Sembol Nedir?
Sembolün Türkçe karşılığı simgedir. Sembol sözcüğünün kökeni,
eski Mısır dilindeki "symbolon"
sözcüğünün Grekçe'ye geçmiş hali olan
symballein
fiilidir; "birlikte tartışmak, birlikte birleştirmek, bir
arada toparlayıp bağlamak” anlamlarına gelir. Latince' de
symbolum
biçimine dönüşmüştür. Sembol, kimi sözlüklerde "daha soyut bir
şeyi anlatmaya yarayan daha somut şey" ya da "evrensel yasa,
ilke ve prensipleri açıklayan işaretler" olarak tanımlanır.
Sembolizm
kısaca, evrensel ilke ve prensiplerin sade ve insani öğelere
indirgenerek ifade edilmesi olarak da tanımlanabilir. Bir
sembol, anlatmak istediği şeyi en kesin, en belirli, en sade,
en doğal şekilde ifade eden işarettir. Sembolizm evrensel ve
insanlar için birlikte kullanılan bir tür ortak alan
bilgisidir ve semboller farklı dil-yazı sistemlerine sahip
tüm insanlara aynı dilden hitap etmenin orta yolunu mutlaka
bulurlar.
Bir sembolün
evrensel olması demek, içinde evrensel bir ilkeyi, yasayı ya
da prensibi barındırması demektir. Bir şeklin göründüğünden
farklı anlam taşıması, ezoterik bakımdan, bir sembol olarak
nitelendirilmesi için yeterli değildir. Herhangi bir şeyi
ifade etmek üzere kullanılan her simgeye, her temsile, her
işarete, her tasvire sembol demek doğru değildir. Örneğin
Ezoterik sembolizm evrensel sembollerin derin anlamlarıyla
ilgilenir. Rüyal sembolizmi
rüya yorum alanını
ilgilendirir. Sayı sembolizmi sayı dilinin gizemini anlatır.
Renk, biçim, canlı ve cansız nesne sembolizmi olduğu gibi
olaylara da sembolik açıdan bakmak mümkündür. Olayların
sembolik dilini çözmeye çalışmak tamamen inisiyatik bir
çalışmadır ve kişinin evrensel enerjilerle, kaynakla
bağlantısını güçlendirir.
Sözcükler sembolleri açıklamaya
yeterli midir?
Sözcükler bir
sembolün anlamını ya da anlamlarını ifade etmek için gerekli
olmakla birlikte, sembolün anlamını gerçek değeriyle ifade
edemezler ve yapılan sözlü açıklamalar, yorumlar sembolün
tümüyle çözüldüğü anlamına gelmez. Ezoterik ya da evrensel
diyebileceğimiz gerçek semboller genellikle tek anlam
içermezler. Evrensel sembollerin çok anlamlılığı bir sözcüğün
birçok anlama gelmesi gibi değildir; bunu birbirine eş
düzeydeki farklı farklı anlamlar tarzında düşünmemek gerekir.
Sembol bir
defada asla açıklanamaz, daima yeni çözümler getirir. Daima
kendini yeniler, her zaman yeni şekillerde ifade edilebilir.
Her yorumun her açılımın o zaman-mekanla ve kullanılan
enerjilerle bir bağlantısı vardır. Bu zaman-mekan kesişmesinde
ortaya çıkan sembol açılımı farklıdır, beş yıl öncesi, bin yıl
hatta beş bin yıl öncesi daha farklıdır.
Sembollerin
Fonksiyonları
Sembollerin
fonksiyonlarını kısaca sıralayacak olursak:
1-Araştırıcı, inceleyici bir ruh gerektirir. Uzay- zaman içine
fırlatılmış insanın ruhsal macerasının ifade etmeye çalışır ve
derinlemesine araştırır. Bilinmeyene uzanan bir araştırmacı
gibidir.
2-Sembolün bilinemezliği ve apaçık hale getirilemeyişinin nedeni
bilgimizdeki boşluklardan ileri gelir. Semboller bilgi ve akıl
yoluyla değil daha ziyade sezgi yoluyla yorumlanmalıdır.
Akılsal şekilde yorumlamaya kalktığımızda belli bir seviyenin
üstüne çıkamayız. Sembol sansür nedeniyle kendisine nüfuz
edilmeyen içerikleri kamufle şekilde daha sonra açılmak üzere
şuur içerisine aktarmaya yarayan ikame edici bir ifadedir.
Esas olarak şuur ötesinde temsili heyecansal ve psişik haline
göre kendini ifade eder ve sürekli yayın halindedir.
