Çevremizdeki dünyayla ilgili iç görülerimizle iç dünyamızın
bir araya gelişi bilimdeki son gelişmelerin muhtemelen en
tatmin edici özelliğidir.
- İlya Prigogine
Bilinen fizik
terminolojisiyle şuuru açıklarken en önemli merkezi düşünce
olan şuurun birliğinden ayrılmamaya çalışırsak; bu şuursal
birliğin bazı belli özelliklerinin fiziksel işlemin doğasıyla
ilgili ipuçlarını verdiklerini gözlemleyebiliriz.
Tüm şuurun arka plandaki durumu, yani türlü bireysel düşünce
ve algının yazıldığı kara tahta fizikçiler tarafından
"sabit”
(hareketsiz) durum olarak adlandırılır. Ruhsal bilgi de ise bu
sabit durum varlığın kararlığı, dengede olması, seçme
özgürlüğünü her zaman yasalar paralelinde kullanılması
anlamındadır.
Fizikçiler diyor ki, tıpkı
bizim eğri büğrü ya da kısa ömürlü kara tahtaya fazla yazı
yazamamamız gibi, şuurlu farkındalığımızın içerdiği bazı
şeylerin, genel arka planları eğer sabit bir durumda değilse
kolayca seçilemezler.
Etolog John Crook,
"Farkındalığın
düzenli oluşu (zaman içindeki görünür istikrarı) bize birçok
duyumuzun anımsattığı deneyim kargaşasında değil de kararlı
bir dünyada yaşadığımız duygusunu verir. "
demiştir.
Kadim Bilgelik ve ruhsal
öğretiler bu tip sorulara; ‘şuurla-üstün şuur ile bilim
adamlarının kara tahta dedikleri bölge arasında bir dengenin
oluşabilmesi için varlığın farkındalığının, yani şu andaki
gerçekliği hakkındaki bilgisinin artmış olması gerekir’ diye
yanıt verir. Konsantrasyon, telkin,
içsel çalışmalar, çeşitli kendini tanıma metotları ve tüm
yaratıcı imgeleme çalışmalarının amacı bilincin yani şuurun
günlük yaşamla denge halinde ya da fizikçilerin dediği gibi
‘bilinçli düzenlilik halinde kalabilmesi içindir.
Şuuraltı ile Şuurüstü arasında denge
Varlığın
şuuraltı ve şuur üstü arasında denge kurması tüm inisiyatik
ekollerin ve sufi çalışmalarının temelini oluşturur.
Gurciyef de
"Kendini Bilme"
çalışmalarıyla fizikçilerin,
"Bilinçli
Düzenlilik
Özelliği"
dedikleri hali oluşturmaya çalışmıştır.
Bu denge halinde tüm bedenin
(astral perisprital bedenler de dahil) ve ruhsal varlığın
kuantum düzeylerine, dalga etkisi yani ruhsal etki egemen
olmaktadır. Böylelikle maddenin ağır ve kaba
titreşimlerini ruhsallaştırmak ve yükseltmek için bedene
bürünmüş olan evren seyyahı ruh varlığı da asli görevini tam
anlamıyla gerçekleştirebilmektedir.
Bütünsel Evren Anlayışını
anlamaya ve uygulamaya çalışan Yeni Çağcılar için
‘Kendini Bilme-Yaşam Planını
Gerçekleştirme’ adı verilen bireysel gelişim
uygulamaları; hem mistik hem bilimsel hem de yaşamsal bir
anlam taşımaktadır. Yani bu bilgiler
‘Olmazsa Olmaz’
türünden
bir bilgilerdir ve zihin-beden-ruh dengesini kurmak için
mutlaka uygulanmalıdır. Yaşam planını gerçekleştirmek için doğan bizler; iç sesimiz ve
yol haritamız ile hiç ilgilenmediğimiz ve tüketim toplumunun
vur-al-kaç mantığını ön plana çıkardığımız için yoldan sık sık
sapmalar, türlü tıkanmalar, zorluklar, karmaşalar hatta
kazalar ve belalar yaşamaktayız.
Haritan önünde, sen olayın
tam karşısında ama görmemek, duymamak, yapmamak için tüm
direnç sistemlerin devrede! Ne büyük zaman kaybı…
Bilimle-mistisizmin buluştuğu bu yeni köprüde,
uyanıklık-farkındalık ve şuurluluğun bilim ve bilgiyle artma
fırsatlarını iyi değerlendirmekte yarar vardır… |