İdrak
nedir?
İdrak
kavramını,
klasik psikolojinin yaptığı gibi bilinmeyen bir kahramana
özgülemeyeceğiz. Çünkü biz, insan varlığının değerlerini,
sadece maddeler içinde arayan ve böyle hatalı bir yolda
rast gelinecek birçok güçlükler yüzünden kaçamaklı ve
kararsızlık içeren ifadeler kullanan bazı ekollere uymak
istemiyoruz. Gözlemler, kanıtlar ve olgularla, bunlar üzerinde
analitik/sentetik akıl yürütmeye uygun zekâların varmış
olduğu bilimsel sonuçlara art düşünceler bizi, insan varlığını
değerlendirerek maddesel düzenlemelerden daha yüksek yapıcıların
varlığını kabul etmeye zorlamaktadır.
İdrak'in kime ait olduğuna
âdemci maddeci görüş sahiplerinden daha açık ve kararlı
bir fikir ve duygu berraklığı içinde biliyor ve ona inanıyoruz.
O halde “idrak” hakkındaki klasik tanımları, bu inanç içinde tekrar gözden
geçirerek; onlara gerçek ve kapsamlı anlamlarını
verebilirsek, ileride birçok konuların irdelenmesini kolaylaştıracak
yardımcı ayrıntılardan önemli bir tanesini daha kazanmış
oluruz.
İdrak, duyguyu oluşturan
herhangi bir şey hakkında ruhun bilgi edinmesidir. Dikkat
edilirse, bu ifade ile klasik tanım arasında esaslı ayrılıklar
vardır. Maddeci bir yaklaşım ile “idrak”, beyinde olup biter. Bu görüşün etkisi altında
bocalayan resmi psikoloji; birçok ruhsal konularda olduğu
gibi, bu konuda da içinden çıkılmaz bir düşünce
labirentinde yuvarlanıp gitmektedir.
Bu duruma göre, idrak'in tanımında gerçek yapıcı bedeni tesirliliği altında
tutan bir ruh varlığında gören yeni ruhçuluk düşüncesi
onun ortaya çıkış şekli hakkında klasik fizyoloji ya da
psikolojininkinden farklı ve daha geniş ölçüde yapılmış
bir açıklamaya taraftar olacaktır. Çünkü biz tüm ruhsal
olgularda olduğu gibi, bunun da âdemci maddeci düşünce
ile açıklamaya çalışmak gibi bir zorunluluğumuz olduğunu
sanmıyoruz. O halde “idrak” konusunu; önce kendimiz arayıp, kabul edebildiğimiz şekilde
açıklamalıyız.
İdrak,
sinir yolları ve cevherleri aracılığıyla merkezlerde oluşan
dış etmenlerle ilgili titreşimlerin perispiri aracığıyla
ruha geçmesi sonucunda, onda oluşan bilgidir. Bu açıklama birçok gözleme, deneye ve olumu
vaka’ya dayanır.
Demek oluyor ki biz,
klasik psikolojinin yaptığı gibi henüz yeterli durumda
olmayan bir fizyoloji bilgisine sığınarak, idrakin beyinde
olup bittiğine inanarak fizikoşimik bir anlayışa saplanıp
kalacak değiliz.(1) Bize
göre, beynin burada çok değerli bir rolü vardır. Bunun da
fizyoloji bilim dalı, gözlemleriyle ve kanıtlarıyla ortaya
koymaktadır. Fakat bu rol, asıl idrak eden taraf olan ruh
varlığına bir araç olmaktan öte gidemez ki bu, bu günkü
fizyolojinin durduğu ve sustuğu yer de bu noktada başlar.
