Yeni Çağ’ın
doğuşu, evrensel bir şuur ortaya koymayı öğrenmiş, zaman ve
mekandan bağımsız olarak bu gezegende yaşamın gelişimi için
sunulan kalıpları gözlemleme şansını yakalamış kişiler
tarafından yüzyıllar öncesinden bildirilmiştir. Bununla da
kalmayıp, Yeni Çağ’ın beraberinde getireceği güç ve
olanaklara kavuşup bunlardan en iyi biçimde yararlanmak için
genel olarak evrimsel yaşamın ve daha dar anlamda insanlığın
ne tür bir gelişmeyi ve hazırlık sürecini gerektireceğini de
tahmin edebilmişlerdir. İşte bu bilgiyle bu büyük insanlar,
insanoğlunun ve tüm dünyanın şuurunu geliştirmeye
başlamışlardır.
Peki bu insanlara göre yapılması gereken neydi? Bu hazırlık
nasıl bir amaca hizmet ediyordu? Kova Çağı sürecinin,
insanlık açısından bilgi düzeyine uyumlu, yer ve zamandan
bağımsız, insanda var olan güce sahip yeni bir tür şuurun,
yani sezgisel-zihinsel şuurun ortaya çıkmasıyla
sonuçlanacağı anlaşılmıştı. Bu tür bir şuurun sahip olduğu
yaratıcı boyutlarda da büyük oranda bir artış olacağı
kesindi. Ancak bu durum, insanlığın yüzyıllardır kullanmakta
olduğu ayrılık, zaman, yer gibi kavramlara sıkı sıkıya bağlı
ve sınırlı yaratıcı güce sahip bir şuur olan
duygusal-zihinsel şuurla çelişecekti. İnsanın algılayış
düzeyinde ve eğilimlerinde önemli bir değişiklik yapmaksızın
daha güçlü yaratıcılığa olanak tanımak, bir çocuğun eline
silah vermekten farksızdır. Yeniçağın insanoğluna sunduğu
farklı gücün büyüklüğünden dolayı, bu beceriler ancak sevgi,
duyarlılık ve yaşam şartlarının iyileşmesine dönük bir
çabanın olduğu bir ortamda geliştirilebilir. Sevgi bilinci
ve şu an neyin doğru neyin yanlış olduğuna ilişkin “gerçek”
dediğimiz hassas bir ayrımı yapmayı başaramazsak, bu güç ve
onun harekete geçireceği beceriler ortaya çıkamaz. Bu
nedenle, böyle bir sevgi ve doğruluk bilincine gerçekten
ulaşmak henüz mümkün olmasa bile, insanlığın atacağı
tohumlarla büyüyüp gelişebilecek eylemlerde bulunmak
zorundayız.
Yeni Çağ şimdi bize her şeyden daha yakın. İşte kutsal
kitaplarda gizli olan mesaj bu. Dünyada gücün ifadesi yeni
bir gelişim evresinden geçiyor. Bu yeni şuur biçiminin
yeryüzüne birdenbire inmediğini bilmemiz gerek. Evrensel
güç, yaşamın içinde yerinde kullanıldığında, kendisini en
iyi şekilde tamamlayan, kendisine uyum sağlayan ve yaşamın
özünde var olan nitelikleri ortaya çıkarmak için yalnızca
bir uyarıcı görevi görür. Yeni Çağ, eğitimin, yani içeride
var olanı dışarıya çıkartmanın bir ürünüdür. Nasıl ki bugün
gelecek kuşaklar bizim için fark edemediğimiz potansiyel
güçler konumundaysa, Yeni Çağ da yaşamın özünde en başından
beri var olmuştu. Ruhsal tebliğler, yalnızca yeniçağın
gücünü su yüzüne çıkartan, dile gelmesini sağlayan
temellerini eğitimden alan bir güçtür. Geçmiş, geleceğin
anası olarak görüldüğünden, geçmişle gelecek arasında bir
çelişki yoktur. Yaşamın geçmişte kendini ifade ediş biçimi,
yaşamın doğasında var olan gelişmeye ayak uydurabilmek için
değişmek ve gelişmek zorunda kalabilir ancak bu değişimin
özü; çelişki ve zıtlık değil, aksine tekamül ve gelişmedir.
