Şuurun bir hologram olduğu görüşü
belki de her ikisi de kimliğini kaybetmeden, fiziğin mistik
düşüncenin en yakınında olduğu noktadır. Evren bir tür
birbirine nüfuz eden nesne ve olaylar ağı olarak göz önüne
alındığı Avatamsaka Sutra'da sözü geçen, İndra'nın mecazi
anlatımı yeniden akla geliyor. Sir Charles Eliof'un sözleriyle
'İndra'nın cennetinde incilerden bir ağ olduğu söylenir,
bunlar öyle düzenlenmişlerdir ki eğer birine bakarsanız diğer
hepsini ona aksetmiş olarak görürsünüz."
Aynı şekilde
dünyadaki her nesne sırf kendi değildir diğer her nesneyle
alakalıdır ve gerçekte başka her şeydir. Her toz zerresinde
mevcut, sayısı olmayan Budalar vardır. Şuurun holografik olduğu görüşünün değeri
şu şekilde özetlenebilir. İlkin, şuurun holografik olduğu
görüşü, davranışçıların bütün zihni davranışlarımızın etki ve
tepki cinsinden yorumlanabileceği görüşünü yerinden ediyor.
Düşünme süreçlerimiz, bütün düşünceler diğer bütün
düşüncelerle çaprazlama birbirine dayandırılacak şekilde
holografiktir. Beyindeki bilgi depolama süreci inanılmaz
derecede karmaşık bir süreçtir. Biz bunu alfabetik bir dosya
olarak göz önüne alamayız; aksi takdirde örneğin, ne zaman
biri
'okyanus'
kelimesinin sözünü etse
'okyanus'
kelimesinin bizde yarattığı bütün bağlantıları çok ağır
aklımıza getirirdik. Fakat görüyoruz ki zaman alan bir
araştırmayla engin bir dosyayı karıştırmak zorunda kalmıyoruz.
Bir şekilde bu 'okyanus' kelimesi, derhal aradığımız
bağlantıları ortaya koymak için aynı anda düşüncelerimize ve
hatıralarımıza bir göz gezdirir. İndra'nın ağındaki inciler ya
da Buda içinde Buda gibi her bir düşünce diğer bir düşünce
içindedir, yaratıcılığın anahtarı budur. Düşüncelerimiz Çin
yapma bebekleri gibidir, her bir düşünce diğer bir düşünce
diğer bir düşüncenin içindedir ve ancak bilincin holografik
olduğu görüşü böyle gizemli bir süreç için yeterli bir
benzetme olabilir. Şuur hologramı bir
bio-gravitasyon
alanıdır, madde hologramı bir bio-gravitasyon alanıdır. Madde
ve şuur bir devamlılık arz ederler. Burr'ün L-alanlarının
kendi parçalarını, bunların da L-alanlarını belirlediği
şeklindeki ifadesi, Wheeler'in evrenin katılanların
katılımıyla yaratıldığı önermesi, gerçeğin varlık gayesine ait
gözlemlerdir. Bunun ışığında zihin ve evren, kavramanın engin
ve tek bir çok boyutlu izdüşüm uzayı oluyor, ya da basitçe
alan içinde alan, alan içinde alan. Bir masada, bir adam ve bir kadınla
oturduğunuzu hayal ediyorsunuz. Şuurunuz nerede? Onun, kendi
kafanızda olduğunu hayal edebilirsiniz. Onu, adamın kafasında
hayal edebilirsiniz. Onu kadının kafasında hayal
edebilirsiniz. Onu masada hayal edebilirsiniz. Şuurunuz
nerede? Elinizde bir gülün üçe beş inç bir hologramı var.
Gülün plakadaki görüntüsü nerede? Eğer madde ve şuurun her
ikisi yerçekimi alanı cinsleriyseler aynı göldeki farklı
dalgalar gibidirler. Evren hologram plakası gibidir. Zihin
gölün görüntüsü gibidir. Gölün herhangi bir tarafına atılmış
bir çakıl taşı gölün tamamını etkileyecektir.
Zihinde
neler olup bittiği evrenin tamamını etkiler Şuur ve evreni alan içinde alan, alan
içinde alan olarak tanımlayan bilim adamlarımız aslında
spiritüel bir tanım yapmış oluyorlar.
" Evren şuur yansımalarından "
oluşur diyen ruhsal
bilgiler ve parapsikolojik araştırmalar, şuurun madde
üzerindeki etkisini en kolay D.D.A ile açıklamaktadır. Bu
demektir ki, yine bilimsel bir araştırma yolu olan
Parapsikoloji, kendi alanında laboratuar çalışmalarıyla insan
şuurunun ya da diğer adıyla insan zihninin madde üzerinde
egemen olduğunu ispatlıyor. Mekanik insan modeli ve açıklaması
insan varlığını tam olarak kapsamaktan uzaktır. Psi yeteneğine
bu fiziksel, materyalist, mekanik model içinde uygun bir yer
bulamazsınız. Fiziksel açıklama mekanik prensiplerle bir
etkileşim içine girebilir ama insanı tümüyle kapsayamaz. O,
zaman-mekan içerisinde geçerlidir ama bunların ötesinde
anlamını yitirir. Çünkü duru görü medyumu çevresiyle sınırlı
değildir; prekognisyonla geleceğe uzanabilir, telepatiyle
başka zihinlerde olup bitenleri izleyebilir. |