Parapsikoloji / Spiritüalizm

WWW.ASTROSET.COM

Geçmişi Yeniden Yaşadılar

  Ne Kadar Geçmiş? 
 
‘Unutmak’  insanın en belirgin özelliği olup, bu hal bazılarında hatta belirli yaşlardan sonra daha da belirgin hale gelir. Bu noksanlığımız o kadar gerçek ve yaygın olarak kabul edilmiştir ki, unutkanlık ya da unutma nedeniyle doğabilecek aksaklıkları önlemek için doğal olarak kendimize göre önlemler alırız. Özellikle de iş hayatında, işlerin aksamasında ‘unutmak’ geçerli bir mazeret değildir. Bu nedenle hatırlama yöntemleri geliştirilmiştir. Unutmayı en aza indirmek için yazılı ve sözlü öğütler ortaya konmuştur. 

  Buna rağmen, beşeri bir zaafımızdır, yine de unuturuz. ‘Akşam yediğimiz yemeği, kolayca anımsayamayız’. Ama anımsayamıyoruz diye, inkâr edemeyiz. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi, ‘unutmak’ beşeri niteliklerimizden birisidir. Öğrendiklerimiz önemli bir bölümünü unuturuz. Şöyle ki; Öğrenme anında anımsama miktarı %100 iken, öğrendikten hemen 20 dk. sonra unutma % 45, bir saat sonra %55’tir. Bir gün sonra da öğrendiklerimizin ancak %25’ini anımsayabiliriz. Söz konusu kaçınılmaz unutmayı önlemenin iki yolu vardır: birincisi düzenli kayıt, ikincisi düzenli aralıklarla tekrarlardır. Burada ‘iyi bir kayıt’ derken, öğrenme sırasında bilgilerin hafızamıza iyi bir şekilde yerleşmesini engelleyecek gereksiz yan uyaranların ortadan kaldırılması kastedilmektedir. Bu koşullarda yapılan öğrenmenin kalıcı olması ve gerektiğinde anımsanması için de sistemli olarak, düzenli aralıklarla yinelenmesidir, hafızada canlı tutulmasıdır. Unutmak değil anımsayamamaktır, söz konusu olan.

  Böyle bir şeyi, belki çok özel durumlar dışında, hemen hemen hiç yapmadığımıza göre; geçmişteki herhangi bir deneyimi ya da öğrenilen bir şeyi ne kadar önemli olursa olsun, anımsayamamak doğal olmaktadır. Bu gerçeği, bu beşeri zaafımızı kabul etmekten başka çaremiz yok. Ama ‘anımsayamıyoruz’ diye, öğrendiğimiz ya da yaşadığımız şeyler(sıfırlanmış, yok olmuş anlamında) ‘unutulmuş’ değildir. Çünkü başka bir gerçeğe göre de, “Hiçbir şey yok olmaz.” En ufak titreşimlerin bile bir yerlere işlenmiş, sinmiş izleri/kayıtları vardır. Olanaklarımız ve yeteneklerimizle bu kayıtları canlandıramıyor, bu nedenle onları reddediyorsak, artık bu doğal beşeri zaaf olmaktan öte; kendini bilmemek, öz kendinden bi-haber olmak anlamına gelir. 

  Geçmişi bu şekilde reddetmeye çalışmak yerine, geçmişten yararlanmak daha akıllıca bir iş değil midir? Çünkü gerek tarih bilgilerimizden, gerek psikiyatri çalışmalarından biliyoruz ki, toplumun ve ferdin bu günkü durumundaki(hiç değilse bazı durumlar) geçmişte yaşanan olaylarla ilgilidir. Bu nedenle bu anı iyi değerlendirmek için geçmişi iyi bilmemizde yarar vardır. Yoksa birçok şeyi ‘tesadüf’ le açıklamak kaçınılmaz olacaktır, ama ne yazık ki tesadüf diye de bir şey bulunmamaktadır. Zaten o, nedenini açıklayamadıklarımızın, geçiştirmeye çalıştıklarımızın genel adı, değil midir? Çünkü içinde bulunduğumuz an, sebep-sonuç yasasına göre, geçmişin bir sonucudur. Hiç değilse, bir bileşkesidir. Tüm inisiyatik ve ezoterik bilgiler ile, tekamülcü ruhçuluk bilgisine göre biliyoruz ki, ‘karma’nın bu günkü yaşamımıza etkisi söz konusudur. Bu günkü yaşamımız, eski hayatlarımıza göre, kaçınılmaz bir sonuç olarak oluşmaktadır. 

