Spiritüalizm & Parapsikoloji

WWW.ASTROSET.COM

GEÇMİŞ YAŞAMLARA DÖNMEK MÜMKÜN MÜ?

  İnsanlar tekamül etmek için tekrar doğarlar. Ruh bütün evrenlere dağılmış olan Tanrı Kanunlarını, insan bedenini kullanarak araştırır ve öğrenmeye çalışır. Fakat bu bilgi tek bir hayat içerisinde elde edilemez, çünkü bilgi sonsuzdur. Ruhlar, evrenin her yerinde tekrar tekrar doğarlar. Her tekrar doğuşunda biraz daha bilgi ve tecrübe kazanarak yükselirler. Gerileme yoktur, yani insan gene insan olarak doğar; ceza olsun diye bitki ya da hayvan bedeninde doğmaz. Ruh, insan değildir; ruh, bitki ya da hayvan da değildir. Bunlar tekamül araçlarıdır. Bunun için ruh, bitki, hayvan ve insan bedenlerini kullanır. Her tekrar doğuş yeni bir role bürünmektir. Ruh, her seferinde dünya sahnesinde yeni bir rol oynar ve işi bitince çekilir.
  Geçmiş hayatlarımızı neden hatırlamıyoruz? Çünkü unutan bedene ait hafızadır; ruha ait olan hafızamız hiç bir şeyi unutmaz. Yeni bir bedenle, yeni bir hayata başlayan ruhun, dünya hayatında başarılı olması için geçmiş yaşamını unutması gerekir. Geçmiş yaşamları hatırlamak, şimdiki hayatımızın sebebini bilmek demektir. Halbuki dünya hayatının gayesi, deneye yanıla çaba göstermek ve tecrübe kazanmaktır. Bu sebeple geçmiş hayatlarımızı unutmamız büyük bir kolaylıktır.

  Geçmiş hayatlar kendiliğinden ve deneysel olarak hatırlanabilir
  Gerçek adalet tekrar doğuşla sağlanır. Evrenin idaresi; bazı insanlara uzun ömür, zenginlik, sağlık, güzellik ve şans dağıtırken, bazılarına kısacık bir ömür, fakirlik, hastalık, çirkinlik ve bahtsızlık vererek keyfi davranan bir tanrının elinde olmadığı gibi, tesadüflerin elinde de değildir. Evrende her şey Tanrı'nın koyduğu Kanunlarla işlemektedir. Tesadüf yoktur. İşte, gerçek adalet, Sebep-Sonuç Kanununa göre sağlanır. Daima bir Tanrısal Dengelenme vardır.
  Yukarıdaki maddi değerler, ruhun bilgi ve tecrübesini artırmaya yarayan vasıtalar olup, hepsi dünyada kalacak olan göreceli değerlerdir.
 İnsan kaderini kendi oluşturur. Tanrı, varlıklarını bu güçte yaratmıştır. Maddesel evrende her şey Sebep-Sonuç Kanununa göre yürür. Bu kanun gereği, ne ekersek onu biçeriz. Yaşadığımız bütün olaylar, başımıza gelen her şey, daha önceki hayatlarımızda yaptıklarımızın doğal sonucudur. Bir hayatın sonucu, gelecek hayatı hazırlar. Bir hayat kendisinden önceki hayatın sonucudur. Tanrı kimsenin alnına kara yazı yazmadığı gibi, kimseyi kayırmaz; dili, dini, cinsiyeti, ırkı ve milliyeti ne olursa olsun, bütün insanlar O'nun nazarında birdir. İnsan, kendi bilgi ve görgüsüyle sınırlı hür bir iradeye sahiptir; yani seçme yapabilir. O halde Sebep-Sonuç Kanunu'na göre iyilik de, kötülük de insandandır ve asla bir adaletsizlik söz konusu değildir. Ne kadar ıstıraplı olaylar yaşarsak yaşayalım, ne başkalarını ne de Tanrı'yı suçlama hakkına sahip değiliz. Çünkü her şeyin sorumlusu insanın kendisidir. Seçmenin sorumluluğu insana aittir.
  İnsana hatalarından dolayı ceza değil, telafi imkanı verilir. Mükemmel olan Tanrı, mükemmel olan ruhu, maddesel tecrübesizliğinden dolayı azarlamak ve cezalandırmak için yaratmamıştır. Evrenin hiç bir köşesinde ruhu yakabilecek bir ateş mevcut değildir. Dünyada beden vasıtasıyla tekamül etmekte olan ruh, dünyanın şartları gereği ancak deneye yanıla, hata yaparak bilgi edinebilmektedir.

