Sezgilere ve pis yeteneklerinin
tümüne halk arasında içime doğdu şeklinde tarif edilen tek bir
isim verilir bu ismin adı da
"altıncı his" tir. Hemen hemen
bütün insanlarda saklı olarak var olan sezme yeteneği,
hissetme gücü yada diğer adıyla altıncı his, günlük yaşamın
içinde sürekli aktiftir ama biz onun sesini bazen duyarız
bazen de duyamayız. Günlük koşuşturmalarımız iç sesleri,
altıncı hissi veya sezgileri duymaya pek fırsat vermez, verse
de “hadi canım sende rastlantı der, geçip gideriz.” Oysa bazen
öyle ilginç rastlantılar arka arkaya gelir ki, insanın ister
istemez dikkati çekilir.
Artık farkına varmamak diye bir şey söz konusu olmaktan
çıkmıştır ve düşünmeye başlar, neler olup bittiğini olduğunu
anlamaya çalışırız. Eğer bu konuyla hiç ilgilenmemişseniz, bir
kitap ya da konuyu bilen bir arkadaş yoksa doğal olarak işin
içinden çıkamayacağınızı, mantıklı bir açıklama
bulamayacağınızı anladığınız anda ne olup bittiğini anlamaktan
ve altıncı hissin size neler söylemeye çalıştığını dinlemekten
vazgeçersiniz. Kısa bir süre içinde de olup bitenleri
unutursunuz. Ama olaylar da pek kolay kolay peşinizi bırakmaz…
Sonra bir gün sizin yaşadığınıza benzer hisler, olaylar,
rastlantılar yaşamış biri karşınıza çıkıp yaşadıklarını
anlatmaya başlayınca dikkat kesilip daha önce unuttuklarınızı
anımsaya başlarsınız. Örneğin o da sizin gibi çalan
telefonların kimden geldiğini biliyor, bazı rüyaları gerçek
çıkıyor, bazı sezgilerinin de günlük yaşamda birebir
karşılığını buluyordur. Olaylar hafızanızda canlanmaya başlar
ve size de zaman zaman benzer şeyler olduğunu düşünürsünüz.
İşte bu neyi nasıl algılarız sorusunun da ilk yanıtlarının
verildiği andır. Artık önünüzde yeni bir kapı açılmaktadır.
Sezgi, his ve duyular dışı algılamalar kapısı. Bu kapıdan
korkmadan içeri girebilmek için konu hakkında bilgilenmeniz
gerektiğini unutmayın. İnsan sadece bilmediği şeyden korkar,
bilinir ve anlaşılır olanın korkulası bir yanı da yoktur.
Çünkü bilgi insanı korur ve adımlarını sağlam atmasını sağlar.
Tabii ki, dürüst bir karakteri, doğruluğu ve doğrunun
uygulamalarını da ihmal etmeden… Psi yeteneğiniz yolda bir
aracıdır sadece yolun getirdiği daha derin bilgilere ulaşmak
için bir araç. Aracı amaç haline getirmek bir süre sonra
gittiğiniz yolda hiç de istemediğiniz sonuçlarla
karşılaşacağınız olaylara neden olabilir. Amaç nedir?
Diyebilirsiniz. Amaç ise çok sadedir.
"Aydınlanmak ve aydınlatmak"
NEYİ NASIL ALGILARIZ ?
Psişik yetenekler alanında üç bilme ya da algılama yolu vardır: Duru
sezi-Duru görü-Duru işiti Psi yetenekleri konusunda
bilgilenirken şuna çok dikkat etmek gerekir. Hiçbir yöntem
diğerinden daha iyi değildir; her insanın kendi psişik
yeteneklerini geliştirme konusunda kendine has becerileri ve
özellikleri vardır, tek bir formül vermek mümkün olmadığından
en yararlısı, tarafsız şekilde bilimsel verilerle de açıklanan
ve parapsikolojinin tanımları içinde yer alan bilgiyi ortaya
koymak ve ondan herkesin kendi ihtiyacı kadar yararlanmasını
sağlamaktır. Yöntem farklılıkları da önemlidir, yeteneklerden
birine karşı doğal bir eğilim olsa da, uygulamayla diğerlerini
geliştirebilirsiniz. Nasıl algıladığınız önemli değildir;
önemli olan tek şey algılamanız ve algıladıklarınıza önem
vermeniz, dikkat göstermenizdir çünkü bu dikkat hali,
yeteneklerin günlük yaşama inmesinin tek aracıdır.