  Toplumsal geçmişimizin günümüze etkilerini anlamak için sosyoloji ve tarih, bireysel geçmişin bu güne etkisini anlamak için de deneysel psikoloji, psikiyatri ve Spiritüalizm’in deneysel yanları imdadımıza yetişmektedir. Son belirtilen araştırma alanlarında elde edilen bilgilere göre; şuuraltı içeriğimiz bu günkü hareketlerimizi biz bilsek de, bilmesek de, anımsasak da, anımsamasak da temelden etkilemektedir. Kişilerin şimdiki sorunları çoğu zaman tamamen unutulmuşama kuşkusuz yok olmamış şuuraltı etkenlerden kaynaklanmaktadır.

  Gerek psikiyatrik görüşmelerde, gerekse ipnotik regresyonda görülmüştür ki, ekseriya rahatsızlığa neden olan faktör, hastanın zihninde ve çok derinlerde gömülüdür. Freud bunu çok iyi biliyordu. Sonradan şu ya da bu nedenlerden dolayı vazgeçtiyse de, başlangıçta hastalarına ipnoz ile yaklaşıyordu. Eski Yunan ve Roma’nın uyuma mabetlerinde papazlarda ipnotik yöntemi kullanmışlardır. 

  Parapsikoloji kurumlarından ayrı olarak 1958’de Amerikan Tıp Derneği ve1995’te İngiliz Tıp Derneği ipnozu resmen onayladılar ve tıp okullarına onu ders programlarına almalarını önerdiler. Dolayısıyla yukarıda da belirttiğimiz gibi, anımsayamadığımız anıları, bilgileri, deneyimleri ‘yok’ sayamayız. Bunun onaylanmış, otoritelerce öğütlenen yöntemi de ortadadır. Söz konusu deneyimler, anılar, bilgiler ilk gündeki tazeliğiyle bir yerlerde saklı/korunur haldedir. İşin kötüsü, bizi haberimiz olmadan etkilemektedir. Örneğin, nedenini bilmediğimiz ve klasik tıbbın da eğer ipnoz ve benzeri yöntemleri uygulamazsa açıklayamadığı; suçluluk, isteksizlik, hatta bir yaşam boyu kadar sürekli baş ağrılarının nedeni olan olayın doğumla beraber başladığını görmek bazen şaşırtıcı olmaktadır(1). Bazı ‘ruhsal’ olarak nitelendirilen sorunların, ana rahminde geçen sessiz aylarda oluştuğunu görmek araştırmacıları sistematik bir şekilde kademeli olarak gerilere gitmeye(regresyon) zorlamıştır. Hatta görülmüştür ki, sorunlardan çoğunun kökü çok daha eskilere(önceki hayatlara) uzanmaktadır. Deneysel çalışmalar(past-life regressions) göstermiştir ki, geçmiş hayatlarımız; yeteneklerimize, rahatsızlıklarımıza, karakter özelliklerimize, kısacası bizim şimdiki kendimize ve yaşamımıza çeşitli derecelerde ve belli belirsiz etki yapmaktadır. 

  Tüm bunlardan anlaşılmaktadır ki, unuttuğumuzu sandığımız, hatta inkâr ettiğimiz çok eski deneyim ve anıları anımsamak, hatta aynen yeniden yaşamak olasıdır. Bu gerçeğin, sonsuza doğru uzanan geçmiş hayatlar zinciri içinde kaybolup giden örneklerini ilerleyen paragraflarımızda göreceğiz. Örneğin, bu konuyla ilgili olarak deneysel(ipnotik regresyon) çalışmalarıyla tanınmış Dr. Fiore, ‘You Have Been Here Before’ isimli eserinde bunun örneklerini bol bol vermiş bulunuyor. 

