Deprem, tayfun, hortum, su baskınları, şiddetli yağış, iklim
değişikliği ve bağlı doğal değişimler ve bu doğal
olayların hepsi yer kürenin (toprak ana “gaia”nın) kendine özgü
gelişim ve değişim hareketleridir. Beşeriyet
bunları engelleyemez, kendi olanaklarına ve bilimine göre
önlemler almaya ve yıkımdan korunmaya çalışır ama
engelleyemez ancak oluşumunu kolaylaştırır, hızını
artırır(çevre/atmosfer kirliliğine neden olarak, iklim
değişikliğine katkı sağladığımız gibi….).
Gezegenin bu değişimi
ve gelişimiyle ilgili bu olgular sadece
gezegenin (toprak ananın) kendi gelişimiyle sınırlı değil;
bitkiler, hayvanlar ve insanlar âlemiyle de yakından
ilgilidir. Özellikle insanlar âlemindekiler “doğal âfet”
dediğimiz olaylara yönelik tavır alırken/tepki verirken,
varlıksal gelişimimizle ilgili olarak; vicdansal açıdan,
atâletten kurtulup hareketlenme bakımından, yeni icatlara
ve keşiflere yönelik (motivasyon bakımından) sıra dışı olanak ve
fırsatlarla karşılaşır. Bunlar doğal olaylarla gelen
gelişim olanakları, sınanmalar ve hâlet yaşayarak doğru
bildiğimizi uygulama fırsatlarıdır.
Doğal bir âfet ortaya çıktığı zaman yardımlaşma ve dayanışmanın
en üst düzeydeki örneklerini gördüğümüz(ve
hattâ doğrudan doğruya kendimiz deneyimlediğimiz) gibi, bunun
tam tersi, “selden odun kaçırırçasına….”
fırsatçılık, bencillik ve hattâ yağmacılık vb. talihsizlikleri
de görürüz. Bunlar beşerî gelişim düzeyimizin vicdanla
ilgili özellikleri bakımından elbette düşündürücüdür. Aslında bu
da doğaldır; herkes kendi gelişim düzeyine ve
realitesine göre hareket eder, aldığı etkilere ona göre tepki
verir. Elbette herkes kendi yaptığından sorumludur
ve Nedensellik Yasası’na göre edimlerimizin sonuçlarıyla
karşılaşırız.
Gezegenimizin kendi gelişimi ve değişimiyle ilgili “doğal âfet”
dediğimiz olayların, bizleri atâletten kurtarmak
gibi bir yararlı işlevleri de vardır. Atâlet ve rehâvet içinde
olmak, gelişim hızının iyice yavaşlamış olduğunun
belirtisidir. Bu durum gelişim açısından hiç de istenmeyen ve
ezoterik anlamda “kabuklar içinde sâbitleşip
kalmak“ şeklinde simgeleştirilmiş olan küçümsenmeyecek bir
talihsizliktir. İşte doğal âfetler, atalet
uyuşukluğundan silkinip/sıyrılıp yeni şeyler ve iyi şeyler
yapma, sıra dışı tavırlar sergileme ve deneyimleme
fırsatı sunar. Gelişim ihtiyaçlarımız ve yaşam planımız
açısından bu gibi deneyimlere gerek varsa, zâten beşerî
bir vesile ve durumlarla bu tür olayların ortasında buluveririz
kendimizi. Bu fırsat, ataletten kurtulup
hareketlenme, realitemizde “pişme” ve bir üst realiteye biraz
daha yaklaşma bakımından ilâhî bir rahmet ve
yardımdır.
Bir kısım bireyler de, gelişim düzeylerinin ve
gelişim ihtiyaçlarının gereği olup bitenleri “sağlıklı
gözlem”lerle değerlendirirler ve olayın içindeymiş gibi gerekli
hâletler içine girip çıkarlar.(*)
Bunlardan ayrı olarak, doğal âfetler şeklinde ortaya çıkan
gezegensel değişimlerin beşeriyete sağladığı başla bir
olanak da, dezenkarnasyonlardır. Yaşam planları gereği, spatyoma
dönmesi gerekenler için doğal âfetler çeşitli
kolaylıklarla doludur. Bunları gözlemleyenler ve hattâ vicdansal
ya da başka nedenlerle ve elbette kendi
akıllarınca kurtarmaya çalışanlar da gelişim açısında, ibret
alma açısından ve hâline şükretme açısından derece
derece nasiplenirler. |