“Tanrı
merkezi heryerde, dış yüzeyi hiçbir yerde olan bir dairedir”.
Hermes Trismegistus
Daire, bütün şekillerin kendisinden çıktığı en mükemmel
geometrik form, çoğu tradisyonda yeri olan evrensel bir
semboldür. Yuvarlak form en doğal şekil olduğu için kutsaldır,
kendi kendini kontrol edenin, yüksek benliğin, tezahür etmemiş
olanın, sonsuz olanın, ebediyetin, zamanı kuşatan mekanın ve
aynı zamanda da başlangıcı ve sonu olmadığı için
zamansızlığın, aşağısı ve yukarısı olmadığından dolayı aynı
zamanda mekansızlığın da sembolüdür. Daire göksel birliği
temsil eder, güneş sikluslarını, bütün sikluslara ait
hareketi, dinamizmi, sonsuz hareketi, tamamlanmayı, içindeki
potansiyelini açığa çıkarmayı, Tanrı’yı temsil eder.
(Piero di Puccio’nun 1400 yılında
Campo Santo Pisa’da daireyi freskinde astrolojik bir şemanın
temeli olarak göstermesinin ardından üretilmiş bir gravür.
Dokuz dış daire gezegen dairelerini çevreleyen meleğin dokuz
emrini temsil ediyor, merkezde ise elemental dünya bulunuyor.
Tüm kozmos Tanrı’nın ellerinde)
Daire,
kullanımı en önemli ve en yaygın olan bir geometrik semboldür,
formu da güneşin ve ayın bizim görebildiğimiz formlarıyla
aynıdır. Platoncuların ve Yeni Platoncuların teorik
felsefelerine göre de daire en yüksek, en mükemmel formdur;
dolayısıyla bütünün, birliğin, gerçek mükemmelliğin
temsilcisi, evrensel bir semboldür. Platon sembolizminde daire
aynı zamanda hareketsiz ebediliğin hareketli imajıdır.
Bilindiği gibi dairenin başı ve sonu yoktur.
Açılmış
gül sırra ulasan insanı yani Insan-ı Kamili sembolize
etmektedir.
Bazı çiçekler, özellikle
de lotus çiçeği,
zambak ve gül, daire ile ilişkilidir ve onun anlamının çoğunu
paylaşırlar.
Daire
sembolünün zaman zaman gökyüzünü, mükemmelliği ve bazen de
ebediyeti sembolize ettiği görülmektedir. Gökkubbe, merkezi
olan bir daire olarak tasvir edilir ve bu, astronomların
geleneksel güneş sembolü, aynı zamanda simyacı için de güneş
metali olarak kabul edilen altının sembolüdür. Daire kötü
ruhlara karşı korunmayı sağlar.
Beyaz daire
enerjiyi ve göksel etkileri, siyah kare ise dünyasal
etkileri temsil eder. Düalizmdeki saklı etkileşim ünlü
yin-yang ile gösterilir. Yin-Yang’ın gösteriminde beyaz
dairenin içinde siyah bir nokta, siyah dairenin içinde ise
beyaz bir nokta bulunur. Bu noktalar, erilin içinde her zaman
dişile ait bir şeyler olduğunu, dişilin içinde de erile ait
bir şeylerin her zaman olduğunu göstermektedir. S
şeklindeki çizgi ise iletişimin hareketinin sembolüdür ve
tıpkı swastika gibi dönme düşüncesine işaret eder,
dolayısıyla da sembole bütünleyici ve dinamik bir karakter
kazandırır. Polarite Yasası özellikle de bu iki kutuplu
sembolden bir dizi sorgulanmayacak değerde prensip çıkarmış
olan Çinli filozoflar arasında çok sayıda düşünce üretilmesine
neden olmuştur. Bu prensipler şunlardır:
a)
Evrende yayılan enerji miktarı sabittir
b)
Bu enerji iki eşit miktarda enerjinin toplamından
oluşur, biri pozitif ve tür olarak aktif, diğeri ise negatif
ve pasif.
c)
Kozmik fenomenin doğası, yaratılışında var olan
enerjinin bu iki türünün değişen oranlarıyla karakterize
edilir. Örneğin yılın oniki ayında Yang’ın ve Yin’in
altı kısmından çekilen ve değişen oranlarda ancak belirli bir
miktar enerji vardır. Burada aynı zamanda daire ile herşeyin
sembolü olan kürenin arasındaki ilişkiye dikkati çekmek
gerekir.
