Antik
Çağ ve Yeni Çağ Felsefesi bölümünde incelenen tüm
filozofların, değişik yaklaşımlarla insan-ruh-varlık-evren
konularındaki görüşlerini kısaca ve özel olarak ele almaya,
bilgi ve kültür dağarcımıza yeni bilgiler eklemeye çalıştık.
Her
filozofun kendi düşünce sistemine göre İnsan, Tanrı, Evren ve
İnsanın sorumluluğu hakkındaki görüşlerini kısaca belirtmeye
gayret ettik. Evrenin ve insanın bir de ruhsal yönü olduğunu
ifade eden, insanı, evreni bir makine gibi görmeyen
filozofları inceledik ve felsefeye de kısaca bir göz attık.
Sizlerin de gözlemlediğiniz gibi felsefe da pratik uygulamalar
yoktur sadece entelekt seviyede fikir verir. Teorik kaldığı,
pratiğe uygulanamadığı için de, insanın tekamülüne dolaylı
katkısı vardır. Özellikle Batı Felsefesi, bilginin bilmek için
olduğunu iddia ettiğinden felsefeleri hiçbir zaman uygulama
alanına girmemiştir. Oysa, Eski Mısır, Hint, İran, Çin
uygarlıklarından ve İslam felsefesinde tasavvuf olarak
uygulama alanı bulmuştur.
Eski Mısır’da Hermesçilik adı altındaki ezoterik öğreti,
öğrencilerine tatbikat da yaptırırdı. İran’da Zerdüşt’ün
kurduğu Mazdeizm’de; Hint Vedalarında, Budizm'de, Çin’de Tao
öğretisinde, Konfüçyüs öğretisinde uygulamalar hep ön planda
yer almış ve bu öğretileri alanların uygulamalarını da
yapmaları yani öğrendiklerini uygulamaları istenmiştir. Oysa
Batı felsefesinde bilmek için bilmek amaç olarak alındığından
uygulamaya pek yer verilmemiştir. Felsefi konular teorik
olarak filozof tarafından incelenerek sunulmuş, bu tip bir
bilgiyi nasıl uygulayacağınız ve yaşamınıza kazandıracağı
pratik faydalar inceleme alanına pek girmemiştir.
Doğulu felsefeciler, bilgiyi eylemsel işe yararlılık için
aradıklarından, tatbikat alanında daha faydalı olmuştur
diyebiliriz gönül rahatlığıyla…
Yukarıda da belirtildiği insanın ruhsal yönünü ve evrenin
amacını araştırması insanlık tarihi kadar eskidir çünkü insan
kendisinde olmayan bir şeyi araştırmaz. Özellikle şunu da
belirtmek gerekir ki, ruhsal fikirler ve çalışmalar
temellerini filozoflardan almamışlardır. Doğrudan doğruya
yapılan deneyimlerde hareket edilerek bir sistem meydana
getirilmiştir ki bütün ruhsal öğretiler buna dahildir.
Ruhsal öğretiler ve ruhsal uygulamalar, deneye ve deney
sonuçlarının gerçeğe, günlük yaşama uyup uymadığına bakar. Bu
yüzden ruhsal prensipler hiçbir filozofik sistemin malı
olamaz. Felsefenin pek de uzanmadığı ve genellikle Müteal-Aşkın,
akıl ötesi, deney ötesi denen konuları yaşamın içine indirmiş,
insana yaşamın mana ve önemini öğretmiştir. Bu bakımdan okült
bilimler ve dinlerle ilişki daha fazladır diyebiliriz çünkü
okült bilimler ve dinlerin de kökeninde ruhsallık ve ilham
vardır.
|