Dinlerin,
doğu öğretilerinin, ezoterizmin, tasavvufun, spiritüalizmin
yüzlerce, binlerce yıldır insanoğluna aktaramaya çalıştığı ana
mesaj, insanın kendini tanıması, egosunu ve nefsini eğitmesi
ile ilgilidir. Özdeki ışık, özdeki rahmet ya da özdeki
tanrısallık adına ne derseniz deyin fark etmez, ancak nefsin
insana zulmü sona erdikten sonra ortaya çıkar. Nefsini,
egosunu, bencilliğini, kibrini, kendini ve haddini
bilmezliğini yenememiş bir insanın, aydınlandım demesi ancak
bir kandırmacadır. Mitolojilerde ve halk masallarında yedi
başlı canavar olarak anılan nefsi yenmek için de kendine
dürüst olmak ve kendini sorgulamaktan, kendisiyle
yüzleşmekten korkmamak ana temadır. Bu nedenle nefsin, egonun
eğitimini çok hafife almamak ve popüler kültürün yoz
etkilerinin bu alanlara sızmasına izin vermemek gerekir.
Kendine dürüstlük ve sağlam karakter ilk temel şarttır.
Psişik yetenekleri olan insanların haklı olarak en çok
sordukları soru, zihnimi ve düşüncelerimi nasıl kontrol
ederim; ve bu
potansiyelimi nasıl daha iyi kullanabilirim sorusudur. Bu
soruya yanıt verebilmek için insan nefsinden ve onun bize
nasıl zulmedebileceğinden biraz söz etmek yararlı olur.
Nefis Terbiyesi için neler yapılması
gerekir?
İnsanın nefsi azgın
bir boğa gibidir. İnsan nefsi nedeniyle o kadar çok ve hiç
durmadan isteyebilir ki buna kendisi bile şaşırabilir. Her
gördüğünü, her şeyi, en yüksek yerlere gelmeyi, en yüksek
makamların sahibi olmayı, en çok maddenin mal, mülk ve paranın
sahibi olmayı, en yüce olmayı, en akıllı, en güzel, en harika,
her şeyin en iyisi olmayı o kadar çok ister ki sonunda da
hiçbirisi olamaz çünkü her şeyi bir arada, aynı anda ve en
fazla hali ile istemiş, hiçbir kontrol mekanizması
uygulamamıştır. Bir tanesini elde ettiğinde diğerlerinin de
peşi sıra gelmesini ister ve onların da yoğunluğunun çok
olmasını yani en yüksek seviyelerde olmasını ister. Her şeyin
sahibi, hükümranı, en akıllısı, en zekisi, en iyisi olmak
ister.
Her zaman
başında en olanı ister, nefsaniyette ve dizginlenmesi zor
azgın bir boğa gibidir. Her yere saldırır ve onu elde etmek
ister, elde edemediğinde hayal kırıklıklarına uğrar, bunalım,
depresyon yaşar.
Gerçek
İhtiyaç Tabii
bütün bunlar insanın asıl gerçek ihtiyacının ne olduğunun
saptanmamış olmasından kaynaklanır. Yani yaşam planındaki ana
noktaların ne olduğunun bilinememesinden ileri gelir. Ne
istediğini, gerçek ihtiyacının ne olduğunu bilebilen bir
varlık neleri elde etmesi gerektiğini ve neleri elde etmemesi
gerektiğini ayırabilecek noktadadır. Ve ihtiyacı olmayacak
şeyleri istemeyecek bir noktadadır. Bilgisizlik ve cehalet,
her şeyin en fazlasını istemek her şeyin en iyisi olmak, en
mükemmelini yapmak duygularını yaratır. Mükemmeliyetçilik
insan nefsini tanımak için çok iyi araştırılması gereken bir
kavramdır çünkü eskilerin deyimiyle şeytan detayda ve mükemmel
olma arzusunun en derinlerinde saklanır. Oysa ki
evrende ne en iyisi vardır, ne de en mükemmeli. Evren bu tarz
bir sistem üzerine yapılandırılmamıştır. En kötüler
ve en iyiler- en mükemmeller - en başarısızlar, en güzeller-
en çirkinler, en sağlıklılar-en sağlıksızlar en fakirler-en
zenginler gibi çalışan genel bir sistem üzerinde bu iki uçlu
örnekler yoktur. Bu iki uçlu sistemi aslında şu anda
gezegeninizin içinde kendiniz yaratmaktasınız.
