Mağara sembolü pekçok tradisyonda yeralan bir semboldür. Ana
rahmi, yumurta, yer altı, dağ gibi sembollerle
ilişkilendirilir. İnisiyasyonlarda önemli bir yeri bulunan
sembolün, dış etkilerden korunmayı sağlayan hareketsiz bir
mekan oluşu özelliği öne çıkmaktadır.
Mağara; evrenin sembolüdür, dünyanın merkezi, kalp, Yüksek
Benlik ile egonun yeri, ilahi olanla insanın karşılaşma
noktasıdır, dolayısıyla tüm ölümlü tanrılar ve kurtarıcılar
mağaralarda doğarlar. Saklı olan içsel ezoterik bilginin,
inisiyasyonun ve ikinci doğuşun yeridir. Mağara aynı zamanda
dişil prensip, Toprak Ana’nın rahmi ve onun koruyucu yanıdır.
O hem toprağa verilmenin ve yeniden doğmanın sembolüdür ve bu
özelliğiyle mağara sembolü kozmik yumurta sembolüyle
ilişkilidir. O aynı zamanda gizemin, yükselmenin ve
yenilenmenin sembolüdür. Mağara, biri makrokozmosun diğeriyse
mikrokozmosun inisiyasyon merkezi olarak kalp sembolüyle
yakından ilintilidir. Mağara sembolü de kalp sembolü de dişil
kabul edilir ve tepesi aşağı bakan üçgen ile gösterilir. Dağ,
eril prensiptir; görünür, dışrak olandır ve tepesi yukarı
bakan üçgen ile sembolize edilir. Dağ içindeki mağara ise
dişil, saklı ve kapalı olandır; bunların her ikisi de kozmik
merkezlerdir. Dağın bir parçası olarak mağara, onunla eksen
sembolizmini paylaşır.
İnisiyasyon törenleri çoğunlukla sembolik bir ötealem ve mezar
olarak bir mağarada yapılırdı; burada yeniden doğumdan ve
aydınlanmadan önceki ölüm sembolize edilirdi. Mağara, bir
inisiyasyon yeri olarak gizli bir yerdi, girişi dışarıdan bir
labirentle ya da tehlikeli bir pasajla gizlenirdi ve genelde
bir canavarla veya olağanüstü niteliklere sahip bir insanla
korunurdu. Ayrıca mağaranın giriş kısmına ters güçleri
altetmeden ulaşılamazdı. Mağaraya girmek aynı zamanda Dünya
Ana’nın rahmine yeniden girmek demekti. Mağaradan geçmek bir
hal değişimini temsil ederdi ve bu aynı zamanda tehlikeli
güçlerin üstesinden gelmekle elde edilirdi. Mağara genellikle
gökyüzü ve dünya arasındaki kutsal evliliğin mekanıdır.
Geniş anlamda ele alındığında mağara, genel anlamıyla kapalı
ya da gizli olanı saklamakla sınırlıdır. Spiritüel merkez
olarak insan kalbini simgeleyen ortaçağ mağarası gibi belirli
imajların altını çizer. Jung’a göre mağara şuuraltının
güvenliğini ve etkilerden uzak halini ifade eder. Simgesel ve
mitolojik ikonografide sıklıkla ilahların, ataların ya da
arşetiplerin toplanma yeri olarak belirir ve bu haliyle
Hades’in şekilsel bir imajıdır ve bununla beraber yine de
şuuraltının psikolojik bir ifadesidir.
Süptil bir dünyaya geçiş yeri olarak mağara sembolü pekçok
sembolik mitte, efsanede ve kültte yeralır. Buz çağında daha
çok ötedünya ile ilgili mekanlar olarak algılanmıştır; yani
mağaralar yaşama yerleri değil birer mabeddiler. Yaygın olarak
tanrıların doğum yerleri, münzevilerin ve kahinelerin
yaşadıkları mekanlardır. Bazı dinlerde pekçok mağara kutsal
kabul edilmektedir.
Popüler efsanelerde mağaralar genelde peri masallarındaki
cücelerin, dağ ruhlarının ve hazineleri koruyan ejderhaların
evleridir. Dışarıdakiler onlara ancak büyük zorluklarla ve
kendilerini tehlikeye atarak ulaşabilirler. Kadim kralların
belirli dağların mağaralarında yatarak iyi ve kötü güçlerin
arasındaki vahiyde belirtilen son savaş anındaki yeniden doğum
zamanını beklediklerine inanılırdı. Mağara efsaneleri İrlanda
mitlerinde öne çıkar. Psikologlar rüyada karanlık mağaralardan
tehlikeli geçişlerde bulunduğunu görmeyi hayatın anlamını
derin, şuuraltının anneyle ilgili kalıtımsal katmanlarında
aramayı sembolize edişi olarak düşünürler. Bazı yerlerde de
psikologlar sembolü rüyayı görenin doğumdan önceki karanlık
sığınağa dönme özlemi olarak yorumlarlar. Dolayısıyla mağara
sembolü kişinin kendi gizli derinliklerine inmek yoluyla
kendini arayışını sembolize etmektedir. Bu sembolizmi öne
süren psikologların mağara sembolünü yorumlayışları ise şöyle:
Mağaraya çekilmek başlangıçtır, mağara sığınaktır, örtüdür.
