Makale

WWW.ASTROSET.COM

ASTROLOJİ, DİN VE BİLİM

Dr. Gustav-Adolf Schoener
Çeviren: Işık UÇKUN

  Günümüzde, dinlerle ilgili çalışmalarda astrolojiyle konusunda hemen hemen hiçbir dönemde olmadığı kadar çok anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Astrolojinin dinle ilgisi nedir? Astroloji daha çok (yanlış anlaşıldığı şekliyle) doğal bilimlere, özellikle astronomi alanına ait değil midir? Astrolojiden söz edildiğinde bu sorular da sık sık sorulmaya başlanmaktadır. Ardından da bu soruları daha pratiğe yönelik diğer sorular takip etmektedir: Astroloji gerçekten de bu konuda çalışanların iddia ettikleri gibi deneyim üzerine mi kurulmuştur? Ya da modern astronominin gökyüzünün deneyimden yoksun, yanlış gözlemlerine dayanmamakta mıdır?

  Aşağıdaki makale, bu sorulara net ve anlaşılabilir bir yanıt aramaktadır. Yazarın dinsel kavramlarla bağlantılı olarak astrolojinin kökeninin ve özünün ne olduğu sorusuna yanıt vermektedir.

  Astroloji, Avrupa’nın dinsel tarihine demir attığı gibi, günümüzde de kesinlikle bir Rönesans'ı deneyimlemektedir. Basın ve televizyon yoluyla oldukça basit bir yorumcu kendini halka sunmakta ve “işte stres” ya da “romantik bir akşam” sözü vermekte ve genellikle bu şekilde daha baştan kendi kendini yalanlamaktadır. Ancak, astrolojinin bütün hikayesi bundan ibaret değildir. Yeni dinsel hareketlerle, Hıristiyanlığın ve doğal bilimlerin ruhsal yorumlarının çatısı altında astroloji; geçmiş on binli yıllarda yine geçerli olmuştur. Bu konunun gazetelerdeki günlük fallarla sınırlı olmadığı, “Astrologie Christlich” adlı kitabında Hıristiyanlık çerçevesinde ele aldığı astrolojiden olumlu olarak bahseden  Benedictine Father Gerhard Voss’un açıklamaları gibi görüşlerle ortaya konulmaktadır.[1]

  Dolayısıyla kökenlerinin nerelerde yattığına ve günümüzde de onu hala bu kadar çekici kılanın ne olduğuna dair bir fikir edinmek için, astrolojinin ayak izlerini, tarih boyunca ve şimdiki zamanda takip etmeye değer.
  Astrolojinin bilimsel gözlemleri temel alarak mitsel bir dünya görüşüne dahil olmaya çalışması düşüncesi bizler için yol gösterici olabilir. Aynı zamanda astrolojinin geleneksel dinlere ne şekilde etkide bulunduğunu ve diğer yandan söz konusu dinlerin astrolojiye ne şekilde tepkide bulunduğunu izlemek hayli ilginçtir.

  Aşağıdaki makalenin büyük bir bölümü astroloji tarihine ayrılmıştır çünkü buradaki temel amaç, milenyum kadar eski olan bu fenomen ile ilgili genel bir bilgi verebilmektir. Yukarıda da söz ettiğimiz gibi, bu konu üzerinde pek çok anlaşmazlık bulunmaktadır ve bu anlaşmazlıklara bakıldığında, genellikle çok fazla tek bir konuya odaklı ve tek yanlı bir astroloji görüşüne dayalı oldukları görülmektedir. Dinsel ve mitolojik, psikolojik ve doğal bilimci ifadeler birbirleriyle çelişmektedir.

