Ne zaman bir
kuantum sistemini gözlemlemeye kalksak, karşımıza çok garip
aynı zamanda da. can alıcı öneme sahip bir şeyin çıktığını,
kuantum kuramı daha ilk ortaya çıktığı andan itibaren
göstermiştir. Gözlemlenmemiş kuantum olayı gözlemlenmiş
olandan tamamıyla farklıdır. Bu Schrödingerin kedisiyle ilgili
olgunun ana noktasıdır. Önceden dalga ve parçacık halinde
bulunan gözlemlenmemiş elektronlar, gözlem ya da ölçüm anında
dalga veya parçacık haline gelirler. Önceden, dar iki yarıktan
aynı anda geçmeyi gizemli bir şekilde başaran görünmeyen foton
ışınlan, birdenbire ya birinden ya da ötekinden geçmeyi
seçerler; karışmış kedilerin durumunu da buna bağlayabiliriz.
Kısacası, sonsuz ve çok olasılıklı kuantum dalga fonksiyonu
görüldüğü yada kaydedildiği anda tek ve sabit bir gerçeklik
olarak çözünür. Schrödingerin kedisini, ona baktığımızda ölü
bulmadık, kimsenin anlayamadığı garip bir şekilde, kedi biz
ona baktığımız için öldü. Gözlem kediyi öldürdü. Gözlem ya da ölçüm
olayıyla ilintili olarak kuantum dalga fonksiyonunun çöküşü
bir kuantum gerçeğidir ve bu gerçek birçok başka soruna
adaydır. Bu açıklamasız bir gerçek olduğu, aslında da
açıklanmaması gerektiği için tüm ilginç soruları yanıtsız
bırakır. Ayrıca bizi anlaşılır derecede yeterli bir kuantum
görüşüne sürüklerken, azımsanmayacak bir kuantum kargaşasına
da bulaştırır. Daha doğrusu, en azından şeylerden birinin
kuantum sistemi üzerinde bu etkiyi yaptığını biliyoruz. Başka
şeyler de olabilir, çünkü dalga çöküşüne yol açan şeyler henüz
bilinmemektedir.
ŞUURUN FİZİĞİ VARDIR
Şuurun fiziği
vardır ve bu fizik bize, kendimizle fiziksel gerçeklik
arasındaki bağ hakkında çeşitli önerilerde bulunur. Az sayıda
fizikçi, kediyi öldürenin fiziksel bir güç olmadığını kuantum
kuramı açıkça gösterdiğinden, kedinin ölümünü açıklayacak
fizik-dışı bir açıklamanın olması gerektiğini ileri sürerler.
Sanki düzeneğin dışından bir güç, fizik kurallarına uymayarak
sırf Schrödinger ve kedisini kurtarmak için ortama müdahale
eder ve bizi de diğer olasılıkları dikkate almak zahmetinden
kurtarır. Bu metafiziksel gerçeklik birimi, gözlemcinin ölçüm
aygıtı olmadığı gibi, Schrödingerin denkleminde yer alan,
tümüyle fiziksel olan,gözlemcinin gözü ya da beyni değildir.
Bu yüzden, kediyi öldüren gözlemcinin kendisi olmalıdır, bu da
gözlemcinin cismani olmayan, bedensiz şuurudur. Kuantum
fizikçileri John Archibald Wheeler ve Eugene Wigner tarafından
ileri sürülen bir görüşe göre, elektronların garip dünyasıyla
her gün yaşanan gerçeklik arasında olması gereken en önemli
bağ insan şuurudur.
Dalga fonksiyonunun, fizik-dışı doğası nedeniyle şuur
tarafından çökertildiği sonucuna varanlar aslında kendilerini
ve kuantum fiziğini, zihinle maddeyi ayrı iki varlık olarak
gören eski Kartezyen görüşe bağlamış kişilerdir. Bu
anlayıştaki kişiler şuuru fizik dünyanın dışında, tıpkı
"makinedeki hayalet" örneği fizik dünyaya yabancı bir şey
olarak görürler. Aynı zamanda,
"gerçeklik kavramının salt
zihinde olduğunu" savunan anti-realist görüşler ve
''birisi
bakmadıkça dünya yoktur" düşüncesi de yeterince doğru
değildir.
" Başlangıçta burada hangi şuurlu varlık vardı da ilk
dalga fonksiyonunun çökmesini sağladı?" sorusu ise bizi asıl
gerçeğe götürecek metafizik bir sorudur.
Kuantumla her günkü yaşam arasında şuurun önemli bir bağ
oluşturduğu şeklindeki düşüncenin başlangıç noktası ise çok
farklıdır. Yeni bir
"Kuantum-kişi" tanımlama projesi, kuantum
fiziğinin ve belki de özellikle kuantum mekaniğindeki şuur
modelinin kendimizi yani ruhlarımızı doğanın
"hem içinde hem
dışında" doğanın işleyişinin gerçek yardımcıları olarak
görmemizi sağlamasına dayanır. Böyle bir uslamlama, biz şuurlu
yaratıkların evrendeki her şeyle nasıl ilişki içinde olduğunu
anlatır. Fakat şuurun kuantumla ilgili işlemler üzerindeki
etkisi daha da ileriye gider ve metafizik yorumlarla
desteklenmesi gerekir. Şuurun spiritüel açıdan kuantumla
ilgisini ele alacak olursak şunları söylemek mümkündür.
Maddenin organik düzeyini hazırlayan evren kimyacıları (ruh
varlıkları) diğer ruh varlıklarının tekamül ihtiyaçlarına göre
bu aracı yenileştirmek, eğitmek, yetenekli hale getirmek için
sürekli etki değişimi uygularlar. İhtiyaç sahibi ruh varlığı
da değişen her araçta gücünü, bilgisini dener ve özünde14
bilginin kullanabilirlik oranını arttırır ve maddeyi
geliştirmeye devam eder.
Işık dalgaları gibi hareketinden ötürü adına
"dalga"
denilen
süptil karakterde ve
"parçacık" adı verilen kaba karakterde
olmak üzere iki önemli unsura sahip olan
elektron-parçacıkları, ayrı olmalarına karşın her biri zaman
ve mekan içinde kendilerine özgü kesin bir yer
kaplamaktadırlar.
Maddeyi oluşturan, parçacıklardır ve Newton fiziğinde
de parçacıklar temel unsur olarak düşünülmüştür. Dalga paketi
olarak bilinen bu Dalga/Parçacık ikilisinin adı,
Kuantum gizemidir.
Dalga paketi üzerinde yapılabilmesi en ümit edilecek şey;
paketin, pozisyon ve hızının belirsiz okunmasıdır.
Yani
hiçbir şey, sabit ve ölçülebilir değildir;
belirsiz,hayaletimsi, kavrayış dışı... |