  YAŞAM NEDİR?
  Hiç bir şeye hırsla bağlanmamalıyız. Yaşarken sahip olduğumuz her şey geçicidir ve Ruhsal Yöneticiler tarafından bize emanet olarak verilen tekamül araçlarıdır. Belirli amaçlara onları kullanarak ulaşırız. Bir gün mutlaka dünyada bırakılacak olan madde şeylere duyduğumuz hırs, bencillikten kaynaklanır. Bencillik ise evrendeki Yardımlaşma Kanunu'na aykırıdır.
  Her işte aklımızı ve vicdanımızı kullanmalıyız. İnsana ışık tutup yolunu aydınlatacak yegane iki rehber, aklı ve vicdanıdır. Vicdan ruhun sesidir ve insan madde olarak zarar görse bile, bu sese uyduğu sürece tekamül eder. Vicdanın uyarılarına göre hareket etmek, insanı en büyük yaşam amacı olan Evren Kanunları'nı öğrenmeye götürür. Vicdan sesini susturmak, örtmek yerine; anlayış ve şuurlu hareketlerle bu sesi daha çok güçlendirmek gerekir. Doğa Kanunları'na uyup uymamanın ölçüsü vicdandır. İnsanın ahlak öğretmeni kendi içindeki vicdanıdır. Vicdanın bağımlı olduğu yerlerde gelişme olmaz. Gerçek sevgi, vicdan sesi güçlenince doğar.

  Olaylardan ders almasını bilmeliyiz. Evrende sebepsiz, manasız ve rasgele hiç bir olay yoktur. Her olay, Sebep-Sonuç Kanunu çerçevesinde cereyan eder ve mutlaka insanın yararlanabileceği gizli ya da aşikar bir bilgi taşır. Bu sebeple olayları çok iyi gözlemek ve onların dilinden anlamak gerekir. Ruhsal Yöneticiler gelişmemiz için bize pek çok olay yaşatırlar. İnsan dünyada ancak ıstırap çekerek gelişiyor, çünkü bağlandığı pek çok şey vardır ve onların elinden alınması insana acı verir. Ama acı da verse, insan kibrini, gururunu, kıskançlığını, alınganlığını, cimriliğini ve bencilliğini terk etmek zorundadır. Kendi üzerinde bu çalışmayı yapmamak, başkalarının zararı pahasına kendi çıkarını düşünmek ve mutlu olacağını sanmak kendini kandırmaktır. Gerçek mutluluk insanlara karşılıksız yardım etmek ve onları sevmekle kazanılır.
  Kendimizi tanımalı ve kontrol etmeliyiz. Hayat, kendi rahat ve çıkarımızı düşünmek, mutluluk hayalleri peşinde koşmakla  değil; kendimizi tanımaya, yani özümüzü bilmeye çalışmakla değerlenir. Kendine hakim olamayan insan, bedeninin, duygularının esiri olmuş gibidir.
  Daima olumlu düşünüp, olumlu davranmalıyız. İnsanların ne oldukları değil, ne yaptıkları ve ne niyetle yaptıkları önemlidir. İnsan sadece yaptıklarından değil, düşündüklerinden de sorumludur. O halde insan, her işi Tanrı'nın işi bilerek, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalı ve yaptıklarından dolayı maddi ya da manevi herhangi bir karşılık beklememelidir.

