Gelişim devreseldir; devreden devreye,
aşamadan aşamaya, realiteden realiteye ve hakikatten hakikate
geçilerek tedricen ilerlenir. Genel gelişimin devresel oluşu
spiral harekete benzetilerek de anlatılır. Spiralin her bir turu
bir devreye, aşamaya, realiteye benzetile gelmiştir. Dünya
beşeriyeti olarak şimdi bizler de 6-7 bin yıllık bir devrenin
sonlarında ve bundan dolayı yeni bir devrenin arifesindeyiz. Bu
konuyla ilgili kaynaklar bizim bu devrenin başlangıcını
Sümerliler olarak gösterir. Örneğin, ilk peygamberlerden(enbiya)
biri olan Hz. İbrahim Tevrat’a göre (Tekvîn, 11/28, 31; 15/7;
Nehemya, 9/7) İbrâhim Keldânîler’in Ur şehrinde doğdu(*)
ve o yörede peygamberlik yapmıştır.
İçinde bulunduğumuz devrenin bitiş yılını
ve zamanını şimdilik tam olarak bilmemekle birlikte(çünkü bu,
dünya Rabb Planının tekelinde olan "gaybî" bir bilgidir...),
sadece İlahi Nizam ve Kainat, Sadıklar Planı Tebliğleri vb.
inisiyatik öğretiler değil, Kuran da bu konuda bazı ipuçları
verilmekte ve hatta bu konuda tahminlerde bulunmamıza /
düşünmemize olanak hazırlanmıştır. Çünkü yaklaşık zamanı tahmin
etmek ve bu konuda düşünüp araştırmalara girişmek insanın
derlenip toparlanmasında etkili olabilir. Zaten "perdenin
kapanışı" anlamına gelebilecek o en son zamanlar iş işten geçmiş
olacak. Onun için, iş işten geçmeden o günlere doğru gidişi
düşünüp, gelişim yolunda son bir gayretle erdemlere yönelik
neler yapabileceğimiz akıl etmekte yarar vardır.
Esasen devre kapanışına hızla
yaklaşmakta olduğumuzun işaretleri hiç de o kadar belirsiz
değildir. "Kıyamet alâmetleri(işaretleri)" olarak kadîm
zamanlardan beri, günümüze kadar gelen bilgilerde de
verilmiştir. Bu konuyla ilgili bilim dallarının(klimatoloji,
jeoloji, çevre vb.) söylediklerinden başka, içinde bulunduğumuz
devrenin beşeriyetine yönelik en büyük tebligat olan Kuran da,
düşünmemiz için bazı beyyineler bulunmaktadır:
Peygamberliğin sona ermiş olması; yani peygamberler aracılığıyla
yapılan ilâhî/dinsel öğretinin sona ermiş olması.
Yukarısı'nın(dünyanın bu devresiyle ilgili Rabb Planı'nın)
beşeriyetin bu devresine yönelik bilgilendirici yardımının sona
ermiş olması. Bu bir bakıma, Yukarı'nın devre boyunca,
beşeriyetin gelişimine katkı sağlayan sürekli "kredi"sinin sona
ermiş olmasıdır. Yani sanki, öğretim yılı boyunca sürmüş olan
ders anlatımlarının bitmesi/kesilmesi ve sınav zamanının
yaklaşmış olması gibi... Bunun için son peygamber Hz. Muhammed'e
"âhir zaman peygamberi" denmiştir.
Âhir zaman; daha çok çeşitli dinlerde
kıyamet öncesinde bazı işaretlerle kendisini belli edeceği
belirtilen zaman dilimi, dünyanın son günleri anlamında bir
sözcüktür. Yukarı’nın(beşeriyetin görüp gözeticilerinin) “kredi”
vermekteki cömertliği, o kredilerin hesabının sorulmayacağı
anlamını asla taşımaz. Bu nedenle, devre sonu; aynı zamanda bir
hesaplaşma ve devreyi bitirme sınavlarının alınacağı zamandır.
