Kuantum fiziği, spiritüel düşünce
modelleriyle üst üste gelen yeni modeller sunmakta.
Elektronların dalga formu mekansız ise tüm atomların dalga
formlarının birbiriyle kesişmesi, birleşmesi ve örtüşmesi
gerekir. Spiritüel diliyle bu dalga formları yani çevremize
yaydığımız enerjiler ve düşünce formları, üst benlikten
yayılmakta olan alanı etkiler ve uyaranlar
"boş"
dediğimiz alanlardan esir
maddesinin aracılığıyla geçer.
Ezoterik tradisyonel bilgilere göre de ruh varlığı iç içe
geçmiş enerjetik alanlar, süptil bedenler diğer tanımıyla şuur
alanları aracılığıyla fizik planda tezahür edebiliyor. Bu
tezahürat sırasında tüm bu alanların içine sinmiş şekilde
bulunan ve astralin süptil maddesini canlandırıp harekete
geçiren esir maddesi, tüm etkilerin, düşünce formlarının,
bilgi taneciklerinin ve elektronların dalga formlarının
akışkan hale gelmesini sağlayan maddedir ve boşluk dediğimiz
alanı tümüyle doldurur.
Düşüncenin
Şekillenmesi
Düşüncenin
şekillenmesinde hem etrafımızı çevreleyen, hem astral hem de
mantal planın maddesini canlandırıp harekete geçiren esir
maddesinin çok büyük bir önemi vardır. Bu madde özellik olarak
insan düşüncesinin etkisine çok kolay cevap vermektedir ve her
empüls, her etki derhal bu maddeyi harekete geçirerek geçici
şekilde kendisine hizmet edecek bir araç haline
dönüştürmektedir. Düşüncelerin hızlı
titreşimleri vardır ve bu yüzden de canlı ve hareketlidirler.
Düşüncenin bu hızlı titreşimleri hassas varlıklarda ses ve
renk duyumlarını doğurur. Kendine has bir canlılık ve aktivite
taşıyan düşünce üreten kimsenin niyetine ve ürettiği
düşüncenin kalitesine uygun olarak astral planın alçak
seviyeli psişik bölgelerine ya da mantal planın yüksek
seviyeli psişik bölgesine girip çıkabilir.
Düşünce çeşitli planların
yoğun ya da süptil maddelerine dalıp çıkarken kendi
titreşimlerini her yöne ses ve renk titreşimleri olarak yayar. Ses ve renklerdeki farklar
düşünce şeklini ilham eden, yönlendiren, motive eden sebebe
bağlıdır. Bu motif saf, merhametli ve iyi ise oluşan renkte
düşünceye uygun bir renktir ve hareket ettiği
yön pozitiftir. Esiri dünyada pozitif nitelikli bir enerji
alanının oluşmasına neden olur, benzerlerini de kendine çeker.
Menfi düşüncede aynı mekanizmayı kullanır. Örneğin, öfke
düşüncesi pırıltılı kırmızı renk yayınlarken, düşünce şekli de
kırmızı meydana getirecek şekilde titreşir. Bu düşünce şekli,
yıkıcı, bozucu türdeki diğer düşünceleri de aynı türdeki
düşünce yayını devam ettiği sürece kendine çekecektir.
Düşüncenin
taşıdığı yaratıcı güç
Düşünce
şekillerinin aktif hale gelmesi ve eyleme dönüşmesi,
varlığını sürdürebilmesi; ilk yoğunluğa, düşünceyi üretenin
ona yüklediği enerjiye, beslenmesinin sıklığına bağlıdır. Yani
kuantum fiziğine göre dalga formunda oluşu ile ve tekrarlanan
kararlı beslenmelerle varlığını sürdürür. Sık sık düşünmek,
tahayyül etmek, onu psişik planda besler müspet ya da menfi
anlamda istikrar kazanmasını sağlar.
