Pek
çok gelenekte kutsal bir yeri olan kartal sembolü, genellikle
yükselmeyle, güneş, ateş, ışık ve göz sembolleriyle
ilişkilendirilir. Kartal kötülüğün düşmanı olarak kabul
edilir, dolayısıyla kötülükle mücadelenin de sembolü olarak
ortaya çıkmaktadır. En çok Şamanizm’de olmak üzere, Eski
Mısır, Çin, Hun, Sümer, Hitit, Aztek, Japon, Hint
Gelenekleri’nde görülen, Neospritüalizmde Yüksek İdare
Mekanizması’nın çeşitli niteliklerini temsil eden ezoterik bir
semboldür.
Yırtıcı
kuşların en güçlüsü olan kartal, çok yükseklere çıkabilen ve
buna rağmen yeryüzündeki her şeyi bütün detaylarıyla görebilen
bir kuştur. Pek çok sembolde ve alegoride kartal bir kurban
taşırken betimlenir. Bu gerçekte, daha alt seviyeli
varlıkların, güçlerin, içgüdülerin daha yüksek güçler için
feda edilmesinin sembolüdür. Dante kartala Tanrı der, Jung ise
kartalı sadece “yükseklik” olarak tanımlar.
Kartal bir yükseklik sembolü, güneş gibi ruhun sembolü ve
genel olarak ruhsal prensibin sembolüdür. Gücün göklerdeki
simgesidir, gök ile yer arasında hızlı bir şekilde gidip
gelebilir ve güneşe gözünü hiç kırpmadan bakabilir. Mısır
hiyeroglif sisteminde A harfi kartal figürü ile temsil edilir
ki bu da hayatın sıcaklığının, Kaynağın, gücünün sembolüdür.
Kartal, güneşin ışıkları altında yaşayan bir kuştur,
dolayısıyla özünde ışıklı bir kuş olduğu kabul edilir ve hava
ile ateş unsurlarını birlikte barındırır. Onun zıddı olan ise
karanlığın ve ölümün kuşu olan baykuş, kimi zaman da kötülükle
özdeşleştirildiği hallerde yılandır
(1)
Yılanla mücadele eden kartal burada karanlığı simgeleyen yılan
karşısında ışığı, vicdanı, iyiliği simgeler. Aztek
Gelenekleri’nde yılanı gagasıyla tutmuş olan kartal ışığın
karanlığa karşı zaferini temsil etmektedir.
Kartal Şamanların babası olarak kabul edilir. Sibirya
Şamanları dansın ardından transa geçip yere yığılmaları
sırasında ruhlarının göklere çıkmasını, ruhlarının kartallarca
çekilen bir arabayla veya kayıkla taşınması şeklinde sembolize
ederler. Kartal Türk Mitolojisi’nde ve Orta Asya Şamanizmi’nde
yerin göbeğinden transla yükselen bazı Şamanların
ulaşabileceği “göğün direği” veya “göbeği” sayılan bir yıldıza
tünemiş bir Tanrı Elçisi olarak kabul edilir. Dogonlar, göğün
göbeğinin Sirius Yıldızı olduğuna inanır ve kartala “usta kuş”
derler. İsis İnisiyasyonları’nda üç kutsal hayvandan biri olan
kartal Aztek ve Japon geleneklerinde “göksel güneşin kuşu”
olarak tanımlanır.
Güneşle
ve dişil doğayı dölleyen eril eylemle özdeşleştirildiğinden
kartal aynı zamanda babayı simgeler. Kartal ayrıca cesur
uçuşuyla, hızıyla, gök gürlemesiyle ve ateşle karakterize
edilir. Bu yüzden de kahramanlık asaletini işaret eder.
Uzakdoğu’dan Kuzey Avrupa’ya kadar kartal, gücün ve savaşın
tanrılarıyla özdeşleştirilen bir kuş olmuştur. Karada yaşayan
arslanın havadaki özdeşi olarak kabul edilir, bu yüzden de
bazen arslan başı ile simgelendiği görülür. Vedik Geleneğe
göre, kartal aynı zamanda haberci olarak da önemlidir,
İndra’dan Soma’yı
(2)
getirendir. Polonya Sanatı’nda kartal yıldırımın ve savaş türü
bir çabanın sembolüdür. Tüm Doğu Sanatı’nda genellikle
savaşırken gösterilen kartal bu halleriyle bazen dünyasal ve
göksel geyikleri kuyruklarından birbirine bağlayan İmdugud
Kuşu (3),
bazen de yılanla savaşan Garuda’dır
(4).
Kolomb öncesi Amerika’sında kartalın ruhsal ve göksel
prensibin arasındaki mücadeleyi işaret eden benzer bir
sembolizmi vardı. Kadim Suriye’de bir sembolik ritüelde insan
kollu bir kartal güneşe tapınmayı sembolize ederdi. Bu aynı
zamanda ruhları ölümsüzlüğe ulaştırırdı. Benzer şekilde
Hıristiyanlıkta da kartal gökyüzünden gelen haberciyi
sembolize eder. Theodoret
(5)
genel olarak kartalı kehanet ruhuyla kıyaslardı, kartal birçok
zaman Tanrı’ya yükselen duayı ve ölümlü insana inen lutfu da
temsil eder. Dolayısıyla kartalın sezgiyi temsil ettiği de
söylenebilmektedir. Genel olarak, diğer bütün kuşlardan daha
yüksekte uçtuğu ve bu yüzden de ilahi olana en uygun sembol
olduğu varsayılırdı. Uçma ve ateş saçma yeteneği, hakimiyet
kurmak ve daha alçaktaki güçleri yok etmek için yükselmek,
şüphesiz tüm kartal sembolizminin temel karakteristiğidir.
