GİRİŞ Şimdiye
kadar yayınlanmış olan UFO gözlemlerinin çoğu ABD’den çıkmışsa
da, dış uzaydan ziyaretlerin yapıldığı tek ülke burası elbette
ki değil. Tam tersine asıl gerçek odur ki, başka bazı
ülkelerde UFO gözlemleri ABD’dekinden daha fazla yapılmış ama
bunlar yayınlanmamıştır. Dünyanın tümündeki bu konuyla ilgili
istatistikler ise tam değildir. ABD’den başka ülkeler bu
haberleri hep ABD’den beklemişler ve kendi ülkelerindeki UFO
gözlemlerine ve ilgili olaylara kayıtsız kalmışlar hatta
(halkın haber alma özgürlüğünü de hiçe sayarak, be gerçeği
ört-bas etmeye çalışmışlardır. Bu nedenle, dünyanın dört bir
yanındaki UFO gözlemleriyle ilgili rakamlar tahmini
olmaktadır.
I. ve II. Dünya
Savaşları Öncesi On dokuzuncu yüzyıldan önceki UFO gözlem raporları gerçek
olmayan bilgilerle doludur. Daha gerilere gittikçe, üzerinde
çalışmaya değer data giderek azalır ve araştırmacı ya da
okuyucu spekülasyonlara zorlanır. 19. Yüzyılın ilk yarısında,
akademik niteliği olmayan kimseler tanımlanamayan ya da akıl
erdiremedikleri tüm göksel olayları birer dinsel(mistik)
deneyim olarak yorumlama eğilimi sergilemişlerdir.
Bunlardan en çok bilineni Portekiz’de yaşanan Fatima
Olayıdır(1917). Pek çok ciddi UFO araştırmacısının ortak
kanısına göre Fatima Olayı aslında tipik bir UFO
Vak’asıdır ama çok büyük ölçüde halk ve Kilise mensupları
tarafından dinsel bir deneyim olarak yorumlanmıştır.
Olayın merkez kahramanları üç kız çocuğudur ve gözlemlenen
ışıklı olay da, onlara göre
“Meryem Ana’nın Ortaya
Çıkışı”
dır. Bu olayda;
“…güneş gibi ışıklı
obje (“Virgin Mary”) sallanarak dünyaya(Portekiz
semalarına) yaklaşmış, bir süre ileri geri hareketten
sonra uzaklaşıp gitmiştir”. Bu olay, söz konusu
çocuklara yönelik olarak gibi cereyan etmiştir ama tüm
kasaba halkının gözleri önünde cereyan etmiştir. 1917’nin
Portekiz köylüleri, kadîm zamanların İnkaları’nın yaptığı
gibi bu ışıklı cisme
“Tanrı”
damgasını vurup
yerlere kapanmadılar ama olaya
“mucize”
demekten de geri kalmadılar. Binlerce gözlemcisi olan
Fatima Olayı’nın tam olarak ne olduğunu; ne din
tarihçileri, ne Kilise, ne de UFO araştırıcıları net bir
şekilde açıklayabilmiştir
(olayın tamamı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: PLANET
Dergileri, Ruh ve Madde Yayınları).
1900’lü yılların başlarındaki olaylarla ilgili
tartışmaların(bir sonuca varmadan) bu kadar sürüp
gitmesinin nedeni; o zamanlarda bugünkü gibi ölçümlerin ve
aletli gözlemlerin yapılmaması olarak gösterilebilir.
|
Fatima ve Kardeşleri |
Bu nedenle o olayları ele alan konunun araştırıcıları da
çalışmasını, spekülasyonlara ve tahminlere dayandırmak
zorunda kalıyordu. Çünkü ellerinde gerçeklere dayalı
parametreler bulunmuyordu. Açıktır ki, bir konuda
ölçümlere dayalı ne kadar çok gerçek varsa, o kadar az
spekülasyon var demektir. Bunlardan dolayı 19. Yüzyıl
sonları ve 20. Yüzyıl başlarındaki göklerdeki sıra dışı
olaylar her yöne çekilmiştir.
