Günümüzde, dinlerle ilgili çalışmalarda astrolojiyle konusunda hemen
hemen hiçbir dönemde olmadığı kadar çok anlaşmazlıklar bulunmaktadır.
Astrolojinin dinle ilgisi nedir? Astroloji daha çok (yanlış anlaşıldığı
şekliyle) doğal bilimlere, özellikle astronomi alanına ait değil midir?
Astrolojiden söz edildiğinde bu sorular da sık sık sorulmaya
başlanmaktadır. Ardından da bu soruları daha pratiğe yönelik diğer
sorular takip etmektedir: Astroloji gerçekten de bu konuda çalışanların
iddia ettikleri gibi deneyim üzerine mi kurulmuştur? Ya da modern
astronominin gökyüzünün deneyimden yoksun, yanlış gözlemlerine
dayanmamakta mıdır?
Aşağıdaki makale, bu sorulara
net ve anlaşılabilir bir yanıt aramaktadır. Yazarın dinsel kavramlarla
bağlantılı olarak astrolojinin kökeninin ve özünün ne olduğu sorusuna
yanıt vermektedir.
Astroloji, Avrupa’nın dinsel
tarihine demir attığı gibi, günümüzde de kesinlikle bir Rönesans'ı
deneyimlemektedir. Basın ve televizyon yoluyla oldukça basit bir yorumcu
kendini halka sunmakta ve “işte stres” ya da “romantik bir akşam” sözü
vermekte ve genellikle bu şekilde daha baştan kendi kendini
yalanlamaktadır. Ancak, astrolojinin bütün hikayesi bundan ibaret
değildir. Yeni dinsel hareketlerle, Hıristiyanlığın ve doğal bilimlerin
ruhsal yorumlarının çatısı altında astroloji; geçmiş on binli yıllarda
yine geçerli olmuştur. Bu konunun gazetelerdeki günlük fallarla sınırlı
olmadığı, “Astrologie Christlich”
adlı kitabında Hıristiyanlık çerçevesinde ele aldığı astrolojiden olumlu
olarak bahseden Benedictine Father Gerhard Voss’un açıklamaları gibi
görüşlerle ortaya konulmaktadır.[1]
Dolayısıyla kökenlerinin
nerelerde yattığına ve günümüzde de onu hala bu kadar çekici kılanın ne
olduğuna dair bir fikir edinmek için, astrolojinin ayak izlerini, tarih
boyunca ve şimdiki zamanda takip etmeye değer. Astrolojinin bilimsel
gözlemleri temel alarak mitsel bir dünya görüşüne dahil olmaya çalışması
düşüncesi bizler için yol gösterici olabilir. Aynı zamanda astrolojinin
geleneksel dinlere ne şekilde etkide bulunduğunu ve diğer yandan söz
konusu dinlerin astrolojiye ne şekilde tepkide bulunduğunu izlemek hayli
ilginçtir.
Aşağıdaki makalenin büyük bir bölümü
astroloji tarihine ayrılmıştır çünkü buradaki temel amaç, milenyum kadar
eski olan bu fenomen ile ilgili genel bir bilgi verebilmektir. Yukarıda
da söz ettiğimiz gibi, bu konu üzerinde pek çok anlaşmazlık bulunmaktadır
ve bu anlaşmazlıklara bakıldığında, genellikle çok fazla tek bir konuya
odaklı ve tek yanlı bir astroloji görüşüne dayalı oldukları
görülmektedir. Dinsel ve mitolojik, psikolojik ve doğal bilimci ifadeler
birbirleriyle çelişmektedir.
Doğal bilimler ansiklopedisi
incelendiğinde “astroloji” başlığı altındaki bilgiden, aslında yanlış
yönlendirilmiş bir yörünge mekaniğinden bahsettiğimiz ortaya
çıkmaktadır, çünkü astroloji aynı zamanda yörünge mekaniği ile de
ilgilidir ve bu yüzden de doğal bilimlere ait bir fenomen olarak
görülmektedir.[2]
Diğer yandan, bir teoloji veya dinsel çalışmalar
ansiklopedisine başvurulduğunda, astrolojinin mitolojik ve çoktanrılı
içeriğinin genellikle yıldız-tanrıların çoklu oluşunun altının çizildiği
bir inanca işaret ettiğinin ima edildiği görülmektedir.[3]
Ezoterik vurguya sahip referans
çalışmaları ise astrolojiye; tüm organik yaşamın tek bir büyük ruhsal
ortamda görüldüğü; psikolojik, şifa verici (terapötik) niteliklerini
göz önüne alarak bakmaktadır.[4]
Modern astrolojiyi anlayabilmek için
de, kozmosun mitsel bir resminin doğal-bilimsel tıpla ilgili psikolojik
bilgileri içermesinin yanı sıra; doğal-mistik bir ruhsallığı yakaladığı
ve bütün bu bireysel alanları bütünsel bir dünya görüşüne dönüştürdüğü
bir yolu takip etmek gereklidir. Ama öncelikle astrolojinin ne olduğuna
dair bir ön tanımlama yapalım.
