa, "Zararı yok ,ayıya dayı de..." anlayışıyla
hareket edebilirsiniz diyor. Uyum sağlarmış gibi görün,
arkasından da vur tepesine al canını.. Böyle olursa, güvercin
meselesinin tamamen zıddında bir hareket olur. Böyle
davranılırsa, güvercin saflığı da bir kenara itilmiş olur.
Böyle bir riyakarlıkla, köprüden geçene kadar ayıya dayı demek de mümkündür, ama
sonucuna da katlanmak gerekir..
Bunlar, dünyayı tanımayan,
enkarnasyonun ne demek olduğunu bilmeyen, ruhsal gelecekle hiç
bir bağıntısı olmayan insanların durumudur.
Onun için
'ahirete iman' iman esaslarından biridir. Etik yönü budur. Her işin bir
hesabını verirsiniz. Her işin arkasından bir başka ahval
ortaya çıkacaktır. Gizli saklı hiç bir şey kalmayacağına göre,
bu yapılanların da görüleceği bir hesap vardır.Realiteler,
yerlerini daha kapsamlı realitelere terketmek zorundadır.
Bunun da zorluğunu çekiyoruz biz. Ülkemizin uzun
süredir muhafaza etmiş olduğu realiteyi daha geniş bir
realiteye tahvil etmek zorundayız. Bunu yapabilmemiz için
karşımıza devamlı olarak zorluklar çıkarıyorlar: İnsan
hakları, muhakeme-i usul kanunlarının değişmesi çıktı. Devamlı
olarak da çıkıyor. Bunlar daha geniş bir realitenin
unsurları.O şekilde yaşamaya süratle alışmamız, lazım ama bir
türlü uyum sağlayamıyoruz. Çok daha büyük bir realite var. Bu
teşekkül etti dünyada. O realite bizi ve herkesi yutacak,
bunun başka yolu yok. Bunun içerisinde erimek zorundayız.
Direnirsek, daha çok acı
çekeriz. Bu durumun
gerçekleştirilmesinde yararlanabileceğimiz önemli bir unsur
yabancı ülkelerdeki işçilerimizdir. Bunlar bizim için
'süspans' insanlardır, bize gelen bir takım etkileri
göğüslemek bakımından. İçinde bulunduğumuz realiteden daha
kapsamlı bir realiteye geçmek zorundayız. Realiteler statik
değildir.
Realite hareketlerini
izlemek çok önemlidir. Bunu kendiniz de de hissetmeye çalışın.
Herşeyin insanda tabii olarak kendinden başlaması lazım. Kendi
realitenizi kendiniz kontrol edin.
Dirençlerimiz
Hayatımızın
tüm mücadelesi;
esneklik ve uyum sağlama hususunda bize türlü
ıstıraplar getiren, dirençlerimizin niteliğidir. Günlük
yaşamda bunun örnekleri pek çoktur. Dikkat ederseniz,
ıstıraplarınızın kaynağı, esneklik ve uyum sağlama
konusundaki dirençlerinizdir.
Güvenmeyen insanın farkında
olmadan varlığında meydana gelmiş bir takım yaralanmalardan
dolayı kabuklarıdır kendisini şu ya da bu şekilde hareket
etmeye zorlayan... Çünki eskiden aldığı o yarayı
kabuklaştırana kadar hayli ulaşmıştı. Şimdi, tedbirli hareket
etmek zorundadır. "En güzel Şey İnsanların Birbirlerine
Güvenmeleridir… "derken, bu güvenceyi de uzun süre idame
ettirebilmek sanatı da göstermek lazım. Gerçek güven olduğu
zaman uyum kolaylaşır.
Sevgi
–hoşgörü-merhamet-dostluk-sempati ve bunların karşıtları
dirençlerin gücüne bağlıdır. Bunlar, madde içerisinde yaşarken
meydana gelmiş hususlardır. Fakat ne varki, özdeşleşmelerden
dolayı, 'bedenin dışına taşıp astrale de geçtiğimiz’ vakit,
aynı dirençler devam eder. Ve bu durum, o kişilerin ıstırap
kaynağı olur. Yaşayacağı cehennem hayatının kaynağını /
sebebini oluşturur. Yeryüzünde yüklerinizi ne kadar atmayı
becerebilirseniz, orada da becerebilirsiniz. Gene oraya da
dirençlerimizle gideriz ama hiç olmazsa direnci kırmayı
yeryüzünde becerebilmişsek, onun esneklik haletini
yaşayabilmişsek, aynen o esneklik orada da devam eder. Ahirete uyum konusu da dünyada kazanılan esneklikle mümkündür. Onun için burada, dünyadayken her şeyin
emin bir şekilde örneklerini, elde etmemiz lazımdır. Bir tane
dahi olsa, sağlam bir şekilde bu
haleti yaşamışsanız, ahirette büyük faydasını görürsünüz.