3-Sembol
fiilen aracılık fonksiyonu yapar, köprüler kurar, ayrı
unsurları birleştirir. Yer ile göğü, madde ile ruhu, doğa ile
kadim kültürü, gerçek ile rüyayı, şuur ile şuuraltını bağlar,
birleştirir. İçgüdüsel bir hayatı merkezkaç kuvvet olarak ele
alırsak, sembol merkezgel kuvvet gibi bir rol oynar. Yanı zıt
eğilimlerin dengeye kavuşmasına aracılık eder. Bu bakımdan
sembol bir denge faktörüdür. Bütün toplumlarda ve geçmiş
uygarlıklarda en büyük fonksiyonlarından biri bilgiler ve
öğretiler arasında denge kurma fonksiyonudur.
4-Sembol
statik değildir, devamlı yankılanır, titreşim halindedir.
İnsan zihni ona ulaşabildiği sürece, o onu besler. Sembol, bu
yüzden gerçek bir yenileştiricidir. Rezonanslar yapmakla
yetinmez, o kişinin üzerinde derinlerde bir şekil değişimi
yapar.
5-İşaretle sembol ayrı şeylerdir. Bir işaret insanı devamlı ve
emin yolda tutar sembol ise hep aynı yolda tutmaz geçişi
önceden kabul eder. Sembol kendileri ispatlanamayan önermeler
aksiyomlar gibidir. Devamlı olarak yeni bir düzene çeşitli
boyutlar ilave edilir. İnsan zihninde yeni bir düzenleme
yaparken devamlı olarak oraya başka türlü bilgileri, başka
türlü şuursal boyutları da ilave eder. Canlı bir hali vardır
ve sembol işaret değildir.
6-Görünenle görünmeyen arasındaki en anlamlı köprü semboldür.
Arşetipler
ve Semboller
Aksiyomatik(eylem
yapan) imajların en iyi örneklerini Carl Gustave Jung
vererek onlara arşetipler adını verdi. Bizlerin milyonlarca
yıl öncesinden gelen genetik toplumsal bazı imajlarımız var.
Binlerce soydan gelen arşetipler sembolik topluluğun ilk
örnekleri olarak gayrişuura çok derin bir şekilde
kaydedilmiştir. Jung buna
arşetip
der. Jung’a göre gerçek yapıyı bunlar meydana getirir.
İnsan ruhunda önceden şekillenmiş, düzenlenmiş ve düzenleyen
durumda olan modeller olarak, yani şekil verici bir
dinamizmden ileri gelen yapılanmış tasavvur ve heyecan
topluluğu olarak mevcutturlar.
Arşetipler
her türlü kolektif şuur gibi yarı evrensel, doğuştan miras
yoluyla gelmiş psişik yapılar olarak ortaya çıkarlar.
Kendilerini büyük güçler yüklenmiş özel semboller içerisinde
ifade ederler ve kişiliğin tekamülünde, birleştirici ve
hareket verici önemli bir rol oynarlar.
Sembol
ikiye ayrılmış bir nesne gibidir. Ya da aynı anda tüm bilgiyi
dalga veya parçacık halinde kendinde barındıran atom
taneciği gibidir. Örneğin birbirinden uzakta olan iki kişiden
her biri o sembolün diğer yarısını muhafaza eder. İki kısım
birbirine yaklaşınca aralarındaki dostluğu, eşliği anlarlar.
Semboller bu nedenle ortak bir alanı tanıma işaretidirler.
Sembol hem ayırır hem toplar, ayırma ve birleştirme fikrini
aynı anda içerdiği için, o ya da bu mantığını barındırmaz,
sembolde o veya bu ikisi aynı anda vardır. Jung’a göre sembol
şüphesiz bir işaret değil daha ziyade ruhun görünmeyendeki
yönünü belirtmeye ait bir imajdır. Sembol hiçbir şeyi sarıp
sarmalamaz, sanıldığı gibi de açıklamaz sadece bir anlamı
kendinden öteye taşır. Hiçbir kelimenin ifade edemediği
kavranılmazlığın içerisine götürür. Sembolü hisseder ve
algılarsısınız, gözleriniz görür ama gerçek anlamı gözlerin
gördüğünün çok ötesindedir.
Semboller
bilimi ve doğaüstü
Semboller
bilimi doğal ve doğaüstü çeşitli realite düzenleri arasında
mevcut olan bir denge üzerine kuruludur. Doğal olanda doğaüstü
olanı göstermek için doğaüstü realite sembolleştirilmiştir.
Doğal olanı gözlemlediğimiz zaman onda doğaüstü olanı da
görmek gerekir. Bunu başarırsak, ezoterik olarak çalışıyoruz
demektir. Bir bitkiyi, hayvanı, insanı, olayı gözlemlerken
onda doğaüstü bir şeyler olduğunu sezdiğimiz anda biz zaten
ezoteriğiz, ilham yoluyla bazı gizli bilgiler alıyoruz
demektir. Karşımızdaki objeler ya da olaylar o görünümleriyle
bizde doğaüstünün bir sembolü şekline bürünür.
Evren bizzat
evrenüstü bir ilkenin sembolüdür. Sembol aracılığıyla evrenin
kendisine ait bilgileri deşmeye başladığımız zaman evrenüstü
olan ilkeleri yakalamaya başlarız. Parça bütünü sembolize
ederken, mikrokozmos, makrokozmosu temsil eder.