Dairenin alt
yarısı aşağı suları, üst yarısı ise Yüksek Suları ve
gökkuşağını temsil eder. Birlikte bir bütünü, Kozmik Yumurtayı
oluştururlar ve bir tezahür siklusunun tamamlanmasını
gerçekleştirirler.
Daire çok
sık olarak güneşle özdeşleştirilir, özellikle de etrafı
ışınlarla çevriliyse. Güneş olarak o eril güçtür, ama ruh veya
psişe ve etrafı kuşatan sular olduğunda o dişi, annelikle
ilgili bir semboldür. Dairesel veya sonsuz olan aynı zamanda
da “sınır”, olan düz, eril, babalıkla ilgili, yaratıcı güçle
ilgili olanın aksine dişil olanı ve aynı zamanda Değerli
İnci’yi ifade eder. Daire merkezinde 1 ve çevresinde 9 olan on
sayısı ile sembolize edilir ki bu yanıyla çokluktan birliğe
dönüşü temsil eder.
Daire ve Devresellik
Dairesel ve
küresel olma hali zamanın ve mekanın ortadan kalkmasıdır,
dolayısıyla daire aynı zamanda devreselliği de temsil eder.
Daire zaman zaman çemberle eşanlamlı olarak kullanılır ve
çember de dairesel hareketle eşanlamlı tutulur. Dairesel
harekette periyodik bir hareket, süreklilik sözkonusudur.
Kozmik cisimlerin eliptik yörüngeleri çeşitli çaplardaki daire
yaylarından oluştuğu için daire kozmik dolanım hareketlerinin
genel ifade biçimidir. Grekçe’de kurt ve şahin anlamına gelen
kirkos sözcüğü çember anlamına gelirdi ve bu sözcük
Latince’de periyodik devre anlamına gelen circus
kelimesine dönüşmüştür. Sonu olmayan hareketin, devriliğin
sembolü olması nedeniyle kuyruğunu ısıran yılan ve Budizm’deki
yaşam çarkı ile de ilişkilendirilir. Daha çok Doğu
Tradisyonlarında reenkarnasyonu ve biten ve yeniden başlayan
devreleri simgeleyen sembollerden biridir.
Daire ve
Kare İlişkisi
Daire,
göçebe çadırlarının ve kamplarının oluşumudur, bu, evlerin,
arazilerin, kırsal kentlerin ve yerleşik hayata ait insanların
“kare” oluşumlarının tam tersine dinamizmi ve sınırsız
hareketi temsil eder. Dairenin sembolik olarak tersi karedir,
kare cismani dünya ve maddi olanla ilişkilendirilir. Daire
Tanrı’yı ve Gökyüzü’nü temsil eder, kare ise insanı ve
dünyayı. Bildik bir sembol olan “daireyi kareleştirme” eylemi,
mevcut kare ile eşit boyda bir daire oluşturmak ve böylelikle
insanın çabalayarak kendi maddesini Tanrılaştırma yolunda
dönüştürme amacını ifade eder, bu aynı zamanda kendini
ilahileştirme çabasıdır. Daireyi kareleştirmek bir başka
ifadeyle gökyüzünün küresel formunun dünyanın dörtgensel
formuna dönüştürülerek kutsal bir bina, tapınak ya da kilise
olarak tezahür ettirilmesi, böylelikle gökyüzünün dünyaya
indirilmesidir. Bu aynı zamanda dört elementin birleştirilerek
birlikteki ilksel sadeliğe geri dönülmesidir. Daire aynı
zamanda dünyanın hareketsiz karesinin etrafında dönen
gökyüzünü sembolize eder.