Avrupa UFO gözlemlerinin ilk dalgasını, 1909 tarihli İngiltere
gözlemleriyle başlatmak hususunda araştırmacılar arasında
görüş birliği vardır. Gözlendiği rapor edilmiş İngiliz
objeleri, güçlü projektörleri olan; sert dönüşler yapan ve
havada asılı gibi duran nesneler olarak betimlenmiştir. Bu
arada, söz konusu objelerin yere inişleri ve onların
içinden çıkan varlıklarla ilgili olarak raporların sayısı
da az
değildir. Bu raporlarda alıntılanlar ile1896-1897
Amerika’yla ilgili UFO gözlem dalgasının raporları
arasında pek çok ortak nokta bulunmaktadır.
Avrupa UFO gözlemlerinin ikinci dalgası 1930’lu yıllara
rastlar ki bunlar da İsveç’in kuzeyinde yoğunlaşmıştı.
Kendilerini tanımlayacak hemen hemen hiçbir işarete sahip
olmayan, sıra dışı hareketlerle karşılaşan İsveçli pilotları
çıldırtan ve orasından burasından ışık huzmeleri çıkan bu
UFO’lardan hemen hiç birinin yere indiği rapor edilmemiştir.
|
II. Dünya
Savaşında İkinci Dünya Savaşı sırasında UFO gözlemleri yoğunluklarını
Pasifik ve Atlantik’teki savaş alanlarında yoğunlaştığını
görüyoruz. Bu savaşlar sırasında gözlemlenen UFO’lara
“foo fighters” gibi bir ad uydurulmuş ve böyle
anılmıştır. O zamanların medyasında çıkan haberlere göre,
savaş pilotlarının korkulu rüyalarını oluşturuyordu bu
“foo fighters” … Bunlar; alev alev yanan, bazen savaş
uçaklarının önünden giden, bazen onları arkadan izleyen, hatta
zaman zaman çevrelerinde dairesel hareketler yaparak uçan,
pilotlara göre “tanımlanamaz” nesnelerdi. Fatima
Olayında olduğu gibi, bu nesnelere mistik bir yorum uydurarak
“Aziz Elmos’un Ateşi” adını takanlarda olmuştu.
O yıllarda “foo fighters” takma adıyla anılmış
olan bu UFO’ların en ürkütücü hareketlerinden biri de;
havadaki bir savaş uçağının çok ilerisinde birden ortaya
çıkıvermeleri, ürkütücü bir hızla uçağın üzerine doğru
gelmeleri ve tam uçağın önünde âniden 90 derecelik bir manevra
ile yön değiştirmeleri oluyordu. Savaş pilotları bunlarla ilk
karşılaştıkları zaman, doğal olarak(ve içinde bulundukları
savaş psikolojisinin de etkisiyle) onları Almanlar’ın ya da
Japonlar’ın gizli silahları/uçakları sanmış ama bu “foo
fighter” ların düşmanca bir hareketlerine tanık
olmamışlar ve bu değerlendirmelerinde yanıldıklarını anlamışlardı.
Bununla birlikte, “falanca milletin câsus / düşman
uçakları ya da gizli silahı” yakıştırması; konunun
câhilleri tarafından ve bile bile bu gerçeği örtbas etmek
isteyen çevrelerce kullanılmıştır. Aslında bunlar dünya malı
nesneler değildi. Gerçekleri kabullenmekte zorlanan ve
yeniliklere (yeni düşüncelere) kapalı olan zihinler böyle ve
benzeri yakıştırmalarla rahatlıyordu. Savaştan sonraki
yıllarda da UFO’lar için kullanılan bu yakıştırma,
“Amerikalıların gizli silahı” ya da
“gizli
gözlem aracı” şeklinde sürdürülmüştür. Bunlar kuşkusuz
artık modası / zamanı geçmiş yakıştırma ve uydurmalar. Gerçekleri bilerek/bilmeyerek ört-bas etmekte kullanılan bu
yakıştırmalar; haber alma özgürlüğünü zedelemek/engellemek
bakımından olduğu kadar, birçok insanın ve özellikle de
çocukların yanıltılması/kandırılması bakımından önemlidir. Bu
adaletsizliği, kendilerine; konuyla ilgili devlet politikası
olarak benimsemiş hükümetlerin sayısı, ne yazık ki az
değildir. Bunun ekonomik, politik ve askeri boyutlarla ilgili
nedenleri de 1 no’lu dipnotumuzdaki kaynaklarda bulunabilir.