  Doğal bilimler ansiklopedisi incelendiğinde “astroloji” başlığı altındaki bilgiden, aslında yanlış yönlendirilmiş bir yörünge mekaniğinden bahsettiğimiz ortaya çıkmaktadır, çünkü astroloji aynı zamanda yörünge mekaniği ile de ilgilidir ve bu yüzden de doğal bilimlere ait bir fenomen olarak görülmektedir.[2] Diğer yandan, bir teoloji veya dinsel çalışmalar ansiklopedisine başvurulduğunda, astrolojinin mitolojik ve çoktanrılı içeriğinin genellikle yıldız-tanrıların çoklu oluşunun altının çizildiği bir inanca işaret ettiğinin ima edildiği görülmektedir.[3] Ezoterik vurguya sahip referans çalışmaları ise astrolojiye; tüm organik yaşamın tek bir büyük ruhsal ortamda görüldüğü; psikolojik, şifa verici (terapötik) niteliklerini göz önüne alarak bakmaktadır.[4]

  Modern astrolojiyi anlayabilmek için de, kozmosun mitsel bir resminin doğal-bilimsel tıpla ilgili psikolojik bilgileri içermesinin yanı sıra; doğal-mistik bir ruhsallığı yakaladığı ve bütün bu bireysel alanları bütünsel bir dünya görüşüne dönüştürdüğü bir yolu takip etmek gereklidir. Ama öncelikle astrolojinin ne olduğuna dair bir ön tanımlama yapalım.

  Astroloji Nedir?
  Eğer astroloji, din ve bilimsel astronomi arasında “ip üzerinde cambazlık yapmaktır” denebilirse, başlangıç olarak bir tanımlama yapabildik demektir. Her şeyden önce; kozmosun, insanların ve doğanın içinde bulunduğu alemin ötesinden yüksek enerjiler tarafından hükmedilen ve yönlendirilen bilgisiyle astroloji bir dindir. Kozmostaki ve dünyadaki tüm olaylar birbirine görünmez bir sihirli bağla bağlıdır. Astroloji, ancak bu gizemli, sihirli bağlantıyı temel alarak yıldızların yaşam sürecimizle, yeteneklerimizle ve zayıflıklarımızla ilişkili olduğunu kabul edebilir.

  Bu doğrultuda astroloji doğal dinlere bağlıdır. Bu dinler aynı zamanda sihirli güçlerin, şeytanların ve tanrıların doğada var olduğunu ve doğayı yönettiğini de kabul etmektedir. Doğal dinler gibi astroloji de çoktanrılılığa inanmakta olup özünde çoktanrıcıdır. Her gezegen ve zodyağın her burcu belirli bir tanrı veya şeytanın ifadesidir. Ancak astroloji zaman zaman tek bir Yaradan’ı, Tanrı’yı tanıyan dinler tarafından da kabul edilmektedir, örneğin Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam Dinleri gibi. Bu teklik ve birlik kavramının ardından da pek çok yıldız-tanrılar Tanrı’ya itaat eden meleklere ve şeytanlara dönüşürler ve böylelikle de Tanrı’nın ”enstrümanları” olarak anlaşılırlar.
  Ancak bilimsel yanına bakıldığında astroloji aynı zamanda çok ciddi bir alandır. Gökyüzünü geometrik olarak kesin daire dilimlerine böler, her astronom gibi gezegenlerin yörüngelerini hesaplar ve dünyanın ve göksel cisimlerinin çeşitli hareketlerinden horoskopu elde edebilmek için karmaşık birtakım hesaplamaları kullanır.

  Horoskop kelimesinin geçmişi Yunan’a kadar dayanır ve kabaca şu anlama gelir: “Zamana bakmak” Bununla anlatılmak istenen, astroloğun bir kişinin tam olarak doğduğu zamana göre gökyüzünü gözlemlediği ve tüm gezegenlerle birlikte doğu ufuk dairesinde yükselmekte olan ve “yükselen” olarak tespit edilen zodyak burcunu hesapladığıdır. Bunun ardından astrolog, yıldızların astronomik olarak tam pozisyonlarını doğum yeri ile ilişkili olarak gösteren bir çizelge hazırlar. Dolayısıyla astroloji oldukça sadeleştirilmiş astronomidir denebilir, hatta daha da iyisidir çünkü astrolojinin kozmosa dair dinsel anlayışı bilimsel hesaplamalara dayanmaktadır.
  Bu ikili doğa, din adamları tarafından tarihle ve astrolojinin anlamıyla ilgili olarak uzun süredir bilinmektedir. Klasik filolog Franz Boll bunu az ve öz olarak söylemiştir:
“Astroloji aynı zamanda hem din, hem de bilim olmayı istemektedir ki onun özü de budur”.[5]