Astroloji Nedir?
Eğer astroloji, din ve bilimsel
astronomi arasında “ip üzerinde cambazlık yapmaktır” denebilirse,
başlangıç olarak bir
tanımlama yapabildik demektir. Her şeyden önce; kozmosun,
insanların ve doğanın içinde bulunduğu
alemin ötesinden
yüksek enerjiler tarafından
hükmedilen ve yönlendirilen
bilgisiyle astroloji bir
dindir. Kozmostaki ve dünyadaki tüm olaylar birbirine görünmez bir
sihirli bağla bağlıdır. Astroloji, ancak bu gizemli, sihirli bağlantıyı
temel alarak yıldızların yaşam sürecimizle, yeteneklerimizle ve
zayıflıklarımızla ilişkili olduğunu kabul edebilir.
Bu doğrultuda astroloji doğal dinlere
bağlıdır. Bu dinler aynı zamanda sihirli güçlerin, şeytanların ve
tanrıların doğada var olduğunu ve doğayı yönettiğini de kabul
etmektedir. Doğal dinler gibi astroloji de çoktanrılılığa inanmakta olup
özünde çoktanrıcıdır. Her gezegen ve zodyağın her burcu belirli bir
tanrı veya şeytanın ifadesidir. Ancak astroloji zaman zaman tek bir
Yaradan’ı, Tanrı’yı tanıyan dinler tarafından da kabul edilmektedir,
örneğin Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam Dinleri gibi. Bu teklik ve
birlik kavramının ardından da pek çok yıldız-tanrılar Tanrı’ya itaat
eden meleklere ve şeytanlara dönüşürler ve böylelikle de Tanrı’nın
”enstrümanları” olarak anlaşılırlar. Ancak bilimsel yanına bakıldığında
astroloji aynı zamanda çok ciddi bir alandır. Gökyüzünü geometrik olarak
kesin daire dilimlerine böler, her astronom gibi gezegenlerin
yörüngelerini hesaplar ve dünyanın ve göksel cisimlerinin çeşitli
hareketlerinden horoskopu elde edebilmek için karmaşık birtakım
hesaplamaları kullanır.
Horoskop kelimesinin geçmişi Yunan’a
kadar dayanır ve kabaca şu anlama gelir:
“Zamana bakmak” Bununla
anlatılmak istenen, astroloğun bir kişinin tam olarak doğduğu zamana
göre gökyüzünü gözlemlediği ve tüm gezegenlerle birlikte doğu ufuk
dairesinde yükselmekte olan ve “yükselen”
olarak tespit edilen zodyak
burcunu hesapladığıdır. Bunun ardından astrolog, yıldızların astronomik
olarak tam pozisyonlarını doğum yeri ile ilişkili olarak gösteren bir
çizelge hazırlar. Dolayısıyla astroloji oldukça sadeleştirilmiş
astronomidir denebilir, hatta daha da iyisidir çünkü astrolojinin
kozmosa dair dinsel anlayışı bilimsel hesaplamalara dayanmaktadır. Bu ikili doğa, din adamları
tarafından tarihle ve astrolojinin anlamıyla ilgili olarak uzun süredir
bilinmektedir. Klasik filolog Franz Boll bunu az ve öz olarak
söylemiştir: “Astroloji
aynı zamanda hem din, hem de bilim olmayı istemektedir ki onun özü de
budur”.[5]
Zamanla astroloji “aynı zamanda hem
bilim hem de din” haline geldi. Bilinen en eski horoskop MÖ. 410
[6] yılına
aittir ve o tarihten beri uzun bir gelişim sürecinden geçmiştir. Ancak,
astrolojinin tarihçesine göz atmadan önce varolan bir gerçeğe de dikkat
çekilmelidir; astroloji sadece Avrupa din tarihine ait bir fenomen
değildir, astroloji tüm büyük dinlerde ve kültürlerde daha az ya da daha
çok karmaşık da olsa yer almaktadır. Almanya-Hannover’deki “EXPO” 2000
yılı dünya ulusları sergisine gidenler Hint pavyonundan geçerken orada
bulunan astroloğun standını da görmüş olmalılar. Bu, materyalist
nitelikte bir toplumun bakış açısından ele alındığı gibi sadece marjinal
bir fenomen değildir. Bugün astroloji dünyanın pek çok yerinde hala
dinsel etkilenimli yaşam biçiminin bir parçası konumundadır.
Hindistan’da veya Güney Amerika’da bazı bilim adamları bile uzun süreli
iş gezilerine çıkmadan önce ilk iş olarak bir astroloğa
başvurmaktadırlar. Ancak bu makalede, öncelikle Avrupa
din tarihi astrolojisine öncelik verilmektedir, zira bu, Avrupa ve
Amerika’daki pek çok çağdaş astroloji okulunun ana kaynağıdır.
