Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

Günümüzde yaşanan olaylara yeni bir bakış

ESNEKLİK VE UYUMUN ÖNEMİ

Ergün ARIKDAL

  Günümüzde yaşanan zor ve karışık olaylara karşı her insanın her şeye karşı sürekli uyanık olmasını rica ederim. Her ne olursa olsun içinize, dışınıza, bir yerlerden şöyle böyle, hiç umulmadık bir şekilde, bir takım olaylarla pislik sıçrayabilir. Çok dikkatli olmak lazım. Negatif olaylarla karşılaşmamak için yüreğini temiz tutmaktan başka bu işin sigortası yoktur. Bu işin en büyük sigortası kalbini temiz tutmaktır. Vesveseye, lafa, söze, şuna, buna hiçbir şekilde bel bağlamamak lazım. Düşüncelerinizle kalbiniz arasındaki mesafe birbirinden açılmasın. Diliniz şefkat merhamet vs. derken kalbinizde boşluklar olmaması lazım. Düşüncelerinizin de kalbinizin hissettiğini hissetmesi lazım. Entelekt ile kalbin aynı çalışması lazım. Ne düşünüyorsanız onu hissedin, ne hissediyorsanız onu düşünün. Hayırlı şeyler düşünüyorsanız, hayırlı şeyler söyleyeceksiniz ve hayırlı olaylarla karşılaşacaksınız demektir.

  Esneklik ve Uyum
  Esneklikte iradenin önemi büyüktür. Uyum ve esneklik konusunda doğayı ve bitkileri tetkik etmek çok yararlıdır. Canlılar doğaya uyum sağlamak amacıyla mutasyona uğrarlar. Esneklik ve uyumu her alana inançlara, ekonomiye, toplumsal olaylara yaymak kabildir.

 Şimdi içinde bulunduğumuz durumları aydınlatması bakımından çok önemli  iki kavramdır: Esneklik ve Uyum. İhtiyaçlar giderilip, bir olgunlaşma baş göstermeden kolay kolay esneklik ve uyum sağlanamaz.Menfi güçler her zaman doğrulara karşı faaliyettedir. Her kisve altında etkinliklerini sürdürürler. Kendi realitelerini ‘Hakikatlerin’ yerine koyarlar.

  Kendi realitesini Büyük Hakikat görmemek lazım unutmayalım ki, Peygamberin risaletinin başlangıcı ‘sahih rüyalar’dır. Aydınlanması doğru (açık-seçik) rüyalar görmek suretiyle başlamıştır. Yani dünyada yaşanan realiteyi değil daha üst bir realiteye uzanarak yeni bilgileri indirmeyi önce sahih rüyaları vasıtasıyla gerçekleştirmiştir daha sonra da tebligatını yapmış, İslam alemini aydınlanmaya çağırmıştır. Her insan kendi kendinin yol göstericisi olduğuna göre, kendine göre bir yol tayini için sezgilerinden ve rüyalarından da yararlanmalıdır. Esneklik ve uyum konusunda ilham,sezgi ve süptil tesirlere karşı katı olmamak da büyük bir önem taşır.

  Uyum hareketi yoğun bir mayinin, içine dökülen kabın şeklini almasına benzetilebilir. Bu mayide ‘akıcılık’, onun esnekliğidir. Esnekliği olmasa kabın şeklini alamaz. Ok atmada kullanılanılan yayın esnemesi gibi de düşünebilirsiniz.

  Her hangi bir yerde, bir olayla beraber oradaki insanlarla müşterek bir duruma geçebilmek için, kendimiz bir esneklik içerisinde bulunurken, aynı zamanda ötekilerinin de esnekliklerinden yararlanmak durumundayız. Onları, geçişler esnasındaki darbelerden bizleri koruyacak süspansiyonlar tarzında, yumuşak yastıklar tarzında hesab etmekte yarar vardır.