Jüpiterin kuşu olarak o, Mezopotamya’dan çıkıp Anadolu’da
yayılmış olan ürkütücü fırtına, en eski antik medeniyetlerin
fırtına kuşudur. Kartal, Roma paralarında, lejyonlardaki
imparator gücünün amblemi olarak yeralırdı. Simyada kartal,
diğer temel özelliklerine ilave olarak buharlaşmanın da
sembolüdür.
Kartal, diğer hayvanlar gibi ikizler burcundayken tamamen veya
kısmi bir bölünme yaşar ve böylelikle de iki başlı kartal
ortaya çıkar. İki başlılık kartala 360 dereceyi aşan bir görüş
açısı sağlar ve bu da Yüksek İdare Mekanizması’nın gözünden
hiçbirşeyin kaçmadığının ifadesidir. Mekanizma, hem fiziksel
alemde, hem de fizik ötesi alemde olan her şeyi görmektedir.
Yani Yüksek İdare Mekanizması insanların hem fiziksel
eylemlerini hem de düşüncelerini, niyetlerini gözlemektedir.
Bu yönüyle kartal aynı zamanda “gözü her şeyi gören vicdanın
simgesidir”.
Neospiritüalist görüşte, kartal sembolünde kartalların çok
yükseğe çıkabilmeleri ve böylelikle yüksek bilgiyle temas
edebilmeleri bu sembolün ana fikrini oluşturur. Bu görüşte;
uygulamaya bir örnek teşkil etmesi açısından yüksek enerjiler,
yüksek tesirler, yüksek şuur ve yüksek fikirlerle temas etmek
ve onları hayata geçirmek anlatılmak istenmektedir.
Kartal olmanın gereği yükseklere çıkmak ve yüksekten kuşbakışı
denen bakışla olayları ve durumları değerlendirebilmektir.
Yükseğe çıkmanın, yüksek fikirlerle olmanın yararı ise geniş
bir açıdan bakmayı sağlamasıdır. Yükselinmediği, yerde ve
yatay durumda olunduğu zaman çok büyükmüş gibi gözüken
olayların, kuşbakışıyla geniş bir açıdan bakıldığında, son
derece küçük bir yer kapladığı ve sadece bir detayı
oluşturduğu daha rahat görülür. Örneğin yerde iken kişinin
önünde bir kara parçası veya bir su birikintisi varsa, o kara
parçasını veya su birikintisini çok büyük bir alan olarak
algılayabilir veya o su birikintisi kişiye adeta bir okyanus
gibi görünebilir fakat yükseldiği zaman, yüksek bilgi ve
yüksek enerji ile daha önce gördüklerini değerlendirdiğinde
bütün içerisinde onun aslında ne kadar küçük bir yer
kapladığını, onun sadece küçük bir detaydan ibaret olduğunu,
adeta çok büyük bir tabloyu meydana getiren bir resimler
bütününün küçük bir parçası olduğunu görmesi mümkün olur.
Küçük parçalardan kastedilen onların önemsiz olduğu değildir
fakat o, bütünü oluşturan küçük bir parçadır, aslında bu daha
çok kişilerin idrakleri ile ilgili bir durumdur. Kişi yerde
olduğunda her şeyi o küçük parça olarak görmeye başlar. Küçük
toprak alanın ve küçük su birikintisinin çok büyük bir alan
kapladığını zanneder fakat yukarı çıkabilirse, kuş bakışı ile
o alana, olaylara veya duruma bakıp, değerlendirebilirse, onun
sadece bütünü oluşturan küçük bir parça olduğunu çok rahat
görecektir.
Aşağıdan
bakıldığında; yani olaylar düşük enerjili, düşük frekanslı
enerjilerle değerlendirildiğinde, olayın arka planına ait olup
görülemeyen birçok detay ve durum gözden kaçırılır, yüksekten
bakıldığında ise tablo olabildiğince net görülür. En azından
sadece kişinin kendi baktığı yönden değil, birçok açıdan
olayları gözlemleme imkanı bulması mümkündür. Gerçekte,
kuşbakışı denmesinin asıl anlamı da budur; insanın sadece
kendi açısından değil, karşısındakilerin duygu, düşünce ve
haletleri açısından da olaylara bakabilme, bunları o şekilde
değerlendirme imkanı vardır. Kişi yükseldiği zaman yüksek
bilgiyle temasa geçer, bütüne dokunur, daha bütünsel bir bakış
açısıyla olayları değerlendirir. Birçok açı devreye girdiği
için aşağıda iken bakılarak elde edilen değerlendirmelerin
seyri değişir. Kartal sembolü aynı zamanda da daha fazla
özgürleşmeyi temsil eder. Daha fazla özgürleşmek ise, yasalara
uygun hareket edebilmektir.
Ruhsal Öğretilerde, insanlara karşılaştıkları olaylara kartal
bakışı ile bakmaları, olayların içinde kaybolmamaları tavsiye
edilir. Bu maddenin varlık üzerindeki hakimiyetine son
verebilmek, maddeye hakim olmak, maddeyi kontrolü altında
tutmak demektir ki; yaşama kartal bakışı ile bakabilen
insanlar, şuurlu olarak eğitme-eğitilme sürecine katılan,
vazife realitesinin birer neferi olma sıfatını kazanan
insanlardır. |