Şuur; o an için içinde bulunmakta olduğumuz gerçeklik
noktasıdır. Bizim gerçeklik noktamız. Bir şuur noktasına
gerçekten varmak demek, onu her durum ve şart altında
koruyabilmek demektir. Örneğin, yaşamak için yemek yememiz ve
nefes almamız gerektiğinin yeterince şuurunda olduğumuz için
bu eylemlere son vermemekte ve devamlı gerçekleştirmekteyiz.
Eğer
ki, bir noktayı zihnimizde yeterince açık ve aydınlık
tutamıyorsak, zaman içinde kaybolmalar, karışıklıklar
yaşıyorsak; bu, o noktayı henüz yeterince idrak edip
anlayamamış olduğumuzu göstermektedir. Gereklilikleri ve
icapları henüz yeterince kavrayamamış, anlayamamış,
görememişiz demektir.
Bireyin
yüksek benliğine (asıl kendisine) ulaşması ve dünya yaşamını
şuurlu yaşayabilmesi onun İlahi İrade Yasaları karşısındaki
durumuna bağlıdır. Şuurlanma, her şeyde olduğu gibi Yasalar’a
da nüfuz etme yeteneğimizi artırır. Ayrıca; şuurlanma, başta
Sebep-Sonuç Yasası olmak üzere öteki yasaların işleyişini de
anlama ve kavrama kapasitesinin bir göstergesidir. Yasalara
nüfuz etmek, şuurlanmak demektir. Yani varlığın evrenler
içerisinde doğal olarak tabi olmuş olduğu yasaları fark
etmesi, uyması, onları öğrenmesi ve giderek onları kullanır ve
onlarla şuurlu olarak tezahürata katılır hale gelmesi anlamına
gelir.
Varlığın sonsuz olan gelişim ve değişim süreci içinde evrenler
boyunca İlahi İrade Yasaları’na bağlı olduğunun önce farkına
varması, uyum sağlaması ve giderek onların işleyişini ve
tezahürünü öğrenerek onları kullanabilir hale gelmesi
idraklenmeyle yani belli bir anlayış ve kabullenme ile
kazanılan şuurluluğun artmasından başka bir şey değildir.
İnsanın Yasalar’a karşı gösterdiği tepkinin ve Yasalar
hakkındaki anlayışının, aynı zamanda onun içinde bulunduğu
realitesi ve idraklenme düzeyi hakkında da bir ölçüt olduğu
ortadadır. Çünkü Yasa’nın esasına nüfuz etme yeteneği ile
şuurlanma ve içinde bulunduğumuz realite arasında sıkı bir
ilişki vardır. Dolayısıyla bireyin Yasalar’a ve Yasalar’ın
tezahür ortamı olan olaylara nüfuz etmek bakımından
şuurlanmasının gelişim açısından yaşamsal önemi ortadadır.
Şuurlanma süreci içinde yasaları kavramak aynı zamanda
yaşamdaki ve evrendeki uyumu anlamak demektir. Böyle bir
anlayış ve kavrayış bir bakıma varlığın, bulunduğu mekan
içerisindeki hiyerarşik yerini de belirler.
Genel
bilgilerimize göre, varlık varlığın gelişiminden sorumludur.
Ancak, hiçbir varlık başka bir varlığın idrakini yani
anlayışını ve şuurunu (bilincini) geliştiremez. Bu ancak,
yaşanılan eprövler (yaşam sınavları) içinde sarfedilen
şuurlanma cehti yani kişisel çaba aracılığı ile olur.
Şuurlanma yönünde aşama kaydetmek, büyük ölçüde; karşılaşılan
yaşam sınavının haletinin derinden yaşanmasıyla olasıdır.
Şuurlanma süreci zaman ve mekan koşullarıyla sınırlıdır. Fakat
insandan beklenen; samimi bir gelişim çabası(cehit) içinde,
içinde bulunduğu realitede yükselebileceği en üstün idrak ve
şuur düzeyine ulaşmaktır. Buradan da anlaşılıyor ki, içinde
bulunduğumuz realitede yükselmemiz; O realitenin sağlayacağı
bilgiye layık hale gelmemiz büyük ölçüde şuurlanmaya bağlıdır.
İşte, İlahi İrade Yasaları’na nüfuz edebilmek de şuurlanma
süreci içinde realitelerde yükselmeye yani sürekli olarak
kendimizi geliştirme ve aşma çabası içinde olmaya, her
başlayan güne yeni bir gün gözü ile bakıp, değişebilmek için o
günün, o anın getirdiklerine açık olmaya bağlıdır.
|