Aynı metodu kullanarak
oradaki sorunu çözebilirsiniz.
Uyum ve
esneklik süreçlerinin her an hakim
olduğu madde aleminde ayakta kalabilmenin yolu, duygularımızı
kontrol edebilmekle başlar.
Uyum
ve esneklik için duygu kontrolü Uyum ve esneklik
bütün benliğimizde
enkarnasyonlar süresince ulaşılması gerekli olan bir hedeftir.
Her merhalenin, her yeni ufkun, ulaşıldıkça genişleyen
varlıksal mekanların zaman ve mekan icaplarına uyum sağlamak,
ve bunun içinde her yönüyle esneklik gösterebilmek
gerçek fena, gerçek YOK
oluş' tur.
Gerçek
kendini tanımak farkına varmadan bütünleyici olmaktır Amaç,İçinde bulunulan grupta /toplumda
oranın 'bütünleyicisi'
olduğunun farkına varmadan
‘bütünleyici '
olmaktır. İçinde bulunduğunuz toplulukta kendi kendinize
verdiğiniz hüviyet, bir dirençtir. Siz kendinizi o hüviyette
zannedersiniz. Halbuki siz o değilsiniz, daha başka bir
varlıksınız. Ne' dediğiniz zaman,'ne’ denişteki nitelik de
varlığın bir direncidir. Hep o 'nitelikte', hep o 'hüviyette
kalmak isteği statiklik, değişime tabi olmamak meselesidir
sorun...Temelde yatan, değişime karşı gösterilen dirençtir. Kendini anlma.k, kendini tanımak meselesinde de
bunları aşmanın yoluna bakmak lazımdır.
Gerçek kendini tanımak 'nedir',
'kimdir' ya da 'ne' ve 'kim' sorularının
aşılmasından sonra gelen varlık şuurunun içinde, bütünlüğün
bir bütünleyicisi olduğunun farkına varmadan
birlik
şuuruna ulaşmaktır.
'Bütünleyici' olduğunun
farkına varmak da bir dirençtir. Orada da gene bir
kimlik, hüviyet ortaya çıkıyor. ''Ben
falan şeyin / yerin / grubun bir bütünleyicisiyim, bir
unsuruyum..." dediğiniz zaman uyumsuzsunuz demektir. Bunun
dışına taşılmadan birlik şuuruna ulaşılmaz. Hiç bir
şekilde 'Sen kimsin?' sorusu sorulamayacak hale gelmek lazım.
Kimliksiz olmak, niteliksiz olmak... Belli bir kalıp ve
nitelikler içinde kalıp, kendini o şekilde hissetmek; uyum
içinde yok olmak sürecine karşı en büyük dirençtir. Direnç
varsa, o grup içinde ya da plan içinde
'erimek'
söz konusu olamaz, böyle bir dirençle. 'Bir' olmak mümkün
değildir. Ama eninde sonunda her varlığın başına gelecek çok
mutlu bir olaydır. O 'BİR'lik içerisinde yok olduğunuz zaman
bütün oennetler sizin ayaklarınızın altında kalıverir...
Kendimizi belirli
niteliklerden (tarzım, çizgim şeklinde...') ibaret görmek, içinde bulunduğumuz gruba
uyumumuzu güçleştiren en önemli dirençtir. Bu tutum
başkalarıyla birleşmemizi ve sonunda oradaki alanla
'BİR'leşmemizi engeller. Bu durumda olan insan sözkonusu
nitelikleriyle, kimliğiyle birleşmiştir. Yüksek derecede
kaale alınmakla da bir direnç içine girilmiştir. Kaale
alınma konusuna takılmış olan insanlar, kaale alınmadıkları
zaman eriyip giderler, orayı terk ederler çünki kendi
varlıklarında bir şey yoktur. Başkalarıyla ortak alan kurma
derdinden çok başkaları tarafından
kaale alınma hırsına kapılmıştır. Onun açlığı içindedir. Onun
direncini de o oluşturur.
Esneklik için gerilimle denenmek Kendi yaşamıınızdaki ve
toplumsal yaşamdaki hızlı değişimin meydana getirdiği
‘gerilime dayanmak, yeni ve güçlü titreşimlere tahammül etmek'
son hedefinizle ilgilidir.Tahammül gösterip, esneklik
gösterebilmek için önceden gerilime muhtacız. Daha
önceden, bizim bir takım gerilme olaylarına taabi
tutulmamız gerekir ki, daha yükseğine (daha yüksek gerilime)
dayanabilelim. Esnekliği artırmak
için gerilmeye karşı denenmek gerekir.
Kasıtlı epröv aramak konusu budur ...