Foo
fighters (foo savaşçıları...)
Tekrar
konumuza dönerek, dünyanın o savaşlarla çalkalanan
yıllarına(örneğin 1946’ya) baktığımız zaman, İsviçre’de de bir
UFO gözlemleri yoğunlaşması olduğunu görüyoruz. Gözlenen
objeler çoğunlukla dünya malı roketleri andırıyor. Binlerce
görgü tanığı bu nesneleri İsviçre semalarında izlemişti. Roket
şeklindeki bu UFO’ların yatay uçuşları yaygındı ve bunlardan
hiç biri de yere çakılmış ya da parçalanmış olarak bulunmadı.
Amerika, General Doolittle’ı araştırmalara yardım etsin diye
bu ülkeye gönderdi. Çünkü Amerikalılar bu UFO’ları Rusların “gizli
silahı” sanıyordu. İsviçre hükümeti, olayları(ört-bas
etme gayreti içinde) açıklayamayınca, doğal fenomenlerin
yanlış algılanması/ anlaşılması ya da kütle halüsinasyonu
olarak açıklamaya çalıştı. Çünkü
“hayalet roketler”
olarak isim takılan bu objelerden hiç biri yere düşmüş ya
da patlamış olarak bulunamadı. İsviçre Hükümeti adına
çalışan bilim insanları da, gerçek bilimsel zihniyetin
gereği olan, doğruyu söylemek ve olayların üzerine gitmek
yerine, hükümetin ört-bas politikası yönünde bir raporla
gerçeğin üzerini örtme, dolayısıyla insanların doğru
habere ulaşma özgürlüklerini zedeleme talihsizliğini
sergilemiş oldular. |
Temsili Resim |
Bu aynı zamanda Amerikan Hükümetinin dünya dışı zeki hayat
politikasının parelelinde bir tutumdu. Belki de General
Doolittle’ın asıl misyonu, İsviçre Hükümeti’ne
böyle(gerçekleri saptırıcı) bir karar aldırtmaktı. |
1947’de
UFO gözlemleri dalgasının Amerikan versiyonu dünya sahnesine
çıktı. ABD’deki bu gözlemlerle birlikte UFO gizemi dünya
gündemine iyice yerleşmiş oldu. Yukarıdan beri vermeye
çalıştığımız tarihçeden de anlaşılacağı gibi, UFO gözlemleri
dalgalar hâlinde olmuştur. Amerika’dan sonraki UFO gözlemleri
yoğunluğu 1954’te Fransa’da yaşandı. Fransa’daki gözlemler
dalgasında, tanımlanamayan uçan objeler sâdece havada değil,
yere konmuş/inmiş olarak da saptandı. Hatta bunların bir
kısmında UFO’nun yanı sıra dış uzaydan gelmiş varlıklar da
vardı. 1954 UFO gözlemleri dalgasını en ciddi araştıranlardan
biri Ünlü ufolog Aime Michel’dir. A. Michel, UFO
araştırmalarını topladığı kitapları olan
“The Truth
About Flying Saucers” ve
“Straight
Line Mystery” Ufoloji
literatüründe seçkin yerini hala korumaktadır. |
Aime
Michel (1919-1992) |
Dünyanın kendi doğal yapısından kaynaklanan,
“dünyanın
doğal elektrik ağı şebekesi” nin mevcudiyeti ve
UFO’ların pek çoğunun, bu ağı oluşturan hatlar
boyunca görülmesi gerçeğinin keşfi, A. Michel’in
çalışmalarının dünya bilimine kazandırılmış bir yan üründür.
Ünlü araştırmacı bu teorisine “orthotony” adını
vermişti. Bu teori daha sonra
Colorado Üniversitesi’nden Davis Saunders tarafından
geliştirilmiştir. Bu çalışmadan sonra, Orthotony Teorisi daha
da önem kazanmıştır. Bu çalışmalar ve dünyanın çeşitli
noktalarında müstakil UFO gözlemleri sürüp giderken, Fransız
halkı ikinci bir UFO gözlemleri dalgasını 1973 ve 1974
yıllarında deneyimledi.