İdrakin oluşumuyla
ilgili bilgilerimizi, konumuza yarayacak şekilde
toplayabilmek için, onu iki bakımdan ele alacağız:
Bunlardan birisi, alışılmış durumdaki idrak; ötekisi de,
degajman(2)
durumunda ortaya çıkan idraktir. Esasları bir olan, yani
idrakin ruhta ortaya çıkması bakımından birleşen ama araçları
ve yolları başka başka olan bu iki gruptaki olay üzerinde
ayrı ayrı durmakla işimizi çok kolaylaştırmış olduğumuzu
düşünüyoruz.
Sıradan
Durumlarda Ortaya Çıkan İdrak
Önce, sıradan durumda bulunan bir kimsede idrakin
nasıl oluştuğuna bakalım. Bir olayın algılanması dünyadaki
uygun araçlarla sağlanır. Bu araçlar da beş duyu organı
ve onların son bulduğu sinir merkezleridir. Dış etkenlerin
etkilerini elinde bulunduran titreşimler, duyu organlarının
belirli ve bilinen fizyolojik koşulları içinde ve
sinirlerde bulunan sinir uçlarından merkeze uzanan uzantılar
yardımı ile merkezlere kadar iletirler. Yani dış uyaranlar
sinir uçlarına kendileriyle ilgili bazı titreşimler
meydana getirirler.
Yani dış etmenler
sinirsel akışkanlarda, kendileriyle ilgili bir bazı titreşimler
oluşturur. Bu titreşimler çevreden merkeze doğru olan
sinir merkezlerinden geçerek, kendilerinin bağlı
bulundukları belirli merkeze ulaşırlar. Sinir merkezleri,
nasıl olduğu henüz açıkça bilinmeyen bir şekilde, taşıdıkları
titreşimleri perispiriye aktarır. Perispiri ile sıkı ilişkide
bulunan ve ondan ayrılmayan ruh; bu titreşimleri kabiliyeti
derecesine göre ve onların işaret ettiği şeyler hakkında
bilgi ve duygu edinir.
Söz konusu titreşimlerin
perispriye aktarılması sırasında, her zamanki sıradan şuuruyla
beraber dikkat melekesi şeklinde gördüğümüz ve gerçek içeriğini
henüz bilimsel olarak bilmediğimiz, bazı ruhsal etkilerle
bu titreşimler aynı zamanda beyin cevherinde de bir takım
izler ve izlenimler bırakırlar ki bu, üçüncü cildin “unutma” konulu bölümünde üzerinde tekrar duracağımız önemli
bir nokta olacaktır. Her zamanki sıradan şuurluluk
durumunda idrak olunan şeylerin beyin cevherinde iz bırakması,
ruhun dünya yaşamındaki varlığından doğmuş bir
zorunluluk ile ortaya çıkar. Bu zorunlulukla ortaya çıkan
olaylar ruhun dünyaya âit bilgilerini az çok noksan olarak
tekrar dünyada dirilterek / canlandırarak ortaya çıkar ki
biz bunları sıradan anımsamalar türünden sayarız. Tüm
bunlar onun sıradan şuur alanını çevrelemiş olur.
Demek ki daha önce de
belirttiğimiz gibi, sıradan idrakin oluşumu için duyu
organlarının, aktarıcı sinirlerin ve bu sinirlere bağlı,
onlarla ayakta duran(ve sürüp giden) sinirsel
seyyalelerin(akışkanların) ve sinir merkezlerinin
morfolojik ve fizyolojik durumlarında herhangi bir bozukluğun
bulunmaması gerekir.
Hipnoz
Durumunda İdrak
Burada bizi en çok
ilgilendiren ve yeni ruhçuluğun da birçok inceleme konusunu
açıklamada yararı dokunan olgu, kişinin günlük/sıradan
yaşamı dışındaki, yani degajman durumundaki idrakidir.
Kitabımızın dedubluman konusuyla ilgili bölümündeki örnek
olaylar iyice gözden geçirilirse, anlaşılır ki; deduble
olmuş bir insanda idrak her zaman olduğu gibi ortay çıkmamaktadır.