Mağaraya girmek rahime dönüştür, doğumu reddetmek, gölgeye ve
farklılıkların olmadığı geceye dalmaktır. O, doğmamış olanın
yüksek hayatı uğruna yaşamdan feragat etmektir. Mağarada zaman
yoktur. Ne dün, ne de yarın yoktur çünkü orada gün ve gece
aynıdır. Eliade’a göre, bu adeta larva gibi bir varoluş,
ötealemdeki bir ölününki gibi bir yaşamdır. Aynı zamanda bu
nedenden ötürü de mağara sembolü inisiyasyonun sembolik
ritüelleri ve daha yüksek bir varoluş seviyesinde yeniden
doğum için uygun bir sahne olmaktadır.
İsa’nın
doğduğu mağara
Mağaraların dünyevi din ve sembolizm için kritik yerler olması
doğaldı, buralar dünyada yerleşmiş güçlerle bağlantı kurma
yerleriydi ki bu da daha sonra onları ışığa götürecekti.
Böylelikle Roma Tanrısı Mithras’ın mabedi bir kaya mağarası
formunda kurulmuştu. Grottolar (ve grotto mabedleri)
genellikle yapay olarak kazılmış ve mağaralara
dönüştürülmüşlerdir; bunlar Mısırda Abu Simbel, Hindistanda
ise Ajanta ve Ellora mağaralarıdır. Hıristiyan ikonografisinde
Bethlehem’deki ahır, bir kaya mağarası olarak resmedilmiştir.
Doğu kilisesinin tradisyonlarına göre, İncil yazarlarından
John güçlü “Vahiy Vizyonunu” Patmos Adasındaki bir mağarada
almıştı. Platon’un felsefi dilinde mağara mecazı büyük öneme
sahipti. Ona göre insanlar sanki bir mağarada hapsedilmiş,
idea’ların gölgesinden fazlasını göremez haldeydiler. Yüksek
ve daha gerçek bir realitenin yalnızca imajlarını
görebiliyorlardı ve sınırlı kapasiteleriyle onu asla doğrudan
göremeyeceklerdi.
Hira Mağarası
Peygamberlerden bazılarının yaşamlarında mağaranın önemli bir
yeri vardır. İsa Peygamber bir mağarada doğmuş, Hz. Muhammed’e
ve Zedüşt’e peygamberlik bir mağarada gelmiştir. Mağara ve
cehennem sembolleri birçok tradisyonda özdeş olarak kabul
edilirler, bazı tradisyonlarda mağaralar yer altı alemine
açılan kapılar olarak görülmüştür. Yer altı, varlığın vicdani
hesaplaşmasını yaşadığı alemdir. Çeşitli tradisyonlardaki ana
rahmine geri dönüşü canlandıran ayinler, inisiyasyonlardaki
cehenneme iniş deneyiminin izleridir.
Kadim devirlerde gizli olmayan inisiyatik topluluklar bir süre
sonra gizli olarak faaliyet göstermeye başlamaları ile
mağaralara, yani yeraltına çekildikleri bilgisi, bazı
kaynaklarda yeralmaktadır.
Mağara sembolü bir diğer anlamıyla ise aydınlanmamış dünyayı
simgeler. Mağarada ışıktan yoksun olarak yaşayanların buradan
çıkarak ışığa ulaşmaları ise ruhsal uyanışı temsil eder.
Çeşitli Tradisyonlarda Mağara Sembolü
Kelt Tradisyonlarında: Ötedünyaya geçiş yeridir.
Çinde: Mağara dişil, yin prensibi olurken dağ yang
prensibidir.
Hinduizmde: Kalp ve merkez sembolü olarak geçer. Kalbin
mağarası, Atma’nın bulunduğu yerdir.
Mitra Tradisyonu’nda: Tapınma ve inisiyasyon herşeyin
yaratıcısı Baba Mithras’ın onuruna olan çiçeklerin ve su
kaynaklarının bulunduğu bir mağarada yeralırdı. Mağara, onun
yarattığı evreni minyatür halinde yaratmıştır. |