Daire kare
ile birlikte gökyüzünü ve dünyayı, bunların bütünleşmesini
temsil eder. Sekizgen, daireyi kareleştirmede yolun yarı
aşamasıdır. Çin’de daire gökyüzü olurken kare dünyadır,
merkezinde kare olan daire gökyüzü ile yeryüzünün
birleşmesini, yin ve yang’ı ve buna paralel
olarak da mükemmel insanı temsil eder. Jung’un gözlemlediği
gibi, kare, insanın içsel birliğe ya da mükemmelliğe
ulaşmamış, çoğulcu halini temsil ederken daire Birliğin bu
nihai haline tekabül edecektir. Dairenin kareleştirilmesine
ait geometrideki bu çözülmez problem, yani insanın tanrılaşma
yolunda değişim çabası ilahi mükemmellik için çabalayan insana
yönelik bir Rönesans alegorisi olarak sıkça kullanılmıştır, bu
problem aynı zamanda simyada da büyük öneme sahipti. Kabala da
daireden ve kareden bahsetmekte, karenin içindeki bir daire
bir maddi zarfın içindeki İlahi Kıvılcım olarak ifade
edilmektedir.
Daire ve
karenin arasındaki ilişkinin açılımları morfolojinin evrensel
ve ruhsal dünyasında çok yaygındır, bu özellikle de Hint,
Tibet ve Çin simgeleri mandalalarında görülür.
Çeşitli
Tezahür Biçimleri Kanatlı
daire İlk Kozmik Çift’i temsil eder, o, yaratıcı gökyüzü ve
verimli topraktır; gökyüzünden gelen güçtür, Güneş-Tanrı ve
Güneş gücüdür. İkiz daireler eril ve dişilin, sevgi ve
bilginin, Zeus’un ikiz çocuklarının (Dioscuri)
simgesidir. Üçlü daireler ve birbirine bağlanan üç daire
triad’ı; yani bir üçlemenin ayrılmaz birliğini; hayatı,
hareketi, gerilmenin dinamikliğini tanımlar, yan yana üç daire
aynı zamanda da Mu Kıtası’nın sembolüdür. Haç gibi dört daire
merkezindeki bir daireyle birleştirildiğinde bunlar bilgelik,
korkusuzluk, bilgi ve umuttur. Yedi katlı güneş dairesi Her
şeyi Bilen’i, mükemmelliği ve yedi gök katını sembolize eder.
Kızılderililerde dışa ve içe ışınlar yayan daire tıpkı tüylü
güneş gibi evrenin sembolüdür. Daire şeklinde kurulmuş kamplar
ve Kızılderili çadırları kozmosun birer modelidir ve bunların
kuzeyi gökyüzünü, güneyi ise dünyayı simgeler. Kuzey Amerika
Kızılderili çadırında dairenin içine çizilmiş haç kutsal
mekanı simgeler ve o bir Kozmik Merkez’dir. Göksel dairedeki
mekanın dört yönü Büyük Ruhu da içine alan bütünselliği temsil
eder.
Üçgen
formdaki üç daire üç mücevherdir. Zen’de boş daire
aydınlanmayı temsil eder. Hıristiyanlıkta kilise evrenseldir.
Üç eşmerkezli veya merkezlerinden bağlı daire Üçleme’yi
(Trinite) ifade eder. İki eşmerkezli daire Dante’ye göre zihni
ve iradeyi sembolize eder. İkiz daireler, sevgi ve bilgi
olarak İsa’yı, aynı zamanda da onun ikili doğasını temsil
ederler.
Mısır’da
kanatlı daire, yükselen güneşin, Ra’nın ve yeniden dirilmenin
sembolüdür. Yunan’da (Orfik öğretide) Kozmik Yumurta’nın
etrafındaki Ouroboros dairesine Cronos adı
verilir ve Pisagor tarafından evrenin psişesi olarak
tanımlanır. Cronos Gereklilik ile ve aynı zamanda
evrende dairesel hareketle ilişkilendirilir; dolayısıyla zaman
ve İnanç ta birer daire olmaktadır.