Bu durumda ruhun kullandığı
iki beden vardır ve ikisi de az çok farklı fizik dünyanın
koşulları altında bulunmaktadır. Fakat dedubluman
durumundayken ruh, perispiri aracılığıyla bedenden bazı
partiküller alarak doğrudan doğruya dış âlemle ilişki
kurabilecek bir duruma girmiştir. Bundan dolayı aşağı
yukarı kısmen beden dışında yarı maddeselleşmiş
perispiri; dış olaylara ait titreşimleri, sinirsel
merkezlere gerek kalmadan, doğrudan doğruya kendi canlılığı
yoluyla almak kudretine sahip olur. Yalnız ileri derecede
maddeselleşmiş dedubluman vak’alarında süje, duygu ve düşüncelerini
beden yoluyla ifade eder. Bunu bir araç gibi kullanarak duyan
ve düşünen ruhtur. Ancak, dublenin materyalizasyonu ileri düzeye
varmış ve perispiriye ait canlılığın kısımları
tamamlanabilecek şekilde maddeleşmiş ise, o zaman ruh;
dublesiyle dışarıdan tesirleri doğrudan doğruya alabildiği
gibi, bedene başvurmadan, bu tesrilere karşı olan tepkisini
doğrudan doğruya dublesiyle verebilir: Örneğin, konuşur
ve bir insan gibi her türlü maddesel tezahürü gösterebilir.
Dedubluman konusunda
bununla ilgili olarak verdiğimiz örnekler gözden geçirilirse,
bu sözümüzün anlamı daha iyi anlaşılır. Bu durumda
fizikoşimik beden atıl durumdadır ve dış âlemle ilgili
izlenimler hakkında bu bedende hiçbir etkinlik ortaya çıkmaz.
Bunun da çok doğal sonucu olarak dışarıdan gelen bu titreşimlerle
ilgili hiçbir iz ve izlenim oluşmaz. Böyle olunca, bu
durumdaki kimse “uyandıktan” sonra,
olup biten şeylerin hiçbirini bilmez. Fakat bunu bilememek,
bir olanaksızlık değil, bir zorunluluktur. Çünkü eğer
ruh, gerek telkinle, gerek başka bir vesileyle deduble
durumunda iken, dikkatini fizik bedenine çevirir ve eşyadan
aldığı izlenimleri beyin cevherine, sıradan durumlarda
olduğu gibi saptayarak onda uyanık durumda olduğu gibi, sıradan
morfolojik oluşumları ortaya çıkarırsa, uyandıktan sonra da onları yeniden anımsamak olasılığına kavuşur.
Fakat bunun için süjenin dikkati, herhangi bir nedenle fizik
bedeni üzerine çevrilmiş olmalı ve süje ileri derecede
degajman durumunda olmalıdır.
Demek ki, hipnoz
durumunda olan idrakte, sıradan/günlük idrake göre beyinde
geçen bazı maddesel vetireler bakımından farklar vardır.
Birincisinde, beyin idrak olunan şeye ait hiçbir iz ve
izlenim yoktur; beyin sanki idraki doğuran olaylar olmamış
gibi salim ve dokunulmamış bir durumda kalır. Zâten bundan
dolayı uykuda olup biten şeyleri anımsayamaz.
Oysa ki ikincisinde,
idrakin oluşumu için dış etkilerin mutlaka beyinden geçmesi
ve dikkat melekesinin yardımıyla beyinde henüz morfolojik
ve fizyolojik olarak saptayamadığımız bir takım değişmelerin
ortaya çıkması gerekir ki bu değişimler fizikoşimik
yasaların gereklerine uygun bir şekilde beyinde az çok sürüp
gider ve bu sürede birey o olaylarla ilgili anılarını günlük
yaşamında da saklayabilir.
