İnsan
bedeninin sembolizmde en çok ortaya çıkan parçası olan el;
Çin, Mısır, İslam, Hıristiyan, Yahudi tradisyonları gibi
pekçok tradisyonda yeri olan bir semboldür. El sembolü, genel
olarak tezahürün, icranın, uygulamanın, gücün, tesir
aktarımının, hakimiyetin ve otoritenin sembolü olarak kabul
edilir.
El
insan için aynı zamanda bir ifade aracıdır. Quintilian bunun
için, “Ellerin neredeyse konuştuğu bile söylenebilir”
demektedir. Elleri savunmak için, söz vermek için, birini
çağırmak için kullanır; sevincimiz, üzüntümüz, tereddütümüz
gibi duygularımızı ifade etmek için de kullanırız.
Paleolitik mağara resimlerinde şu an hala el figürlerine
rastlanıyor. El sembolü pekçok anlama sahiptir ve ayrıca
negatif veya pozitif kutupları da içerebilir. Dolayısıyla sık
sık muska olarak ortaya çıkmaktadır. El ile temas “Büyülü
Dokunuş”u sembolize eder. El vermek kutsamayı ve bir kişinin
ya da yüksek bir varlığın dokunduğu kişiye kendi gücünden
bağışlamasını sembolize eder.
Ellerin
gücü, Tanrı’nın takdirini, kutsamayı ifade eder. Tanrı’nın
Eli, ilahi güçtür; ruhun nakledilişi, korunma, adalettir.
Büyük El Yüce Gücü, Tanrı’yı tasvir eder. El, kötülüğü ve
belayı kovar. Kutsal Olan’ın huzurunda ellerin örtülmesi
şeklinde kadim bir gelenek vardır. Ayrıca, Kutsanmış olan
nesnelere kutsanmamış kişilerin çıplak elle dokunmamaları
gerekti. Bu, Musa’nın Sina Dağı’nda Yasaları alışını gösteren
pekçok resimde de böyledir. Kadim zamanlarda Kralların
hastaları basit bir dokunuşla iyileştirebildiklerine
inanılırdı. Kaldırılmış iki el gökyüzüne akort olmayı ve dua
eden insanın alıcılığını ifade eder. Baş, orta ve işaret
parmağı açık, diğerleri kapalı ise bu “Tanrı şahidim olsun
ki…” anlamına gelen bir yemindi.
Schneider el sembolüne büyük önem atfeder çünkü o, insanın
içsel halinin tezahürü, dünyevi görünümüdür. Yukarı kalkmış
el, sesin ve şarkının sembolüdür; göğüse konmuş el bir
bilgenin tavrını ifade eder; boyuna konan el, fedakarlığın
sembolü olurken birleştirilmiş iki el mistik evliliğin
sembolüdür. Uzanan eller, kutsamanın, korumanın ve buyur
etme’nin sembolüdür. Başka bir elin içindeki el, hizmet sözü
vermeyi temsil ederken eller birbirinin üzerinde avuç içleri
yukarı yönde ise bu, meditasyonun ve alıcı oluşun sembolüdür.
Yukarıya kaldırılmış eller, Tapınmayı, dua etmeyi, selamlamayı
ve aynı zamanda gücün içe akmasını sembolize eder. Avuçiçleri
dışa dönük eller: Kutsama, ilahi görgü ve lütfun simgesidir.
El
sıkışmak anlaşmaya, söz vermeye ait olan haçı ya da ankh’ı
oluşturur. El yıkamak masumiyetin, saflaşmanın, suçu inkar
etmenin sembolüdür.
Sağ el
gücün elidir, kutsama için kaldırılır ve yaşam prensibinin
vaadini verir. Josephus şöyle yazmaktadır: “Size sağ elini
veren hiçkimse aldatmayacaktır ve de hiçkimse onların
sadakatinden şüphe etmeyecektir”. Sol el ise gücün pasif
yanının, alıcılığın sembolüdür; genellikle hırsızlıkla ve
hileyle ilişkilendirilir. Bir göz ve diğer güç sembolleri ile
tasvir edilen el, durugörüyü ve aktarılan psişik gücü
sembolize eder.
Tradisyonlarda El Sembolü
Mısırda:
Mısır
hiyerogliflerinde el, tezahürü, hareketi, yöneticiliği ve
tesir alıp vermeyi sembolize eder. Eski Mısır tradisyonundaki
açık el sembolü ise manyetik güçle ve insanın vazifeleriyle
ilişkilidir. Mısırlılarda el, ateş ve suyun; eril ve dişilin
birliğini tasvir eder.