Evrenin
Dengeleri
Evrenin
dengeleri başka şeyler üzerinde oturmaktadır ama sizin şu anda
gezegeninizdeki insanların zihin yapıları nedeniyle ve tabii
ki cehalet ve dengesizlik nedeniyle bu ayırımlar vardır oysa
ki evrenin kendisinde böyle ayırımlar yoktur. Evren çok büyük
bir çeşitliliği içinde barındırır. Evren içinde bulunan her
şey onun için bir seçenektir. Öyle de olunabilir, böyle de
olunabilir şöyle de olunabilir gibi zaman içinde birçok şeye
bürünülebilen, birçok şeyi deneyimleyen bir sistemdir. Oysa
ki, gezegeninizde sürdürülen yaşamlarda o kısacak sürelere çok
fazla miktarda enler sıkıştırılmakta ve o enlerin iyi
olanlarına doğru ulaşmak için sorgusuz ve sualsiz gayret
sarfedilmekte. Acaba o en iyi, en güzel, en sağlıklı, en
prestijli, en mevkii sahibi, en zengin, en sevilen, en
mükemmel olan,
her şeyin en iyisini yapan olmak gerçek ihtiyaç mıdır?
Yaşanması gereken bir şey midir? Bunun peşinden koşmanın
gerçekten bir anlamı var mıdır çünkü böyle bir kavram evrende
gerçekten var mıdır diye bir sorgulanması gerekir.
Bizim
nefsaniyet dediğimiz şey azgın bir boğa gibi bu noktada
devreye girer. Ve gezegende ayrılmış iyiler ve kötülere bakar
ve tabii ki, doğal bir eleme sonucu kötüleri bir yana
ayırarak, iyilere doğru yönelir. Kendi yapısına göre o iyi
diye adlandırdığı yani ruhsal anlayışına, idrakine, seviyesine
bağlı olarak kendi grubundaki iyiler dediği şeylerin hepsine
uzanıp, tıpkı onları dalından koparılan bir meyva gibi arka
arkaya toplayıp, sepetine koymak ister. İnsanda böyle bir güdü
vardır. Ve çoğu zamanda bunların birini aldıkça, birini daha
almak ve bir diğerini daha almak ve üç tanesini alınca beşine
sahip olmak, beşini alınca onbeşine sahip olmak ister ve doyum
elde ettikçe isteklerin tatmin bulması gerekirken aksine
hırslanarak sürdürülen ve aşırılaşan bir istek ortaya çıkar.
Nefsin
azması yoğunlaşması ve kontrolden çıkması durumunda, birini ve
ikisini elde ettiğinde belki tatmin bulur, belki biraz
doygunlaşır diye düşünürsünüz ama öyle olmaz. Sahip oldukça
daha fazlasını istemeye başlar. Hırs her yerine yürür ve
kendini kaybederek her gördüğü şeyi istemeye başladığı bir
noktaya gelir. Bu noktada tabii ki artık bütün ipler nefsin
eline geçmiştir, varlığın gerçek ihtiyaçlarından son derece
uzaklaşılmıştır.
Nefsi
kontrol altına almak ve ihtiyaç tespiti İnsan
artık
tıpkı bir çocuk gibi gördüğü her pamuk şekerini isteyen bir
hale gelmiştir. Burada temel alınması gereken noktalar, bu
azgın boğanın nasıl ehlileştirileceği, nasıl dizginleneceği ve
nasıl kontrol altına alınabileceğidir. Çünkü bu nefsin
küçülmesinden daha büyük bir fayda yoktur. Nefsaniyet ne kadar
küçük olursa, varlığın gelişmişliği de o kapasite
doğrultusunda artacaktır. Kendini geri çekebilmeye
başlayacaktır. Ben dediği egoyu arkaya alabilmeye
başlayacaktır ve insanlarla, diğer yaradılmışlarla gerçekten
bir sevgiye, bir paylaşıma doğru yönelecektir. Bu azgın
boğanın kontrol edilmesinde en önemli etkenlerden biri
istemekte olduğu şeylerin gerçek ihtiyaç olup olmadığının
tespit edilmesidir. Bu önemli bir aşamadır. Nefsinin sonucunda
birtakım esaretlerin kontrolü altına girmesi nedeniyle
listesinde çok fazla şeyler bulunabilir. İstediklerine dair
listesi kabarık olabilir. Ve bu kabarık liste gözden
geçirildiğinde gerçekten bu listenin acaba kaç tanesi gerçek
ihtiyaçtır? Bunun çok objektif bir gözle tespit edilmesi
gerekir ki, bazen o yirmi-otuz-kırklık listelerden bir tanesi
bile gerçek ihtiyacı karşılayamamaktadır. İçinden bir tane
bile gerçek ihtiyaç çıkarılamayan listeler vardır. Yani o
kadar suni doldurulmuş tamamen egonun esareti altında, nefsin
azgınlığı altında doldurulmuş listelerdir, kontrolsüzce
istemenin sonucunda oluşmuş listelerdir ve bazen gerçek bir
gözle, bir rehberlikle beraber yapılan bir gözlemde
görülebilir ki aslında gerçek ihtiyaçlarının bir tanesini bile
henüz o listeye yazamamıştır.