Hesap zamanının yaklaştığının bildirilmiş olması da devre
sonunun iyice yaklaşmış olduğunun işaretlerinden biridir. Bu
durum dünya beşeriyetinin gelişiminden sorumlu en yetkili
kaynaktan verilmiştir: “Yaklaştı insanlara hesapları ve onlar
hâlâ gaflet içindeler. Rablerinden kendilerine ulaşan söze
bürünmüş her yeni öğüt ve hatırlatmayı ancak eğleneler
dinliyorlar. Kalpleri hep oyun ve oyalanmada...”(Enbiya 1-3)
Günümüz dünya beşeriyeti genel görünüm
olarak tam bir devre sonu teşevvüşü içinde; bir yandan
yerkürenin kendi doğal değişimi(sıklaşan tektonik olaylar, iklim
değişikliği ve bağlı sıra dışı atmosferik olaylar), öte yandan
salgın hastalıklar; dahası, buzulların erimesiyle ortaya çıkan
yeni bakteri ve organizmalar; bitmedi, küresel emperyalizmin
yayılmacı tutumuyla gelir dağılımındaki küresel adaletsizlik.
Tüm bu yeni gelişmelerle gelen güvensizlik ve huzursuzluk. Dünya
insanlığının bugün içinde bulunduğu sıkıntılı görünüm aslında
hepimize çok şey söylüyor: İnsanoğlunun günlük yaşamında büyük
bir huzursuzluk ve elem duyması, işlerinin hep ters gitmesi gibi
oluşumlar, olumsuz bir durum içinde olmasından ileri
gelmektedir. Devre sonu, kıyamet vb. konular açıldığında “yecüc
ve mecüc”den de söz edilir. Yecüc Mecüc' ün yeryüzünü kaplaması
söylemi zaten şu anda yaşanan bir gerçekliği ifade etmektedir.
Yecüc ve mecüc çoktan ortaya çıkmış ve yeryüzünü sarmıştır
bile... “Eciş bücüş kimselerin çıkıp da her tarafı saracağını
bekleyenler daha çok bekler. Zira o bütün tezahürleriyle
ortadadır. İnsanlar negatif duygusallığın, hissiliğin her
çeşidini yaşamaktadır. Bu, nefsani azgınlık olarak tabir edilir.
Nefsani azgınlığın Kutsal kitaplardaki sembolü, Yecüc ve
Mecüc’tür.”(**)
Satırlarımızı Ergün Arıkdal’ın yıllar
önce yaptığı bir saptamayla sonlandıralım: “Bugün tüm dünyada
bir egoizma mücadelesi vardır. Bu mücadele, ‘her şey bizim
olsun.’un organize hâlidir. Bu egoizmaya kılıf da
giydirilmiştir.
Kılıfı kaldırın, ortaya sipsivri bir gerçek çıkar ki, o da
nefsaniyetin kendisidir. Eğer bunları değiştirmek istiyorsanız;
o insanlara egolarını terbiye etmenin yollarını göstermek ve
bilgilendirmek gereklidir. Bilgi almak işlerine gelir mi, gelmez
mi? Gelmeyebilir çünkü rahatını bozmak istemez. İnsanlar rahatı
sever, benciller daha çok sever. Sürekli egoizma içinde kalmak
atalet hâlidir. Varlık bu durumda hep alıcıdır, tüketicidir ki,
bu da onlara göre iyi bir yaşam şeklidir. Tüm bunlara karşın ne
yapılacaktır? Kıyamet kopacaktır. İşte ‘kıyamet’ dediğimiz bir
uyanma meydana gelecek ve şaşırıp kalınacaktır(teşevvüş). Hep
almaya alışmış olanlar, vermenin yollarını kıvrana kıvrana
arayacaktır.” (YAŞAMIN AMACI KENDİNİ BİLMEK)
|