Parapsikoloji / Spiritüalizm

WWW.ASTROSET.COM

RÜYALAR

Yacki Raizizun: The Secret of Dreams
Çeviren: Okay AÇIL

  Herkes rüya görür, ancak uyku fenomenine önem verenlerin sayısı çok azdır. Rüyalarımızı anlamaya ve hatta analiz etmeye, onların sembolik olup olmadığını anlamaya çalışmadan önce, insan olarak adlandırılan bireyin gerçekte ne olduğu konusunda materyalist kavramlardan ve fikirlerimizden arınmalıyız.
 
İnsanın dışsal hali ya da fiziksel bedeni, üzerine giydiği paltodan öte bir şey değildir. Fiziksel insan, içteki insanın ya da ruhun kendini fiziksel evrende ifade ettiği bir araçtır sadece.

  Geçmişte ortaya konulmuş çeşitli materyalist teoriler, rüyaların olağanüstü fenomenini açıklamaya çalıştılar, ancak bu teoriler öyle ya da böyle tatminkar olmaktan hep uzak olmuşlardır. Neden? Çünkü materyalistler, insanoğlunun var oluş bilmecesini “ruh unsuru” olmaksızın açıklamaya çalışmaktadırlar ve böyle açıklamalar her zaman yetersiz kalacaktır.

  Rüyalarda ruh ve beden ayrışır
 
Rüyalar ruh ile bedenin ayrılmasına yol açarlar. Duyular canlılığını yitirdikçe, içerideki varlık kendini dışsal olandan ayırır. Bu ayrılmaya yol açan üç değişik yol vardır; bunlardan birincisi doğal uyku, ikincisi şuurlu olarak meydana getirilen bir uyku hali; örneğin hipnotizma, manyetizma ya da trans hali; üçüncüsü ise ölümdür.

  İlk iki deneyimde insan fiziksel bedeninden sadece geçici olarak ayrılırken, ölüm durumunda onu sonsuza dek terk eder. Ölüm durumunda, ruh ile bedeni bir arada tutan bağ, durugörürlerin [1] gördükleri gibi kopmuştur, ancak trans ya da uyku halinde sadece serbest bırakılmıştır. Asıl varlık artık astral planı [2] deneyimlemektedir. Şimdi astral bedeninde fonksiyonunu sürdürmektedir ve astral beden şuurluluğu açıklamada bir araç haline gelmiştir, tıpkı fiziksel bedenin de uyanık durumdaki şuurluluğu açıklamada bir enstrüman oluşu gibi.

  Şuur, varlık astral alemde iken yok olmaz, sadece geçici bir süre için kapanır. Tıpkı ölüm olayında olduğu gibi. Aslında varlık, astral maddeyle kaplı astral alemlerde tamamen şuurludur. Astral beden, fizik ortamdadır, fizik ortamın sadece biraz ötesine uzanır. Astral alem, pek çoklarının hayal ettiği gibi bulutların üzerindeki uzak bir yerlerde değil şu anda ve buradadır, fizik aleme nüfuz etmektedir.
  İnsan bir ruhtur ve bir bedene sahiptir. Fiziksel bedeninde işlev görürken, yani, fiziksel, duygusal ve mantal
[3]; kendini üç farklı dünyada ifade eder. Tıpkı astralin fiziğe nüfuz etmesi gibi, mantal de astrale nüfuz eder. İnsanın uyku sırasında deneyimlediği astral beden, duyguların ve arzuların bedenidir ve kişi bu duyguları ve arzuları fiziksel hayatta ifade eder.

  İnsanın uyku sırasında aktif olan astral bedeni çok süptil [4] bir maddeden oluşmakta ve fiziksel maddeyi andırmaktadır. Aslında, bu onun tam bir kopyası olarak oluşan bir şeydir, ancak sadece durugörürler tarafından görülebilir. Bir kişi uykuda veya ölüm sırasında bedenini terk ettiğinde, fiziksel hayatın günlük uğraşlarını sürdürebilmeyi mümkün kılmak için gereken dinlenmeyi tamamlamadan önce ruh bedeni terketmelidir.

  Bir örnek verelim; birinin saat 10’da yattığını varsayalım. Ertesi sabah saat 6’ya kadar uyusun. Normal bir insan yenilenmiş ve günlük yaşamın uğraşlarına hazır hissederek uyanacaktır. Saat 10’da yatsın, tüm gece uyanık halde yatakta uzansın, ertesi sabah kendini yenilenmiş hissetmeyecektir ve gün içerisinde kendini cansız ve uykulu hissetmesi de olasıdır. Onu yatağa yatırıp birkaç hafta boyunca geceleri uyanık kalmasını sağlayalım, sonuç ne olur? Fiziksel olarak bir enkaz haline gelecektir. Yatakta yatma süresi değişmese de, doğal uykusunu almadığı sürece olacak olan bir tek şey vardır o da, kendini sağlıklı ve yenilenmiş hissetmeyeceğidir.  

  Ruh ya da can, fiziksel bedenden ayrıldığında, fiziksel beden artık o varlık değildir. Rüyaların anlamlarını çözmeye çabalayan materyalist yazarlarımız, içsel insanın doğasını, insanın gerçek kimliğini kavramakta başarısız olmaktadırlar ve bu nedenle sonsuza dek karanlıkta el yordamıyla yürümeye devam edeceklerdir.  

  Dinlerle bağlantısı çok kuvvetli olmayan bir kişinin aklında doğal olarak oluşan ilk soru şudur: Nasıl olur da bir insan uykusunda bedenini terk ettiği halde sindirim, kan dolaşımı vb. gibi doğal fonksiyonlarını devam ettirebilir?