   Başkalarını da kendimiz gibi bilmeliyiz. İnsanın aslı Ruh'tur. Diğer insanlarla olan farkımız, sadece geçici olan bedenden dolayıdır. Beden örtüsünün altında bütün insanlar aynıdır. O halde işin esasını bilenlerin diğer insanlara sevgi, şefkat, merhamet ve hoşgörüyle  davranmaları, onların da gerçeği öğrenmeleri için yardımcı olmaları gerekir. İnsanların kendilerine göre yaptıkları toplumsal sınıflandırmalar yanlış ve hayal'dir. Zira dili, dini, cinsiyeti, ırkı ve ekonomik durumu ne olursa olsun, insan bedenlerinin arkasında, öz olarak eşit olan ruh varlıkları vardır. Her insan dünyaya tekamül için inmiş ruh varlığıdır. Bu sebeple geçireceğimiz deneylerde ve sınavlarda aynı okulun öğrencileri, aynı geminin yolcuları olarak birbirimize yardımcı olmamız gerekir.
Hiç bir insan yalnız, çaresiz ve yardımsız değildir. Kapıyı çalanlar açıldığına da şahit olurlar…    

  MEDYOM KİMDİR ? 
  
Bedensiz varlıklarla ruhsal bağlantı kurup, insanlarla ruhlar arasında iletişimi sağlayan, hassas yapılı, özel yeteneklere sahip kimseye medyom denir.

  Medyomluk, yapmış olduğu fonksiyon ve meydana getirmiş olduğu işler bakımından dünyanın en eski irtibat aracıdır. Medyomlar göksel dünyayla, yani ahiret dediğimiz ruhsal dünya ile fizik dünya arasındaki bağlantıyı en sağlıklı şekilde kurabilecek, birini diğerine bağlayabilecek, ruhsal alemdeki ilkeleri ve yasaları fizik aleme aktarabilecek ve anlatabilecek güçte olan varlıklardır. Medyomluk kendini ruhsal dünyaya teslim etmektir. Kendini ruhsal dünyaya teslim eden biri gerçekten gerekiyorsa medyomlaşabilir ve ruhsal dünya ile fizik dünya arasındaki irtibatı en güvenli şekilde meydana getirebilir.
Medyomluk çeşitlidir. Başlıca iki kısma ayrılır:

 
1- Fiziksel Medyomluk
 2- Zihinsel Medyomluk


 
Fiziksel Medyomluk: Darbeci, telekinetik, ışık, direkt ses, apor, materyalizasyon(ektoplazmik) ruhsal fotoğrafçılık, levitasyon, mulajcılık, tekinsiz ev, dedublüman vs.
  Zihinsel Medyomluk: Görücü, duru görür, duru işitir, sezgisel, bedenlenme, yazıcı, çizici, psikometri, içsel, darbeci, şifacı, telepat, önceden bilici, radyestezist vs.
  Ruh varlığının fizik planlarla kurulacak irtibatta bir aracıya ihtiyaç vardır. Bu aracı medyomdur. Ruh varlığı fizik planlardaki bedenlenmiş kişilerle irtibat kurabilmek, o alanlarla işbirliği yapabilmek için bir enerji alanı meydana getirir ve o enerji alanıyla kontak kurabilir.
  Ruhların öğretilerinin bir nevi tercümanı olan medyomlar insanların maneviyatının olumlu yönde gelişiminde ve yenilenmesinde önemli rol oynarlar.
  Medyomluğun esası kişisel istek ve beklentilerinin tümüyle bastırılmasına, pek çok çileli durumlarla baş başa kalmaya dayanır. Öyle bir durumdur ki psişik mekanizmanın gücü ve bunun şuurlu olarak uygulamaya konulması bir tür iletişim hattı yaratır. Bu iletişim hattı aracılığıyla ruhsal rehberler aracı medyom kanalı ile başka insanların ihtiyaçlarını karşılarlar.
  Medyomluk kapsamı geniş ve önemi evrensel olan bir vazife fikrine, vazifesini bilmeye ve bu vazifesini yapmaya dayanır. Medyomluk her dönemde ve her toplumda gizli ya da açık olarak mevcut olmuştur.
  Medyomlar ruhsal planların dünya insanlığının gelişimiyle ilgili işlevinin yürütülmesinde aracılık etmişlerdir ve etmeye de devam edeceklerdir.

Kaynak: www.bilyay.org.tr

 

© Astroset 2004-2010