Günümüzdeki tokalaşma geleneğinin tesir alışverişini sağlayıcı
eski bir yöntemden türemiş olduğu ileri sürülür. Mısır
tradisyonundaki elin tesirle ilgili anlamı Ra’nın gücünü,
hakimiyetini ve tesirlerini temsil eden bazı tasvirlerde,
ışınların ucunun el biçimini almasında da görülür.
Hititlerde:
Hititler’de takdis etme; eli değdirme veya eli değdirecek
kadar yaklaştırmayla yapılırdı. Avuç içleri yukarı doğru
açılmış, kalkmış eller Eski Mısır’da pasiflik, alıcılık ve dua
halini temsil ederdi ki, günümüzde de gerek Hıristiyanlıkta
gerek İslamiyet’te bu gelenek mevcuttur.
Budizmde:
Buda’nın eli korumanın sembolüdür, avuç içi yukarı dönük
olduğunda sınırsız vericiliği sembolize eder. Budist
ikonografisinde Buda’nın sağ eli dünyaya dokunur, onun
üzerindeki tanrısallığını tasvir eder, dünyayı tanıklığa
çağırır. O, aktif kutuptur. Sol eli sadaka çanağını tutmakta
veya yukarı yönde dönmektedir ve alıcılığın, fedanın
sembolüdür, o pasif kutuptur. Budizm’de ve Hinduizm’de
mudralar, ilahi güçlerin ellerle ifadesidir. Mudralar ellerin
sembolik pozisyonlarının ve hareketlerinin tam bir dilidir,
bunlar sınıflandırılmak için çok fazla sayıdadır ama genel
olarak sunumlarda sağ el yukarı kalkık olduğunda cesurluğun
simgesi veya avuç içi yukarı yönde olduğunda vermenin, eller
birarada olduğunda avuç içi yukarı bakıyor ise ya da el bir
ipi tutuyorsa bu meditasyonun ya da alıcı halde oluşun
sembolüdür. Eller kalbin önünde ise bu Bilgelik ve Yöntem’in
birliğidir. Avuç içinde göz sembolü, kör olmayan; ayırt eden
şefkat ve bilgeliğin yardımcı elini temsil eder.
Çin Sembolizminde:
Tokalaşan
eller dostluğun, sadakatin sembolü olurken gizlenen el saygıyı
ve itaati sembolize eder. Sağ el yang’tır ve gücü
temsil eder ve onurun sembolü olan sol elin tam tersidir;
yalnız savaşlarda bu tersine döner, sağ el kılıç eli olarak
askerin ya da onurun eli olur. Sol el ise yin’dir.
Hıristiyanlıkta:
El,
Tanrı’nın gücünün, kudretinin sembolüdür. Hıristiyan
Sanatı’nda bulutlardan uzanan el, Baba olan Tanrı’nın varlığı
ve gücüdür. O, bazen Kutsal Ruh’un güvercinini salıverirken
görülür. Hıristiyan ikonografisinde İsa Tanrı’nın Sağ Eli
olarak tasvir edilir. Sağ El, diğer kaynaklarda da olumlu bir
değeri ifade eder; örneğin sağ elin beyaz maji ile ve sol elin
yolunun da siyah ile temsil edildiği gibi.
El yukarı kalkmış, avuç içi
yukarı bakıyorsa bu kutsamanın, ilahi lütfun ve yardımın, üç
parmak yukarı kalmışsa Trinite’nin sembolüdür. Tüm el yukarı
kalkmışsa baş parmak Baba’yı, işaret parmağı Kutsal Ruh’u,
orta parmak İsa’yı, diğer iki parmak ise İsa’nın ikili
doğasını sembolize eder.
İslamda:
Açık el,
kutsamayı, tapınmayı ve misafirperverliği simgeler. Fatima’nın
eli Tanrı’nın Eli’ni, ilahi gücü, Tanrı’nın takdirini ve
ruhsal asaleti temsil eder. Başparmak Peygamberin sembolüdür,
diğer parmaklar ise onun yoldaşlarının; birincisi Fatma Ana,
ikincisi onun eşi Ali, diğerleri ise onların çocukları Hasan
ve Hüseyin’dir. Dördüncü parmak aynı zamanda ruhsal ve etik
seçkinlik, ve beşi birlikte beş temel kaideyi ve dinin beş
direğini temsil ederler. Mevlevi dansında avuç içi yukarı,
göğe dönük el; inisiyenin yukarıdan gelen rahmeti, spiritüel
tesiri almasını, avuç içi aşağı yere dönük el ise aldığı
ruhsal tesiri diğer insanlara aktarmasını temsil eder.