Haçı kuşatan
daire Cennet’e işaret eder ve onu bölen çizgiler (merkezden
yükselen dört nehir) Yaşam Ağacı’nı temsil eder ve bunlar dört
ana yönde akarlar. İkili haçı kuşatan ise “Rüzgar gülüdür”,
dört ana ve dört ara yöne sahiptir. Bu aynı zamanda da “Kozmik
Güneş Tekerleği”dir, yani “Evrene hayat veren Canlandırıcı
Prensip”tir (Proclus). Dünyanın dört çeyreği, kozmik siklusun
dört bölümü, yılın dört mevsimi ve insanın yaşları vs. Güneş
tekerleği haçı her zaman iyi şansın ve değişimin sembolüdür.
Haçın üzerindeki daire hayatın eril ve dişil, insani ya da
İlahi prensiplerinin birliğidir.
Bu sembol
Mısır’da (Ankh olarak), Suriye’de, Fenike’de, Serapis
Mabedleri’nde, Çin’de, Tibet’te, Laponya’da, İsveç’te ve
Danimarka’da bulunmuştur; aynı zamanda da astrolojide Venüs’ün
sembolüdür.
pi diski
Çinlilerde
daire sembolü pi diski olarak da ortaya çıkar. Pi diski,
ortasında delik bulunan bir yeşim taşıdır. Tek merkezli
daireler hem güneşle hem de ayla ilişkilidir, tezahür etmiş
olan varoluştaki gökyüzünü, gök katlarını, farklı seviyeleri
ya da dereceleri sembolize eder. Tek merkezli üç daire
geçmişi, şimdiyi ve geleceği simgeler, aynı zamanda toprağın,
havanın ve suyun üç küresini, cennet, dünya ve cehennem
kürelerini, ayın fazlarını, yükselen, tam tepede olan ve batan
güneşi, aynı zamanda da zıtların uzlaşmasının dinamiğini
sembolize eder.
Ezoterizm’de Ezoterizmde
ve iç simyada inisiyatik sürecin sonunda büyük eserin
başarıldığı aşamanın sembolü noktalı dairedir. Eş merkezli
daireler sembolü Çin tradisyonunda da belirir, sonsuzluğu da
simgelemesinin yanı sıra ruhsal tesirin yayılmasını ve
hiyerarşiyi simgeler. Dairenin yer yer gözü ifade etmek
amacıyla çizildiği de görülmektedir, bu şekildeki kullanımı
Semavi Yönetim’i temsil etmek amacı taşır Daire, İlahi İrade
Yasaları’nın gereklerine göre kainatın düzenini sağlayan
Göksel İdare Mekanizması’nı simgeler.
Daire üç
boyutlu olan dünyamızı, dairenin ortasından geçen eksen ise
çeşitli tradisyonlarda gökyüzü, ruhsal alem, semavi alem
ifadeleriyle tanımlanmaya çalışılmıştır. Daire şuurların
birleştiği, düalitelerin tekliğe dönüştüğü tekamül düzeyini
ifade eder.
Dairede
Merkez Kavramı
Merkezi
noktalı olan dairede merkez, daireyi meydana getirendir ve
dairenin özü olarak tanımlanabilir. Dairenin noktanın
yayılması olduğu düşünülürse eksen ya da merkez tezahürün
yayıldığı ana prensiptir, ilk nedendir, dairenin çekirdeği,
tohumudur. Dolayısıyla da merkez daireyi içerir, bu bilgi
ifadesini Plotin’in “Merkez,
dairenin babasıdır”
sözünde bulur. Merkez, ulaşılması hedeflenen mükemmel insanı
simgeler. Dairenin farklı noktalarında bulunan insanlar farklı
yollardan yarıçaplar çizerek merkeze doğru ilerlerler. Yolları
farklı olsa da hepsinin hedefi merkezdir.
