(Küllerinden yeniden Doğan Zümrüt- ü Anka Kuşu)
Yeniden
dirilişin ve ölümsüzlüğün ya da ateşle ölerek ardından yeniden
doğmanın evrensel sembolüdür. Anka, kendini feda ederek ölen
efsanevi bir kuştur. Yaklaşık olarak kartal boyutlarında
mitsel bir kuştur ve sülün, balıkçıl kuşu, Bennu kuşu gibi
kuşlarla ortak niteliklere sahip olduğu çeşitli kaynaklarca
belirtilir.
Efsaneye
göre Anka, öldükten sonra üç gün ölü kalır (bu ayın karanlık
zamanıdır) ve üçüncü gün kendi küllerinden yeniden yükselir.
Bu ay sembolizmidir ama Anka evrensel olarak güneş sembolüdür
çünkü o bir Ateş Kuşudur ve İlahi Asaleti, eşi olmayanı temsil
eder. Aynı zamanda nezaketi de temsil eder çünkü aydınlattığı
hiçbirşeyi ezmez ve çiğ’den başka hiçbirşeyle beslenmez. Anka,
tüm Cennet Bahçelerinde “Gül” ile ilişkilendirilir. Bazı
kaynaklara göre Sufi Feridettin Attar bu kuştan “kendini
aramanın” sembolü olarak bahseder.
Anka
aynı zamanda efsanevi balıkçıl kuşudur. Ateş sembolüyle
ilişkilendirilen kuşun ismi de köken olarak Yunancadaki
kırmızı kelimesinden gelir. Anka Kuşu’nun kökeni ise Eski
Mısır’daki kutsal Bennu’dur. Balıkçıl kuşunun ilksel çamurdan
tezahür eden tepeyi aydınlatan ilk yaratık olduğu söylenir.
Bennu Kuşu ise Heliopolis’te Güneş-Tanrı’nın tezahürü olarak
kabul edilirdi. Kuşun sadece her 500 yılda bir ortaya çıktığı
kabul edilirdi. Antik çağ mitologları kuşla ilgili ilave bazı
detaylar eklemişlerdir; örneğin Anka kuşu diğer ülkelere uçar,
güzel kokulu otlar toplar ve onları tekrar Heliopolis’e
getirirdi. Onları sunağa doldurur ve tutuşturur ve kendini bu
ateşte yakar, küle döner ve üç gün sonra da bu küllerden
yeniden doğardı. Sonradan eklenen bazı bilgilerde ise kuşun
altın ya da çok renkli tüylerinin olduğu yeralmıştır.
Efsaneye göre Anka Kuşu, ölümün kendisine yaklaştığını
gördüğünde kendisine güzel kokulu odundan ve reçineden bir
yuva yapar ve onun tamamen güneşin ışınlarına maruz kalmasını
sağlayarak kendisiyle birlikte alev alıp yanmasına, kül
olmasına neden olur. Bir diğer Anka kuşu ise kemiğinin
iliklerinden doğar. Türk tradisyonlarında buna Kerkes Kuşu adı
verilir ve Kerkes Kuşu 49 sayısı ile ilişkilendirilir. Pers
Tradisyonunda ise ismi Simurg’dur. Bütün tradisyonlarda
periyodik olarak yıkımı ve yeniden doğumu sembolize eder.
Wirth’e göre efsanevi kuş, hepimizin kendi içinde sakladığı ve
her an yaşamamızı ve değişim adını verdiğimiz kısmi ölümün
üstesinden gelmemizi sağladığı bir Ankanın sembolüdür.
Simyada:
Evrensel
hayatın yeniden doğumunu ve bir işleyişin başarılı olarak
tamamlanmasını ya da başka bir deyişle Büyük Eser’in
tamamlanmasını ve yeniden yaratılmayı sembolize eder.
Anka,
Simyanın temel maddesi olan zincifre ile ilişkilendirilir.
Bazı yazılı metinlerde Güney Kutbu’nda bir mağarada doğmuş
olduğu sanılan zincifre kırmızısı bir Anka’dan sözedilir. Bu
canlı “Zincifre Dağı’nın Ankası” olarak bilinir.
Aztek, Maya ve Toltek Sembolizminde:
Güneşle
ilişkili bir semboldür, kutsamanın, mutluluğun sembolüdür. O,
Quetzalcoatl’ın arkadaşı Quetzal’dır.
Çin
Sembolizminde: Zincifre kuşudur, ateş unsuru ile
ilişkilidir. Dört spiritüel feda sembolünden ya da dört Kutsal
Yaratıktan biridir ve tıpkı ilişkilendirildiği ejderha veya
ky-lin gibi, o da hem yin ve hem de yang’tır.