Degajman durumundaki
idrakte, perispiri; beyin ile ne kadar sıkı ilişkide ise,
idrak yolları o kadar fazla, beden lehine olmak üzere,
perispiri ile beden arasında taksim edilir. Buradan çıkan
sonuç, daha önce farklarını belirtmeye çalıştığım
hipnoz durumu ile psikolojik infisali çoğu kez perispiri aşağı
yukarı saf şekilde degaje olduğundan, sıradan/günlük
idrak yolu da açık bulunduğundan; bir yandan “yüksek” âlemlerin titreşimlerini doğrudan doğruya alırken, öte
yandan bağlı bulunduğu sinir sistemi ve sinirsel merkezler
üzerinde onlara ait izlenimleri oluşturur. Bu durum, daha önce
de belirttiğimiz gibi, deneyimden sonra medyomların her şeyi
anımsamalarını doğurur. Bir de, gerek infisal durumunda
perispiri; dünyamızın maddeleriyle ne kadar “bulaşık” bulunuyorsa, onun dünyamızdaki maddesel titreşimlerle
doğruda doğruya bağlantıya geçmesi o kadar olasıdır.
Bununla birlikte biraz
önceki açıklamamızdan da anlaşılacağı gibi; şuura ulaşmadan,
yani beyinde değişmelere neden olmadan oluşan idrak, yalnız
hipnoz ve dedubluman durumlarında olmaz, sıradan/günlük şuurun
zayıflamasıyla bir arada bulunan her degajman durumunda
ortaya çıkar.
Biliyoruz ki degajmanın
basit bir gelip geçici dalgınlık durumundan en belirgin ve
dedubluman durumlarına ya da ölüm durumuna kadar çeşitli
düzeyleri vardır. Bundan dolayı, basit bir dalgınlık sırasında
bile, yukarıda değindiğimiz yoldan, yani beyin cevherine uğramadan
doğrudan doğruya perispiriye geçen dış etmenlere ait
titreşimler vardır.
Kitabımızın bir
yerinde yazmış olduğumuz gibi, bir üniversite öğrencisinin
dalgınken duyduğu metronom sesini normal durumda bilmediği
halde; hipnoz durumuna getirilince, belirli zamanda metronomun
kaç kez vurduğunu söyleyebildiğini anımsarsak, bu sözümüzde
haklı çıkarız. Benzer şekilde, başka bir örnekte de
buna benzer bir duruma tanık oluyoruz: Bay x… dosyalarının
ortasında bir kitaba dalmış olduğu zaman, çevresinde konuşulan
şeylerden hiç birini duymamıştı. Kendi adının arkadaşları
tarafından seslendirildiğini işitince, ilgisi uyandı ve
onlara ne konuşulduğunu, kendisi hakkında neler konuşulduğunu
sordu. Demek ki o, kitabıyla meşgulken bir izolman
durumundaydı ve dışarıda olup bitenleri günlük idrak
yoluyla almamıştı. Kendisine açıklama yapılmadan
hipnotizma yapıldı. Fakat hipnoz haline girince, uyanık
iken bilmediği çevresinde konuşulanları hepsini yineledi.
Bu da yukarıda söylediğimize hak verdirecek bir örnektir.
Fakat idrak konusunda
ilgili bir noktayı burada kısaca değinmeden geçemeyeceğim,
Degajmanın tüm modaliteleri bazı nedenlerden dolayı
birbirine dönüşebilir. Örneğin, hipnoz durumu,
dedublumana, psikolojik infisal, hipnoza dönüşebilir.
Bunların aralarında birbirine çok yakın ve tam olmayan şekillerin
de bulunabileceği hesaba katılırsa, idrakin her degajman
modalitesine ait oluşum şekillerindeki çeşitliliğin
nedeni kolaylıkla anlaşılır.
Bazı durum ve koşullarda
degajman durumundaki süjeler kendilerine sorulmuş olan; ne
soruları, ne de yanıtları her zamanki durumlarında anımsayamazlar.