UFO’lar Latin Amerika’da Latin Amerika için,
“UFO gözlemlerinin uluslararası
lideridir.” denebilir. Bu kıtadaki Brezilya, belki de
yüzölçümünün büyüklüğü bakımından olacak ki,(Güney
Amerika’daki) gözlemlerin çoğu Brezilya kayıtlıdır. Bu konuda
(gözlem sayısı olarak) Arjantin ikinci sırada; Chile, Peru,
Venezuela ve Uruguay sırayla daha sonrakilerdir. Herhalde
gözlem bolluğundan dolayıdır ki, bu ulusların halklarının
büyük çoğunluğu, dünya dışı zeki hayatın varlığını ve bu zeki
hayatın temsilcilerinin gezegenimizi ziyaretlerini,
tutuculuktan uzak çok doğal olarak karşılar. Tüm bu olup
bitenlere, halkın(gerçeği yansıtan) bu samimi kanaatine ve
bağımsız bilim insanlarının bulgularına rağmen, siyasi baskı
altındaki resmi bilimin hâla UFO’ların varlığını rahatlıkla
açıklayamamış olması, elbette ki dünya beşeriyeti(ve
çocuklarımız) adına büyük talihsizlik. Bununla birlikte,
günümüz uygar yönetimine yaraşır bir şekilde güzel bir medeni
cesaret örneği göstererek UFO gerçeğini resmi ağızdan
açıklayan hükümetler yok değil; örneğin, Meksika, Fransa ve en
son olarak da Yeni Zelanda bunların başında gelmektedir(*).
Brezilya’daki UFO gözlemlerinin
belirgin niteliği; yakın karşılaşmaların(2)
bolluğu ve gözlemlerle ilgili fiziksel anıtların çokluğudur.
Brezilya kaynaklı UFO gözlemleriyle ilgili tüm gerçekler
ortaya çıkmadan ve bunlar değerlendirilmeden raporları
yazılmamıştır. Brezilya’da bu konunun tanınmış kuruluşlarından
“Aerial
Phenomenon Research Organization”
bu alana çok değerli
katkılarda bulunmuştur. Bu organizasyonun önde gelen
isimlerinden Irene Granchi dünyaca ünlü bir Bayan UFOlogdur.
Brezilya’yla ilgili iyi incelenmiş ve doğruluğu kanıtlanmış
vakalardan biri 22 Mayıs 1973 tarihli ve Onilson Papero’yla
ilgilidir. O. Papero 41 yaşında, evli ve iki kız çocuk babası
bir Brezilyalıdır. Olay kahramanı o gece sabah üç sularında
Catanduva’daki evine dönüyordu. Saatte 55 mil hızla giden
arabanın radyosu açıktı, dışarıda da yağmur vardı. Yol
üzerinde bir tepenin yamacına geldiği zaman, arabanın
radyosunun sesi azalmaya başladı; Onilson, volümü yükseltip,
açma kapama(on/off) butonuna birkaç kez dokunduysa da,
radyonun sesi giderek duyulmaz olmuştu. Bu arada arabanın
motoru da tutukluk yapmaya(“kerkmeye”) başladı. Bunun
üzerine sürücümüz, arabası daha fazla güç alsın diye vites
küçülttü. Aslında yamaç çok dik değildi ve vites düşürmeye
gerekte yoktu ama arabası kerkiyordu.
Temsili Resim
Kahramanımız
vitesi düşürmek için dikkatini içeri verdiği zaman, yaklaşık
20 cm. çapında daire şeklinde mavi ışıklı saydam bir cismin
arabanın içinde ve göstergelerin bulunduğu ön kısımda yavaşça
hareket ettiğini gördü. Onilson, ön panelin üzerinde duran
mavi ışığa baktığı zaman, onun içinden doğru arabanın motoruna
kadar her şeyi görebildiğini hayretle fark etti. Onilson,
şaşkınlık içinde; deneyimlediği şeyin ay ışığıyla oluşan bir
illüzyonel yanılgı olduğunu birden düşündü ama o gece
gökyüzünde ay yoktu, ayrıca hava kapalı ve yağmurluydu.