Bizler evreni temaşa eden
şuurun bir parçasıyız. Düşüncelerin üretilmesine ve
formülleştirilmesine neden olan zihnimiz evrenin oluşumuna yol
açan evrensel düşüncenin bir bölümüdür. Bu da herkesin düşüncenin
yaratıcı gücünün bir cüzüne, bir parçasına sahip olduğu
anlamına gelir ki, düşüncenin formülleştirilmesinde psişik ve
sözel ifade şeklinde tezahür eder. Düşüncenin
formülleştirilmesindeki psişik ifade şöyle izah edilebilir.
Her alanda negatif türden zihinsel tasarımlarımız negatif
olaylara, pozitif türden tasarımlarımız da pozitif olaylara
hayat vermektedir.
Kişinin düşündüğü, hayal
ettiği, umduğu, şüphe ettiği veya tasarladığı her şey,
tahakkuk ettirici
bir güce sahip olduğu, her düşünce bir realiteye tohum
sağladığı için güven ve inanç dolu, iyimser, pozitif
düşünceler üretmeye, karamsar ve kötümser olmamaya özen
göstermeliyiz. İyilik, neşe, güven dolu olumlu düşünceler
sözel ifade olarak telkinle iyi bir hitabet sanatıyla başka
insanları da olumlu düşünmeye aklı, mantığı vicdanı bir arada
kullanmaya teşvik ettirecek güce sahiptir. Olumlu düşünceler, olumlu
eylemlerin ortaya çıkmasına neden olurken kişinin kendisini
dayanıksız veya hastalanma rizikosu altındaymış gibi
düşünmesiyse yankılanma yoluyla bedeninde elverişsiz bir
alanın oluşmasına neden olur.
Düşüncenin bu yaratıcı
gücünü şuurlu olarak kullanmak, onun kudretini ve etkisini
hissedilir ölçüde arttırmak ruhsal şifacılığın da temelidir.
Düşüncenin aktif ve etkili yaratıcı gücünü inkar etmek mümkün
değildir ama unutulmamalıdır ki kaçınılmaz şekilde insanın
gücü yine kendi şuur alanının gücü oranındadır ve belli
sınırlar içinde bir etkileme alanına sahiptir.
İnsan kozmik yasaların
işleyişini zihnin de oluşturduğu kişisel tasarımları
vasıtasıyla değiştiremez. Kişinin zihni, evrene hayat vermiş
ve vermekte olan kozmik zihnin, evrensel düşüncenin bir
parçasıdır. İşte bu yüzden de kozmik zihnin bütünü tarafından
tasarımlanmış olan şeyi değiştirememektedir.Bu konuda
yapabileceklerimiz, kendi yaşam planlarımızla yani doğum
haritalarımızdaki verilerle sınırlıdır. Herkesin bir sınırı
vardır, o sınır dahilinde yaşamı sevinçle ve yasalarla uyumlu
yaşamak mümkün elbette. İnsanın ayaklarını gereksiz yere
yerden kesen ve yaşayan tanrı olduğunu iddia eden, ne istersek
yapabileceğimizi savunun her türlü bilgi ve öğretiden bilimsel
ve mistik ciddiyet adına uzak durmak, olumlu düşünmenin günlük
yaşamdaki basit bir pratiğidir sadece…
Düşüncelerimiz daima var olan her şeyi kaplayan ölümsüz,
evrensel enerjinin bir parçasıdır.
Evren etkileşim halindeki
dalgalardan oluşmuş bir sistem, en küçük bir düzensizliğin
etkisinin tüm alan içinde yayıldığı bir denizdir. Bu kozmik
denizi yeni fizik şöyle tanımlıyor:
"Evrenin
temel dokusu, madde, düşünce, fizik ya da psişe gibi farklı ve
bağımsız gerçeklere ayrılamaz. Yeni kozmolojilerdeki gerçekçi
yorumlara göre evreni oluşturan bir tür deniz vardır ve bu da
henüz mahiyetini tam olarak tanımlayamadığımız evrensel
enerjidir.”
