Astroset
olarak; sitemizin temel yayın amaçlarından biri olarak,
Parapsikoloji ve Metafizik olarak adlandırılan 5 duyuyu aşan
olguların bilimin ışığı altında ele alınmasının yararlarını ve
gerekliliğini sürekli olarak vurguluyoruz. Hatta ülkemizde de
en kısa zamanda ciddi ve bilimsel verilere dayanan
Parapsikoloji ve Aşkın (Transandantal) Şuur hallerini tanıtan
enstitülerin kurulmasını diliyoruz. İnsanı böylesine yakından
ilgilendiren ve
“Bireysel
Gelişim”
adına büyük
bir ciddiyet taşıyan fenomenleri yaşayanların bilimsel etütler
içinde incelenmesinin yararı açıkça ortada. Bu karara
varmamızı siteden danışma almak isteyen binlerce genç arkadaş
sağladı. Aksi halde o insanlar ya şarlatanların eline düşüyor
ya da olağanüstü bir çaba ile kendi kendilerini eğitmek, zor,
dar ve acılı yollardan geçmek zorunda kalıyorlar. Bütün dünya
üniversitelerinde Parapsikoloji kürsüleri ve binlerce bu
konularda araştırma yapan enstitü varken, bizim ülke olarak bu
konuları görmezden gelmeye çalışmamız şaşırtıcı bir durum ve
anlaşılır bir gerçeklik değil.
Bilim adamlarına göre yapılan son deney ve araştırmalar,
"altıncı his" denilen şeyin "bir söylenti ya da metafizik"
olmadığı konusunda ciddi deliller ortaya koydu.
Amsterdam
Üniversitesi profesörlerinden psikolog Dick Bierman, tüm
zamanların en
"ciddi"
paranormal deneylerinden birini geçtiğimiz günlerde
gerçekleştirdi. Bir grup "sıradan" vatandaş, Hollanda’da bir
hastanede en son teknoloji ürünü cihazlarla incelendi. Prof.
Bierman, beyin faaliyetleri ultrasonografik cihazlarla izlenen
deneklerden bir kısmı hakkında edinilen verilerin, bu
insanların
"olayları önceden sezebilme"
yeteneklerine sahip olduğunu kanıtladığını açıkladı. Elde
edilen verilere göre beynin işleyişi, bazı kritik olaylar
olmadan hemen önce belirgin bir biçimde değişerek yoğunluk
kazanıyor.
(06.05.2007-Hürriyet)
Geleceği
Görmek Mümkün mü?
Araştırma
sonuçlarını İngiliz Daily Mail Gazetesi’ne açıklayan Prof.
Bierman, "Şimdi araştırmayı daha da ileriye götürüp kimlerin
geleceği görmekte daha başarılı olduğunu keşfetmek istiyoruz"
dedi. Cambridge Üniversitesi’nin Nobel ödüllü profesörü Brian
Josephson da "Şu ana kadar bulunan deliller,
’gelecekten
bilgi alma’nın
mümkün olduğu yönünde ikna edici. Fizik biliminde bunu
yalanlamak mümkün değil" diye konuştu. Son araştırmanın
doğrulanması halinde, "aniden ürperme" ve "dejavu" gibi
herkesin yaşayabildiği paranormal olaylar da bilimsel düzeyde
açıklanabilecek. Bu son deneylerden önce yapılan bazı
istatistiki çalışmalar da altıncı his konusunda önemli
ipuçları vermişti. 11 Eylül saldırılarından kılpayı
kurtulanların da "aniden bastıran bir karamsarlık" ve "tıbbi
bir nedeni olmayan mide ağrısı" gibi hisler yüzünden İkiz
Kuleler’e gitmekten son anda vazgeçtiği belirtildi.
Stargate
Projesi
CIA, 1970’lerde başlayıp
1995 yılına kadar sürdürdüğü çok gizli "Stargate
Projesi"yle
SSCB’ye karşı
"psişik casusluk savaşını" kazanmayı amaçlıyordu. Projede
görev alan Dr. Dean Radin, askerlerin bazı durumlara önceden
tepki verdiğini kanıtlamıştı. Nobel ödüllü kimyacı Dr. Kary
Mullis, devraldığı araştırma hakkında, "Tüyler ürpertici bir
olay. İnsanların üç saniye sonrası da olsa geleceği
görebildiğine bizzat şahit oldum" demişti.