Orhon
ve Yenisey yazıtlarında ve Uygur Türkleri’nde içi boş ve
noktalı daire sembollerinin kullanıldığı görülmüştür. James
Churchward’a göre ise daire sembolünün kökeni yitik Mu
Uygarlığı’dır. Sözkonusu araştırmacıya göre daire ve
noktalı daire Mu hiyeratik alfabesinin ilk harfidir ve
alfabemizdeki A’ya tekabül eder. Pisagor’un Croton’daki
insiyasyonunda da noktalı daire kullanılırdı. Taoizmde noktalı
daire yüce gücü, Taoyu temsil eder, ki o aynı zamanda da
Değerli İnci’dir. Ortasında nokta olan daire tamamlanmış bir
dairenin tasviridir ve devri mükemmelliğin, varoluşa ait tüm
olasılıkların çözümlenmesinin sembolüdür. Simyada ve
astrolojide ortasında nokta olan daire güneşi, altını
sembolize eder.
Dairenin
ortasındaki merkez mutlak olan Allah’ın tekliğini, herhangi
bir sembolün ifade etmekte aciz kaldığı Allah’ın “Ol”
kelamını, veya İlahi Nur’un yansımasını sembolize eder. Ruh ve
Madde yayınlarına ait “Varlıksal İlkeler” kitapçığında merkez
sembolü ile ilgili şu bilgi verilmektedir, “Yaratılış,
Yaradan’dan itibaren açılmaya başlar. Merkezde ve her şeyin
başında O vardır, her şey O’na doğrudur. Tekamül, zaman ve
mekan içerisinde bulunan bir değişme olup Merkez’e yaklaşmanın
bir ölçüsüdür. Ancak bu asla ulaşılamayacak bir Merkez’dir… O
Merkez’den sonsuzluğa yayılan Şuur alanı içerisine giren
varlıklar Birlik fikrine, yani Merkez’e doğru çekilirler.
Orada sen-ben yok, “biz” vardır. Varlıkların tekamül seyri,
sonsuza dek o Birlik Merkezi’ne doğrudur”. Altın çağın yeni
insanı da öncelikle bu “biz” kavramını öğrenecek ve
uygulamalarını yapacaktır.
Dairesel
Yapılaşmalarda
stonehenge atlantis
Apollon’un
efsanevi Hiperborea tapınağı dairevi olarak tasvir edilir
(tıpkı güney İngiltere’deki prehistorik Stonhenge gibi) ve
ayrıca Platon’un Atlantis Adası’nın başkenti de eşmerkezli
dairelerden oluşan su ve kara parçalarından oluşan ışınsal
planlama sistemi ile oluşturulmuştur. Bu mükemmelliğin ve
insan anlayışının ötesinde oluşun ve aynı zamanda da
sınırsızlık, ebedilik, mutlak oluşun ifadesidir. Bazı Bizans
Kiliseleri haç formunda yerleştirilmiş beş daire üzerine ya da
beş mutluluk üzerine temellenir ve üzerinde de daire
formundaki kubbeler yeralır. Bir Hıristiyan Kilisesi
genellikle daire şeklindeki bahçesinin içinde bir haç şeklinde
inşa edilir.
Çeşitli
Tradisyonlarda Hıristiyan
ikonografisinde azizlerin başının etrafındaki haleler
genellikle daireseldir ve eşmerkezli daireler de Tanrı’nın ilk
yaratışını sembolize eder. Haleler insanların sonradan
yerleştirileceği dünyayı temsil eder ve Tanrı onları bir
pergelle çizmiştir ya da kendini bir el formunda gösterir, bu
el çoklu dairelerin merkezinden ortaya çıkar ve onları aşkın
olarak yarıp geçerek çevresinde belirir.