Veyahutta
ancak bir veya ikisini tespit edebilmiştir. Maalesef bu kadar
vahim tablolar çıkabilmektedir. O yüzden önemli olan bu azgın
hali bir yerinde yakalamak ve en azından daha objektif bir
gözle, ‘ben şu
anda ne yapıyorum? Ben şu
anda neyi istiyorum? Aklımdan ne geçiyor? Neden bunları
istiyorum?
Acaba bunlar benim gerçek ihtiyaçlarım mı? Gerçekten bana bir
faydası olacak mı? Yoksa sadece egomu mu tatmin edecek?
Nefsimi yükseltecek, arttıracak, daha da azgın hale getirecek,
koltuklarımı kabartacak, göğsümü öne çıkaracak, gurur
dediğimiz duyguyu mu besleyecek acaba diye bakmak lazım. Yoksa
gerçekten varlıksal gelişimim için mi gerekli?
Bu
tespitlerin objektif bir gözle yapılması çok önemlidir.
İkinci bir
adımda bu tespitler yapıldıktan sonra uygulama safhasına
geçilmesi gerekir. Elbetteki tespitlerin objektif yapıldığını
varsayarak ikinci maddeye geçiyoruz. İkinci madde bunların
uygulamalarının yapılmasıdır.
Yani
gerçekte ihtiyacımız olmayan şeyleri isteme alışkanlığının
zihnimizde artık değiştirilmesi ve yeni bir yapılanmaya
geçilmesi ve gerçek ihtiyaçlara yönelme zamanıdır,
bundan sonra gelecektir ikinci adım. Bu elbetteki bir günde,
bir sabahta, bir akşamda olabilecek bir şey değildir. Oldukça
geniş zamanlar gerektirebilir.
Kişinin
egosunun kabarıklığına ve nefsaniyetinin yüksekliğine
bağlıdır, geniş zamanlarda gerektirebilir ve burada çeşitli
uygulamalara gidilmelidir. Bunların tamamının bir günde
törpülenmesi mümkün olmamakla beraber bir azaltma programı
uygulanmalıdır. İlk etapta elenebilecek maddeler olabilir.
‘Haa
şunu gözden çıkarabilirim, şunu da çıkarabilirim denen
maddeler derhal elenmelidir. Henüz hazır olunmayan maddeler
ise şu an hazır değilim, bunu istemekten nasıl vazgeçeceğimi
bilmiyorum, nefsimi bu konuda nasıl körelteceğim acaba, bunu
nasıl istemeyeceğim?’
denen
maddelerde ise bir azaltma programı uygulanabilir. Örneğin bu
yemek yemekle ilgili bir konu ise çok fazla yemekli ilgili bir
durum varsa, önüne geçilemiyorsa; birinci etapta gerçek bir
ihtiyaç olmadığına dair saptanması gerekir. Daha sonra ise
alıştırmalı metotlarla azaltmalı bir yöntem uygulanmalıdır.
Örneğin günde altı defa yemek yeniyorsa, ilk etapta 5.5 a
indirilmelidir. Daha sonra 5 e 4,5 a, 4 e ve daha sonra
nihayet 3 indirmeye kadar zaman aralıkları ayarlanarak bir
azaltma prg uygulanabilir ve çok yararlı olur. Bu diğer
konular içinde böyledir. Yemek sadece bir örnektir çünkü
nefsin köreltilmesi gereken gerçekten çok fazla istek vardır.
O istekle ilgili azaltmalı bir program uygulanmalıdır.
Yaptığınız şeyi yapmayı azaltma programı uygulanabilir ama
küçük küçük yapılmalıdır. Fazla büyük uygulanırsa geri dönüşü
sert olabilir. Oturmayabilir sert ve daha güçlü bir geri dönüş
yapabilir. O yüzden burada en uygunu, geniş bir zamana yayarak
küçük dozlarda azaltma uygulamaktır.
