Siriusyen enerjinin etkileri yaklaşık 17 yıl önce,
1993-1994 yıllarında ortaya çıktı; bu dönem Sirius A’nın ve
B’nin en yakın konumda oldukları son siklustu ve bu süreçte
etki gücü büyük olan bu göksel cisme yönelik büyük bir ilgi
oluştu. Tarih kitaplarının ve dünya dinlerinin bu Tanrı/Köpek
yıldızı hakkında söyleyecek çok şeyi vardı. Bu makale
atalarımızın büyük bir gizemini, Köpek Yıldızı Gizemini ve
onun evrenimizin bu küçücük köşesine olan etkilerine yönelik
inançlarını ve ilhamlı kavrayışlarını yansıtmaktadır.
Sirius, insanlık tarihi boyunca tüm kadim halklar için
bir merak ve saygı unsuru olmuştur. Kadim Vedalar’da bu yıldız
lider yıldız olarak bilinmekteydi; diğer Hindu metinlerinde
ise yağmur tanrısı Sukra, ya da Yağmur Yıldızı olarak
bahsedilir. Köpek yıldızı aynı zamanda “havanın tanrılarını
uyandıran ve onları yağmur çağırma çalışmasına yönelten”
olarak da tanımlanıyor.
Kadim Mısırlılar Sirius’a Nil Yıldızı ya da İsis’in
yıldızı olarak saygı göstermekteydiler. Onun her yıl 21
Hazirandaki gün dönümünde (gece ile gündüzün eşit olduğu gün)
şafaktan hemen önce görünmesi, Mısır tarımının bağlı olduğu
Nil’in taşacağının habercisidir. Bu özel spiral (sarmal)
yükselişe pekçok mabet yazıtlarında değinilmiştir, bu
yazıtlarda yıldıza İsis’in ruhu olarak tanımlanan İlahi
Sepat denilmektedir.
Örneğin Mısır-Denderah’taki İsis-Hathor Mabedinde şu
yazıt yeralmaktadır; “İsis, Yeni Yıl Günü’nde tüm
ihtişamıyla mabette parlar ve ışığının içine ufuktaki
babasının ışığını da karıştırır”. Arapça bir kelime olan
Al Shi’ra Sanskritçede ortak bir kökene sahip olan Yunanca,
Roma ve Mısır kültürlerine ait bazı isimleri andırmaktadır ve
bu isimlerden “Surya”; “Güneş Tanrı”, son derece
sade bir anlatımla “Parlayan Varlık” demektir.
Güneşimiz Sirius Yıldızı ile kavuşum zamanından (4
Temmuz civarı) 35 gün öncesi ve 35 gün sonrası arasındaki
süreçte Sirius güneşin ışınlarından görünmez olur. Kadim
Mısırlılar ölülerini Sirius’un görünmez olduğu 70 gün boyunca
gömmezlerdi çünkü Sirius’un ötealeme (spatyom) açılan kapı
olduğunu düşünürlerdi ve bu kapının da yılın o döneminde
kapalı olduğu düşünülürdü.
Mitolojide köpek Sirius Göklerin gözeticilerindendir ve
Samanyolu’nun köprüsünde belli bir yerde sabitlenmiştir ve
adeta bir uçurumun üzerinden enkarnasyonları
gözetmektedir. Sirius’un adaşı olan Köpek Yıldızı ise gücün,
iradenin ve amaca yönelik sabrın sembolüdür ve bu özelliğiyle
alçak ve yüksek şuur düzeyleri arasında köprü olmada başarılı
olan inisiyeye örnek olmaktadır.
Köpek Yıldızı’nın hemen altında Argo Gemisi adıyla
anılan takımyıldızı yeralır. Astrolojik olarak gökyüzündeki bu
bölge Yıldızlar Nehri olarak bilinir, burası yüksek şuur
denizinin kapısıdır.
Çinliler ise bu bölgeyi cennetle cehennemin arasındaki
köprü, toplayıcı olan yargıcın köprüsü olarak kabul
etmişlerdir.
Her iki hayat arasında Ruh geçmiş faaliyetinin
yargılamalarını yapar ve aynı zamanda gelecekteki gelişimi
için gereken koşulları belirler. Varlık arzulara, duygulara
bağlı olduğu ve deneyime ihtiyacı olduğu sürece enkarne olmaya
devam edecektir. Ruh mükemmelleşene değin Köprüyü geçemez.