  Spiritüel bilgiyi kendi dışına taşırmak ve başkalarına aktarabilmek için, bu anlamda ‘süspansiyonlar’ kullanmakta yarar vardır. Bunlar bir takım ‘ara planlar’dır. Örneğin, herhangi bir dindeki inanç şekilleriyle sizin bilgileriniz arasındaki bağlantıyı kurabilmek için: o dinsel bilgilerin kendisini korumak için etrafında meydana getirmiş olduğu bir alan vardır. O alanla spiritüel bilgilerimiz arasında muhakkak rabıtalar vardır. Olmaması imkansız, onları bulmakta yarar vardır. Onlardan ‘süspans’ olarak yararlanma yoluna gitmek lazımdır. Onların örf ve adetlerine bağlı olan hususlardan hareket etmek suretiyle, onların realitelerini anlamak mümkündür. Üzerinde durabildikleri alanlar bu şekilde keşfedilir.

  Evlilikte Uyum
 ‘Süspans’ konusu evlilikte/nişanlılıkta da vardır. Özellikle nişanlılık döneminde asıl esneklik göstereceğiniz hususlara dikkat etmek gerekir. Renklerin ve zevklerin ortak olması mühim değil. Uyum sağlamakta hiç zorluk çekmeyeceğiniz noktaları tespit etmekte yarar vardır. Bunlar bir olayla beraber kendiliğinden ortaya çıkacak hususlardır. Bir olay içerisindeki tepkilerle bu ortaya çıkar. Eşlerin birbirlerine uzun süre tahammül edip etmeyecekleri (esneklik) bu gibi durumlar, çeşitli olaylar ortaya çıkmadan kolay kolay belli olmaz. Tahammül etmek demek, o kişiye uyum sağlamış olmak demektir. Her yönüyle, %100 olmasa bile %70-80 bir uyum sağlamıştır. Duyguları işin içine sokmadan, fenomenler içindeki tepkilere/reaksiyonlara bakmak lazımdır.

  İnsanın eline bazı güçler geçtiği vakit, ne gibi tutumlar içine giriyor buna bakmak lazımdır. Uyum sağlayıp sağlayamadığına yani o ‘elbiseyi’ taşıyabiliyor mu? Ona bakmak lazım. Evlilikte esnekliği de test etmek mümkündür.

  Anadolu’da Esneklik ve Uyum
  Anadolu toprakları da çok eski tarihlerden başlayarek yüzlerce devletin potası haline gelmiş, hepsi biribirine uyum sağlamış.. Anlayış olarak, görüş olarak, yaşayış olarak. Herbiri birbiriyle ortak alanlar meydana getire getire yaşayışlarını devam ettirmişler. Ülkenin bir köşesine gidip baktığınızda orada herşeyden bir parçayı görebiliyorsunuz. Hiç biri ötekinden şikayetçi değil.Adetler, bina ve yol şekilleri çok eski devirlerden kalmış olan izleri taşıyorlar. Birini birinden ayıramazsınız.. Bu bakımdan uyum yeteneği çok yüksek olan bir millettir. Birbirleriyle evlene evlene, genetik olarak da uyum sağlanmıştır.

  Bugünkü karışıklıklar, daha büyük bir ortak alana geçmenin hazırlıklarıdır. Şimdiye kadar, yukarıda belirttiğim şekilde küçük küçük ortak alanlar tarzında olmuş bu uyum yeteneği giderek genişleme uygulamasına yönelmiştir.

  Şimdi ise, daha büyük bir ortak alana gidişin sancıları söz konusu... Bu işte bizim memleketimiz için son bir aşamadır. Son bir ortak alan yaratılacak şekilde bir esneklik gösterilecek, uyumla herkes birbirinin içerisinde eriyip gidecektir. Güçlü olan ortak alan zayıf olanı eritmek zorundadır.

  Geleceğin yaşam tarzında, ruhsal ihtiyaçları da karşılamak önem kazanacaktır. Nasıl biz şimdiye kadar yaşam tarzı olarak maddeye çok önem verdik. Maddeyi daha; önde tutmaya çalışıyoruz. Maddesel ihtiyaçları öncelikle ele alıyoruz. Aynı şekilde ruhsal ihtiyaçları da en ez % 50 karşılamak durumunda olacaktır, gelecekte insan. Bu şimdiye kadar yapılmadığı için insanlar mutlu olamamışlardır.