Ve o konuda
düşünerek onu gerçekten isteyip istemediğinizi sorgulamanız
gerekir. Onu istemeseydiniz aslında başka nelerle de mutlu
olabilirdiniz ve aslında gerçekten nelerden tatmin
olabilirdiniz? Nefsinizin bu kadar yükselmesini sağlayan o
istediğiniz şey ne ise mevkii, makam, madde, para, güzellik
gibi bütün bunları tekrar gözden geçirmeniz gerekebilir.
Örneğin: iyi bir modelde spor bir araba istiyorsunuz nefsinizi
bu konuda köreltemiyorsunuz bir türlü, saplantılı bir düşünce
haline dönüşmüş ama nihayetinde bir yerinde fark etmişsiniz ve
objektif bir gözle bunu sorgulamak lazım. Gerçek bir ihtiyaç
olup olmadığını, daha iyi bir şekilde sorgulamak lazım. Size
gerçekten kırmızı bir spor araba ne verebilir? Gerçek bir
tatmin duygusu verebilir mi? Verse bile ne kadar süre ile
verecektir? Bunun bir sonu mutlaka yok mudur ve bir üst
modelini istemeyecek misiniz?
Zihni
Programlamak (Uygulamalı Metodla düşünce kontrolü)
Zihni arındırmak ve programlayabilmek için neftsen gelen ve
hiç susmayan dürtülerin kontrol altına alınması ön koşuldur.
Daha mantık çerçevesi içine alınabilen ve ihtiyaçlar konusunda
mantıklı ayıklamalar yapabilen düşüncelerle bu azaltma
programının desteklenmesi gerekir. Yapılan bir eylem ya da
davranışsa azaltmak biraz daha kolaydır ama konu düşünce ise,
düşünceleri başlangıçta yakalamakta zorlanabilirsiniz. Ama
zaman içinde kendinizi buna programlarsanız, bir bilgisayar
programı gibi bu zararlı düşünceleri filtrelemeye
programlanırsanız bir süre sonra otomatik halde o zararlı
düşünceniz size çarpacak ve hemen fark edeceksiniz. Önemli
olan zihni bu noktada programlamaktır
yani zararlı fikirleri yakalamak üzere kendinizi
programlamanızdan daha önemli ne olabilir ki? Açıkçası egonuzu
denetlemeye kesin kararlı olmanız halinde aşılamayacak engel
yoktur. Hiçbir şey sanıldığı kadar da zor değildir. Yapmaya
başladıktan sonra her şeyin bir kolaylığı olduğu, evrenin
insana destek verdiği görülür yeter ki, zararlı düşünceleri
yakalamak isteyin!
Bir süre
sonra zaten yakalarsınız ve şimdi bunu neden düşünüyorum?
Neden acaba ünlü olmak istiyorum? Ünlü olmak fikri de nereden
geliyor? Acaba bana bir faydası olacak mı? Kendimi niye bu
düşüncenin esareti altına sokuyorum, hayatı niye başka türlü
yönlendiremiyorum? Niye hep bu takıntı ile yaşıyorum gibi
sorular çok faydalı olacaktır o yüzden nefsin terbiye
edilmesinde, düşünce yoluyla zihnin yeniden programlanması ve
yapılandırılmasında tüm bu yöntemler, bu metodlar, birinci
esastır.
İkinci
olarakta eyleme dökülebilir şeyler için tabii ki, bir
azaltmalı program uygulanabilir. Örneğin dinlerdeki çeşitli
oruçlar, nefsin hakimiyeti ve köreltilmesi için önemlidir.
Namaz kılmak gibi uygulamalar ve diğer versiyonları da doğru
ve çok yararlı uygulamalardır. Kişinin günde beş defa namaz
kılması onun belirli bir periyotta normal gündelik yaşamının
dışında şeyler düşünmesini, bir anlamda Tanrı ile buluşmasını
sağlayan şeydir ve ilk sorgulamasını yapabileceği daha geniş
bir alan yaratacaktır. Namaz günde en az beş defa bir iç
sorgulaması yapılabilmesi için bir fırsattır. Tanrı ile bir
yakınlaşmadır. Kendi gerçek ve iç ihtiyaçlarının tespit
edilebilmesi için önemlidir. Bunun gibi benzeri uygulamalar
olabilir. Bunlar sadece örnektir. Kişiler bunun yerine
meditasyon veya yoga da uygulayabilirler. Uygulama yapmak
isteyen için kendi inanç tercihleri hangi yolda ise o yolun
icaplarına göre uygulamalar mutlaka vardır.