Kahramanımız iyice şaşırmış, hatta paniklemiş durumdaydı: önce
radyosu kendi kendine susmuş, sonra arabası kerkmiş, şimdi de
arabanın içinde hem de burnunun dibinde dolaşan tabak gibi
masmavi bir ışık…
Bu arada yavaş yavaş ama temkinli bir şekilde Onilson rampayı
tırmanırken, tepeden, doğru kendi üzerine tutulmuş parlak mavi
bir ışık huzmesinin farkına varır. Bu ışık huzmesinin kaynağı
parlaklığını artırarak kendisine yaklaşıyordu. Onilson bir an,
bunun tepeden aşağı doğru inen bir kamyon olabileceğini
düşünür, arabasını yolun iyice kenarına alır ve selektör yapar
ama parlak ışık, hızından bir şey yitirmeden yaklaşmasını
sürdürmektedir. Kahramanımız çarpışmanın kaçınılmaz olduğunu
anlayınca, başını ellerinin arasına alır ve direksiyona doğru
eğilir. Bir iki dakika sonra kamyonun geçmesi gerektiğini ama
geçmediğini anlayınca başını kaldırır. Parlak nesne 50
feet(yaklaşık 15 m.) kadar ileride ve 30-35 feet(yaklaşık 10
m.)kadar havada asılı durmaktadır. “Yere konmak üzere
olan bir helikopter olmalı.” Diye düşündü Onilson ama
objeden gürültü gelmiyordu. Bu arada arabanın içinin oldukça
sıcak ve havasız olduğunu hissetti. Kapıyı açtı, soluklanmak
için dışarı çıktı ama dışarısı da (yağmura rağmen) içeriden
farksızdı, sıcak ve havasız…
Nesne oradaydı ve durduğu yerde vınlama sesi çıkarıyordu.
Onilson dikkatli baktığı zaman o parlak ışık kaynağını yüz
yüze kapatılmış iki tabak gibi bir şey olduğunu anlamakta
gecikmedi: 25 feet(yaklaşık 7 m.) kadar kalınlık, 30 feet(8-9
m.) kadar da genişlik… Bu ışıklı cisimden dolayı ortalık
epeyce aydınlıktı. Ortamda sıcaklık ve havasızlık sürüyordu.
Onilson cisme daha dikkatli baktığı zaman, onun çevresinde
dönmekte olan şeffaf bir perde fark etti. Bu şeffaf perde
hareketliydi, sağdan sola bir turunu tamamladığı zaman,
ortamdaki sıcaklık ve havasızlık son buldu. Bundan sonra
objenin altından tüp şeklinde bir uzantı belirdi ve yere kadar
uzandı.
O
anda kahramanımız ilk olarak kaçırılma korkusuyla irkildi,
panikledi ve yakındaki ağaçlığa doğru koşmaya başladı. Bir “şey”
tarafından sırtından çekildiğini hissettiği zaman 300 m. Kadar
koşmuş bulunuyordu. Sanki sırtından bir lastiğe bağlanmış
olarak geri çekiliyordu. Bundan kurtulmaya çalıştı. Ama
arkasında, kendisini çeken bir şey de yoktu. Birden
durup/dönüp arabasına baktı. 8-10 cm. kalınlığındaki tüp
şeklindeki ışık UFO’nun altından süzülüp duruyordu. Bu ışık
huzmesinin Onilson’un arabasına isabet ettiği noktada araba
şeffaftı ve kaputun altındaki motor bile görünüyordu, arabanın
içindeki koltuklar ve öteki şeylerde… Kahramanımızın aklı
iyice karışmıştı. Bir ara arabanıneriyip akacağını bile
aklından geçirmeden edemedi çünkü henüz arabanın taksitlerini
ödeyememişti bile… Zavallı Onilson’un
zihni bu kadar sıra dışılığı kaldıramadı ve bayıldı.
Roswell olayı – 1947 (Temsili Resim)
Kronolojik Özet 1944:
Saldırgan olmayan ve “Foo-fighters”
takma adıyla literatüre
geçmiş olan UFOların, savaş uçaklarının yakın
çevresinde(ağırlıklı olarak da Avrupa ve Pasifik üzerinde)
yaygın olarak gözlemlenmesi.
1946:
“Ghost rockets”takma adıyla Ufoloji literatürüne geçmiş olan UFO’ların İsveç
ve komşu ülkelerde bolca gözlemlenmesi.