Sirius’un bir Göksel Köpek olarak tanımlanmasına klasik
dünya tarihi boyunca sürekli rastlanmıştır, hatta Çin’de bile
yıldız bir göksel kurt olarak tanımlanmıştır. Kadim Kalde’de
(günümüzdeki Irak) Sirius “Rehberlik eden Köpek Yıldızı”
olarak ya da “Köpek Yıldızı” olarak bilinmekteydi. Eski Akad
Ülkesi’nde ise Sirius Güneşin Köpek Yıldızı olarak
isimlendirilirdi. Güneş Eğitim Merkezi diye de adlandırılan
eğitim sistemlerinin Sirius bağlantılı olduğu bilinirdi.
Grek döneminde Aratus, efendisinin adımlarını izleyen,
arka ayakları üzerinde duran ve ağzında alfa yıldızı Sirius’u
taşıyan Canis Major’dan Orion’un muhafız köpeği olarak
bahsederdi. Gerçeği öldüren zihin kavramı köpekten avcı ve
katil olarak ya da cehennemin şeytani köpekleri olarak
bahseden hikayelerde görülebilir.
Manilius Canis Major’a “yanan yüzlü köpek” adını
vermiştir. Aynı zamanda da Büyük Köpek olarak da adlandırılan
Sirius, Orion’un ayağının altında yeralan Lepus takımyıldızı
ile temsil edilen yabani tavşanın peşinden gökyüzünden geçiyor
görünmektedir.
Eratosthenes gibi mitologlar takımyıldızın çok çevik
bir köpek türü olan Laelaps’ı temsil ettiğini söylemektedir;
mitolojiye göre hiçbir avı bu köpekten kaçamamaktadır.
Laelaps’ın sahiplerine ait uzun bir listesi vardır. Bir
hikayeye göre o, Zeus’un Europaýa verdiği köpektir ve
Europa’nın oğlu olan Girit Kralı Minos onu Cephalus’un kızı
olan Procris’e vermiştir. Köpek Procris’e asla hedefini
şaşmayan mızrakla birlikte sunulmuştur. Ne var ki ironik bir
şekilde, Cephalus Laelaps’la avlanırken onu kaza eseri
öldürmüştür.
Cephalus köpeği miras almış ve onu kötü bir tilkinin
kırsal bölgede zararlar vermekte olduğu Athens’in kuzeyindeki
Thebes’e götürmüş. Tilki öyle çevikmiş ki asla yakalanmaması
onun kaderiymiş. Ama köpek Laelaps’ın da izlediği herşeyi
yakalaması kaderiymiş.
Neredeyse gözün yakalayabileceğinden daha hızlı olan,
kendisinden kaçılamayan köpek, asla yakalanamayan tilkinin
peşine düşmüş. Bir an için köpek avını yakalar gibi olduysa da
ağzını kapattığında ısırabildiği tek şey hava olmuş çünkü
tilki elinden yine fırlayıp kaçmayı başarmış. Bu paradoksun
bir sonucu olamadığı için Zeus her ikisini de taşa çevirmiş ve
köpeği tilki olmadan gökyüzüne yerleştirmiş.
Bu Çin tradisyonunda Ruh ve Yıldız (Sing) kelimelerinin
ikili anlamlarında belirgin bir paralellik görülür. Shin ve
Sing, Ruh ve Öz için kullanılan iki kelimedir ve sık sık
birbirlerinin yerine kullanılırlar, tıpkı İngilizcede olduğu
gibi.
Sabit yıldızların ve onların bulundukları bölgenin
maddenin özlerini ya da maddenin ruhlarını içerdiği söylenir…
Yaşayan bir ruh maddenin yüksek bir özüdür ve tekamül ettikçe
bir yıldıza da dönüşebilir. Bu yıldızlar ve özler ise ilahlara
dönüşür.
Tıpkı ruhlar gibi yıldızların da ilahi simgeleri olduğu
kabul edilir. Bu bilgi en çok astrolojide kullanılır.
Yıldızlar kaotik, güçlü saflık alanlarından insanlığın
dünyasına bakarlar ve insanlığın enerjilerini görünmez ama
güçlü bir biçimde etkilerler.Yıldızlar da enerjidir, her şeyin
enerji olduğu gerçeği pek çok konuya bakış açımızı
değiştirecek, kadim bilgilerin hak ettiği saygıyı kazanmasına
neden olacaktır.
1993 Haziranında güneşimiz Sirius’u Dünyadan
görünemeyecek şekilde örttüğünde geçen yüzyılın en büyük seli
meydana geldi. Mississipi’nin suları, Nil Nehri kıyılarına
taştı. Sel o yıl Ağustos’un ortasına kadar devam etti. Sirius
güneşin ardından yeniden belirdiğinde ise sel suları geri
çekildi ve hayatı tehdit eden kriz de dindi. Acaba bu da
bizlere Sirius’tan gelen büyük enerji nehirlerinin bir
yansıması olabilir mi?
|