Parçacıklar ve benlikler vardır, eğer varolmamış olsalardı,
kendi dünyamız hakkında tartışmasız kabul ettiğimiz birçok şey
farklı olurdu. Hem parçacık hem de insan çeşitliliğinden ötürü
bireyler varoluşlarıyla ilgili seçimleriyle şeylerin ve
olguların varolmasını sağlarlar, sorumluluk taşırlar.
Varoluşun iki ayrı uç noktasında da mikroskobik ve insansal
olarak bireyler, olayların ve farklılaşmanın odak
noktalarıdır. Eğer kuantumun benlikle
ilgili görüşünü ele alırsak, temel parçacıklar dünyasındaki
kimliğin doğasının bize, kendi kişisel kimliğimizle özellikle
de ikiye bölünen beyin araştırmasında olduğu gibi, benliğin
ikiye bölünebilme ve şuurlu olarak anlamı olan bir benlik
olabilme dinamiğiyle ilgili söyleyeceği çok fazla şey vardır.
Tabii ki ikiye bölünmüş beyin olgusu benliğin ne Descartes'in
iddia ettiği gibi ölümsüz ve bölünmez bir bütün olduğunu ne de
Newton fiziğinin sandığı gibi ufak, katı ve bölünmez bilardo
toplarına benzeyen parçacıklardan ibaret olduğunu
kanıtlamıştır. Hem benlikler hem de parçacıklar bundan daha
akıcı, ikisi de biraz daha kaygandır; varoluşun içine ve
dışına akar, ya tek başlarına dururlar, ya diğer benlikler ya
da parçacıklarla birleşirler ya da hep beraber yok olurlar.
Her an kendini yaratmaya devam eden
'Yeni Bireyin'
sahip olduğu özellikler, oluşturduğu
ilişkilerin "alt bireyleri"nin
özelliklerinin etkisi altındadır. Her koşulda, bu, her yönden,
kendi adına, kendi dalgasal yönü ve kendi şartlarında daha
başka ilişkilere gebe kapasitesiyle yepyeni bir varlık olarak
davranır. Bu zihin ve bedenimizin birbiriyle ilişki biçimi
olan "ilişkisel holizm"
kavramıdır.
Kuantum ilişkisiyle yaratılan bütün, parçalarının miktarından
daha büyük ve kendi içinde yeni bir şeydir. Yeni ve daha büyük
bütünlerin yaratıldığı kuantum bütünlük işlemi öyle sonsuzdur
ki evrendeki her parçacık bir dereceye kadar diğer bir
parçacıkla ilişki halindedir. Yeni fiziksel gerçekliğe haklı
olarak bağlanabilecek bölünmez bütünlük özelliğini yaratır.
Fakat bu bölünmez bütünlük, dünyanın şu anki haliyle
varolmasında çok önemli bir rol oynayan
"taneli" bir yapıya sahiptir. Bu,
her biri kendi içindeki gözcükte kendi kimliğini taşıyan daha
küçük bileşen bütünlerden oluşmuştur.
Benliklerimiz, tıpkı parçacık
sistemleri gibi alt benliklerle kısmen bütünleşmiş olsalar da
zaman zaman kendi kimliklerini ifade ederler. Onların
sınırları da içindeki desenlerin heyecanlanım sınırlarına
paralel olarak değişir ve kaybolur. Bazen daha parçalı daha
çocuk ya da yetişkin, daha uzlaşımsal ya da asi, daha huzursuz
ya da huzurlu bazen daha "bütün"
oluruz ve daha fazla bütünleşmiş
bir benlik alt benlikleri birbirine daha iyi bağlar. Kuantum
kişinin benliklerinin içindeki benlikler bazen daha fazla,
bazen daha az dalgalanır ve iç içe geçerler her biri kuantum
dalga fonksiyonudur. Birbirleri içine geçtikleri bölge o anda
"Ben"
diye tanımlanır.
"Ben",
benim benliklerim arasında geçen diyalogların tek tanığı ve
benim çok sayıda olan tüm alt-birliklerimin en yüksek
birliğiyim. Şuurun kuantum mekaniksel doğası ve kuantum
birliklerinin ilişkisel holizmi nedeniyle bu bir yerden bir
yere kayan bileşik "Ben"
ne hiçtir, ne de yanılsamadır. Bu, asla
ne sadece bir ayrı benlikler ne de ayrı beyin durumları
dizisine indirgenebilir.
"Ben"
kendimin ne asi tarafıyım, ne de uzlaşımcı tarafıyım; bunların
ikisi de benim iki farklı tarafımdır."Ben"
nöron hücre duvarlarımdaki moleküllerin
titremesine neden olan değişik beyin dalgaları da değilim.
Kuantum benliğin birliği, kendi
içinde, kendi adına varolan özlü bir birliktir. Kuantum
sistemleri daima dalgalanır, sınırları kayıp değiştiğinden
bütünlüklü benlik bir andan diğerine değişir. Bir şeye dikkat
etme eylemi zihinsel enerjimizin odaklanmasını sağlar. Böylece
seçici dikkat mekanizması yoluyla benliğin belli bazı
yönlerine daha fazla enerji yöneltebiliriz. Yani diğer yönler
arka plana çekilirken biz, benliğin bu yönünü aydınlatırız.
Bazı zamanlarda alt-benliklerimizin etki alanına girebiliriz.
Örneğin sevdiği bir insanla kavga eden kızgın bir insanın onun
hakkında hiç iyi bir şey düşünmemesi ya da bunalımda olan bir
insanın sorunu yüzünden acı çekerken, mutlu olmak için hiçbir
neden bulamaması gibi. Durum böyle olduğunda, kişiliğin
kuantum dinamiği alanında bir tanımlama terimi olarak, bu
insan 'dengesiz'
deriz. Varlıkların Seçme Özgürlüğü Yasasına göre her an
istediği yönü seçmekte özgür olduğunu biliyoruz. Pozitif ya da
negatif, olumlu-olumsuz, ruhsal yada maddesel, katı veya dalga
halinde olmak bizim seçimlerimize bağlıdır. Her gün, kozmostan
aldığımız enerjilerle oluşturduğumuz enerji alanımızın şeffaf
ve akışkan olması, sevgi enerjisi, coşku ve neşeyle dolması ve
diğer insanların sezgilerini ve ruhsal ışıklarını aydınlatır
hale gelmesi, bizim seçme özgürlüğümüzü ve irademizi kullanma
gücümüze de bağlıdır.
|