Şuur -Madde ve Kuantum Fenomeni
Şuura bu açıdan
bakmak şuurla maddenin birbirlerinin içine geçmiş olduklarını
ima eder; madde şuurludur ya da şuur ve madde aynı ortak
kaynaktan mı doğarlar, yani kuantum fenomeni dünyasından mı
doğarlar sorusunu sormaya neden olur. İki görüş de şuuru doğaüstü
güçler dünyasına yeni bir bakış açısıyla iade etmektedir.
Varoluş zaten tümüyle doğaüstüdür ama belki de varoluşa bakış
açımızı yenilememiz, revize etmemiz, çağın şartlarına
uydurmamız gerekmektedir. Artık tüm bilgiler holistik, birliğe
ve bütünlüğe götüren bir nitelik taşıyor ve çok yaygın olan
ikilikçi görüşe karşı çıkıyor. Klasik görüşe göre şuur ve
madde (ruh ve beden) tamamıyla ayrı fenomenlerdir ve her biri
kendi kendine oluşmuş ya da ayrı ayrı yaratılmıştır; bizim bu
mükemmel olmayan dünyamızda birbirlerine kazara dokunurlar.
Eğer şuurun bir kuantum işlemi ile olan bağlantıları tam
olarak ispatlansaydı, uzun zamandan beri süregelen tüm
ikilikçi iddialar alt edilmiş olacaktı.
Şimdilik modern
fizikçilerimizin ve bilim adamlarımızın yeni teorilerini (ki
çok yeni evren modelleri var, biz bunları anlamaya çalışırken
daha da yenileri yolda) ispatlamalarını ve bilgiyi halka
indirmelerini izlerken; zihinle bedenin nasıl bir ilişkide
oldukları sorunsalını yeni bakış açılarıyla inceleyebiliriz.
Fiziksel
dünya zihinsel dünyanın karşısında ayrı bir dünya olarak
kuruldu ve zihinsellik hiçbir şekilde fiziksel olmayan bir şey
olarak kabul edildi. Bu iki karşıt kategori dizisi, iki farklı
varoluş alanı tanımlamaktan kaynaklanmıştır ve bu anlayış
günümüzde de kendimizi algılayışımızı hala etkiler. Oysa zihinlerimiz aynı anda
hem her yerde hem hiçbir yerde bulunan, herhangi bir fiziksel
ölçümün tesir etmediği özel olgulardır. Beyin için
kullandığımız 8 inç genişliğinde ve 3 libre ağırlığında
ibaresini zihin için kullanamayız. Onu kol ya da bacağımızı
gördüğümüz gibi göremeyiz. Zihnimiz umutlar ve korkularla
doludur, arzu ve beklentiyle güdülenmiştir ve başarı peşinde
koşar, bedenimiz ise tamamıyla fiziksel bir şey olup motorlu
araçlardan ya da su musluklarından pek de farklı olmaksızın
mekanik olarak davranır.
Zihinlerimizde aynı anda hem her yerde hem hiçbir yerdedir
Zihnimiz hafızayla
örülmüştür. Zihnimiz holistik olup
"şimdilik tam
olarak
çözümleyemediğimiz bir yerden"
tek parça olarak
çıkmıştır. Oysa bedenimiz ayrı atomların fizik ve kimya
yasalarına göre birleşmesinden oluşmuştur. Her bir atom yerine
benzeri geçebilir durumdadır. Öyleyse herhangi bir şeyden,
kitaplar, tuğlalar vs. yeterli miktarda ve oranlarda varsa bir
insan bedeni yapılabilir. Thomas Nagel,
“sadece bileşenler
uygun bir şekilde ayarlanmalıdır”
diyor. Oysa aynı şeyi şuur için söyleyemiyoruz. Çünkü henüz
zihin/beden, ruh/madde ikilemine ne materyalizm ne de idealizm
yeterli bir yanıt verememiştir ve her zaman için bu konunun
havale edildiği üçüncü geleneksel yol spritüalizm, ezoterizm,
sufizm gibi kaynaklar olmuştur. Eğer zihinsiz beden çok
kabaysa ve bedensiz zihin çok uçucuysa, belki de bunların
ayrılması gerçekten olanaksızdır. Belki de zihinsellik
maddenin temel bir özelliğidir.
Evrenin temelinde saklı duran 'töz'
ya da spiritüel deyimiyle
'öz'
her iki yönü de içeren
‘tek bir şey'
neden olmasın?
Spiritüalizm bu konuda
araya girer ve der ki: Bilimin zihin olarak ele aldığı bu
tözün asıl adı
“şuur"dur
yani yaradılışın özündeki teklik ve birlik ilkesinden ötürü
tüm evreni kaplayan şuur hem ruhsallığı ve hem maddeyi kendi
içinde barındır. Bu nedenle de tüm evren şuurludur. |