  Çağdaş olarak kabul edilen, ama insanın beyninin ötesinde de bir yapısının olduğunu, hatta asıl kendisinin olduğunu görmemezlikten gelen materyalist psikiyatri, bu tutumuyla semptom ve sorunların beyin kabuğundan ötelerde bulunan yanlarına gidemediği için asıl köklere yanaşamamaktadır. Kökten halledilmeyen bir sorun da problem olma niteliğini yitirmeksizin insanların başına dert olmayı sürdürmaktedir. Oysaki maddeci zihniyetin dar görüşlülüğünden kendilerini kurtarabilmiş(Dr. Fiore, Dr. Wambach, Dr. Bedri Ruhselman gibi) araştırmacılar söz konusu rahatsızlıkların köklerini geçmiş yaşamlarda bulmuştur. Bunu Dr. Fiore’nin deneysel etüdlerinde gördüğümüz gibi Dr. H. Wambach’ın çalışmalarında ve her ikisinden de eski Edgar Cayce’nin etüdlerinde ve Deneysel Spiritizm’de de görüyoruz. Bu konuda ülkemizde Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneğinde de Ergün ARIKDAL ve arkadaşları tarafından da pek çok deneysel çalışma yapılmıştır.

  Yeniden Yaşayarak
  Tüm bu deneyler göstermiştir ki; kökleri geçmiş yaşamlara uzanan semptom ve sorunların sayısı da öyle küçümsenecek kadar az değildir. Bu sorunlar oldukça geniş bir spektrumu kapsamaktadır. Örneğin, aşırı şişmanlık sorunu olan hastaların hemen hemen tümü, söz konusu regresyon celselerinde, ya açlık nedeniyle, ya da yiyecek bulamamaları yüzünden geçmiş hayatlarında büyük sıkıntı çektiklerini, hatta bu yüzden öldüklerini ifade etmişler, o günlerin anılarını yeniden yaşayarak anlatmışlardır.
  Belirtilen celselerde ilkel insanlara, Kızılderililere, Afrika’nın en ücra köşelerindeki insanlara, dünyanın her yanından değişik insanlara rastlanmıştır. Bu insanların eski yaşamlarında geçirdikleri haletler bu hayatlarına(kendilerinin de nedenini açıklayamadıkları) aşırı açlık(dolayısıyla şişmanlık) şeklinde sonuç vermektedir. Örneğin, Dr. Fiore’nin hastalarından birinde ısrarla sıvı maddeleri biriktirme sorunu vardı. Sonradan anlaşıldı ki, birkaç yaşam önce vücudunun susuz kalmasından, aşırı açlıktan ve de çiçek hastalığı yüzünden ölmüştü. 

  Bunlardan ayrı  olarak; fobilerin, nefretlerin pek çoğunun nedeni, daha önceki yaşamlarda bazı acı deneyimlerden kaynaklanmaktadır. Bu ve benzeri hastalar, kendileri de şaşırarak gördüler ki; fırtınaya, depreme, kalabalığa, yalnız kalmaya, ateşe ve çeşitli hayvanlara karşı duydukları korkular geçmiş hayatlarındaki bazı talihsizliklerden kaynaklanmaktadır. O hayatlarında, o günlere kadar inip de, olayın yaşanması sırasında telkinler yapıldığında problem çözülmüş oluyordu.

  Genellikle Geçmiş Bir Hayatta
  Bu vaka’ların en ilginçlerinden birisi de ‘karanlık korkusu’dur. Karanlık korkusunu ekseriya geçmiş bir hayatta karanlıkta meydana gelen bazı  şiddetli olaylardan kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Dr. Fiore’nin, ‘You Have Been Here Before’ isimli eserinde anlattığı bir vaka’da bir kadın hastanın geceleri tek başına kalma korkusu ve yalnız kalırsa, öldürüleceği zannı daha önce aynı deneyimi yaşamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bir başka kadın hasta ise hayatı boyunca tren yolculundan kaçınmıştı. Bu korkunun, bir önceki yaşamında kız kardeşinin bir trenin tekerlekleri altında parçalanmasına tanık olmasıyla başladığını anlaması onu hayrette bırakmıştı.

  Beraberce Tekrar Doğuşlar
 “Geçmiş hayat(lar)a dönüş”(past life regression) celselerinde ortaya çıkan başka bir gerçek de şu olmuştur ki, şu anda yaşamımızda ilişkide bulunduğumuz kişilerlehiç değilse bir kısmıyla daha önceki bir yaşamımızdaya da yaşamlarımızda da beraberdik. “Gurup tekrar doğuşu” diyebileceğimiz bu duruma göre belli bir zaman çerçevesinde birlikte yaşayan insanlartam gurup olarak olmasa bile yine birlikte doğmaktadırlar. Aynı şahıslar belli bir zaman kesitinde yeniden doğuyorlar ama kesin bir kural olmasa da rolleri değişik oluyor.