Bazen her ikisini de anımsayabilirler. Fakat bazen de soruları
anımsarlar ama doğrudan doğruya kendileri verdikleri yanıtları
anımsayamazlar. Tüm bu durumlar süjelerin şu ya da bu şekilde
bir degajman durumuna düşmüş bulunmaları sonucu olarak
idrak yollarında ortaya çıkan değişmelere bağlıdır.
Onların bu durumlardan birine düşmesi de deney yapan operatörün
kullandığı yöntemle olası ve böylece ortay çıkabileceği
gibi, doğa yasaları gereği kendiliğinden de olabilir. Buna
örnek olmak üzere, değerli bir medyomla yaptığımız
deneylerin tutanaklarından küçük bir metni okuyucularıma
sunuyorum(3).
"Degajman durumunda
bulunan bir kimse, daha önce de belirttiğimiz gibi, yüksek
kozmik titreşimlerle(tesirlerle) ilgisi oranında değişik
tekâmül düzeylerindeki ruh varlıklarınla bağlantı
kurabilir ve onlardan bazı bilgiler de alabilir. Bunlar, İlahi
İrade Yasaları gereğince, bizlere aktarılmasında sakınca
olmayan bilgilerdir. Bizim,
mukadderatımızla ilgili her şeyi bilmemiz/öğrenmemiz
yararlı olmadığı gibi, zararlı da olabilir. Bu durum,
uzun uzadıya üçüncü kitabımızda yazılacağı gibi, dünyada
yaşarken elde edeceğimiz başarılar üzerinde çok olumsuz
etki yapar. Örneğin, bir kimse öleceği zamanı
bilmemelidir. Bunu gibi, gerekli bazı istisnalar dışında,
geleceğimiz ve mukadderatımızla ilgili birçok konunun da
bizler tarafından bilinmemesinde yarar vardır.
Medyomlar ruh varlıklarından
tebliğ alırken, ciddi ve doğru sözlü varlıklar ancak
bize verilmesinde sakınca olmayan bilgiyi aktarırlar. Bizim
irademizin üstünde İlahi İrade Yasaları’nı uygulamaya
memur yüksek varlıklar bu gereklilikten dolayı degajman
durumunu sevk ve idare ederler. Bu durum süjenin psikolojik
infisal ile başlayan ve degajmanın yarı yarıya hipnotik
degajman durumuna geçişini o denememizde görmüştük(kaynak
eser, belirtilen sayfalarda). Gerçektende medyom o sırada
hemen hemen bir somnambülizm durumu gösteriyordu.
Özet olarak diyebiliriz
ki, idrakin çeşitli yolları olduğu gibi, idrak olunan şeylerin
açıklamasında ve ortaya çıkmasında da bir takım kayıtlar
ve koşullar vardır; bunlar İlahi İrade Yasaları’yla
belirlenmiş durumlardır. Bu konu çok kapsamlı olup, tüm
bilgilerimizi, tasavvurlarımızı ve hatalarımızı yakından
ilgilendirir.
Dalgın bir zamanda çevremizdeki
şeyleri, olup bitenleri günlük/sıradan ve her zamanki şuurumuzla
bilmeyebiliriz. Fakat onlar ruh tarafından idrak edilmiş ve
orada yerleştirilmiştir. Beyinle ilgili olmayan bu
izlenimler, beyin baskısından ruhun kurtulduğu zamanlarda tüm
canlılığı ile ortaya çıkabilir. Birçok durumda; çocuklarda,
uyuyanlarda, bazı akıl hastalarında ve bayılanlarda durum
böyledir. Her zaman ortaya çıkmayan bu idrakten dolayı;
bilgiler zamanı gelince, bir takım belli belirsiz duygular,
iç tepkiler, dürtüler ve hatta kırıntı fikirler şeklinde
ortaya çıkabilir ve daha da ileri derecelerde rüya şekline
girer ve hatta uyanıkken bazı vizyonlara bile neden
olabilir."
|