1947: Belli formasyonlardaki guruplar halinde disk şeklindeki UFOlar
Amerikalı gözlemci(iş adamı ve pilot) Kenneth ARNOLD
tarafından telaffuz edilen “Flying saucers” takma adıyla
Ufoloji literatürüne geçmiştir. K. ARNOLD’un Cascade Dağları
üzerinden uçarken (Washington Eyaleti) yaptığı bu gözlem,
yerde bulunan gözlemciler tarafından da kaydedilmiştir. Bu
konuda ABD gazetelerinde 1500’den fazla bireysel gözlem
haberi yayınlanmıştı. 1947 yılıyla ilgili başka bir haber New
Mexico, Roswell yakınlarında yere çakılan disk şeklinde bir
UFO ile ilgilidir. Aynı yıl disk şeklindeki UFO’lar ABD Hava
Kuvvetleri raporları da dahil, birçok resmi gözlem merkezi
tarafından saptanmıştır.
Yzb.Thomas MANTEL
1948:Bu yılın en önemli UFO olayı ABD Hava Kuv.
“Pilot Yüzbaşı
MANTEL” olayı
olarak literatüre geçmiştir. Olay Kentucky(ABD) semalarında
gerçekleşti. Yzb.
MANTEL, görüş alanındaki(ve yerdeki radar ile de saptanmış
bulunan) UFO ile kısa
süreli it dalaşından sonra, UFO’ya inatla yaklaşmak isteyince,
olay MANTEL’in
uçağının havada infilak etmesiyle sonuçlanmıştı. 1948 yılı
UFOlarla ilgili başka
önemli bir olay da ABD Hava Kuvvetleri’nde
“Project
Sign” adıyla resmi bir araştırmanın başlatılmasıdır. UFO’larla ilgili olayları
açıklamak amacıyla başlatıldığı söylenmişse de, çok geçmeden “Project Sign” ın, ABD Hükümeti’nin UFO
olaylarını(yani “Evrende Zeki Hayat” gerçeğini)
ört-bas etme denemelerinden biri olduğu anlaşılmıştır. Düzmece
Project Sign raporunda “incelenen UFO gözlemlerinde/
vak’alarında yeterince fiziksel kanıt bulunmaması…”
gibi resmi bir yalan ile de
ABD ve dünya halkı kandırılmak istenmiştir.
“Project Sign”a rağmen UFO gözlemleri bir azalmaya uğramadan sürmüştür. ABD
Hükümeti, bu ört-bas ve yalanlama projesiyle amacına
ulaşamayınca, “Project Grudge” adıyla başka bir
projeyi devreye sokar. ABD Hükümeti’nin apaçık gerçeklere(“plain
truth”) karşı ciddiyetten uzak ve haber alma
özgürlüğünü zedeleyici bu tutumuna karşı ilk ses
getirici tepkinin Donald KEYHOE’nun söz konusu araştırma(ve
belgelere dayalı) yazısında, dış uzay kökenli bu nesnelerin
sadece gerçek olduğunu değil, ABD Hükümeti’nin
sistemli bir şekilde, elinde bulunan fiziksel kanıt ve
belgeleri gizlediğini yazıyordu.
Donald KEYHOE
1950:
UFO’larla ilgili ilk kitapların yayınlanmaya başlaması.
Belgesel nitelikli bu kitaplardan ilki yine D. KEYHOE’a
aittir.
1952: “Project Blue Book”
un yayınlanışı. ABD Hükümeti her şeye rağmen gerçekleri
ört-bas etkinliğini sürdürmeye çalışıyordu. ABD resmi
çevrelerinin, UFO gerçeğine karşı söz konusu bağnaz tutumu; bu
tutumu kınayıcı yazıların yanı sıra, ciddi derneklerin
kurulmasına da vesile oldu. Bunların en önemlilerinden biri
APRO’dur(Aerial Phenomena Research Organization- Hava
Olaylarını Araştırma Organizasyonu). APRO, uzun yıllar;
UFOlarla ilgili gerçeklerin halka yansıtılması konusunda uğraş
vermiş değerli bir sivil toplum kuruluşudur. Bu arada 1952
yılında(Washington DC’de ve o yörede) belirgin bir “UFO
olayları dalgası” kayıtlara(radar ve görsel olarak)
geçmiştir.
