“Beyaz Büyük, Doğu Gök’ünde yükseldiği zaman tanrıların
ibadetini güzelliği ile mutlandıran Horus’un gözü, sana
övgüler.”
Göz sembolü, her şeyi bilen, her şeyi gören ilahilik ve
sezgisel görü niteliğini simgeler. Göz aynı zamanda, tüm güneş
tanrıların ve onların hayat verici güneşle aşılama gücünün
sembolü ve bilginin kaynağı olarak kabul edilir. Güneş
tanrıların gücü toplum yaşamında tanrı-kralda cisimleşmiştir.
Göz aynı zamanda sadece alıcı bir organ olarak değil,
ışınların aktarıldığı, ruhsallığın dışavurumunu sağlayan bir
organ olarak da tanımlanır. Hıristiyan ikonografisinde etrafı
güneş ışınları ile çevrili olan veya içinde tepesi yukarıda
olan bir üçgenin içindeki göz, trinitenin
(1)
her yerde oluşunun sembolüdür ve bu Tanrı’nın bilgeliğinin,
tüm dünyaları yaratan Tanrı’nın, bütün sırlara nüfuz edişini
her yerde varoluşunu ve herşeyi bilişini simgeler.
Platon göz sembolüne vasıtaların en güneşli olanı demektedir.
Göz sembolü aynı zamanda mistik gözü ifade eder; ışığı,
aydınlanmayı, bilgiyi, zihni, uyanık oluşu, korumayı, niyetin
sağlamlığını ve aynı zamanda da görünür olanın
sınırlayıcılığını temsil eder. Gökyüzünün binlerce gözü
yıldızlardır, onlar gecenin gözleridir ve her şeyi bilir
olanı, onun asla uyumayan izleyiciliğini, yanılmazlığını
temsil ederler.
Kutsal mimariye uygulandığı şekliyle göz sembolü bir
tapınağın,
katedralin
vs. kubbesinin gökyüzüne açılması formunda belirir. Bu form,
kutsal bölgelere girişi sağlayan güneş kapısının temsilidir.
Kalp gözü, ruhsal idrak, aydınlanma, zihinsel sezgidir. Tek
göz Tanrı’nın, ebediliğin, kendi kendine yeterli olanın
sembolüdür. Batı sembolizminde sağ göz güneşin, günün ve
geleceğin sembolleri olurken sol göz ise ayın, gecenin ve
geçmişin sembolüdür. Doğuda ise bunun tam tersi doğru kabul
edilir. Göz, manyetik veya majik akışkanın ve arındırıcı
ışığın kaynağı olarak kabul edilir.
Göz sembolüyle ilgili olarak Plotinus şöyle söylemektedir: “Göz,
kendisi güneş gibi davranmadıkça güneşi göremez.”
Güneşin ışık kaynağı olduğu olduğu ve ışığın da zekanın ve
ruhun sembolü olduğu düşünüldüğünde görmenin ruhsal bir eylemi
ve anlamayı sembolize ettiği ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla
Mısırlıların “İlahi Gözü”
“Kutsal Ateşi”
veya “İnsanın
Zekasını Besleyen”i ifade etmektedir ki bu da gerçekte
Osiris’tir. Mısırlılar aynı zamanda gözü “ağızdaki güneş”
(yaratıcı Kelam) olarak tanımlamışlardır. Jung gözü bir anne
göğsü olarak gözbebeğini ise onun çocuğu yorumlamaktadır.
Büyük güneş tanrısı annesinin göğsünde yenilenmeyi arayan bir
çocuktur. Pek çok uygarlıkta güneş “her
şeyi gören göz” olarak tanımlanır ve gözle
sembolize edilir, tıpkı Mısır güneş tanrısı Horus gibi. Horus
pek çok yerde şahin olarak ya da şahin kafasıyla tasvir
edilir. Gözünün karakteristik stiline “Udjat” adı verilir ve
bu şeklin güçlü bir tılsım olduğu kabul edilir. Udjat, her
şeyi görebilir olmanın, aynı zamanda kutup yıldızının,
aydınlanmanın, zihin gözünün sembolüdür. Horus’un gözü ve kaşı
gücün tasvir edilişidir. İki kanatlı göz ise gökyüzünün,
kuzeyin ve güneyin; güneşin ve ayın, kutsal alanın
bölünmesidir. Sağ göz güneş, Ra ve Osirisle, sol göz ise ay ve
İsis’le bağlantılı kabul edilirken, Horus’un gözü ay ve ayın
fazları ile de ilişkilendirilebilmektedir.