ALGILAMA VE DDA
Bu üç öğeye topluca Parapsikoloji biliminin literatüründe DDA
denir. DDA ya da duyular dışı algılama; görme, işitme, tatma,
koklama ve dokunma gibi beş fizik duyunun ötesinde duyular
aracılığıyla algılama yeteneğidir. Burada duyular dışı derken,
“dışı” demek,
“beş duyuya ek olarak”
demek değil, aksine “beş duyunun
ötesi” demektir. Gerek beş fizik
duyu ve gerekse DDA, tüm insanlarda mevcut standart
donanımlardır. Yaşanan deneyimlerin pek çoğu açıkça sözü
edilen bu üç kategoriden birine girmesine rağmen, diğerlerini
sınıflandırmak zordur; çünkü bu oluşumlar yeteneklerin
karışımından oluşurlar. Bir psişik beceriyi geliştirme
alıştırmaları yaparken, bu arada diğerlerini de geliştirmekte
olduğunuzu hatırınızdan çıkarmayın. Bu alıştırmaların
sınıflandırılması tek ve kesin ölçü de değildir, tüm bu
sınıflandırmalar aslında psişik yeteneği olan kişiyi
aydınlatmak, rahatlatmak ve bunları yaşayan bir tek ben
değilmişim, bilenler, yaşayanlar hatta bilimsel bir dilde
sınıflandırmalar bile varmış duygusunu yaşayarak rahatlamasını
sağlamak içindir. Bu yüzden sonucun umduğunuz gibi çıkmamasına
aldırmayın; hangi yoldan giderseniz gidin alıştırmaların
tümünde psişik becerilerinizi geliştirmekte olduğunuzu siz de
görecek ve hissedeceksiniz.
PSİŞİK ALGILAMA
Psişik gelişme sırasında bir kimse hakkında algıladığınız ilk şey onun
heyecansal durumudur. Biz farkında olmaksızın heyecanlarımızı
karşımızdakine naklederiz hele o bir psişik süje ise kendi
kapasitesi oranında sizinle ilgili olarak bir psişik okuma
yapacak ve içinde bulunduğunuz durumu belki de sizden bile
daha net tanımlayabilecektir. Tabii onun da bu tanımları
yapabilmesi kendi yeteneği hakkındaki bilgisine ve onu kabul
ediş, yaşama aktarış gücüne bağlıdır.
Genel anlamda
hissettiğimiz şeylerin sadece bize ait şeyler olduğunu
düşünecek şekilde eğitildik ve çoğumuz kendi dışımıza ne çok
heyecan yansıttığımızın bilincinde bile değiliz. Oysa hassas
süjeler bu tesirleri alıp kendi sözcük dillerine çevirip bize
yanıt bile verebilirler, çocuklar bu söz konusu duruma iyi bir
örnek teşkil ederler. Küçük bir çocuk çevresindeki hakim
heyecansal durumun ayna gibi yansıtıcısıdır. Eğer annesi
keyifsiz duygular içindeyse, çocuk huysuzlaşır,o bu durumu
düşünmez; sadece duyguyu hisseder ve ona göre hareket eder.
Yaşımız ilerledikçe, bu duygulara göre davranma meylimiz
azalır, ama bu azalma, söz konusu durumu artık yaşamıyoruz
anlamına hiç gelmez. Heyecanları psişik algılamalar olarak
teşhis etme sorunumuz, hissettiklerimiz için daima makul bir
mazeret bulabilmemizden kaynaklanır: böylece o heyecanlar için
başka bir kaynak aramak hatırınıza gelmez. Başkalarından ne
kadar çok tesir aldığınızı anlamanın yollarından biri, bir
süre için hissettiklerinizin hiç birinin size ait olmadığını
fark etmektir.
Kimin heyecanlarını yansıttığınızı anlamak için çevrenize
bakın. Hissettiğiniz size ait olmayan heyecanların sayısına
şaşıracaksınız. Yapacağınız bir başka şey, sabahleyin sessizce
oturmak, heyecansal ve fiziksel durumunuzu değerlendirmektir.
Bunu sabahleyin yapmanın nedeni, uyku sırasında aşırı
heyecansal ve psikolojik tesir girdilerinden sıyrılmış olarak
en dengeli ve en duru halde olmanızdır. Sabahleyin heyecansal
durumunuz çok iyiyse, ve gün içinde çok ani bir değişiklik
meydana gelmişse, bu değişiklik başka birinden aldığınız
heyecansal halden dolayı olabilir. Uygulama yaptıkça ve kendi
iç sesinizi daha çok duyar oldukça başkalarından aldığınız
heyecanları kendinizinkinden ayırt etmenin giderek
kolaylaştığını göreceksiniz. Kendinizi dış tesirlerden mümkün
olduğunca ayırdıkça sade ve doğal biçimde kendi yeteneğiniz ve
gücünüz size gülümseye başlar ve bu yeteneklerin size
getirdiği verileri rahatça alma, algılama, kullanma noktasına
gelirsiniz ama hep söylediğimiz gibi etik kuralları asla
unutmadan elbette ki…
Psi yeteneği aracılığı ile başkalarının alanlarına yapılan
müdahaleler izinsiz olduğu için bir gün geri dönüş şoku ile
yine bize geri dönecektir ve çok sarsıcı olay veya olaylar
dizisi ile karşılaşmak kaçınılmaz olabilir. Siz gereken
tedbirleri aldıktan ve bilgi yolunda yürümeye karar verdikten
sonra her şey doğal akışı ile önünüze çıkmaya başlar ve hangi
yetenek daha önde ise onun verileri ile karşılaşmaya
başlarsınız. İki kere ikinin her zaman dört etmediği bu algı
kapısının kendine has sürprizleri, küçük mucizeleri ve
mutlulukları artık sizi beklemektedir.
|