Metafor/Kuantum Evren

WWW.ASTROSET.COM

 

FİZİK VE MODERN BİLİM

  Yeni fizik ya da daha geniş tanımıyla modern bilim, gerçek yapısı fiziği çok aşan bir dünyanın, yani evrenin fiziksel yapısının bilgisidir. Geçmiş asırlarda bilim, hangi düzeyde olursa olsun, modern bilim günümüzde alışık olduğumuz fiziksel duyularımız ile bilgi toplamayı içermektedir. Teleskop, radar ve barometreler de aslında bizim görme, işitme ve dokunma duyularımızın uzantılarıdır. Onlar basit olarak, bu duyuların mesafe ve yoğunluklarını arttırmaktadır. Bütün bilimsel araçlar, en sıra dışı olanları bile, sonuçta fiziksel duyularımızın uzantılarıdır. Bu açıdan fizik bilimi, dünya ve evrenin fiziksel özelliğinin incelenmesidir. Çoğu zaman öyle düşünülmesine rağmen fizik, realitenin bütününü ele almaz. Bu arada, "fizik ötesi"ni yapay uzantılar olsun veya olmasın, fiziksel duyularımız ile algılanamayan şey olarak tanımlıyoruz.

   Bilim, realiteyi çözmek için fiziksel olanın dışında herhangi bir algılama yöntemini kullanmamaktadır. Doğal olarak bu anlayışta, şuur ve Tanrı olmak üzere, fizik ötesi bütün şeylerin sonuçta fiziksel oldukları görüşü saklıdır. Bu tür şeyler ilk bakışta "fizik ötesi" şeyleri andırabilir, ancak bilim onları kurulu düzenine sıkıştırdığı anda öyle olmadıkları ortaya çıkacaktır. Klasik bilim açısından fizik ötesi diye bir şey yoktur. Realite olan fiziktir. Şu noktayı vurgulamakta yarar vardır; Modern bilim, yeni fizikteki kuantum teorisiyle ve yeni atom altı araştırmalarıyla klasik fiziksel bilginin ötesine çoktan geçmiştir.
  Modern fizikte, evrenin makine şeklindeki tanımı bırakılmış, onun, unsurları birbirleriyle ilişkili ve ancak kozmik bir işlemin mozaikleri olarak idrak edilebilen, özde dinamik ve parçalanmaz bir bütün olduğu görüşü kabul edilmiştir.

  Evrenin bir "dinamik bütün" olduğunu bildiğimizi söyleyebiliriz, ancak tam tersiymiş gibi düşünüyor ve davranıyoruz. Politikalarımız ve ekonomilerimiz bunun günlük kanıtıdır. Ve örneğin daha büyük bir çerçevede, kendimizin gerçekten Jüpiter ve Satürn'ün bir parçası olduğunu, onların da bizim bir parçamız olduğunu düşünebiliyor muyuz? Dinamik bir bütün içerisinde olmak işte bunu içerir. Yoksa, bunları ve bizimle hiçbir ilgisi olmadan, milyonlarca kilometre ötede duran diğer gök cisimlerini bizim varlığımız ile iç içe ve bizim onların varlığı ile iç içe olmadığını mı düşünüyoruz?

  Yaşantımızın büyük bir kısmı halen köklü bir biçimde klasik fiziğe dayanmaktadır. Ancak bu, değişimin başlamadığı anlamına gelmez. Birçoğumuz doğanın bütünlüğü ve insanlığın birliği olarak algıladığımız şeyler için giderek artan bir duygusal üstlenme anlayışı içerisindedir. Gerek bu durum, gerekse kural dışı olayları bizzat yaşamamız, bizim, Evren'in dinamik bütününü ne kadar yaşayıp hissettiğimizin bir göstergesi olabilir.