Bazı
kültürlerde dairenin içindeki nokta veya küçük daire yerine
delik açıldığı görülür. Örneğin Yakut Şamanizmi’nde şaman
giysisinde güneşi simgeleyen delikli daireler bulunur. Çin
sembolizmindeki yin ve yang sembollerinin ifade ettiği
düalite, bir dairenin içinde belirtilmiştir. Hititler daire
sembolünü kanatlı yıldız sembolünde kullanmışlardır. Bazı
Hitit kanatlı yıldız sembollerinde birbirine yakın ya da
yapışık iki yıldızlı daire görülür, bunun iki yıldızdan oluşan
Sirius çiftyıldızını ya da Güneş ile ardındaki spiritüel
güneşi simgelediği yorumları mevcuttur. Alacahöyük
yerleşiminde daire sembolü güneş kursu olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Zen’de
varlığın tekamül yolculuğu dıştan içe doğru giden bir harekete
benzetilir ve bu da eş merkezli daireler olarak form bulur.
Zen Budizmi’nde daire aydınlanmanın, insanlığın ilk prensiple
birleşerek mükemmelleşmesinin ifadesi olduğu gibi bir varoluş
döngüsüdür ve bu döngü fenomenal dünyadaki her şeyi kuşatır.
Daire aynı zamanda tüm Güneş-Tanrılar’ın da sembolüdür. Daire
İslami tradisyonlarda kelam ve tekamül ile ilişkilendirilir ve
kubbeyi, gökkubbeyi, İlahi Işığı simgeler. Eşmerkezli üç daire
tasavvufta tezahürü simgeler. Arş ve kürsi de daire sembolüyle
ilşkilendirilir. Bazı mutasavvıflar tekamül fikrini küre,
daire ve merkez sembolleriyle ifade ederler.
Çeşitli
Kızılderili halkları, ayın yörüngesi, güneşin ve yıldızların
görünür yörüngeleri yuvarlak formlardır ve bu formlar
bitkilerin doğada büyüdükleri şekilde belirirler. Daireler
oluşturularak gerçekleştirilen geleneksel danslara sık sık
rastlanır, örneğin Mevlevilikteki dairesel danslarda olduğu
gibi. Avrupa’da eşmerkezli daireler düşüncesi ortaçağ
kozmolojisinin yönlendiricisi olurken Dante’nin İlahi
Komedya’sında cehennem, araf ve cennet daireleri edebi bir
şekilde sunulmuş, melekler hiyerarşisi bu kürelerin,
dolayısıyla tüm yapının koruyucuları olarak ifade edilmiştir.
Sümerosemitik tradisyonda kanatlı daire güneş tanrılarının,
ilahiliğin, güneş gücünün benzetmesiz sembolüdür. Meksika
sembolizminde bir kaktüs türü olan peyotl, ölümsüzlük
yudumunu verir, haçın ve dairenin kesişim noktasında büyür.
Hinduizmde fenomenal dünyadaki varoluş döngüsünü simgeler.
Yakılan daire Prakriti’nin sembolüdür, “Gelişen her şey
üretir, bir şey ortaya çıkarır.
Mısır’da
Yıldızların
etrafını belirleyen daire; Mısır’da evrenin
sembolüdür.Tanrı-insan-evren üçlemesi yani "varlıkta birlik"
anlatılmak istenmiştir.
Daire pek
çok uygarlıkta güneşin veya Sirius yıldızının çizimi olarak
ortaya çıkar. Sözkonusu daire sembolü, Eski Mısır
Hiyerogliflerinde hem güneşin ve spiritüel güneşin ideogramı
olarak ve de ışık ve zaman anlamına gelen bir belirleyici
işaret olarak kullanılırdı. Bu işaret İlah Ra’nın
hiyeroglifindeki üç gliften biridir, Eski Mısır
hiyerogliflerinde daire ikiye bölünmüş ve Sirius A yıldızı
hiyeroglifinde bir yarım daire kullanılmıştır.