  Zamanla astroloji “aynı zamanda hem bilim hem de din” haline geldi. Bilinen en eski horoskop MÖ. 410 [6] yılına aittir ve o tarihten beri uzun bir gelişim sürecinden geçmiştir. Ancak, astrolojinin tarihçesine göz atmadan önce varolan bir gerçeğe de dikkat çekilmelidir; astroloji sadece Avrupa din tarihine ait bir fenomen değildir, astroloji tüm büyük dinlerde ve kültürlerde daha az ya da daha çok karmaşık da olsa yer almaktadır. Almanya-Hannover’deki “EXPO” 2000 yılı dünya ulusları sergisine gidenler Hint pavyonundan geçerken orada bulunan astroloğun standını da görmüş olmalılar. Bu, materyalist nitelikte bir toplumun bakış açısından ele alındığı gibi sadece marjinal bir fenomen değildir. Bugün astroloji dünyanın pek çok yerinde hala dinsel etkilenimli yaşam biçiminin bir parçası konumundadır. Hindistan’da veya Güney Amerika’da bazı bilim adamları bile uzun süreli iş gezilerine çıkmadan önce ilk iş olarak bir astroloğa başvurmaktadırlar.
  Ancak bu makalede, öncelikle Avrupa din tarihi astrolojisine öncelik verilmektedir, zira bu, Avrupa ve Amerika’daki pek çok çağdaş astroloji okulunun ana kaynağıdır.


Yukarıdaki resimde doğum anında çocuğun horoskopu astrologlar tarafından anında hesaplanmaktadır. J. Rueff’e ait resim, tahta kalıp ile basılmıştır; “De conceptu et generatione hominis, 1587”

  Astrolojinin Kökenleri
  Avrupa kültürlerinin çatısı altında hemen hemen beş bin yıllık geçmiş süreci olan, ilahi yönü sayesinde adım adım gelişen astroloji, bu süreç sonunda kapsamlı bir dünya görüşüne sahip olmuştur. Kökenleri göksel cisimlerin bilinen ilk tapınılmasına dayanmaktadır. Böylelikle astrolojinin ilk ön aşaması astral inanç olmaktadır. Bazı din bilginleri bu tapınmada dünya üzerinde ortaya çıkmış tüm dinlerin başlangıcını görmektedir.[7] Bu genelleştirme belki biraz abartılı olabilir ancak, yıldızlara tapınılmasının bilinen ilk ve en eski kayıtlarına bakıldığında; bu düşünce adına her şeyden öte bir şey konuşuyor gibi görünmektedir.

  İ.Ö. 3000 yılları dolaylarında, bugünkü Irak dolaylarında olan Mezopotamya Bölgesi’nde başlangıçta resim yazısı olan Sümerce çivi yazıları geliştirilmişti. Daha sonra ise, resim yazıları “geometrik çizgi formu”na dönüştürülmüştü.   Bu yazılarda “Tanrı” için seçilen sembol ise çizgilerin yıldız şeklinde düzenlenmiş olanı idi.[8] Buradan, Sümer çiviyazılarında “Tanrı” ve “yıldız” kelimelerinin aynı dil kökeninden geldiği sonucuna varılabilir. Daha sonraki Babil ve Asur yazıtları da “Tanrı” ve “yıldız” veya “takımyıldız” sözcükleri arasında da bir bağlantı olduğunu açığa çıkarmaktadır.[9] Yıldızların isimleri ile verildiği bilinen en eski güvenilir kayıt İ.Ö. 1800 yılları dolaylarına aittir.[10]