Zararlı
düşüncelere meditasyonla engel olmak
Nefsaniyetin
kontrol altına alınması için meditasyon zikir veya yaratıcı
imgeleme çalışmaları önemli programlardır. Çünkü farklı bir
vibrasyona, titreşime geçiş sağlanmaktadır ve o yüksek
titreşimle gerçek ihtiyaçlarımızla, gerçek olmayanlarını
ayırabilmek zaman içinde daha kolaylaşacaktır. Gerçek olmayan
ihtiyaçları tamamen nefsaniyetimiz, nefsimiz ve egomuzdan
ötürü yaratmışızdır. Bu yüzden de bunun terbiye edilmesi,
kontrol altına alınabilmesi öncelikle zihinsel boyuttadır.
Düşüncelerin derlenip toparlanması neyi, neden, ne zaman ve
nasıl düşündüğünü bilmek ve fazlalıklı düşünceleri, zararlı
düşünceleri adeta bir bilgisayardaki koruyucu program gibi
dışarı atabilmek çok önemlidir. Çok fazla zararlı düşünceyi
bir arada zihinde bulundurmak, otomatik şartlandırmalarla
istemek gerektiğine,
daha fazlasına sahip olunması gerektiğine inanmak çok
zararları olan düşüncelerdir. Ama maalesef kendi üzerinde
disiplin uygulamayan ve hiçbir iç çalışma yapmayan toplum
bireylerinin büyük bir çoğunluğuna, geneline bu düşünceler
hakimdir. Her zaman en iyisine sahip olmak gibi bir kanı
yaygındır. Bu da egonun yüksekliğini göstermektedir. Oysa ki
burada anlamak gereken şey “ne
kadar hiçbir şeye sahip olursanız aslında o kadar çok şeye
sahip olacaksınız!”
bilgisidir ve bunu anlamak insan tekamülü için çok çok
önemlidir. Çünkü
" hiçbir şeyi
olan insanlar, hiçbir şeye sahip olmayan insanlar sadece kendi
güçleri ile ayakta durabilen, kendi içsel güçlerini
keşfedebilmiş ve onların ardında sağlam bir şekilde ayakta
durabilen ve yaşama kendi gücüyle devam edebilen insanlardır
yani hiçbir şeyi olmayanlar aslında en zengin, en güzel ve
birçok şeye gerçekten sahip olanlardır.
Gezegeninizdeki bakışın tam tersi asıl olandır.
Hiçbir şeyi olmayanlar aslında çok fazla şeyi olanlardır ama
gezegeninizde zannedildiği gibi çok fazla şeye sahip olanlar
ise aslında hiçbir şeye sahip olanlardır. "
Gezegeninizde ise sanki çok şeye sahip olmak bir avantaj, artı
puana sahip çok harika durum gibi gözükse de ruhsallık içinde,
ruhsal dünya açısından, gelişmişlik veya varlığın gelişim
noktası açısından ne kadar az şeye sahip olduğunu gösterecek
bir gösterge olabilir. Gezegeninizde şu anda ruhsal
gerçekliğin tam tersinde çalışmaktadır her şey.
Gerçek ne
kadar çok şeye sahipsen o kadar az şeye sahip olduğundur.
Ne kadar az şeye sahipsen de o kadar çok şeye sahip
olduğundur. Sadece neye sahip olduğunuzun önemini kavramanız
gerekir. İçinizin gücüne mi sahip olmak istersiniz yoksa
arabalara, evlere, yatlara, mevkilere veya prestijlere mi
sahip olmak istersiniz? Hangisi size gerçekte daha lüzumludur.
O yüzden burada en önemlisi düşünce boyutunda yapılabilecek
değişiklikler, çalışmalar, gerekli ve kıymetli kitapların
okunması, zihinsel çalışmalar, meditasyon veya yoga benzeri
çalışmalar, arınma programları, fazlalıkların atılması için
uygulamalar öncelikli olarak zihinsel boyutta gereklidir.
Eyleme dökülmüş boyuttaki hareketler, eyleme dökülmüş nefsani
durumlar içinse azaltmalı bir programla uygulama yaparak,
giderek kısmak daha doğru olabilir. Nefsi eğitmek için arzu
edilmeyen davranışı veya eylemi giderek azaltmak ve bunu küçük
dozlarda alıştırarak yapmak moral açısından da daha uygundur.
İnsanın bu tip çalışmalarda kendi gücüne inanması için başarı
elde ettiğini de görmesi gerekir o yüzden birdenbire yüklenme
yapmak bir geri dönüş şoku yaratarak, tüm programı bozabilir.
Önce karar vermek, konuyu iyi anlamak, hazır olup olmadığını
tartmak daha sonra da minik dozlarla uygulamalara başlamak en
iyisidir.
|