 Bilim ve Psi yeteneği
  Fizik alanlarda bilimin ilerlemesi demek; kuşkusuz, cevap bulmak için deneysel metotların her yere uygulanması demektir. Sonuçların değerlendirilmesi istatistiklerle yapıldı. Bu metotlarla bazı eski düşüncelerin doğruluğu, bazılarının yanlışlığı ortaya çıktı. Bugün artık dünyanın yuvarlaklığı hakkında tereddütü olan kanıtını kendi kendine bulabilir. Bilimsel metot, hep soru soran zihinler arar. Bu sorulara da herkesin kendine göre değerlendireceği yanıtlar arar. Kuşkusuz bu gelişmenin doğal sonucu olarak insanın doğasıyla ilgili soru ciddiyet kazandı. Fen bilimleri evrenin fizik yanıyla ilgilendi. İnsanla ilgili bilimler, fizyoloji, tıp, psikoloji yine ferdin fizik yanına yöneldi.
  Sonuç olarak, bilimin bu alanında beyin incelendi, zihin değil. Bilindiği gibi beyin hücrelerden yapılmıştır. Bunlar da elektriksel reaksiyonlarla ilgili bilgilerdir. Beyinle ilgili fiziksel incelemeler onun ne kadar kompleks bir yapıya sahip olduğunu anladık ama henüz insan beyninden daha üstün bir kompüter yapılmış değil.
  Bu soruya şöyle bir yanıt her sağduyu sahibi insan için yeterince açık seçiktir.
"Ben moleküllerden yapılmış bir organizasyonum. Çok zekiyim. Devasa makineler yapabilirim. Fakat ne için? Onların ya da benim için bunun anlamı nedir? Hiç"  Bu anlamsızlık duygusundan ötürü de yanıt peki sonra? olacaktır. Sonunda bu hiç de doyurucu olmayan bir yanıta dönüşecek. Bu durum günümüz insanlığında büyük rahatsızlığa ve moral bozukluğuna neden oluyor. Yanıt ne olursa olsun, insanın doğasıyla ilgili mekanik görüşün tatsızlığı bugün de görünen bir manzaradır.
  İşte bu noktada psi yeteneğiyle karşılaşıyoruz. Psi yeteneği dinsel bir dogma, körü körüne bağlanılacak bir düşünce olmadığı için insanın fiziksel olmayan yanına fiziksel araştırma metotlarının uygulanmasıyla ilgili mantıksal bir girişim sayılır.Parapsikolojik araştırmalar sade bilimsel bir gerçeği açığa çıkardı. O da psi yeteneğinin gerçek oluşu. Deney ve sonuçların istatiksel değerlendirmesiyle metotlar ve parapsikolojik araştırmalar sürekli olarak yeniden incelenebilir.

  Parapsikoloji bilim olarak henüz gençlik dönemini aşmış sayılmaz. Başka bilim dallarına göre henüz gençlik çağında kabul edilebilir. Araştırmalar hala gelişim süreci içindedir. Psi yeteneği, bu fiziksel-materyalist-mekanik şema içine yerleştirilemez. Fiziksel açıklama mekanik prensiplerle etkileşim içine girebilir ama insanı bütünüyle kapsayamaz.Çünkü bir duru görü medyomu çevresiyle sınırlı değildir; prekognisyonla geleceğe uzanabilir, telepatiyle başkalarının zihinlerinden geçenleri algılayabilir. DDİ' nin bu üç şekli de kişiliğin aynı psikolojik realitelerine göre kendilerini ifade ederler. DDİ de öteki beş duyu gibi bireyin dış dünya ile bağlantısını sürdürmesinde rol oynar.
  Psikokinezi, hala çok olağanüstü bir fenomen olarak kabul edilir. Hatta eşyaların kendi kendilerine hareket ettikleri sanılmıştır. Madde üzerinde zihnin hakimiyeti kolay anlaşılabilecek bir kavram değil. Psikokinezi yaşamın kendisinde esas olan bir yetenek neden olmasın. Modern kuantum araştırmaları bunu ispat etmeye başlamıştır.Tüm bunlardan anlaşılmaktadır ki; bilinen mekanik süreçler nasıl vücudun bir parçasıysa, psi de insanın bir parçasıdır. Fakat ona gravitasyon, hareket, ısı, optik, elektrik, hatta fizik nedensellik kanunu uygulayabilirsiniz. Bu da işin başka bir yanı. 
  Kısacası; insanın fizik yanıyla ilgili keşifler de dahil psi yeteneğinin keşfi ile başta sorduğumuz soruya yanıt vermek mümkündür.
"Ben moleküllerin geçici olarak bir araya getirilmesinden doğmuşum. Ama bunun dahası da var. Bilinen hiçbir molekülün sahibi olmadığı meziyetlerim var. Bu meziyetlerim; mekanik kavramlar içinde gösterilenden çok, teolojik kavramlarla verilmeye çalışanlara daha yakın. Ve bunlar zekice hazırlanmış testlere tabi tutulduğunda ortadan kalkacak şeyler değildir."

  Milenyum adını verdiğimiz bu yeni yüzyılda bilim ve teoloji elele ilerlemek zorunda kalacak gibi gözüküyor. "Altın çağ" adı verilen "Dönüşüm ve Değişim çağının" en önemli temel bulgularından bir tanesinin bu birliktelik olduğu ve "Birleştirici Yeni Bir İnsanlık Anlayışının" bu ortak payda içinde yeni tanımlara ihtiyaç duyması da kuşkusu uyandırmayacak temel bir gerçek gibi anlaşılmalıdır. Ne tek başına teolojinin, ne spiritüalizmin, ne de bilimin yapabileceği pek bir şey yok. Bütünsel Evren Anlayışı içinde bütün bilgilerimizi bilimin ışığı altında yeniden gözden geçirmenin ya da ele almanın tam zamanı.

 
 

© Astroset 2004-2010