Kanat, uçma fonksiyonunu sağlayan bir araç oluşundan ötürü
yükselme, ilahi olana yönelme, yüksek enerjiler kullanma,
sevgi gibi yüksek seviyeli bilgi alma ve yayma, ruhsallık ve
semavi düşünceyle ilişkilendirilen bir semboldür. Kanat
sembolü; kartal, şahin, leylek gibi kanatlı kuşlarla olduğu
gibi insan, boğa, at, yılan gibi uçamayan hayvanlarla ve
yıldız, güneş gibi göksel sembollerle de ilişkilendirildiği
görülmektedir. Sembolün çeşitli şekillerde
kullanımlarına Asur, Pers, Aztek, Maya, Mısır, Hitit
Uygarlıklarında olduğu gibi Hint Geleneklerinde de rastlanır.
En genel
anlamıyla ele alındığında kanatlar ruhsallığı, ruhsal
aydınlanmayı, yüksek bilgiye erişmeyi, imajinasyonu ve
düşüncenin gücünü temsil eder. Yunanlılar sevgi ve zaferi
kanatlı figürlerle resmetmişlerdir ve Atena, Artemis, Afrodit
gibi bazı ilaheleri de önceleri kanatlı olarak betimlemiş,
daha sonra bunu değiştirmişlerdir.
Anadolu’da kanatlı arslan, kanatlı arslan-insan ve kanatlı
balık-at sfenkslerine rastlanmıştır. Alaska’da Haidan
Kızılderilileri’ne ait bir totem direğinin en üstünde bir
kanatlı yaratık bulunur, bu Yaradan’ın simgesi olan
gökgürültüsü kuşudur.
Sözkonusu Kızılderili kabileye göre yıldırım, gökgürültüsü
kuşunun gözlerini kırpması ve gökgürültüsü onun kanatlarını
çırpmasıdır.
Mezopotamya’da bulunan bazı kabartmalarda Lagaş Kralı
Gudea’nın kurban kadehinde yeralan bir desende, pençelerinin
üzerinde ayakta duran ve bir arslanın ön pençelerine sahip
kanatlı, kuş benzeri ve savaşmaya hazır bir çift canavar
görülür. Yılanların bazı geleneklerde yeryüzünü temsil ettiği
gibi bu tür kuş-varlıklar da gökkubbeyi temsil eder. Sözkonusu
kuş-varlıklar yılan güçleriyle ezeli-ebedi bir çekişme
içindedirler ve bu nedenle onlarla arşetipsel ve simgesel
rakip bir çift oluştururlar; burada kuş-varlıklar gökyüzünün,
yılanlar ise yeryüzünün savunucusudurlar. Yunan Mitolojisi’nde
kartal Gök Baba’ya, Zeus’a aittir; yılan ise Toprak Ana Heraya
bağlıdır ve ikisinin çekişmesini anlatan çeşitli mitolojik
hikayeler vardır.
Hint Geleneği’nde gökyüzünün kavurucu güneşin ısısıyla yanan,
toprağın nemini kurutan, açık renk tüylü, altın kanatlı ve
yılanları yutan kuşa “Garuda” denir. Hindistan’ın Orissa
Eyaleti’ndeki Puri’de yılanlar tarafından sokulan kişiler
büyük tapınağın ana salonuna alınır ve burada göksel kuşun
büyüsüyle dolu bir Garuda sütununa sarılırlar. Garuda genelde
kanatlı, insan kollu, akbaba bacaklı ve kıvrık bir burunla
tasvir edilir. Garuda, Yüce Tanrı Vişnu’nun taşıtıdır. Onu
omuzlarında taşır, bu sırada tanrı da havaya kaldırdığı elinde
hasmına savurduğu keskin kenarlı savaş diskini; başka bir
deyişle bin telli kızgın güneş diskini göğe yükseltir.
Eflatun’a
göre kanatlar zekanın sembolüdür, bu nedenle bazı efsanevi
hayvanlar kanatlıdır, bu, o hayvanlara atfedilen o sembolik
niteliklerin yüceltilmesinin tasviridir. Pelops’un atları ve
Pegasus, Ceres’in yılanları da bu kapsamdadır. Kanatlar ayrıca
bazı nesnelerde de bulunur, örneğin kahramanların
miğferlerinde, kadüsede ve Jüpiter Kültü’ndeki şimşekte
görülür. Dolayısıyla kanatların formunun ve doğasının sembolün
ruhsal niteliklerini ifade ettiği görülmektedir.
Hıristiyan sembolizminde kanatların her zaman doğru olanın
zihnini aydınlatan adalet güneşinin ışığı olduğu
söylenir. Kanatlar aynı zamanda hareketi de ifade
ettiklerinden dolayı bu anlam aynı zamanda aydınlanmadaki ya
da ruhsal evrimleşmedeki sürekliliği ifade etmek için
aydınlanma kavramı ile de birleşir. Simyada kanatlar her zaman
yüksek, aktif, eril prensiple özdeşleştirilir; kanatsız
hayvanlar ise pasif olan dişil prensiple ilişkilendirilir.
Ayrıca şu da unutulmamalıdır ki ayak da ruhun bir sembolü
olarak kabul edildiğinden bazı ilahların topuklarındaki
kanatlar, özellikle de Merkürünkiler, kozmik evrimleşmeye
benzer bir ruhsal yükselme gücünü temsil eder. Bazı
kaynaklarda Tibet’te Budist Rahipler’in “ışıktan ayaklar”
olarak bilinen özel bir tür ayakkabı giyerek havada dolaştığı
belirtilir.
