Dağların
maddi olduğu kadar manevi yükselişin, yükseklik, yücelik
ve büyüklük kavramlarını sembolize ettiğini bilmekte
yarar vardır. Dağlar yer ve göğün birleşme noktasıdır.
Yukarıdan aşağıya doğru bakıldığında, zirvesi dünyanın
merkezi, aşağıdan yukarıya doğru bakıldığında ise tırmanılması
gereken bir merdivendir. Zirvelerinin bazen buluttan bir hale
ile çevrelenmesi dağlara kutsiyet atfeder. Bu bulutlar
kutsal kabul edilir ve kutsallığı simgeler.
Örneğin
Kibele bir dağ tanrıçasıdır. Bu açıdan her ülkenin
mitolojisinde, kendine özgü bir kutsal dağ sembolü her
zaman vardır. İslam kozmolojisinde Kaf Dağı böyle bir dağdır.
Ararat dağı Nuh Peygamberle ilgilidir. Musa Peygamber, Tanrı’nın
kendisine gönderdiği 10 emri Sina dağında almıştır. İbrahim
Peygamber oğlunu Amoria Dağı üzerinde
kurban etmek istemiştir. Filistin’deki Zeytin Dağı, İsa
Peygamberin vaftiz edildiği ve şeytan tarafından denendiği
dağlardan biridir. İncil’de adı geçen dağlara şöyle
bir göz atarsak; Samariten’deki Garizim dağı, Kudüs yakınındaki
İsa’nın çarmıha gerildiği Golgotha dağı, İsa’nın
üzerinde transfigürasyon geçirdiğine inanılan Tabor dağı,
Meryem’in ölümünden önce bir süre yaşamını geçirdiği
ve sonra göğe yükseldiği Efes’teki Bülbül dağı ünlü
dağlardandır. Muhammed Peygamber ilk vahyini Nur dağı üzerindeki
Hira mağarasında almıştır. Arafat dağı, hacıların
kurban bayramında ziyaret ettikleri kutsal bir dağdır.
İran
ve Arap efsanelerinde ve çoğu kez birbir gece masallarında
sözü edilen KAF DAĞI, GÖRÜNEN VE GÖRÜNMEYEN alemleri
birbirinden ayıran, Tanrı’dan başka kimsenin onun arkasında
kimin yaşadığı ve neyin bulunduğunu bilmediği, dünyanın
çok çok uzaklarında bulunan ucunu noktalayan düşsel bir
dağdır. Kaf dağı aslında ne kara ne de deniz yoluyla
gidilemeyen bir yerdir. Bu dağ, dünyanın üzerinde oturduğu
zümrüttür. Bu taş yerinden oynadığı zaman dünyanın
devrileceği söylenir. Kaf dağı dünyadaki bütün dağların
anasıdır. Öte yandan, Kaf dağının üstünde Zümrüt-ü
Anka veya Simurg adı verilen bir kuş yaşar. Bazı
mitolojilerde de, Kaf dağının Kafkas sıradağları üzerinde
olduğu ve gerçekten var olduğu söylenir. Burnu kaf dağında
demek, kibirli kimseyi beğenmeyen kaf dağından aşağıya
inip, insana tenezzül etmeyen kişi demektir.
Dağın
mitolojik sembolizmi konusunda, Hitit Tanrı ve Tanrıçaları
çoğu kez, Yazılıkaya’da görüldüğü gibi dağı
simgeleyen sivri şekiller üzerinde dururlar. Sümer tapınakları
dağ biçimindeki Zigguratlar’dan oluşur. Mısır çöllerinde
ise dağların yokluğu piramitlerle eşleştirilir. Venüs için
yapılacak törenlerde dağ gibi yüksek yerlere çıkılması
şart koşulmuştur. Nedeninin yüksek tesirlere ulaşma çabası
olduğu düşünülmektedir.
Dağ
sembol dilinde hayatta varılması gereken hedefi simgeler.
Bir dağa tırmanmak ya başarıyı; ya da uzun vadeli bir
sorumluluk veya görevi simgeler. Bir dağın tepesinden görmek
yaşamınızı incelemeyi; yaşama nesnel olarak, duygular işin
içine katılmadan bakmayı işaret eder. Yüksek dağlar
gizemli ve ulu bir his verebilir ve dolayısıyla günlük yaşamın
sıradan amaçlarının üstüne çıkmayı; gerçek benliği
ya da yaşamın anlamını anlamayı anlatır. Rüyanızda
veya vizyonunuzda Dağ görmüşseniz, bu sembolü yeryüzünün
maddi cazibesine ölmek, gökyüzünün yüksek ruhsal
tesirlerine açılmak ve yaşamınızın gerçek gayesini
nihayet bulmak olarak da yorumlayabilirsiniz.
Başta
Asya Şamanist tradisyonları olmak üzere pek çok
tradisyonda rastlanan bir semboldür.
Dünya
Dağı Yeryüzünün Göbeğinden Yükselir
“Dünya
Dağı” fiziksel coğrafyadaki gerçek bir dağ değildir,
sanal bir dağdır. Şamanizme göre bu, yeryüzünün “göbeğinden”
yükselen bir dağdır.
Şamanların,
ermişlerin, bilgelerin, kahinlerin, peygamberlerin mekanı ya
da inziva yeri olan dağlar öteden beri yükseklikleri, göğe
yakınlıkları ve erişilmelerinin zor oluşları ile yüceliğin,
yüksekliğin, dikeyde duruşun sembolü olmuşlardır.