Evrensel enerji, sonsuz,
mükemmel ve mutlak olan Tanrısal Enerjinin bir başka adıdır.
Düşüncelerimizde, kuantum fiziğindeki atomlarımız da, ister
dalga formunda uzaya yayılırken, ister parçacık halinde küçük
hacme sıkıştırılmış halde iken olsun, etki yapabilme ve
değişme, değiştirme kudretlerini Tanrı Gücünden yani ruhsal
boyuttan, var edildikleri kozmik enerji denizinden
almaktadırlar. Çünkü her şey o kozmik enerji denizinin birer
damlası olarak varolmuştur.
Bütünsel Şuur adını
verdiğimiz o kozmik enerji denizini bizler de kendi gücümüz
kadar etkilediğimiz için evrensel yasalara uygun
davranışlarımız ile olumlu yönde etkide bulunur ve bir gün
ihtiyacı olan birinin bu enerji denizinden vicdan kanalıyla
kendi ihtiyacı olan bilgiyi çekmesine ve kullanmasına da neden
olabilir. Ya da aksi yönde olumsuz etkilerin ve eylemlerin
artmasına da neden olabiliriz.
Kuantum fiziği bu konuya
evrimsel paradigma adını vermektedir. Kuantum Benlik S:
222-223’de bu konuda şunları söylüyor Danah Zohar:
“Bizler
kurduğumuz ilişkilerden ibaretiz ve dünyamız öyle bir dünya ki
onu hep beraber, ortak insanlığımız yoluyla yaratırız. Burada
Kant’ın ‘insanların nasıl olmasını istiyorsan, sen de öyle
olmalısın’, önermesini içeren ahlaki yaptırımına fiziksel bir
temel vardır.
Kuantum
doğamızdan kaynaklanan bu temel ve birçok şeyi vurgulayan
ahlaki yasa dikkate alındığında, özgür kararlarım yoluyla
yaratmaya çalıştığım kendim ve dünyamın kaderi üzerinde doğal
bir sınırlama ve yapılmış seçimin iyi ya da kötü olduğuna dair
nesnel bir ölçüt vardır. Eğer seçimim kötüyse, sonuçta bu beni
düzenli bir tutarlılığı koruyamayan, yaşanılmaz bir dünyaya
sürükleyecektir. Eğer
seçimim doğruysa ortak yaratıcılığını yaptığımız dünya daha da
zenginleşir ve belki de, “sonunda yaşamımı yoluna koydum” gibi
bir şey söyleyerek ifade edeceğim yeni bir tutarlılığa sahip
olurum.
Bizim
ortak-yaratan, özgür ve belirsiz ahlaki seçimlerimiz ve
dünyalarımız, elektronun sanal geçişleri gibidir. Yaratılışın
gerçekleşmesindeki deneylerdir. Bizler, elektronlardan farklı
olarak bir hafızaya sahip olduğumuz ve deneyimlerimizden ders
aldığımız için bizim deneyimlerimiz etkiyi çoğaltabilir.
Bazıları başarılı olup, bir sonraki ve daha iyi dünyaya doğru
katkıda bulunarak ilerler.
Eğer
aşığımla bir ilişki yaşamayı seçersem bunun sonucunda kocam
kendini aldatılmış hisseder, evliliğimiz yıkılır, çocuklarımız
bu durumdan kötü etkilenir ve ben suçluluk duygusu ve keder
içinde mahvolurum, dünyam parçalanır. Kötü bir seçim yaptığımı
anlarım. Çünkü bu başarısız (parçalanmış) bir dünyaya neden
olup bunun anlamını da belirlemiş olur. Fakat, diğer tarafta
uygunsuz sonuçlara yol açacak bu karar, hem benim hem de
kocamın kendi ilişkimizi yeniden değerlendirip,
canlandırmamızı sağlayıp, evliliğimizi güçlendirirse iyi bir
seçim yapmış olduğumu anlarım. Başarılı bir dünyaya yol açmış
olurum." |