Mikro ve makrokozmosdan söz ederken kısaca klasik fizikle
kuantum fiziğine de semboller açısından bir göz gezdirmekte
yarar vardır. Klasik fizik, madde ve enerjiyi hep ayrı tutar.
Bilindiği üzere, 1930’larda kuantum araştırmaları Max
Planck’ın ışığı incelemesiyle başladı. Planck; ‘foton kütlesiz
bir enerjidir ve her kütlesiz enerji kütleli enerjinin formunu
değiştirir’ diyerek, fizik kuramlarını meta-öte anlamlara
taşıdı ve bir şekilde fiziksel bir sembol araştırmacısı rolünü
üstlenmiş oldu. Yani sembolik olarak Planck daha derinde
diyordu ki: “ Düşüncelerimiz kütlesiz bir foton ve enerjidir.
Bu enerji, kütleli olan kendi bedenlerimiz dahil olmak üzere
yaşantımızı değiştirebilecek güce sahiptir. Madde diye bir şey
yoktur, madde denilen her şey yoğunlaşmış enerjidir. “
Klasik fizik
ise insan zihninin evrensel enerjilerin şekillenmesinde hiçbir
rolü olmadığını ifade ederek ve saat gibi mekanik işleyen
evren modelini savundu ama artık tüm bu klasik modellemeler
yerini yeniye terk etmek üzere çünkü kuantum fiziği, fizikteki
yasalardan hareket ederek; evrenin şekillenmesinde ve yaşamın
yönlenmesinde atomaltı parçacık düzeyindeki enerjilerin
düşünce enerjisi ile bütünleşerek büyük bir etkisi olduğunu
savunur.
İnsan kendisi de başlı başına evrensel bir sembolün
açılımıdır ve her insan hem düşünce dünyasında hem de atom
altı düzeyde dalga-parçacık ikilemi gibi davranır ve kendini
hergün yeniden inşa etme şansına sahiptir, seçme özgürlüğünü
kullanarak birçok olasılıktan bir tanesini seçer, onu yaşar,
bu da olasılıklar dünyasının sembol dili yani sürekli yayın
yapan ve değişen ritmidir.
Sembol
araştırmacılarının araştırmaları sırasında dikkat etmeleri
gereken bazı önemli noktalar :
Sembolün kişi
üzerinde uyandırdığı etki ve tesir bireysel anlamda çok
önemlidir O sembolün içermiş olduğu anlamı yaşamınıza
geçirebilirseniz ilgilendiğiniz sembolün etkisini hissetmiş ve
tesirini özümsemiş, ruhunuza mal etmiş olursunuz. O sembolü
rüyanızda, vizyonunuzda görmüş olmanız ya da sezgisel olarak
araştırma ihtiyacı duymanız sembolün anlatmak istediği şeyi
yaşamınıza uygulamak istediğinizi ya da bu tip bir uygulamanın
zamanının geldiğini gösterir. Sembolün
entelektüel düzeyde verdiği kitabi bilgilerden çok,
araştırma sonucunda elde edilen bu bilgilerin ve okunanların
içsel olarak bizde ne gibi
hissiyatlar uyandırdığı ve uygulamaya yönelik neler
algılattırdığına konsantre olmak daha yararlıdır.
Araştırdığımız sembolle ilgili olarak elde ettiğimiz bilgileri
ne kadar çok uygulayıp, ne kadarını yaşamımıza geçirdiğimiz
konusu, güncel anlamda bir sembol araştırmacısı için yaşamsal
önem taşır. Sembolün
bizim için ifade etmiş olduğu mana nedir? Daha derindeki
manaya dikkat edip, özünü anlamaya çalışmak için bir şeyler
yapılmakta mıdır?. O görülen şeyi bir sembol veya bir şekil
olmaktan çıkarıp, daha içselleştirmek, daha derinleştirmek
konusuna önem verilmekte midir?
Sembollerde
asıl dikkat edilmesi gerek şey,onların içermiş olduğu şekil ve
biçimler değil manaya dikkat etmek, manadaki derin bilgiyi
alabilmek, o tesiri bünyemize alıp onu içselleştirmek, kendi
yaşamımıza indirmek; yaşamımızda nasıl tanımladığımızı ve
nasıl uygulama yaptığımızı, yaşama nasıl geçirdiğimizi
gözlemleyebilmektir. Bu tip çalışmaların özünde yatan ana
fikir, ana neden; uygulama
yapmaktır. Sembollerin
biçimlerinden çok manalarına nüfuz edebilmek, o anlamı
görebilmek araştırmacıyı farklı bir noktaya taşır ve yeni bir
görüş penceresi açar, daha önce düşünmediği ya da
hissetmediği, algılamadığı farklı gerçeklerle karşılaşmasına
neden olur.
|