  Hatta bu günlerdeki dinsel hareketlerin fazlalaşmasının sebebini buna bağlayabiliriz. Yavaş yavaş şuurlu olmadan yaşamının % 5o kısmını maddesel ihtiyaçlar ve tatminler için, ama geri kalan kısmını manevi, kendi ruhsal varlığına ait ihtiyaçların tatmini için harcamak istiyor insan. Bunun da yegane aracı, dinsel bilgiler ve dinsel yaşayış olmaktadır. İnsanların buna ihtiyaçları var, bunu istemektedirler. 'Hiç ölmeyeoekmiş gibi çalış, ama yarın öleoekmiş gibi ibadet et.'

  Bu demektir ki, aynen İSA peygamberin söylediği gibi, " Sezar'ın hakkını Sezar'a, benim hakkımda bana ver: " Burada' Sezar' maddesel' yaşamı, 'İSA 'nın kendisi' de ruhsal yaşamı temsil etmektedir. Maddesel yaşamla kendi iç varlığını yoketmemek gerek. Muhammed Peygamber de bunu daha pratik bir şekiIle söylemiş: “Hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, ama yarın ölecekmiş gibi ibadet et (ruhani tesirlerle bir arada bulunmaya çalış. Maddeden kendini kurtarmaya çalış.)"

  Gelecekte Ruh ve Maddenin hakkını vermek gerekecek
  Unutmayalım ki geleceğin çalışmasının temelinde bu vardır: Tamamen maddeden, ya da tamamen ruhtan kendini tecrid etmek tarzında değil. Her ikisinin de hakkını vermek şeklinde. Hem vicdanınız bütün hürriyetiyle harekete geçecek, hem de aklınız. Bunun ikisini birden kullanmak zorundayız.

  Yılan sembolü ve esneklik-uyum
 Hareket etmek zorunda olduğu zemin üzerindeki bütün engebelere göre kıvrılarak, eğilip bükülerek sürünür gider. Yılanın hareket tarzı esnemenin en büyük simgesidir.

  Mısır kaynaklı olmak üzere bu yasa 'yılan'la ifade edilmiştir. Başka anlamları da vardır ama, asıl anlatılmak istenen Esneklik ve Uyum Yasası'nın ifadesidir. İncilde de "Yılanlar gibi zeki, güvercinler kadar saf olacaksınız." denmiştir. Burada çok güzel bir ahlaki düstur veriliyor: Burada yılanın, eğilip bükülerek yaptığı uyum sağlama niteliğine değiniliyor. Siz de zekanızla aklınızIa tabiata insanlara uyum sağlayın, ama güvercinler kadar da saf olun. İç varlığınızı asla kirletmeyin...Zekanızı, aklınızı hile yolunda kullanmayın. Uyum sağla ama hiç bir zaman kötü niyetle değil denmek isteniyor.

  Burada çıkarcı amaçla uyum sağlamak yani riyakarlık iki yüzlülük sözkonusu edilmiyor. Ayetteki güvercin kavramındaki ahlaki düsturu gözardı ederseniz, herhangi bir menfaatiniz varsa, "Zararı yok ,ayıya dayı de..." anlayışıyla hareket edebilirsiniz  diyor. Uyum sağlarmış gibi görün, arkasından da vur tepesine al canını.. Böyle olursa, güvercin meselesinin tamamen zıddında bir hareket olur. Böyle davranılırsa, güvercin saflığı da bir kenara itilmiş olur. Böyle bir riyakarlıkla, köprüden geçene kadar ayıya dayı demek de mümkündür, ama sonucuna da katlanmak gerekir..

  Bunlar, dünyayı tanımayan, enkarnasyonun ne demek olduğunu bilmeyen, ruhsal gelecekle hiç bir bağıntısı olmayan insanların durumudur.