  Dr. Fiore’nin tedavi ettiği erkek hastalardan biri karısına karşı cinsel istek duymadığından dolayı, evlilikleri sallantıdaydı. Regresyon celselerinde anlaşıldı ki, şimdiki karısı, daha önceki hayatında annesiymiş. Duygusal ya da güvensizlikler, önceki yaşamlardaki olaylar ve beşeri ilişkilerle açıklanabilmektedir. Regresyon çalışmalarının ilginç uzantıları olarak, daha önce kim olduğumuzun öğrenilmesi, eşimizle ya da herhangi bir aile ferdiyle geçmiş yaşamlardaki ilişkilerin ortaya çıkarılması, herhangi bir yetenek ya da becerinin oldukça gelişmiş olduğu bir yaşamın bulunması, hobilerin ve fobilerin kökenlerinin keşfedilmesi sayılabilir.

  Yeni Bir Yaşama Hazırlık
  Regresyon yöntemiyle geçmişin yeniden yaşanması konusunun ilginç uzantılarından biri de spatyom yaşamının ortaya çıkarılmasıdır. Yani bu yolla, anne rahminden önceki zamanlara doğru gidildiğinde, kişinin spatyom yaşamına girilmiş olur. Bu şekilde yeni bir yaşama doğru hazırlıkları, nerede, ne zaman ve hangi ana-babanın evladı olarak doğacağı hususları, hatta mümkünse kişinin o sırada(spatyom bedeniyle) bulunduğu yerin tanımı alınabilir. 

  Sonuç
  Yaradılışla birlikte özümüze zerk edilmiş üç bilgi var: Tekâmül et, kendini bil, Tanrını bil. Bu üç bilginin doğal itilimiyle madde âleminin evrensel ve ebedi yolcularıyız. Ayrıca özümüzde tüm evrenlerin bilgisi ile Varlıksal İlkeler var. Bu bakımdan öz olarak kusursuzuz ama bu bilginin maddesel âlemlerdeki uygulamasını tamamlamış değiliz. Bu nedenle, bilgi sonsuz, bu bilginin uygulanacağı alan sonsuz olduğuna göre, sayılamayacak kadar tekrar tekrar doğmamız doğaldır. Bir bakıma, tekâmül etmek, bu bilginin uygulanması sürecidir. 

Evrende her şeyin olduğu gibi, bu sürecinde İlahi İrade Yasaları çerçevesinde olması kaçınılmazdır. Bu açıdan ele alırsak denebilir ki; İlahi İrade Yasalarını tanımak, benimsemek ve kullanır hale gelmek için tekamül ediyoruz ya da bunun kendisi tekamüldür. Bu konular da sayılamayacak kadar çok olduğundan, yine sayılamayacak kadar çok zamana ve tekrar tekrar doğuşlara gerek vardır. Sayılamayacak kadar çok ve çeşitli epröve ihtiyaç vardır. Ruh varlığı bu evrensel işini yaparken, çok değişik bedenler kullanır. Bu bakımdan tekrar doğuş evrensel bir süreçtir ve tekrar doğuşsuz ruhsal evrimden söz edemeyiz.
  Regresyon denemeleri de tekrar doğuşları kanıtlayan ve insanı tanımaya yönelik bilimsel çalışmalardır ancak ehil kişiler, bilim insanları ve doktorlar tarafından uygulama yapılmalı, geri götürülen insanın yaşayacağı herhangi bir travma karşısında deneyimli olunmalıdır ki, kişiler zarar görmesin. Günümüzde her konuda olduğu gibi bu ciddi konuda da uzman olmayan kişilerin hatalı uygulamaları ve konuyu dejenere etmeleri elbette söz konusudur. Uygulama yaptırmak isteyen kişilerin dikkatli olması, bu kadar hassas ve ruh sağlığını ilgilendiren çalışmaları herkesle yapmaması ve uzmanlık belgesi aranmasında yarar vardır.

Kaynak Eserler: 

(1) Geçmiş  Hayata Dönüş, Dr. E. Fiore.
(2) Geçmişi Yeniden Yaşadılar, Dr. H.Wambach.
(3) İki Dünya Arasında, F.Wiedemman
(4) Herkes İçin Öte Alem, G.M.Roberts 

Yayın Tarihi: 20.Mart.2010

 

© Astroset 2004-2010