Masonlukta:
Serbest masonlukta el sembolizmi büyük öneme sahiptir; bu
sembol büyük katedrallerin gerçek masonları zamanına kadar
uzanır ve modern kardeşliğin üyelerinin birbirlerini
tanıdıkları ve yeni üyeleri inisiye ettikleri kodları da
kapsar. Birbirine geçmiş eller “kardeşlik zinciri”ni
oluştururlar ve uzatılmış iki el genelde mühürlerde ve mason
kollarında kardeşlik işareti olarak ortaya çıkar.
Rönesans Sembolizminde:
Eller “gücün,
asaletin, çalışkanlığın, masumiyetin ve birliğin sembolüdür”.
Parmakları açılmış bir el, ayrıklığın sembolü olurken, kapalı
el ya da yumruk gücün ve birliğin sembolüdür.
Çeşitli
Tradisyonlarda:
Sabiilikte
el, törenlerde ellerin birleşmesi gerçeği ve inançlı olmayı
sembolize eder. Sümerosemitik tradisyonda ise el, cömert
verici ve koruyucu olan Büyük Ana’nın atribüsüdür. Toltek
sembolizminde, Huemac’ın uzun eli güneşin ışınlarını temsil
eder. Berberi düşüncesine göre, el korumayı, otoriteyi, gücü
temsil eder. İbrani tradisyonunda sağ el ruhsal otoritenin ve
Yehova’nın, sol el ise maddi otoritenin ve Elohim’in
sembolüdür.
*Lugh’un
(*Kelt mitolojisinde bir
Tanrı)
uzun eli güneşin ışınlarını simgeler. Tanrı Şiva’nın elleriyle
kaldırılan el barışın ve korunmanın, aşağıya
indirilerek ayağa yönelen el ise teslim etmenin tasviridir.
Davul çalınması yaratıcı eylem ve eldeki alev ise dünyanın
ateş ile yok edilmesinin sembolüdür.
Yeni
Ruhçulukta:
Doktor Bedri
Ruhselman’ın kurucusu olduğu Yeni Ruhçuluk’ta El, Rahman ve
Rahim olan Allah’ın, Ruhsal Yönetim Mekanizması’nın, O’nun
koruyuculuğunun, sevk ve idare ediciliğinin sembolüdür. Sağ el
pozitif, sol el ise negatif kutbu temsil eder.
Rahman
ve Rahim olan gücün bizi iki ellerinin arasında şefkatle,
sevgiyle tuttuğu en önemli dönem, Devre Sonuna aittir. Devre
Sonu Semavi Yönetimler için insanoğlunun uyanışa geçtiği,
Rabb’ini Bilip, Tekamül ettiği; yaşanan olaylar nedeniyle
farkındalığını yükseltip ‘Kendini Bildiği’ dönemlerdir.
“Rahman ve Rahim olan etki”ye uyum sağlamanın kaçınılmaz
olduğu bu dönemde El Sembolü de bu korumayı ve Rahmeti ifade
eder. Kişinin; en azından İSA Peygamber’in, en çoğundan
MUHAMMED Peygamber’in sahip oldukları kadar olgunlaşması ve
saflaşması gereken bir zaman dilimidir devre sonu. Devre sonu,
vicdanın nefse üstün gelmesiyle ortaya çıkacak büyük bir
değişimin yaşanacağı bir dönemdir. O nedenle El Sembolüne
uygun olarak tüm samimiyetimiz ve içtenliğimizle Ellerin dua
için gökyüzüne uzandığı, yardım ve şefaat istendiği dönemlere
de denk gelir. Çünkü birey, devre sonu noktalandığında (kıyam
süreci sona erdiğinde) ancak şuur zenginliğine göre belli bir
düzeyin sahibi olacaktır. (Sadıklar Planı Teb. Sayfa-314)
“Bir
devrenin görüp gözetilmesi ve yönetimiyle vazifeli olan plan,
mekanizma kendine özgü bazı tesirleri, bu dönemin her yerinde
hareketli tutar. Bu tesirler, kendi kalitelerine göre, gerek
insanın ruhunda ve gerekse maddenin titreşimlerinde türlü
eylemler oluşturur.” (Sadıklar Planı Teb. Sayfa-467)
|