Yukarıdaki resimde doğum anında
çocuğun horoskopu astrologlar tarafından anında hesaplanmaktadır. J.
Rueff’e ait resim, tahta kalıp ile basılmıştır; “De conceptu et
generatione hominis, 1587”
Astrolojinin Kökenleri
Avrupa kültürlerinin çatısı altında
hemen hemen beş bin yıllık geçmiş süreci olan, ilahi yönü sayesinde adım
adım gelişen astroloji, bu süreç sonunda kapsamlı bir dünya görüşüne
sahip olmuştur. Kökenleri göksel cisimlerin bilinen ilk tapınılmasına
dayanmaktadır. Böylelikle astrolojinin ilk ön aşaması astral inanç
olmaktadır. Bazı din bilginleri bu tapınmada dünya üzerinde
ortaya çıkmış tüm dinlerin başlangıcını görmektedir.[7]
Bu genelleştirme
belki biraz abartılı olabilir ancak, yıldızlara tapınılmasının
bilinen ilk ve en eski kayıtlarına bakıldığında;
bu düşünce adına her şeyden öte bir şey konuşuyor gibi görünmektedir.
İ.Ö. 3000 yılları dolaylarında,
bugünkü Irak dolaylarında olan Mezopotamya Bölgesi’nde başlangıçta resim
yazısı olan Sümerce çivi yazıları geliştirilmişti. Daha sonra ise, resim
yazıları “geometrik çizgi formu”na dönüştürülmüştü. Bu yazılarda
“Tanrı”
için seçilen sembol ise çizgilerin yıldız şeklinde düzenlenmiş olanı
idi.[8] Buradan, Sümer çiviyazılarında “Tanrı” ve
“yıldız” kelimelerinin
aynı dil kökeninden geldiği sonucuna varılabilir. Daha sonraki Babil ve
Asur yazıtları da “Tanrı” ve “yıldız” veya
“takımyıldız” sözcükleri
arasında da bir bağlantı olduğunu açığa çıkarmaktadır.[9]
Yıldızların
isimleri ile verildiği bilinen en eski güvenilir kayıt İ.Ö. 1800 yılları
dolaylarına aittir.[10]
Kuşkusuz, sadece yukarıda söz edilen
Sümer ve Kadim Babil’e ait “Tanrı” ve “yıldız” tanımlamaları ile
astrolojiyi tanımlayamayız, çünkü astrolojide yıldızlar için göksel
cisimlerin matematiksel hesaplamaları da gerekmektedir. Bu astral
mitoloji yalnızca, astrolojinin dünya görüşünü daha ileri düzeyde
biçimlendiren, bir zamanlar yıldızlara karşı inanca dayalı bir
tapınmanın varolmuş olduğunu göstermektedir. Göksel cisimlerin ilk kez ne zaman
gözlemlendiğini ve hesaplamalar yapıldığını inceleyecek olursak, en eski
kanıt olarak Sümer Hükümdarı Lagash’lı Gudea zamanına, yani yaklaşık
olarak İ.Ö. 2143-2124 yıllarına dönmemiz gerekir. Sözü geçen hükümdar,
tanrıların ona bir rüyasında inşa edilmesi planlanan bir tapınak için en
uygun gezegen takımyıldızlarının hangileri olduğunu gösterdiğini
anlatmaktadır.[11] Bu da, söz konusu gezegen takımyıldızlarının da
gözlemlenebileceğini göstermektedir. Dolayısıyla İ.Ö. 2100 yılları
civarında gezegenlerin pozisyonlarının gözlemleniyor oluşuna muhakkak
gözüyle bakabiliriz. Diğer bilgiler ise Kadim Mısır’da seçilmiş kişilere
sunulan göksel açıklamaları işaret etmektedir. Bunlar da astrolojinin
başlangıç tarihi olan İ.Ö. 2500 yılı dolaylarını göstermektedir.
Dolayısıyla astrolojinin kökenleri
sadece Mezopotamya bölgesinde değil, Babil-Sümer kültürlerinde de
aranmalıdır. Ezoterik tradisyonlarda kadim Mısır’ın da astrolojinin
başlangıç yeri olduğunu iddia edilmektedir. Helenistik çağda ve daha
sonraki dönem eski uygarlıklarında, astrologlara genellikle
“Kaldeliler”
ya da "Babilliler”
denmektedir ki bu da Mezopotamya’dan gelen bir kökeni işaret etmektedir.
Diğer andan, pek çok Helenistik dönem yazarı da astrolojinin Mısırlılara
uzun zaman önce tanrı Hermes Trismegistus tarafından aktarıldığına ikna
olmuş durumdadır. Günümüzde hangi geleneğin orijinal olduğunu veya
birbirine paralel gelişip gelişmediklerini belirlemek zordur. Bu
araştırmalar için, günümüze ulaşabilen tarihi bilgiler yetersiz
kalmaktadır. Aşağıda Mezopotamya ve Mısır Astrolojileri’nin bazı
özellikleri verilmektedir.
|