Biçimler her zaman değişebilir ancak o biçimlerin içindeki
öz; yani yaşamın ta kendisi, sahip olduğu içsel gücü ve
nitelikleri çok daha farklı biçimlerde ifade edebilmek için
sonsuza dek durmadan gelişmeye devam edecektir.
Aynı şey
bireyler için de geçerlidir. Her birimiz Yeni Çağı yanı
başımızda hissediyoruz. Her zaman da hissetmiştik. Doğuştan
gelen ruhsal genetik yapımız gelişmek için uygun zamanı
kolluyor. Ancak pek çoğumuz, Yeni Çağın ne olduğunu pek iyi
bilmediğimizden, onu yalnızca bir vizyon, bir hayal ama uzak
bir gelecekte gerçekleşecek bir şey olarak algılıyoruz. Bu
nedenle de yeni bir dünya ve yeni bir kültürün köklerini,
gerçeğini ve değişen yaşamdaki yaratıcı bir yeni bir
patlamayı kendi içimizde taşırken eski dünyaya ve sınırları
belli bir topluma bağlı yaşamak ve hareket etmek, o dünyayı
yaşamdaki tek gerçeklikmiş gibi algılamak tarzında bir
ikilem yaşıyoruz.
Ruhsal tebliğler, bu ikilemden kurtulup her iki dünyanın
sahip olduğu gücü birbirinden ayırmayı ve birey olarak yeni
dünyayı içimizde canlandırmayı zorunlu kılıyor. Ruhsal
tebliğlerin işlevi işte bu; gerçekleri göstermek, gereken
her yola başvurarak Yeni Çağı dünyanın ve insanlığın var
olan kalıplarından arındırmayı sağlayacak insan anlayışı,
güç, görüş açısı, esin kaynağı ve yönelim gibi etkenler
üzerinde etkili olabilmek. Bu gerçekleşmediği taktirde
ruhsal tebliğlerin hiçbir değeri kalmayacaktır. Yeni Çağ
olgusu dünyaya sonradan aşılanamaz, yaşamın özünden ortaya
çıkar. İnsanoğlu yeni bir kültür oluşturmaya zorlanamaz.
Böyle bir girişimde bulunması için yüreklendirilmesi
gerekir. İnsanoğlu hür iradeye sahip olduğundan gerçek esin
kaynağına yön veren daha önemli boyutları yalnızca kişisel
ve fiziksel görüntüye yanıt veren ve içlerinde var olan
gelişimsel gücü açığa çıkarabilen bireyler harekete
geçirebilir. Her birey yaşamını ve gelişimini belirleyecek
yönü ve uyum göstereceği alanı seçmelidir.
Böylece,
ruhsal tebliğlerin en sonunda tümüyle bireysel bir boyut
kazandığını görmüş oluyoruz. Her birey, bu tebliğlerin
gösterdiği gerçekliğe dayanarak kendisi için doğru olana
karar vermeli ve eğer bu gerçekliğin haklılığına inanırsa
ona göre davranmalıdır. Tebligatın canlı bir parçası haline
gelmeli, görünümünü, esin kaynağını, yönünü somut bir hale
dönüştürmeli ve ruhsal tebliğlerin tanımladığı yeni dünyayı
kendi içinde var etmek için harekete geçmelidir. Yoksa İlahi
Murat yerine getirilmiş olmaz. Birey tüm benliğiyle
kendisini yeni görünüm doğrultusunda değiştirmelidir. Bu
emri, salt zihinsel ya da duygusal anlamda anlamak; bir
olgu, sözcük ya da hoşa giden bir umut olarak değerlendirmek
onu tam olarak anlayamamak demektir. Yeni Çağın gücü, sadece
bireyin tümden değişimini ve yeniden doğuşunu
hedeflemektedir. Yeni Çağ, tembellere göre değildir. Bireyin
günlük yaşantısını sürdürmesini sağlayacak güç ve vizyonları
açığa çıkarma sorumluluğuna verdiği kişisel yanıt, bu
sorumluluğa bakışı ve onu kabullenişine bağlı olarak ruhsal
tebliğlerin, ardındaki kozmik oyun ne olursa olsun her birey
için farklı bir önem taşıyacağı kesindir.
|