Mısırlılar,
Horus adını, Plutark’a göre “Güneşin dönmesini yönetmeye
atanmış güç” olarak kullanırlardı. Plutark, Anubis’in bir
köpek gibi muhafızlık yaptığını ve İsis’i koruduğunu yazar. Bu
konu, Anubis’in ‘zaman’ ve ‘daire’ olduğu bilgisiyle
birleştirilince, yörünge kavramına biraz daha yaklaşmış
oluruz. Bir Mısır papirüsünde İsis’in yoldaşı “kusursuz
siyahtaki Rab” olarak anlatılır. Bu tasvir, Sirius B’yi
andırır. İsis’in yoldası Osiris “karanlık tanrı”dır. Bu bizim
bildiğimiz anlamda bir karanlık değil, sırların en üst
noktasındaki gizemli karanlıktır, tezahüratta her şeyin
çıktığı ilk nokta anlamında kullanılır. Trismejistik risale
“Alemin Bakiresi” (Mısır’dan)”Kara Tören”i anlatır; siyah
Osiris’le ilintilidir; bu eski Mısır dinindeki en üst gizli
inisiyasyon basamağı ve İsis’le ilgili gizemli sırların
sonuncusudur. Risale, Hermes Trismegistus’un uygarlığı
öğretmek için Dünya’ya indiğini ve sonra tekrar “yıldızlara
çıktığını”yazar. Bazı kısımları hala anlaşılmamış olan göksel
sırlarıyla geride Mısır’ın gizem dinini bırakır.* (*bknz
Sirius Gizemi S: 152)
Mu
Kıtası’nda Daire, Mu
Kıtası’nda Tanrı’nın tekliğini ifade etmek üzere Ra denilen
güneşi sembolize ederdi. Churchward daireselliğin Naga-Maya
dilinde “on” sözcüğüyle ifade edildiğini belirtmektedir. Ön
Türklerde ise on sayısı kozmos, kozmik birey, kozmik olan”
anlamlarına gelmektedir.
James
Churchward daire sembolü ile ilgili olarak şu bilgiyi veriyor:
“Daire, insanoğlunun ilk dininde kullanılan üç sembolden
biridir. Ona tüm sembollerin en kutsalı gözüyle bakılmıştır.
Ra adı verilen sembol, güneşin çizimidir ve Yaradan’ın bütün
niteliklerini kendinde toplayan kolektif bir semboldür. Ra’ya,
yani güneşe Yaradan’ın kendisi olarak değil, yalnızca bir
sembol gözüyle bakılıyordu. İbadet edilen Yaradan’dı, sembol
ise sadece onu temsil etmek üzere kulanılıyordu. Yaradan’a
öyle büyük bir saygı ve edeple yaklaşılıyordu ki O’nun ismi
asla ağza alınmıyordu.* (*Hala gerçek ruhsal öğretilerde ve
Neo Spiritüalizmde O’nun ismi pek ağza alınmaz ve bu konuya
çok saygı ile yaklaşılır.Çvn)
Hindular ve
Mayalar Tanrı’dan “Adsız” diye söz ederlerdi. Dairenin
başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Mu bilgilerine göre
güneşten çıkan sekiz ışın sekiz yönü simgeler ve sekiz yön bir
daire meydana getirir. Bu da kralın bütün dünyanın hakimi
olduğu anlamına gelir.
James
Churchward’ın araştırmaları’na göre de daire, güneşin
çizimidir. Güneş kendisinden çıkan ince ve dikey çizgilerle
gösterildiğinde yeryüzündeki ışık güçleriyle eşleşen ve
böylelikle yeryüzünü aydınlatan güçleri simgelemektedir. Bu
aynı zamanda Güneşin yeryüzünün sularının içindeki kozmik
yumurtalarda bulunan hayat güçleriyle eşleşen ve onlara
çarptığında hayat veren güçlerini simgelemektedir.