  Beyin ruhun bir enstrümanıdır
  Uyanık olduğumuz zamanlarda kan dolaşımı ya da doğal bedensel fonksiyonlarımızdan hiçbirini şuurlu olarak yönetmeyiz. Bunlar biz istesek de istemesek de devam ederler. Daha önce belirtildiği gibi uyku halinde ruh bedenden ayrılsa bile beden ile ruh arasında manyetik bir bağlantı vardır. Bu manyetik bağlantı sempatik sinir sistemi ve insan organizmasının fonksiyonlarını kontrol eden beyin-omurilikte faaliyet göstermektedir. Uykuda, astral varlık uyuyarak kendini dinlendiren bedenin hemen yakınında ya da uzayda binlerce mil uzakta olabilir, bu manyetik bağ mesafeden bağımsız olarak halen devam etmektedir. Astral varlık fizik bedeninden ne kadar uzakta bulunursa bulunsun, düşünce hızında ona geri dönebilir, bu da şu demek oluyor; düşünen ruhtur, beyin sadece ruhun bir enstrümanıdır.

  Rüyalarımızın çoğu şuuraltı hafızamızdan kaynaklanıyor olabilir, çünkü zihnimiz belirli bazı düşüncelere odaklandığında bu düşünceler yavaş yavaş uykudaki şuur haline sızma eğilimi gösterirler. Şuuraltı hafızasının rüya olarak adlandırılması pek doğru olmaz, çünkü bu, gerçekte ya da imajinasyonumuzda daha önce gördüğümüz bir şeyin hatırlanmasıdır. Kişinin şuuraltı rüyasını elimine etmek için sadece onu mantık ışığında incelemesi gerekir. Telepati rüyalarımızdan bazılarını açıklayabilir, çünkü zihnin uyanık olma durumunda bir başkasının telepatik düşüncelerini alması (düşünce transferi) mümkündür. Ayrıca “ölü olarak adlandırılanların” yaşayanlarla telepatik bağlantılar kurması da mümkündür, çünkü düşünce bir güçtür ve limitleri bilinmemektedir.

  Rüyalarımızın birçoğunun sebebi, şuuraltı hafızamız ya da telepati ve günlük yaşamımızda meydana gelen dünyevi olaylar olurken, diğerleri şüphesiz varlığın esiri [4] alanlarda yaşadığı astral deneyimleri olmaktadır. Orada yalnızca “yanlış adlandırılmakta olan ölüler” ile değil, ayrıca halen fiziksel bedenlerine bağlı yaşamakta olan birçokları ile de karşılaşırız ve bu noktada belirtmek gerekir ki günlük hayatımızın zorlu problemlerinin pek çoğu uykuda çözülür.

  Rüyaya yatmak
  Halk arasında yerleşmiş bir söz olan “rüyaya yatmak”, genellikle zannedilenden daha fazla bir öneme sahiptir, çünkü uyku ve rüyaların hayatlarımızı şekillendirmede hayal edebileceğinizden çok daha fazla etkileri vardır. Uykunuzda okula gidebilir ve fizik yaşantınızda okuduğunuz herhangi bir şeyi okuyabilir ve çok büyük bir ilerleme kaydedebilirsiniz. Tabiî ki bunu yapmak çok çalışmayı gerektirecektir. Zihni olumsuz düşüncelerden uzak tutmak, gerçek bir “arayanın” o muazzam şuur haline girebilmesinde en gerekli olan unsurdur, çünkü uyanıkken düşündüklerimizin, uyku halinde üzerimizdeki etkisi oldukça büyüktür. Her birey belirli bir düşünceler dizisini muhafaza eder, ister iş, ister keyif odaklı olsun bu düşünceler dizisinin benliğimiz üzerinde çok büyük bir etkisi vardır, hatta aslına bakılırsa düşünce, etkisi insanın kaderini şekillendirmeye kadar uzanan bir unsurdur.

“Düşüncelerinizi doğru seçin çünkü bu seçim kısa ancak sonsuzdur”
 
Anna Besant; “Thought Power (Düşünce Gücü)”

  İnsanlar bir yaşam içinde, biri tamamen uyanık olduğu, diğeri ise deliksiz uykuda olduğu iki hayat yaşamak durumunda olabilirler. Bu iki yaşam, elbette, onun tek bir var oluşunun iki ayrı ifadesidir. Çok gelişmiş bir ruhsal insan, uyku sırasında iç dünyasına çekildiğinde, sıradan ölümlüler sahnesinin çok ötesinde bir ruhsal sevinç haline ulaşır. İnsan kendisini, az da olsa içindeki İlahiliği görme ihtimali bulunsa da, bir kas ve et yığını olarak görmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Gerçek varlık (ruh) yavaş yavaş kendini ortaya çıkarttıkça, evrendeki gerçek yerini bulur çünkü içinde tanrılığın tüm öz nitelikleri vardır ve önündeki uzun evrim yolculuğunun sonuna geldiğinde kendini bulacak ve kaderinde ne olacağına dair yazılanı bilecektir. 

Yayın Tarihi: 02.02.2008

[1] Durugörür: Durugörü olarak tanımlanan “beş duyunun dışında eşyaları ve fikirleri algılama ve görme” yeteneğine sahip kişi.
[
2] Astral Plan: Fizik alemde bulunan her şeyin bir negatif kalıbının veya klişesinin bulunduğu plan.
[3] Süptil: İnce, seyyal.
[4] Esir: Duyularla algılanmayan, atmosferin ötesindeki uzayı dolduran sübtil madde.

Kaynakça: Metapsişik Terimler Sözlüğü, Ergün Arıkdal, RM yay., 1989.

 

© Astroset 2004-2010