(Gerçek sufiler, dervişanlar
maksatlı ıstırap peşinde bu nedenle koşarlar, amaçları
kendilerini esnetmektir. Son günlerde bazı olaylar ve insanlar
sizi çok geriyorsa ve üstünüze gelindiğini hissediyorsanız,
sevinin, demek ki siz de bu gerilimi karşılayacak esneklik ve
uyum var ve açığa çıkması için özel bir denenme alanına
alınmışsınız ama durumun farkında değilsiniz ve hiç durmadan
hayıflanıyorsunuz demektir.)
Bu deneme gerilime
dayanmak, ve tahammül göstermek denemesidir. Dinlerde, yoga
tekniklerinde ve sufi uygulamalarındaki temrinler bu maksatla
ihdas edilmiştir. Ama orta yolu her zaman kollamak, daha
fazlasını yapmamak lazımdır. Akıl ve vicdan dengesi çok
önemlidir. Abartılan her şey problem olarak geri gelecektir.
Muhammed Peygamber; namazı beş vakte, orucu da belirli şartlara indirgeyerek
uygulamaları (kasıtlı eprövü) yani sufi deyişiyle maksatlı
ıstırabı orta yola çekmeye çalışmıştır.
Güngörmüş İnsan Demekki 'epröv' ün temelinde maddi ve manevi her nasılsa olsun,
'denenme'ye girmek var. Başımıza gelen sıkıntılara
şükretmek lazım ama biz edemeyiz. Aslında o sizin daha evvelki
bir başarınızın bir kanıtı olarak karşınıza çıkıyor. Bazı
alanlarda, esneklikle, tahammülle, uyumla ilerlediğinizin
göstergesidir. Çünki her uyum sağlamadan sonra, varlığın
realite hakkındaki enerjisi azalmaya başlar. Yani
realitesinden giderek uzaklaşmaya başlar. Her uyumda,
realitesi onun için zayıflar.
Denenmeler yoluyla uyum
sağlaya sağlaya esnemenin ne olduğunu anlamak lazım o nedenle
günlük yaşamda size bu eprövü açanlara boşuna kızmayın onlar
sizin iyiliğiniz için görevlerini yapıyorlar.
Sağlanan bu uyum da günlük: yaşama
yansıtılmalıdır.
'Güngörmüş İnsan' niteliğini kazanmış olmak lazım.(*) Ruh varlığı
imtihanlarla bu şekilde elde etmiş olacağı bilgiyi
ebedi hayatında kullanacaktır. Ruh varlığı; ister enkarne,
ister dezenkane vaziyette olsun, daima kozmik yönetimin bir
işçisidir. Bu işçilik hiyerarşisinde yavaş yavaş yükselerek,
daha daha üstün vazifelere gidebilmek için maddesel ortamlara
inmiştir. O halde hiç hatırımıza hayalimize getiremeyeceğimiz
alanlarla karşılaşacağız. Bütün bunlarla uyum sağlam
zorundasınız. Bu bizim
kozmik işlevimizdir,
Bu işin yani yönetim
kadrolarına yükselmeyi sağlayacak esneklik ve uyumun
öğretildiği büyük okullardan biridir bu dünya... Bu
öğrenildiği zaman, en azından dünya şartlarına uygun
milyarlarca yönetimde vazife almak imkanı her zaman mevcuttur.
Bir kartopunun yuvarlandıkça büyümesi tarzında, uyum sağlama
yeteneğini ve bilgisini arttıra arttıra kainatla uyum
sağlamaya başlar insan. Zaten insanların da olgunluğu
uyum yeteneğinden belli olur. Hangi muhite giderse, o muhite uyum sağlama yeteneği,
uyum sağlamakta gösterdikleri başarı o insanların tekamül
derecesini gösterir.
Bizler de her an
sınanıyoruz hayatımız içerisinde: Düşüncelerimizle,
hareketlerimizle, gelişlerimizle, gidişlerimizle...devamlı bir
şekilde esneklik gösterebilmek, uyum sağlayabilmek
meselesi bakımından mütemadiyen zorlanıyoruz.
Her gün, ülke olarak bir
problemimiz var. Dünyada da öyle. Buradaki ve hepsindeki
maksadı anlamak lazım... Tüm bu olayların arkasında bizlere
bir yığın dersler, bilgiler veriliyor. Elinizdeki bilgilerle
bunları değerlendirin. Oturduğunuz yerde alıyorsunuz bunları.
Onlar da alacak inşallah.Ama biraz acı çekecekler. Önümüzdeki
yıl ve ondan sonraki yıllarda epey sürprizli hayatımız olacak.
Bizde ve dünya da, "Yahu hayret, bu da mı olacaktı?"
diyeceğiniz olaylar yaşanacak. Hepsine karşı uyanık olabilmek
için esneklik ve uyum konusunda kendi üzerimizde çalışmalar
yapmak çok yararlı olacaktır.
|