  Onun için 'ahirete iman' iman esaslarından biridir. Etik yönü budur. Her işin bir hesabını verirsiniz. Her işin arkasından bir başka ahval ortaya çıkacaktır. Gizli saklı hiç bir şey kalmayacağına göre, bu yapılanların da görüleceği bir hesap vardır.Realiteler, yerlerini daha kapsamlı realitelere terketmek zorundadır. Bunun da zorluğunu çekiyoruz biz. Ülkemizin uzun süredir muhafaza etmiş olduğu realiteyi daha geniş bir realiteye tahvil etmek zorundayız. Bunu yapabilmemiz için karşımıza devamlı olarak zorluklar çıkarıyorlar: İnsan hakları, muhakeme-i usul kanunlarının değişmesi çıktı. Devamlı olarak da çıkıyor. Bunlar daha geniş bir realitenin unsurları.O şekilde yaşamaya süratle alışmamız, lazım ama bir türlü uyum sağlayamıyoruz. Çok daha büyük bir realite var. Bu teşekkül etti dünyada. O realite bizi ve herkesi yutacak, bunun başka yolu yok. Bunun içerisinde erimek zorundayız. Direnirsek, daha çok acı çekeriz. Bu durumun gerçekleştirilmesinde yararlanabileceğimiz önemli bir unsur yabancı ülkelerdeki işçilerimizdir. Bunlar bizim için 'süspans' insanlardır, bize gelen bir takım etkileri göğüslemek bakımından. İçinde bulunduğumuz realiteden daha kapsamlı bir realiteye geçmek zorundayız. Realiteler statik değildir.

  Realite hareketlerini izlemek çok önemlidir. Bunu kendiniz de de hissetmeye çalışın. Herşeyin insanda tabii olarak kendinden başlaması lazım. Kendi realitenizi kendiniz kontrol edin.

  Dirençlerimiz
  Hayatımızın
tüm mücadelesi; esneklik ve uyum sağlama hususunda bize türlü ıstıraplar getiren, dirençlerimizin niteliğidir. Günlük yaşamda bunun örnekleri pek çoktur. Dikkat ederseniz, ıstıraplarınızın kaynağı, esneklik ve uyum sağlama konusundaki dirençlerinizdir.

  Güvenmeyen insanın farkında olmadan varlığında meydana gelmiş bir takım yaralanmalardan dolayı kabuklarıdır kendisini şu ya da bu şekilde hareket etmeye zorlayan... Çünki eskiden aldığı o yarayı kabuklaştırana kadar hayli ulaşmıştı. Şimdi, tedbirli hareket etmek zorundadır. "En güzel Şey İnsanların Birbirlerine Güvenmeleridir…  "derken, bu güvenceyi de uzun süre idame ettirebilmek sanatı da göstermek lazım. Gerçek güven olduğu zaman uyum kolaylaşır.

  Sevgi –hoşgörü-merhamet-dostluk-sempati ve bunların karşıtları dirençlerin gücüne bağlıdır. Bunlar, madde içerisinde yaşarken meydana gelmiş hususlardır. Fakat ne varki, özdeşleşmelerden dolayı, 'bedenin dışına taşıp  astrale de geçtiğimiz’ vakit, aynı dirençler devam eder. Ve bu durum, o kişilerin ıstırap kaynağı olur. Yaşayacağı cehennem hayatının kaynağını / sebebini oluşturur. Yeryüzünde yüklerinizi ne kadar atmayı becerebilirseniz, orada da becerebilirsiniz. Gene oraya da dirençlerimizle gideriz ama hiç olmazsa direnci kırmayı yeryüzünde becerebilmişsek, onun esneklik haletini yaşayabilmişsek, aynen o esneklik orada da devam eder. Ahirete uyum konusu da dünyada kazanılan esneklikle mümkündür. Onun için burada, dünyadayken her şeyin emin bir şekilde örneklerini, elde etmemiz lazımdır. Bir tane dahi olsa, sağlam bir şekilde bu haleti yaşamışsanız, ahirette büyük faydasını görürsünüz.

  Aynı metodu kullanarak oradaki sorunu çözebilirsiniz. Uyum ve esneklik süreçlerinin her an hakim olduğu madde aleminde ayakta kalabilmenin yolu, duygularımızı kontrol edebilmekle başlar.

  Uyum ve esneklik için duygu kontrolü
  Uyum ve esneklik
bütün benliğimizde enkarnasyonlar süresince ulaşılması gerekli olan bir hedeftir. Her merhalenin, her yeni ufkun, ulaşıldıkça genişleyen varlıksal mekanların  zaman ve mekan icaplarına uyum sağlamak, ve bunun içinde her yönüyle esneklik gösterebilmek gerçek fena, gerçek YOK oluş' tur.