Horus’un
gözü, Eski Mısır’da İsis ve Osiris’in oğlu olduğu belirtilen
İlah Horus’un “ay gözü” olarak anılan sol gözüne verilen
addır. Ruhsal yönetimin her an her şeyi izlemekte olduğu
bilgisi, eski Mısır ezoterizminde Horus’un olduğu gibi aynı
zamanda Osiris’in ve Ra’nın gözü olarak da ifade edilir.
Osiris’in hiyerogliflerdeki ifade şekli ise taht ve göz olarak
gösterilir. Dolayısıyla Osiris’in Mısır dilindeki anlamı
tahtın yeridir. Osiris’in gözü tezahür alemindeki tüm
cisimleri aynı anda tüm boyutlarıyla görebilirdi. Ra, Mısır
metinlerinde yaratıcı enerji rolünü de üstlendiği görülen
İlahi Işığın ya da İlahi tesirlerin kaynağı olan süptil veya
spiritüel güneşi betimlemektedir.
Horus, Mısır panteonunun (tanrılar grubunun) en büyük
tanrılarındandır. Başka bir dünyaya ait olduğu ifade edilen
bakışlarının acımasızlığı ile bilinir. Mısır metinlerinde
kötülüğün sembolü olan Seth’le olan mücadelesi anlatılır.
Kötülüğü kovalayan, yakalayan Horus, ölüler tarafından özel
bir saygı görmektedir, çünkü ışıklı tanrı Horus onların gözünü
açmıştır. Ölüler onun sayesinde görebilmekte, ebediyete doğru
yürüyebilmektedir. S. Mayassis şöyle yazmaktadır: “İsis,
Osiris’i Horus biçiminde dirilttikten sonra onu gökyüzüne,
tanrıların karşısına, yeni şekillere doğru çıkardı”. Eski
Mısırlılar, tekamül ederek yeni bir şekle bürünen, yeni
nitelikler kazanan her varlığa çocuk diyordu. Dolayısıyla
Horus, Osiris’in değişime uğramış, aydınlanmış halidir.
Horus,
İlahi İrade Yasaları’nın gereklerinin insanda vicdan tarzında
belirmesini simgeler. Güneşin ve ayın da Horusun gözleri
olarak kabul edilmesi güneşin ve ayın nöbetleşe olarak
insanların üzerinde oluşunu, yani vicdanın sembolü olan
Horus’un gözlerinin günde 24 saat açık oluşunu ifade
etmektedir. Horus’un yırtıcı kuşların keskin bakışıyla
betimlenmesi vicdanın gözünden hiçbir şeyin kaçamayacağını
ifade eder. İnsanın zihninden geçen her düşünce ve bulunduğu
her eylemi keskin bir bakış tarafından izlenmektedir. Bu göz,
insanda sürekli olarak açıktır, çünkü yasaların şaşmadan
uygulanmasını sağlamaktadır. Nefsaniyeti temsil eden Seth ise
vicdanın karşıtı olduğu için, Horus’la olan mücadelesinde onun
bu gözünü çıkarmaya çalışır. Horus’un Sirius’tan gelen bir
tesir olduğu ve kaynağının göklerdeki Osiris olduğu
belirtilmektedir. Tradisyona göre Horus bu gözünü en sonunda
babası Osiris’e bırakmıştır. Horus’un gözü, bir diğer
anlamıyla Tanrı’nın birliğini matematiksel olarak gösteren bir
semboldür. Sembolün anlamı şöyle ifade edilir: bir bütün ikiye
bölündüğünde ½ elde edilir. ½ de ikiye bölündüğünde 1/4,
devamında ise 1/8, 1/16, 1/32 ve 1/64 elde edilir. Bunların
tamamı toplandığında ise 63/64 elde edilir. Bundan çıkan sonuç
şudur: bir bütün sürekli olarak bölünmeye devam ederse toplam
değer hiçbir zaman bire erişemez, sadece Mutlak Allah,
Bir’dir. |