YAŞAM
PROGRAMI
İnsanoğlunun dünyaya geliş amacı tekamül etmek ve tekamüle
hizmet etmektir. Dolayısıyla yaşam programlarımızın da ana
hedefi de gelişmek ve gelişime hizmet etmek olmaktadır. Zaten
bizler de şu bulunduğumuz zaman ve mekan kesiti içinde kendi
yaşam programlarımızın içindeyiz ve onları yaşamaktayız.
Bizler bu zamanda, bu bedende, bu bölge ve şartlar içinde
gelmeyi bilerek ve isteyerek seçtik. Yaşam planı ya da kader
diye adlandırdığımız programda ana arterler, kanallar bellidir
!
Bu ana kanallara hangi yollardan, neyi seçerek, nasıl
ulaşacağımız ise bizim niyet ve seçimlerimizle belirlenir ve
şekil alır. İster yolları kısaltarak uygularız bu programı,
istersek dolambaçlı yollardan geçip uzatarak birazını
uygularız ya da hiç uygulamayabiliriz.
Uyuyan, farkında olmayan insan, otomatik bir şekilde bilmeden,
anlamadan, görmeden yaşar. Bu tip insanlar sistemin mevcut
düzeneğinde, dünyanın cezbedici, yanar döner ışıltılarına
kapılarak sürüklenirler de sürüklenirler. Acılar, beklentiler,
aşırı istekler içinde kaybolurcasına bir sürüklenmedir bu…
Bizim temel sorumluluğumuz öncelikle ilkeleri anlamak, bu
ilkeler doğrultusunda duruş sergilemek, gerçek özümüzü ortaya
çıkarmak, sabırla, cehitle, sevgiyle, yüksek vibrasyonlara
açık olmak ve onlara uyum sağlayarak gelişmektir.
Yaptığımız seçimler yaşam programımıza uygun değilse, ruhsal
ikazlar alınır, hayati tehlikeler atlatılır ve büyük
sarsıntılar yaşanır, aynı olaylar hiç durmadan tekrar eder. Ve
hep bu tekrarlarla karşılaşırız. Bu olayları fark etmek, durup
üzerinde düşünmek bizlerin şuur uyanıklığına bağlıdır.
Dünyanın şartları zordur gerçekten, bu şartlarda yaşam
programını yaşayabilmek büyük bir marifet ve yüceliktir. Bu da
ancak bilgi ve uygulama ile olur.
Yaşam programının uygulanabilmesi için şuurlanma gerekir!
Bu yüzden yaşam programlarının uygulanması ile şuur uyanıklığı
arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Şuur
ve şuurlanma konusu önemli bir konudur. Bir konunun idrakine
vardım demek öyle bir anda olacak iş değildir. Çünkü şuur; o
an için içinde bulunmakta olduğumuz gerçeklik noktasıdır.
Bizim gerçeklik noktamız…
Bir şuur noktasına gerçekten varmak demek, onu her durum ve
şart altında koruyabilmek demektir. Basit bir örnek ile
yaşamak için yemek yememiz ve nefes almamız gerektiğinin
yeterince şuurunda olduğumuz için bu eylemlere son vermemekte
ve devamlı gerçekleştirmekteyiz. Çünkü gerçekten farkındayız
ve biliriz ki, bu eylemler yaşamak için gereklidir.
Eğer ki, bir noktayı zihnimizde yeterince açık ve aydınlık
tutamıyorsak, zaman içinde kaybolmalar, karışıklıklar
yaşıyorsak; bu, o noktayı henüz yeterince idrak edip
anlayamamış olduğumuzu göstermektedir. Gereklilikleri ve
icapları henüz yeterince kavrayamamış, anlayamamış,
görememişiz demektir. Ama zaten bir şuur noktası da öyle bir
günde oluşmaz. Bir sabah uyandım tüm meseleyi kavradım demek
mümkün değildir. Olsa yalandır zaten. Diyenlere de
inanmayınız. Bir şuur noktasının oluşabilmesi; gayret
demektir, sabır demektir, çaba demektir hatta sürefor
demektir.
"Yanlış olmadan doğru olmaz !"
Bir şeyi yanlış yapmadan doğrusu öğrenilmez. Yanlışlar bu
yüzden kıymetlidir. Hele ki bir de yapılan yanlışın ardından,
o yanlışı fark edebiliyor ve değiştirmek için niyet
ediyorsanız ne güzel!
Şuur nedir ve nasıl geliştirilir?
Şuur; bir varlığın içinde bulunduğu gerçeklik noktasıdır.
Anlama kabiliyeti, idrak etme becerisi, görebilme yetisi hep o
an içindeki şuur seviyesine bağlıdır. Eğer anlayamıyorsa
yeterli zihin noktasında yani şuurda değildir. Meselenin
bilincine varamıyordur. O yüzdende varlıklar kendi gerçeklik
dünyaları içinde yaşarlar ve ona göre hareket ederek, ona göre
karar verirler. O nedenledir ki, birimizin kararını bazen bir
diğerimiz anlamaz.
Bir varlığın çaba içinde olması çok mühimdir. Daha fazla
gerçeğe temas etmek, daha fazla görebilmek, daha fazla
işitebilmek için çaba hayrınadır elbette.
Şuurumuzu geliştirmek için ne yapabiliriz? Daha engin bir şuur
ile daha az duygusal yük taşımak için neler yapılabilir?
Böylece daha uyumlu ve olumlu bir yaşamımız olabilir mi?
Şuurlanma bizim daha rahat, yumuşak ve esnek zihinlere sahip
olmamızı sağlar mı?
Öncelikle şuurumuzu genişletmek ve geliştirmek bir yaşanmışlık
neticesinde olabilecek bir iştir. Yaşamakta olduğumuz her
olay zaten bunun için vardır. Şuurumuzu
genişletelim esnetelim diye… Yaşayarak, anlayarak, öğrenerek
şuurumuz genişlemektedir zaten. Ancak buna ilave olarak
yapabileceğimiz şey
niyetimiz korumak ve irade koymaktır.
Şuurlanma konusunda
Niyet ve İrade
oldukça önemli yasalardır. Niyetimizi bozmayarak, irademizi
kaybetmeyerek şuurumuzu yükseltmek çabasında bulunabiliriz.
Çünkü şuuru yukarıda tutma çabası zaman içinde zihinde bir
genişleme yaratacağı için gereksiz duygusal yüklerin
azalmasına neden olacaktır. Bu çaba bizi aşağıya çeken ağır ve
ağdalı duygusal olaylara zaman içinde daha rahat ve hafif
bakmanıza neden olacaktır. Ki, bu da elbette kendiyle ve
evrenle barışık daha uyumlu ve olumlu bir yaşam getirecektir
bizlere. Kendisiyle
ve evrenle daha barışık olmak demek, sevmek demektir.
Zamanla daha çok sevmek demektir. Sevemediğini de sevmek
demektir. Ve bir gün hiçbir şeyi ayırmamak demektir. Her şeye
eşit mesafede olmak demektir. Her şeyi sevebilmek elbetteki çok
yüksek bir anlayış, çok yüksek bir beceridir. Ama oraya doğru
yürüdüğümüz her an daha rahat, esnek, yumuşak ve akıcı
olmamız; evrenle bütünleşerek onun sesini duyabilmemiz
demektir.
Olayların dilini yavaş yavaş çözerek, bu yaşamın kulaklarınıza
neler fısıldıyor olduğunu nihayet duymak demektir. |