  Kuşkusuz, sadece yukarıda söz edilen Sümer ve Kadim Babil’e ait “Tanrı” ve “yıldız” tanımlamaları ile astrolojiyi tanımlayamayız, çünkü astrolojide yıldızlar için göksel cisimlerin matematiksel hesaplamaları da gerekmektedir. Bu astral mitoloji yalnızca, astrolojinin dünya görüşünü daha ileri düzeyde biçimlendiren, bir zamanlar yıldızlara karşı inanca dayalı bir tapınmanın varolmuş olduğunu göstermektedir.
  Göksel cisimlerin ilk kez ne zaman gözlemlendiğini ve hesaplamalar yapıldığını inceleyecek olursak, en eski kanıt olarak Sümer Hükümdarı Lagash’lı Gudea zamanına, yani yaklaşık olarak İ.Ö. 2143-2124 yıllarına dönmemiz gerekir. Sözü geçen hükümdar, tanrıların ona bir rüyasında inşa edilmesi planlanan bir tapınak için en uygun gezegen takımyıldızlarının hangileri olduğunu gösterdiğini anlatmaktadır.
[11] Bu da, söz konusu gezegen takımyıldızlarının da gözlemlenebileceğini göstermektedir. Dolayısıyla  İ.Ö. 2100 yılları civarında gezegenlerin pozisyonlarının gözlemleniyor oluşuna muhakkak gözüyle bakabiliriz. Diğer bilgiler ise Kadim Mısır’da seçilmiş kişilere sunulan göksel açıklamaları işaret etmektedir. Bunlar da astrolojinin başlangıç tarihi olan İ.Ö. 2500 yılı dolaylarını göstermektedir.

  Dolayısıyla astrolojinin kökenleri sadece Mezopotamya bölgesinde değil, Babil-Sümer kültürlerinde de aranmalıdır. Ezoterik tradisyonlarda kadim Mısır’ın da astrolojinin başlangıç yeri olduğunu iddia edilmektedir. Helenistik çağda ve daha sonraki dönem eski uygarlıklarında, astrologlara genellikle “Kaldeliler” ya da "Babilliler” denmektedir ki bu da Mezopotamya’dan gelen bir kökeni işaret etmektedir. Diğer andan, pek çok Helenistik dönem yazarı da astrolojinin Mısırlılara uzun zaman önce tanrı Hermes Trismegistus tarafından aktarıldığına ikna olmuş durumdadır. Günümüzde hangi geleneğin orijinal olduğunu veya birbirine paralel gelişip gelişmediklerini belirlemek zordur. Bu araştırmalar için, günümüze ulaşabilen tarihi bilgiler yetersiz kalmaktadır. Aşağıda Mezopotamya ve Mısır Astrolojileri’nin bazı özellikleri verilmektedir.

 

>> Sonraki Bölüm

DİPNOTLAR
1] Voss, Gerhard. 1990.
2] Lexikon der Astronomie, 1989.
3]Handbuch religionswissenschaftlicher Grundbegriffe, 1990.
4] Lexikon des Geheimwissens, 1993.
5] Boll, Franz. 1931. s. 72.
6] Sachs, Abraham J. 1952,
s. 49-75. İ.Ö. 290-50 periyoduna ait ilave çiviyazısı horoskopları O. Neugebauer/H.B. van Hoesen. 1959, s. 161’de bulunabilir.
7]
Örneğin, Hugo Winckler, 1903. Winckler’i  ve aynı zamanda da "Panbabil Okulunu izleyenler"
8] Boll, Franz. 1931. s. 11.
9] a.g.e.
10] Dossin, George, 1933. s. 32.
11] Hükümdar Lagash’lı Gudea’nın A parşömenlerinden; I 17 – VI 13. Kaiser, Otto; yay., 1986-1991; s. 23-27. İlk olarak: Falkenstein, Adam’da. 1966.

Yayın Tarihi: 11.Ekim.2007

 

© Astroset 2004-2010