Eril feng olduğu zaman o yang’dır, güneşle
ilişkilidir ve ateş kuşudur. Kralın sembolü olarak ejderhayla
birlikte tasvir edildiğinde ise Anka dişil hale gelir, kraliçe
olur ve ikisi birlikte krallık gücünü temsil ederler. Dişil
yanıyla luan adı verilen Anka güzelliği sembolize eder.
Duyguların hassaslığını ve huzuru temsil eder. Aynı zamanda
düğünün sembolüdür çünkü ayrılmaz arkadaşlığı temsil eder ve
bu sadece evli çiftler için değil, düalite gerçekliğindeki
evrenin tüm yin-yang dayanışması için böyledir.
Anka
aynı zamanda, ejderha ve ky-lin gibi çeşitli
elementlerden yapılmıştır, ve bu elementler tüm kozmosu
simgelerler: Bir horozun başına (güneş), ayın hilal haline
benzeyen kırlangıcın sırtına sahiptir. Kanatları rüzgardır,
kuyruğu ağaçları ve çiçekleri temsil eder, ayakları ise
dünyayı. Beş erdemi temsil eden beş rengi vardır. Rengi göze
hoş gelir, ibiği dürüstlüğü, dili içtenliği anlatır, sesi
melodileri seslendirir… Bir Anka kuşunun görülmesi her yerde
çok uğurlu sayılırdı ve huzur, yardımseverlik prensibiydi ya
da bir büyük Bilge’nin görüleceğinin işaretiydi. Bir çift
Anka, Kral ile Bilge’nin birleşimini işaret eder.
Bazı
kaynaklara göre Meru Dağı’nın arkasındaki cennette ölümsüzleri
şarkıları ve danslarıyla eğlendiren Feng ve dişi Anka olarak
beyaz luan bulunur.
Hıristiyanlıkta:
Hıristiyanlığa göre, ölümsüz ruhun ve yeniden doğuşun sembolü
olan Anka, İsa’nın acısının ateşinde yanıp küle döner ve
üçüncü günde yeniden dirilir. Ölüme karşı zafer kazanmanın,
imanın ve sadakatin sembolüdür. Hıristiyan ikonografisinde
Anka kuşu genelde pelikanla birlikte gösterilir çünkü
simyacılara göre o ilksel maddenin felsefe taşı olma yolundaki
(materia prima) yıkımını ve yeniden oluşumunu sembolize
eder.
Mısırda:
Güneş kuşu
olan Bennu kuşuyla aynı kabul edilir. Güneşle ilişkili
olduğundan yeniden dirilişin, ölümsüzlüğün sembolüdür ve Ra
ile ilişkilendirilir. Kadim zamanlarda Nil’in yükselmesinin ön
işareti olan Sirius’un helyak yükselişinin de sembolü olarak
ortaya konulmuştur.
Japon Sembolizminde:
Güneşin,
doğruluğun, sadakatin, itaatin sembolüdür.
Yahudi Tradisyonunda:
Anka kuşuna
milcham denir ve onun ölümsüzlüğü şöyle açıklanır:
Havva bilgi ağacının meyvesini yiyerek günah işlediğinde
dünyanın diğer yaratıklarının günahsızlığını kıskanmıştır.
Onları birer birer ayartarak sakıncalı meyvadan yemelerini
sağlamıştır. Yalnızca Milcham kuşu onu reddetmiş ve Tanrı da
ödül olarak ölüm meleğine bu itaatkar kuşun canını sonsuza dek
bağışlamasını emretmiştir. Milcham’a etrafı duvarlarla çevrili
bir kent verilmiş ve onun içinde rahatsız edilmeden bin yıl
yaşaması sağlanmıştır. Bin yıl onun ömür süresidir ve bu süre
geçtiğinde yuvasında bir yangın çıkar ve oradaki kuşları
yakar. Sadece tek bir yumurta sağlam kalır ve bu yumurtadan
bir yavru kuş çıkar, ve Milcham böyelikle yaşamaya devam eder.
Bir diğer hikayeye göre ise Milcham bin yaşına geldiğinde
bedeni kırış kırış olur ve kanatlarının tüyleri dökülür,
dolayısıyla bu haliyle adeta bir yavru kuşa dönmüştür. Ne var
ki tüyleri yeniden büyür ve bir kartal gibi gökyüzünde süzülür
ve ölüm ona asla gelmez.
Yeni Ruhçuluk’ta:
Simurg sembolü ruhsal aydınlanmayı, insanın kendini bilmesini,
uyanışını, yani nefsaniyetini alt edip içindeki vicdan ve
sezgi kanalına yönelmesini, şuurlanmasını, idraklenmesini
ifade eder. iç simyada buna “büyük eser” denir. |