Tüm madde
formlarının canlılığını ve oluşlarını sağlayan evrensel düalite
ilkesi, ilâhî bir ilke olan Aslî İlke tarafından maddenin
bünyesine yaratılışta eklenmiştir. Düalite ilkesi sâyesinde,
evrenin içinde olmayan ruh ile, içerik, cevher ve özellik olarak
ruhtan tamâmen farklı olan evrendeki varlıklar da dâhil her
şeyin (ruh ile ve) birbiriyle olan durumları sağlanır. İşte bu
genel ve evrensel gerçekten dolayı bedensel ben ve öz benlik
olan varlık; ruh olmayıp, bunlar evren üstü ruhun evrendeki
temsilcileri ve onun tekâmül araçlarıdır(25). Yaşamın ve
algılama alanımızın içinde ve bunların ötesinde olup biten her
şey, ruhların tekâmül ihtiyaçlarının karşılanması bağlamında,
düalite ilkesi ve değer farklanması mekanizmasının işleyişinin
görünümünden başka bir şey değildir. Gelişim süreci içinde ve
idrakimizin arttığı oranda bu işleyişin ayrıntılarına nüfuz
edebiliyoruz(26).
Düalite ilkesi
ve değer farklanması mekanizmasının işleyişini her yanda ve
kendi üzerimizde bile görebiliriz. Bu konuda hemen akıllara
gelen örneklerden biri vücudumuzdaki sempatik ve parasempatik
sistemlerdir. Birbirine zıt bu iki sistemin sürekli dengeleşme
durumları, vücudun canlılığının ve sağlığının olmazsa olmaz
koşuludur. Daha da önemlisi, bu sistemler arasındaki dengenin şu
ya da bu tarafa kaymasının kontrolü; yaşamın koşullarına göre,
vücudun asıl sâhibi ve yöneticisi olan asıl kendimize(özbenliğe)
âittir. Düalite ilkesi ve değer farklanması mekanizmasının
toplumsal düzeyde ve beşerî ilişkiler alanında görüldüğü yer “toplumun
nüvesi/çekirdeği” denen ailedir. Bir aile çatısı altında
birleşmiş kadın ve erkek aile birim düalitesini oluşturur. Erkek
ve dişi olarak bu bireyler aynı zamanda evrensel negatif ve
pozitif polaritelerin temsilcileridir. Bunlar birbirinin hem
zıddı, hem de destekleyicileridir(26).
Aile birim
düalitesinin iki zıddı arasındaki denge zaman zaman bozulur,
düzelir; bu arada elbette değişik şiddetlerde deneyimler ve
sınanmalar yaşanır ama dengenin düzelmeyecek şekilde bozulması,
ailenin dağılması anlamında beşerî değerlendirmelere göre
istenmeyen bir durumdur. Bununla birlikte, varlıkları gelişim
ihtiyaçlarına ve yaşam planlarının gereklerine göre, aile
birliğinin bir ömür boyu sürmesi de zorunlu değildir. Önemli ve
esas olan belli bir yaşam planı uygulanması kapsamında
idraklenip şuurlanmak ve bunun içinde gerekli deneyimlerden ve
sınanmalardan geçerek duyguları / duygusallıkları kontrol edip
yönetmesini öğrenmektir. Bu bakımdan aile duygusallıkların,
duygusal karmaşanın deneyimlendiği yerdir ve duygular konusunda
da düalite ilkesi devrededir: Sempati-antipati,
hodkâmlık-diğerkâmlık, dostluk-düşmanlık, sevgi-nefret ve hatta
fazilet-rezilet durumları aile birim düalitesi içinde yoğun
olarak deneyimlenir. Belli bir yaşa gelen varlıklar, yaşam
planları ve gelişim ihtiyaçları gereği karı-koca rollerini
üslenerek, aile birim düalitesinin iki zıt öğesi olarak
sağlıklı/sağlıksoz iletişim silsilesi içinde görgü ve deneyim
birikimlerine katkı sağlarlar ki, bu birikim, onları öz bilgi
birikimlerinin hammaddesini oluşturur. Bu değerli birikimin
değerlendirmesini ve muhasebesini spatyomda yapmak üzere her
gece uykuda şuur dışına aktarırlar.
Aile birim
düalitesi dışındaki toplumsal yaşam da(çarşıda pazarda, iş
yerinde, yolculukta vb.) düalite ilkesi ve değer farklanması
mekanizmasının çokluk ve çeşitlilik hâlinde işlediği yerdir:
İyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik, rezilet-fazilet vb.) düalite
ilkesi kapsamındaki durumlar içinde halden hâle girerek çıkarak
belli bir yaşam planlarımızı uygulamaya çalışırız. Tüm bu
hareketlilik, düalite ilkesi ve değer farklanması mekanizmasının
işleyişi sâyesinde olur. Düalite ilkesi ve değer farklanması
mekanizması, belirli bir işlevin/aksiyonun gerçekleştirilmesi
için birbirine uyulmanmış ve bir ötekinin var olmasıyla
hareketlenen iki mekanizmadır(27). |