Daire
Polinezya’daki harabelerin taşlarında ve Kutsal Sırlar
Mabedi’nin duvarlarında görülmeketdir. Paskalya Adası’ndaki
heykellerin başlarındaki kırmızı küreler güneşi temsilen
konulmuşlardı. Mısır sembollerinin Yaradan’la bağlantılı
olanlarının hepsinde tasvirlerin başını güneşi simgeleyen
kırmızı bir disk süsler. M.Ö. 1320 tarihli bir Mısır
papirüsünde şöyle denmektedir:
“Ebediyette
son yoktur, dolayısıyla başlangıç da yoktur; bunun sonucu
olarak ebediyet bir dairedir. Eğer yaşıyorsak bu sonsuza dek
sürmek zorundadır ve eğer buna sonsuza kadar devam ediyorsak
tıpkı daire ve ebediyet gibi insanın başlangıcı da yok
demektir”.
İnsanda
Daire Sembolü
Neo
Spiritüalist açıdan ele alındığında, Daire insanın ebediyet
gibi başı ve sonu olmadığını yani insanın sonsuzluğunu ve
ölümsüzlüğü ifade ederken bir yandan da, “Kozmik insanı ve
tasavvuftaki İnsan-i Kamil' i”de simgeler. Daire sembolünü
kuantum kuramı ve atom altı parçakı açısından ele aldığımızda
ise görürüz ki, atom da bir daire şeklindedir ve en küçük
parçacık adını alan atom da giderek daha küçük parçalara
bölünmekte ve kendi içinde bir sınırsızlık barındırmaktadır.
Biliyoruz ki,
tüm
nesnelerin hem dalga hem parçacık özelliğine sahip oldukları
görüşü Kuantum kuramı tarafından ileri sürülmüş ve deneysel
olarak da kanıtlanmıştır. Nesnel parçacıklar olan
elektronlarla yapılan deneyler onların da dalgasal bir yapı
sergilediklerini açıkça göstermiştir. Şu halde her varlığın
iki farklı fakat tamamlayıcı yönü bulunmaktadır. Bu iki yönden
biri dalgasal yapının gereği olan süreklilik ve uzam içinde
sınırsızlık, diğeri ise kesiklilik ve parçacık yapısının
gereği olan sınırlılık ile sonluluk. Her iki özellik de aynı
derecede temel ve önemlidir.
Anlayış
ve yaşam biçimi açısından
İki özelliği ayırmak yerine birleştirmek bir
daireyi tamamlamakta ve insanda mükemmelliğin başlangıcı ile
sembolize edilmektedir. Bu iki özellik sadece cansız nesnelere
ait olmayıp, tüm var olan canlı ve cansızların temel yapısında
bulunmaktadırlar. Bu bakımdan bu iki özellik insan yapısında
da bulunurlar. Süreklilik ve sınırsızlık bizim ruhsal
yönümüzü, sonluluk ve sınırlılık ise bizim beden yönümüzü
oluşturur.
Köşelerden sivriliklerden arınabilmiş, yüksek ince
titreşimli tesirleri alabilen, bunları kendi bünyesinden
geçirerek aktarabilen kısaca işlek yol olabilen insan daire
ile sembolize edilir.
Birliği, bütünlüğü içinde ve hareketlerinde yakalayabilmiş,
esneklik ve uyum ilkesinin bilgisini sindirmiş,
zihinsel esneklik ve akışkanlıkla olaylara bakabilen
küreselleşmiş bir bakışa ve yaşam biçimine sahip olan Kozmik
İnsan da daire sembolüyle ilişkilendirilir. Kabala’daki
karşılığı Adam Kadmon’dur.
Dairesel yani küresel düşünebilen her şeye esneyebilen, olanı
olduğu gibi gören esneklik şuuru içinde varolan esnek ve
akışkan zihinler evrenselleşmiş ruhların zihinleridir, Göksel
Yönetim’le birlikte akmayı ve yasaları gerçek manası ile
uygulamayı bilirler. Bakış açıları tamamen daireseldir. Bir
olayı 360 derecelik bir açı içinde değerlendirmeye çalışır,
iyi ve kötüyü aynı anda görürler.Dairesel bakabilmek daireyi
görebilmek demek yukarıdan kartal bakışıyla görebilmek sürekli
olarak dikeyde kalabilmek, yatay etkilere hiç kapılmamak ya
da hemen o etki alanından çıkabilmek demektir. |