Kanat sembolünün mekandan bağımsız oluşu, yani esiri ortamdaki
hareket yeteneğini sembolize ettiği de görülürken, dünya dışı
kozmik yolculukları da sembolize eder. Meleklerin çok sayıda
kanatla resmedilmesi o meleğin çok hızlı ve titreşim düzeyi
çok yüksek ortamlarda hareket edebilmesini simgeler. Dünyaya
ait bir insan için kullanıldığında ise kanat sembolü gevşeme
halinde yaşanan bazı deneyimleri, ölüm ile bedenin terk
edilişini ya da varlığın kendi evrimleşme hedefine ulaşmış
olduğunu simgeler. Dünya dışı varlıklarla ilgili olarak ise
sözkonusu olan kişi ya da makamın dünya dışı bir kökeni
olduğunun temsilidir.
Kanat sembolü Güneş gibi bir daire ile veya ışınlı bir yıldız
içeren daire ile birlikte kullanıldığında kanatlı yıldız ve
kartal sembolü ile de ilişkilendiği görülmektedir. Kanatlı
yıldız üstünde güneşi temsil eden bir dairenin iki yanında
yeralan kartal kanatları ile birlikte gösterilmektedir. Üst
kısmındaki daire bazen sade, bazen de ışınlar çıkarır halde
gösterilir ve bu güneş, ruhsal güneşi ya da Sirius Güneşi’ni
sembolize eder. Sözkonusu daire, kimi tasvirlerde iç içe
geçmiş iki daire şeklinde gösterilir ki Sirius Yıldızı da bir
çiftyıldızdır. Çiftyıldız tasvirine Ön-Türklere ait eski
eserlerde de rastlanmıştır. (Kadim Bilgelik sayfasındaki
semboller incelenebilir)
Kanatlı
yıldız sembolüne bazı tasvirlerde spiral biçimler ve yaylar da
eklenmektedir ve Mısır’da bu ekleme ortadaki daireyi
sarmalayan iki yılan biçiminde yapılmıştır. Yılan sembolünün
ezoterik geleneklerdeki temel anlamlardan ikisi, spiral
galaksi ve Sirius’un yörüngesi oluşudur.
Neo spiritüalist görüşe göre, Kanat sembolü, bütün bu ifade
ettiklerinin yanı sıra, kanat çırparak yükseğe çıkma eylemini
içerdiğinden içsel özgürleşmeyi de temsil ettiği söylenebilir,
içsel özgürleşme ise yasalara uygun hareket edebilmektir;
yasaları tanıyarak, bilerek, yasalar çerçevesinde hareket
edebilmek anlamına gelir. Yüksek bilgiye ulaşabilmek yasalarla
hareket ediliyor demektir. Bu ise insana çok geniş olasılıklar
sunar, çok geniş bir alanda kendini ifade etme imkanı verir
ve daha da özgürleşmeye neden olur. Yasaları uygular halde
olmak, geniş bir alanda hareket imkanını da beraberinde
getirir fakat yaşanan bir isyan hali, yasaları ihlal etmek
anlamına gelecektir. Yasaları ihlal etmek; dar bir alanda
hareket etmek, küçük bir alana sıkışmak, kendi özünden, kendi
içsel varlığından giderek daha fazla uzaklaşmak demektir ki, o
zaman kişi kendini dar bir alan içerisinde ifade etmek zorunda
kalır, bunun sonucunda da bir takım zorunluluklar ve icaplarla
karşılaşılır. Bu durumda da özgürlüğün daha fazla kısıtlanması
sözkonusu olur. Bir kuş havalanmak için hava akımlarını ve
fiziksel kanunları kullanarak spiral çizer ve yukarı doğru çok
da çaba harcamadan rahat yükselir. Bu durumda da onun için her
şey çok daha rahat olur ve sürekli kanat çırparak yorulmaz
çünkü yasaları nasıl kullanacağını bilir, hava akımlarının
verdiği yönlendirmeyi doğru kullanır; yani akışla birlikte
hareket etmeyi ve yukarı çıkmayı öğrenir. Veya bir suda
giderken suyun akışını kullanır, suyun tersine gitmeye
çabalamaz.
Yasaları daha çok uygulamak yükselebilme kolaylığı ile
birlikte daha fazla özgürlük ve imkan sağlar. Kanat sembolü,
Ruhsal İdare Mekanizması’nın kol kanat germesi, kanatlarını
açtığında herkesin kendini, İdare Mekanizmasının tesirlerinin
altında hissetmesi olarak da düşünülebilir.
Ayrıca çok yüksek tesir ve bilgilerle temas etmek demek,
Ruhsal İdare Mekanizması ile de temas etmektir. Daha sonraki
ilerleyen zamanlarda Ruhsal İdare Mekanizmasıyla daha
koordineli çalışmak, daha iştirak içerisinde işler yapmak
demektir. Bu İdari Sistemle müştereken bir çalışma içerisine
girebilmek anlamına gelir ki, oldukça yüksek seviyeli bir
çalışmadır ve tüm inisiyelerin en derin arzusudur. Sufiler bu
hale Hak’la birlikte olmak, Hak’ka kavuşmak demişlerdir.
Aslında kavuştukları şey yasaları ihlal etmeden dosdoğru
yaşamak ve Ruhsal İdare ile birlikte işbirliği yapmak, net
bilgiler almak ve dağıtmaktır. |