Kuantum dünyası,
bilinen sabit gerçeklerden çok bilinebilecek bütün
gerçeklikler olasılıklarını içerir ve dalga/parçacık ne kadar
gözlense de süptil hale girerek elden kayıp gider. Sayısız
olasılıkların içinden biri, bir aşamada kendini dünya
yaşamında sabitleştirip gerçek şeyler olarak yaşama girmektedir.
İnsan yaşamında bir anda, eş zamanlı ve her yönde olmak üzere
olasılıklar yığını vardır. Seçilecek yörüngeler, etkenler
dizisi altında yapılır ama bu bile sanal bir geçiştir
denilebilir. Seçimin tersi bir durum her an olabilir. İnsan
yaşamını, yaşama bakış açısının değişimiyle, an içinde yani
sürekli şimdide durmadan oluşturur. Elektronu niteleyen
parçacık açısından değerlendirildiğinde yaşam, kaba, sert ve
daha maddi; dalga açısından değerlendirildiğinde daha süptil,
akışkan ve ruhsal hale dönüşür. Ve bu dönüşüm bizim günlük
yaşamdaki gerçekliğimizi oluşturur. Her varlığın
"gerçekliği"
içinde bulunduğu realite ile tanımlanır. Yani bir şeyin
varlığıyla, onun ortamının tamamı arasındaki bağlılık,
"anlamlılık"
olarak adlandırılabilir. Dünyada tüm olup
bitenler, esneklik ve uyum yeteneğinin arttırılmasına
yöneliktir. Çünkü dünya insanlığının fizik evrenlerle olan
ilişkilerinde meydana gelecek değişik yapıdaki tesirlere
sabrını arttırması gerekir. Bu içinde bulunulan tekamülün
gereğidir ve anlamı, kozmikleşme sürecidir. Araştırmalar
sonucu, elektronun sadece kendi dalga paketindeki bilgi ve
anlama duyarlı olmadığı; aynı zamanda, durum içinde
görülmeyen elektron hareketlerine, şuurlu niyetlere de tepki
verdiği gözlemlenmiştir. Bunun anlamı ise, elektronda
elemental şuur farkındalığı olduğudur. Belirsizlik İlkesinin
ortaya koyduğu bu olasılık gerçek yerini bulduğunda yeni bir
fizik anlayışının, insanın dünya ile olan ilişkilerinde
değiştirici ve yenileştirici bir rol oynayacağı söylenebilir.
Anlayış motivasyonlu bir insanın 21. yüzyıldaki ihtiyaç ve
bilgisi değişik yeni insanın ortaya çıkmasında katkısı
olacaktır denebilir. Belirsizlik
İlkesi sisteminin sürekli değişim içinde bulunmasından ötürü,
varlık benliğinin bütünleşmesi de değişim içindedir. Bununla
beraber varlıktaki dikkat mekanizması
benliğin bir tarafına daha çok enerji göndermekle tutarlı
konumda olur. Fakat yine de varlığın içinde bulunduğu
negatif haller, geçici de olsa alt benliklerin devreye girmesi
sonucudur.
Kuantum kuramında
benlik sabit değildir. İçsel ve dışsal olarak değişir, akışkan
ve belirsizdir. Kuantum benlik, alt benliklerin, yeni
deneyimlerle gelen girdilerin bileşimidir. Duyular dünyasında
sebep-sonuç birbirine bağlı doğrusal olarak açıklanmıştır.
Kuantum kuramında ise sebep-sonuç kaotik çalışır
görünümündedir. Düşünceyi moleküle çeviren bir dönüşüm söz
konusu olmalıdır. Düşünce ile beden arasındaki uyumu sağlayan
atom altı dönüşüm noktası neresidir? Şuurun bedenle iletişimi
bir bütün halinde olduğuna göre moleküle dönüştüğü bağlantı
noktaları her yerdedir. Bu durum sadece sinir sisteminde bir
uyarandır. Yani atom altı dönüşüm alanında, sinir sistemindeki
15 trilyon hücrenin tümü, An'da, tam ve kesin olarak koordine
edilmektedir. Dönüşüm
noktasında neyin olup bittiği bilinmemektedir. Bu dönüşüm
noktasında mucizevi veya dünyevi yönde bir sonuç ve bir tür
psikokinezi meydana getirilebilir. Dalga-parçacık ilişkilerini
yönlendiren varlıklar olarak bizim pozitif düşünme gücümüzü,
eyleme çevirerek, bu etkileşim ve dönüşümü geniş ve üst
boyutlara taşımamız mümkündür. Bırakılan yanlış
alışkanlıkların, kazanılan erdemli davranışların varlık, atom
altı parçacık hatta kozmos üzerindeki olumlu etkisinin kuantum
teorisindeki yanıtı tüm evrene katkıda bulunmaktır. Sürekli
pozitif ve yüksek titreşimli duygu hali içinde bulunmak
önemlidir. Çünkü, bu takdirde hem bilen ve hem de hisseden
varlık olabilme durumu meydana gelir. Yani pozitif enerji
yaratan olumlu titreşimlerin artması sağlanır. Dünya insanı
şimdilik, sonsuz ve gerçek olanı bir sis perdesi arkasından
anlayabilme noktasındadır. İnsanın objektif bakışı elde
edebilmesi için, şuurunun özgür ve farkında olması ve
kendisini problemin dışındaki bir konumda tutabilmesi
önemlidir. Yeni evren
anlayışında yani katılımcı evren anlayışında her an yaratıcı
ilişkiler içinde olmak ve insanın şimdiki zamanı yaşayarak,
realitesini sürekli yeniden oluşturması derin anlamlar
içerir. Sürekli gelişim, değişim ve evrene katılımdan başka
bir şey olmadığını anlayan insan kendisini anlarken maddeyi de
geliştirdiğini anlayacaktır.
|