Bir
yazar örneği American
Dowser Dergisinin Bahar 95 sayısı cilt 35’te yayınlanan
yaşanmış gerçek bir 6 his öyküsünün binlerce ve yüzbinlerce
hatta milyonlarca örneğine benzediğini ve bu tip örneklerin
konunun daha iyi anlaşılması için sunulmasının yararlı
olduğunu düşündük…
Mahkemelerde görev yapan, zihinsel sağlık danışmanı Barbara
Butter, bir klinik psikologu ve aynı zamanda da yazar.
Yazarlıkla ilgili 6. hissini şöyle anlatıyor:
“Ben bir yazarım. Bazen öyle olur ki haklarında özel ilgim ve
bilgim olmayan karakterleri içeren ve konularının aklıma
nereden geldiğini bilmediğim öyküler yazıyorum. Nasıl olduğunu
bilmiyorum, ama kişi ve durumlar zihnimde kendiliğinden,
rasgele oluşuyorlar. İki yıl önce ilk kısa öykümü yazdım. Öyküm Kanada sınırından
değerli taşlar kaçıran, Vietnam’da savaşmış eski bir asker
hakkındaydı. Yolda başına gelen bir olay onu, yaşam tarzını
değiştirecek bir karara doğru yönlendirmişti; derken kayıp bir
çocuğa rastlayıp onun yaşamının kurtulmasında önemli bir rol
oynamıştı. Bu olay onun yeni bir kimliğe bürünmesine neden
olmuştu. Bu karakteri seçmiş olmak beni bile şaşırttı. Çünkü Vietnam’da
savaşmış askerler hakkında şahsen bir bilgim olmadığı için
karakteri inandırıcı kılmam mümkün olmayacaktı. Fakat Vietnam
savaşındaki olaylar konusunda herkesin sahip olduğu bilgiler
dahi öykünün inandırıcı olması için yeterliydi.
Bu yıl eski bir Vietnam askeriyle tanıştım. Onu daha önce iki
kere görmüştüm ve dikkatimi çekmişti. Sonra bir sınıfta bir
araya geldik. Çabucak birbirimize ısındık. Arada bir
karşılaştığımızda bana kıymetli taşları Meksika sınırından
kanun dışı kaçırma yollarını anlattı. Acaba diğer öykülerimden bazılarını da önceden seçerek yazmış
olabilir miyim? Birbirinden uzak olup da kaderlerinde
karşılaşmak olan insanların arasında akan enerjiler birçok
değişik yollar ilerliyor olabilir.
Yoksa enerjiler başka bir yolla iletilmek yerine, yazdığım
sırada mı geçiyorlar? Belki yazar olduğum için bu, alıcı
olduğum yollardan biri. Ben, hepimizi evrende çeşitli şekillerde henüz tanımlanmamış,
değişik bağlantılarla birbirine manyetize olmuş, değişik
türlerin iki kutuplu çekimleriyle yaşamını sürdürebilen enerji
partikülleri olarak düşünüyorum.
Acaba daha tanıyamadığımız başka hangi önceden sezme yolları
olabilir?”
Bilimin
Üniversite düzeyinde yaptığı araştırmalar, hem meslektaşları
hem de 6.ıncı Hissi deneyimlenen halk açısından çok yararlı.
Önümüzdeki günler bu olguların bilimin
ışığında pırıl pırıl aydınlanacağı
günler ve dünyamızın da hep iddia edildiği gibi büyük bir
değişim sürecine girdiğinin de bir işareti.
Beş duyunun dışına taşan ve Parapsikoloji Bilimi tarafından
“Extrasensory
Perception”
olarak adlandırdıkları
(duyu dışı
algılamalar) “Alışılagelmişin Dışı Farklı Psikoloji”
anlamına gelmektedir.
Telepati, telekinezi, duru görü
çalışmaları ve özellikle duru görü
olayları günümüzde daha sık görülmektedir.
Duyu dışı algılamalar geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği
algılamak olarak üçe de ayrılabilir. Ve bu araştırmalar
bilimsel ensitülerde incelendiğinde insanla ilgili çok daha
derin gerçeklere de ulaşılır. Ve böylelikle insanın en değerli
yönü dejenere olmaktan ve dejenere edilmekten kurtulur… |