Donald MENZEL- George
ADAMSKI
1953: Sponsorluğunu CIA’nın yaptığı Robertson Paneli’ni bu yılda
sahnede görüyoruz. ABD Hükümeti, gerçekleri saptırma gayreti
içinde; UFO’larla ilgili haberlerin / gözlemlerin yanılgıdan /
yanılsamadan başka bir şey olmadığını kaydederek, halkın haber
alma özgürlüğünü bir kez daha resmen engellemeyi denemiştir. Adı
geçen panelle ilgili olarak öne çıkan isimlerden biri Donald
MENZEL olmuştur.
Bu astronom(Harvard) sanki panelin sözcülüğünü yapıyordu.
Resmi ağızların gerçekleri yalanlama gayretlerine karşın, UFO
gerçeği de bir türlü ört-bas edilemiyordu(Evrensel Yin-Yang
çekişmesinin
tipik örneği ya da UFO versiyonu…). UFO gerçeğinin önde
gelen “temasçıları” ndan George ADAMSKI’nin UFO sahnesine çıkışını bu yılda(1953) görüyoruz.
1955: ABD Hava Kuvvetlerine ait Project Blue Book’un
bir Raporunun yayınlanması.
1956: Ufolojiyle ilgili sivil toplum örgütlerinden NICAP’ın sahne
alışı (Hava Olayları Ulusal Komitesi- Washington).
1957: Yeni bir “UFO gözlemleri dalgası” nın ülkenin
dört bir yanında deneyimlenmesi. Bu olaylar/gözlemler
dizisinin belirgin özelliği, elektrik kesintileridir.
Özellikle Levelland- Texas bölgesindeki gözlemlerde evlerde ve
arabalarda elektrik kesintileri kaydedilmiştir. Resmi
kaynaklar söz konusu kesintileri “elektrikli fırtına”
yalanıyla geçiştirmeye çalışmışsa da, başarılı olunamamıştır.
Çünkü pek çok olayda “yaprak bile oynamayacak kadar hava
sakindi…”.
1964: Bu yıla damgasını vuran UFO vak’ası
“Socorro”
olarak Ufoloji literatüründe unutulmaz yerini almıştır. New
Mexico,Socorro’da bir polis memurunun(UFO gözlem
sınıflandırmasına göre) üçüncü türden yakın karşılaşmasıydı bu
olay. Project Blue Book’un gerçekliğini inkar edip
yalanlayamadığı bu olay en bilimsel şekilde NICAP tarafından
değerlendirilmiş ve konuyla ilgilenenlerin dikkatine
sunulmuştur. Bundan ayrı olarak NICAP,
“The UFO
Evidence” başlığı altında yaptığı yayında 750 UFO
olayının bilimsel analizini halka sunmuştur.
1966: Michigan, Dexter’de yere konmuş UFO gözlemine Project Blue
Book’un “bataklık gazı” tanısı koyması olayın
gözlemcilerinin ve konuya yabancı olmayanların tepkisine neden
olmuş ve adı geçen sözde bilimsel kuruluş halk tarafından
alay edilmek talihsizliğinden kurtulamamıştır. Bu kuruluşun,
güvenilirliğini iyice yitirmesinden sonra, konunun
incelenmesinin bir devlet üniversitesine (University of
Colorado) verilmesine karar verilmişti. Üniversitenin işi ele
almasıyla “UFO yakıştırmaları listesi”ne bir
yeni alt başlık eklenmiş oldu:
“Ball lightning” (Phillip
Klass, Aviation Week Magazine). Condon Raporuna göre UFO’lar “yıldırım topları”ndan
başka bir şey değildi.
1967: Amerikan Havacılık ve Astronot Enstitüsünde UFO
araştırmalarıyla ilgili bir alt komitenin oluşumu bu yıla
rastlar. Wesleyan Üniversitesi’nde bir UFO kursu açılır.
Devlete bağlı olmayan bir UFO Araştırma Grubu’nun kuruluşu ilk
olarak bir Sovyet TV kanalından duyurulur.
