Kuantum kuramı,
hareketi, kesintiye uğramış bir dizi sıçrama diye yeniden
tanımlar ve bu da onun fizikte yapmış olduğu en esaslı
kavramsal değişikliktir. Bu, gerçek yaşamın pürüzsüz akışının
yerine bir film şeridindeki kareleri andıran kesintili, kırık
dökük bir dizi durağan fotoğrafın işlerliğini anlamaya
çalışmaktır. Aslında kuram bize, hareketin, biz onu ne kadar
pürüzsüz ve sürekli olarak algılasak da film şeridindeki
karelerin sunuluşundaki ardı ardına sıralanış gibi
planlandığını gösterdi. Ve tıpkı film karelerinin atlaması
gibi, atom-altı parçacıkları da belki de daha doğal görünen
aradaki bazı basamakları bırakıp
"birkaç kare ileriye"
sıçrayabilirler. Zihinsel ve kültürel olgular arasında da buna
çok sayıda benzetme yapılabilir. Kuantum kuramında
"Varoluş"
kavramını tartışırken gördüğümüz gibi, Heisenberg'in
Belirsizlik İlkesi, atom-altı parçacığı, izlediği kesintili
yolda izleyebilmek ve onun hareketini tanımlayabilmek
sorunundan kaynaklanmıştır. Gerçekliğin sabit varoluşlarından
değil de, bilebileceğimiz bir takım varoluş olasılıklarından
ibaret olduğu bir dünyada, kişi herhangi bir parçacığın
hareketini ne kadar derinden incelerse bu hareket de
anlaşılması o kadar zor bir hale gelir. Anlaşılmazlık Kuantum
hareketinin en büyük sorunudur; diğer sorun da bütün o kayıp
olasılıklardır. Eğer gerçeklik
her zaman deneylediğimiz günlük yaşam seviyesinde, bedenler,
sıralar ve sandalyeler benzeri gerçek şeyleri içerirse ve
kuantum seviyesinde gerçek 'şeyler' i değil, fakat sayısız
gerçek şeylerin sayısız olasılıklarını içerirse, tüm bu
potansiyel ne olur? Evrenin türlü olasılıklarından biri hangi
aşamada ve niçin kendini 'gerçek şeyler' dünyasında sabitler?
İlişkilerin 'son biçiminin belirlenmesinde bu olasılıkların
oynadığı rol nedir? Gerçekliğin"
niçin"
ine henüz verilmiş iyi bir yanıt yoktur, fakat
gerçekliği sabitlemede ya da yaratmada olasılığın insanı
şaşırtan rolü daha iyi anlaşılmıştır. Bu elektron
atlamalarında çarpıcı bir şekilde görülür.
ZAMAN VE KUANTUM Bir
elektron atom içinde bir enerji durumundan diğerine geçiş
yapınca şimdilik nedenini anlayamadığımız bir nedenden ötürü
doğaçlama yapar. Böyle bir durumda, öncesinde gayet "sakin"
olan atom, önceden hiçbir uyarı ve "neden" olmaksızın, kendi
elektron enerji kabuğunda bir kaos deneyleyebilir. Bu büyük
oranda bir şans meselesidir. Ayrıca elektronlar yüksek enerji
durumundan düşük enerji durumuna ya da düşük enerji durumundan
yüksek enerji durumuna aynı olasılık dahilinde geçiş
yapabilirler. Bunun nedeni kuantum seviyesinde zamanın tersine
çevrilebilirliğidir. Kuantum seviyesinde olaylar her iki yöne
doğru da gelişebilir. Spiritüel
anlayışta, kuantum seviyesinde zamanın tersine
çevrilebilmesinin nedeni ruhsal etkidir. Elektronların ve
taneciklerin dalga ya da parçacık olmasında düşünce gücü ve
ruhsal etki neden olmakta ve doğal olarak zaman enerjisini de
etkisi altına almaktadır. Atomda artık neden-sonuç ilişkisi
bağlamında bildiğimiz sıralı olaylar yoktur. Şeyler, tıpkı bir
şiirin birbirini belli bir sıraya bağlı olarak izlemeyen,
birbirlerine gevşekçe bağlı imgeleri gibi, nasıl olacaklarsa
öyle olurlar. Bizi
"kayıp olasılıklar" sorunuyla karşı karşıya
getiren daha kötü bir şey, onların aynı anda her yöne doğru
eşzamanlı bir biçimde oluşmalarıdır. Olasılık dalgası
görünümündeki bir elektron bir yörüngeden diğerine geçmeye
niyetlendiğinde, önce sanki
"uzayda çok geniş bir alan kaplıyormuş gibi",
birden çok yörüngede tekin olmayan bir varlık sergiler. |