 Gerçek kendini tanımak farkına varmadan bütünleyici olmaktır
  Amaç,İçinde bulunulan grupta /toplumda oranın
'bütünleyicisi' olduğunun farkına varmadan ‘bütünleyici ' olmaktır. İçinde bulunduğunuz toplulukta kendi kendinize verdiğiniz hüviyet, bir dirençtir. Siz kendinizi o hüviyette zannedersiniz. Halbuki siz o değilsiniz, daha başka bir varlıksınız. Ne' dediğiniz zaman,'ne’ denişteki nitelik de varlığın bir direncidir. Hep o 'nitelikte', hep o 'hüviyette kalmak isteği statiklik, değişime tabi olmamak meselesidir sorun...Temelde yatan, değişime karşı gösterilen dirençtir. Kendini anlma.k, kendini tanımak meselesinde de bunları aşmanın yoluna bakmak lazımdır. Gerçek kendini tanımak 'nedir', 'kimdir' ya da 'ne' ve 'kim' sorularının aşılmasından sonra gelen varlık şuurunun içinde, bütünlüğün bir bütünleyicisi olduğunun farkına varmadan
birlik şuuruna ulaşmaktır.

  'Bütünleyici' olduğunun farkına varmak da bir dirençtir. Orada da gene bir kimlik, hüviyet ortaya çıkıyor. ''Ben falan şeyin / yerin / grubun bir bütünleyicisiyim, bir unsuruyum..." dediğiniz zaman uyumsuzsunuz demektir. Bunun dışına taşılmadan birlik şuuruna ulaşılmaz. Hiç bir şekilde 'Sen kimsin?' sorusu sorulamayacak hale gelmek lazım. Kimliksiz olmak, niteliksiz olmak... Belli bir kalıp ve nitelikler içinde kalıp, kendini o şekilde hissetmek; uyum içinde yok olmak sürecine karşı en büyük dirençtir. Direnç varsa, o grup içinde ya da plan içinde 'erimek' söz konusu olamaz, böyle bir dirençle. 'Bir' olmak mümkün değildir. Ama eninde sonunda her varlığın başına gelecek çok mutlu bir olaydır. O 'BİR'lik içerisinde yok olduğunuz zaman bütün oennetler sizin ayaklarınızın altında kalıverir...

  Kendimizi belirli niteliklerden (tarzım, çizgim şeklinde...') ibaret görmek, içinde bulunduğumuz gruba uyumumuzu güçleştiren en önemli dirençtir. Bu tutum başkalarıyla birleşmemizi ve sonunda oradaki alanla 'BİR'leşmemizi engeller. Bu durumda olan insan sözkonusu nitelikleriyle, kimliğiyle birleşmiştir. Yüksek derecede kaale alınmakla da bir direnç içine girilmiştir. Kaale alınma konusuna takılmış olan insanlar, kaale alınmadıkları zaman eriyip giderler, orayı terk ederler çünki kendi varlıklarında bir şey yoktur. Başkalarıyla ortak alan kurma derdinden çok başkaları tarafından kaale alınma hırsına kapılmıştır. Onun açlığı içindedir. Onun direncini de o oluşturur.

  Esneklik için gerilimle denenmek
  Kendi yaşamıınızdaki ve toplumsal yaşamdaki hızlı değişimin meydana getirdiği ‘gerilime dayanmak, yeni ve güçlü titreşimlere tahammül etmek' son hedefinizle ilgilidir.Tahammül gösterip, esneklik gösterebilmek için önceden gerilime muhtacız. Daha önceden, bizim bir takım gerilme olaylarına taabi tutulmamız gerekir ki, daha yükseğine (daha yüksek gerilime) dayanabilelim. Esnekliği artırmak
için gerilmeye karşı denenmek gerekir. Kasıtlı epröv aramak konusu budur ...
  (Gerçek sufiler, dervişanlar maksatlı ıstırap peşinde bu nedenle koşarlar, amaçları kendilerini esnetmektir. Son günlerde bazı olaylar ve insanlar sizi çok geriyorsa ve üstünüze gelindiğini hissediyorsanız, sevinin, demek ki siz de bu gerilimi karşılayacak esneklik ve uyum var ve açığa çıkması için özel bir denenme alanına alınmışsınız ama durumun farkında değilsiniz ve hiç durmadan hayıflanıyorsunuz demektir.)

  Bu deneme gerilime dayanmak, ve tahammül göstermek denemesidir. Dinlerde, yoga tekniklerinde ve sufi uygulamalarındaki temrinler bu maksatla ihdas edilmiştir. Ama orta yolu her zaman kollamak, daha fazlasını yapmamak lazımdır. Akıl ve vicdan dengesi çok önemlidir. Abartılan her şey problem olarak geri gelecektir.