1968: Bilim ve Astronot Komitesi’nin bir günlük UFO sempozyumu bu
yıla rastlar. Project Blue Book’un halktan gizlediği çok net
UFO olay ve gözlemlerinin NICAP tarafından su yüzüne çıkarılıp
yayınlanması da 1968’e rastlar.
1969:
Project Blue Book artık geçerliliğini tamamen yitirmiş bir
durumda resmen kapatılır. Colorado Üniversitesi’nin kendine
göre UFO incelemeleri sürmektedir. Amerika Bilim İlerletme
Derneği bu yılda yaptığı yıllık uluslar arası toplantı
gündemine UFO konusunu da katar. Adı geçen derneğin bu tavrına
Donald MENZEL’in karşı çıkışı dikkatlerden kaçmamış ve çok
tepki toplamıştır. Bu yılın, UFO konusunun tutuculuktan ve
riyakârlıktan uzak, olumlu yönde aydınlatılması bakımından
belki de en önemli olayı, Mutual UFO Network(MUFON)’un Walter
ANDRUS tarafından kurulması.
1973: Bazı dünyalıların dış uzaydan gelenler tarafından götürülmesi
konusu ilk olarak bu yılda Ufoloji literatürüne girmiş
denebilir. Missisippi, Pascagoula’da iki balıkçının söz konusu
götürülme(abduction) ve tekrar getirilme olaylarının ilki
sayılabilir. Hepsinden önemlisi, UFO Etütleri Merkezi Prof.
Dr. Allen HYNEK tarafından bu yılda kurulmuştu. Astrofizik
profesörü olan A. HYNEK daha önceki yıllarda ABD Hava
Kuvvetleri bilim danışmanlarındandı.
1975:
Project Blue Book’un bir kısım dökümanı National Archives
Kurumu aracılığıyla yayımlandı.
1978:
Roswell(1947) Olayı’nın görgü tanığı ile bir röportaj yapıldı
ve yayınlandı.
1979:
UFO’lar konusunda daha derinlemesine ve dürüstçe araştırmalar
yapılması yönünde bir fon oluşturuldu. (Richard HALL, Tom
DEULEY, Bruce MACCABEE)
1983:
Yukarıda kurulduğunu belirttiğimiz fon(Fund for UFO Research)
tarafından desteklenen klinik psikologlar görülme(“abduction”)
olaylarından sekiz tanesini derinlemesine etüt ettiler ve
götürülen dünyalıların herhangi bir zihinsel
rahatsızlıklarının bulunmadığı(dolayısıyla
anlattıklarının/deneyimlediklerinin) doğruluğu ve otantikliği
konusunda rapor düzenlediler.
1987:
Ufoloji konusunda en çok satan ve çok ses getiren iki
araştırmanın bu yılda yayınlandığını görüyoruz:
COMMUNION,
Whitley Streiber ve INTRUDERS, Budd Hopkins. Bu iki eser
sayesinde, götürülme(“abduction”) ve tekrar
getirilme olaylarına yönelik ilgi sanki alevlenivermişti.
1991:
Bu yılda yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre 4.000.000 kadar
Amerikalı yaşamlarının bir döneminde götürülüp(“abduction”)
tekrar getirilme vaka’sının süjesi durumunda olduğu
anlaşılmıştır.
1992:
Massachusets Teknoloji Enstitüsü’nde dört günlük uluslar arası
konferansta; götürülüp(“abduction”) ve tekrar
getirilme olayları, adı geçen üniversitenin psikoloji bölümü
uzmanlarınca masaya yatırılmıştı.
1993:
Ufoloji konusunda dev kuruluşların bir tür koalisyonu bu yıla
rastlar. Konunun önde gelen kuruluşları şunlardır: MUFON,
CUFOS ve Fund for UFO Research.
1995:
ABD Hava Kuvvetleri’nin Roswell konusundaki itirafı bu yılda
gerçekleşir. ABD Hava Kuvvetleri yetkilileri Roswell’in bir
hava balonu(meteoroloji balonu) olmadığının itirafında
bulunur, 50 yıla yakın bir yalanlamadan ve kandırmacadan
sonra… Daha sonraki yılların en önemli denebilecek gelişmesi,
Rockefeller’in sponsorluğunda yapılan bilimsel bir toplantıda
UFOlar konusunun incelenmeye değer bir konu olduğunun
yayınlanması olmuştur. |