Ezoterik tradisyonda dikeyde duruş, ruhsal bir yaşamı,
madde cazibesinden uzak kalmayı; sevgi, merhamet, tolerans,
iyilik, erdem, hoşgörü, anlayış gibi ruhsal ve asil
kavramları ifade eder.
Dağlar,
büyük mesafeli iniş ve çıkış kavramlarının en iyi
ifade edilebileceği doğal oluşumlardır. Dağa tırmanıldıkça
göğe yakınlaşılır ve görüş ufku artar. Dağın
zirvesi hem fiziksel ortamın en yüksek noktası, hem göğe
en yakın nokta, hem de görüş açısının en geniş olduğu
noktadır. Bu dağın zirvesine tırmanmış bir yolcu için,
zirvede bir ağaç varsa, ağaca tırmanılması yüksekliğin
daha arttırılmasını sağlayacaktır. Bu yüzden kimi
tradisyonlarda yaşam ağacı dağın tepesinde yer alır.
Ruhları simgeleyen kuşlarda gökten indiklerinde ağacın üst
dallarına tünemiş olarak tasvir edilirler. Dağın zirvesi,
fiziksel ortamın terk edilmek üzere olunduğu noktadır,
duyularla algılanabilir, alemden duyularla algılanamayan
aleme geçilmek üzere olunan noktadır, zaman ve mekan
kavramlarının değişmeye başladığı noktadır.
Dünya
Dağı Şamanist Türk topluluklarının tradisyonlarında kazık
denilen, Yer’in Eksen’i kavramıyla çok yakından
ilgilidir.
Dünya
Dağı sembolünün kullanımına diğer tradisyonlardan şu
örnekler verilebilir:
Sümer
tradisyonunda kimi zaman üstündü üç yıldızla, kimi
zamanda yay taşıyan bir ilahla birlikte tasvir edilir.
Sümerlerin
Gılgamış destanında, ölümsüzlük aranırken karşılaşıla
ikiz dağ sembolü, ölümsüzlüğü ifade eder.
Alacahöyük
kapısı sfenskindeki iki başlı kartalın iki pençesinin
altındaki iki dağ, herşeyin Rabbin koruyup kollaması altında
olduğunu anlatır. Hem bu alem hem de öte alem açısından
herşey kontrol altındadır.
Hitit
kabartmalarındaki kimi zaman iki yay ile birlikte tasvir
edilen iki Dünya Dağı vardır. İki
dağdan biri, yeryüzü ile öte alem arasındaki
irtibatı, diğeri öte alem (spatyom) ile “dört boyutlu
alem” arasındaki irtibatı simgeler.
Kimi
Asur mühürlerinde, iki yanında kartal kafalı adamla tasvir
edilen konik bir dağ vardır.
İskitlerde
Yerin ekseninin tepesinde bir kılıçla simgelenen Dünya Dağı
Sembolizmi vardır.
Eski
İran tradisyonunda ölümsüzlük içeceği ya da yiyeceği
homa ya da hoamanın edinilebileceği Dünya Dağı sembolü,
Dağ ile Ölümsüzlük arasında bir bağ kurar.
Çin
tradisyonunda ölümsüzlükle ilgili görülen Dağ
sembolizmi, yeryüzünün orta dağını anlatır. Sekiz ölümsüz
için kullanılan Sien sözcüğü, dağın ölümsüz adamları
anlamına gelir ve bilgeliğin ölümsüzlüğünü, bilge kişilerin
ölümsüz olduğunu anlatır.
Hristiyan
tradisyonunda, kuzunun altındaki, dört ırmağın çıktığı
bir dağ tepesi tasviri vardır. Yuhanna’nın Vahyi denilen
vizyondaki dağdır bu. Ayrıca yeryüzünün merkezinde olduğu
kabul edilen Golgotha Dağı, Hristiyanlar için kutsaldır.
Graal
efsanelerinde, üstüne hilal, yıldız, taç, çiçek,
merdiven, daire veya üçgen sembolü ile tasvir edilen
Montsalvat-Kurtuluş Dağı, insanlığın kurtuluşunu ve
birgün herşeyin, herkesin ruhsallaşacağını sembolize
eder.
Yeryüzü
ile spiritüel gök arasındaki irtibatı yani tezahür etmiş
alemle ile tezahür ötesi alem arasındaki irtibatı birçok
bakımdan simgeleyen dağ sembolü oldukça önemli bir
semboldür. Ayrıca yer ile gök arasındaki irtibatta eksene
çıkışı simgeler. Yani varlığın trans ile beden dışı
bir deneyime başladığını ya da başlamak üzere olduğunu
anlatır. Dağın zirvesi, fiziksel ortamın terk edilmek üzere
olunduğu noktadır, duyularla algınabilir alemden duyularla
algılanamayan aleme geçilmez üzere olunan bir noktadır. Dünyasal
şuur halinden değişik şuur haline geçiş noktasıdır.
Zaman ve mekan kavramının alışılmış dünyasal biçimlerinin
yok olmaya başladığı noktadır.
Yüksek
İdari Yönetimin hiyerarşik katmanları olduğunu simgeler.
Ruhsal tekamülü ve tekamül edildikçe idrak düzeyinin artışını
simgeler. Yolcu, dağı dolana dolana,yani spiral çizerek çıkar.
Spiralin her halkası bir aşamanın tamamlanışını ve
irtifa kaydedildiğinden görüş alanının artışını yani
idrakin ve anlayışın artışını simgeler. Dağın
zirvesine yakın biri ile dağın henüz eteklerindeki birinin
görüş alanı bir değildir. Dağın zirvesi ise, Dünya
okulundaki insanlar için ulaşılması gereken tekamül
hedefini, Dünya Okulu Hakikatini simgeler.
|