  Muhammed Peygamber; namazı beş vakte, orucu da belirli şartlara indirgeyerek uygulamaları (kasıtlı eprövü) yani sufi deyişiyle maksatlı ıstırabı orta yola çekmeye çalışmıştır.

 

  Güngörmüş İnsan
  Demekki 'epröv' ün temelinde maddi ve manevi her nasılsa olsun, 'denenme'ye girmek var. Başımıza gelen sıkıntılara şükretmek lazım ama biz edemeyiz. Aslında o sizin daha evvelki bir başarınızın bir kanıtı olarak karşınıza çıkıyor. Bazı alanlarda, esneklikle, tahammülle, uyumla ilerlediğinizin göstergesidir. Çünki her uyum sağlamadan sonra, varlığın realite hakkındaki enerjisi azalmaya başlar. Yani realitesinden giderek uzaklaşmaya başlar. Her uyumda, realitesi onun için zayıflar.

  Denenmeler yoluyla uyum sağlaya sağlaya esnemenin ne olduğunu anlamak lazım o nedenle günlük yaşamda size bu eprövü açanlara boşuna kızmayın onlar sizin iyiliğiniz için görevlerini yapıyorlar.

  Sağlanan bu uyum da günlük: yaşama yansıtılmalıdır. 'Güngörmüş İnsan' niteliğini kazanmış olmak lazım.(*)
Ruh varlığı imtihanlarla bu şekilde elde etmiş olacağı bilgiyi ebedi hayatında kullanacaktır. Ruh varlığı; ister enkarne, ister dezenkane vaziyette olsun, daima kozmik yönetimin bir işçisidir. Bu işçilik hiyerarşisinde yavaş yavaş yükselerek, daha daha üstün vazifelere gidebilmek için maddesel ortamlara inmiştir. O halde hiç hatırımıza hayalimize getiremeyeceğimiz alanlarla karşılaşacağız. Bütün bunlarla uyum sağlam zorundasınız.
Bu bizim kozmik işlevimizdir,

  Bu işin yani yönetim kadrolarına yükselmeyi sağlayacak esneklik ve uyumun öğretildiği büyük okullardan biridir bu dünya... Bu öğrenildiği zaman, en azından dünya şartlarına uygun milyarlarca yönetimde vazife almak imkanı her zaman mevcuttur. Bir kartopunun yuvarlandıkça büyümesi tarzında, uyum sağlama yeteneğini ve bilgisini arttıra arttıra kainatla uyum sağlamaya başlar insan. Zaten insanların da olgunluğu uyum yeteneğinden belli olur. Hangi muhite giderse, o muhite uyum sağlama yeteneği, uyum sağlamakta gösterdikleri başarı o insanların tekamül derecesini gösterir.

  Bizler de her an sınanıyoruz hayatımız içerisinde: Düşüncelerimizle, hareketlerimizle, gelişlerimizle, gidişlerimizle...devamlı bir şekilde esneklik gösterebilmek, uyum sağlayabilmek meselesi bakımından mütemadiyen zorlanıyoruz.

  Her gün, ülke olarak bir problemimiz var. Dünyada da öyle. Buradaki ve hepsindeki maksadı anlamak lazım... Tüm bu olayların arkasında bizlere bir yığın dersler, bilgiler veriliyor. Elinizdeki bilgilerle bunları değerlendirin. Oturduğunuz yerde alıyorsunuz bunları. Onlar da alacak inşallah.Ama biraz acı çekecekler. Önümüzdeki yıl ve ondan sonraki yıllarda epey sürprizli hayatımız olacak. Bizde ve dünya da, "Yahu hayret, bu da mı olacaktı?" diyeceğiniz olaylar yaşanacak. Hepsine karşı uyanık olabilmek için esneklik ve uyum konusunda kendi üzerimizde çalışmalar yapmak çok yararlı olacaktır.

(*) 'Güngörmüş insan': Birçok uyum sınavlarından geçmiş ve 'yılan' gibi hareket etmesini öğrenebilmiş kimse.

Ergün Arıkdal Hakkında

 

© Astroset 2004-2010