Astrolojinin yirminci yüzyılda
ezoterizm ve psikoloji ile birlikte yeniden ortaya çıktığından daha önce
bahsetmiştik. Ayrıca, tıpkı diğer ezoterik düşünceler gibi, astroloji de
kısa bir süre sonra Hıristiyan kilisesinde kendine yeni takipçiler
buldu. Dolayısıyla günümüzde bu üç alanın birbirleri ile ne tür bir
ilişki içinde oldukları sorusu ortaya çıkıyor.
Artık biliyoruz ki, astroloji
göksel cisimlerin veya gizli “güçlerin” pek çok tanrısının olduğuna
inanıyor. Bunların hepsi kozmosta işler haldedir. Temelleri itibariyle
astrolojinin, bu kozmosu yaratan tek bir tanrıyı tanıma konusunda sorunu
yoktur, tıpkı tek tanrılı dinlerde olduğu gibi.
Ne var ki, işin kalan kısmı bu
kadar basit değil. Hıristiyanlık tarihi doğal dinlerin, majinin ve
“yabancı” tanrıların kabul edilmesinin ne kadar zor veya imkansız
olduğunu gösterdi. 1993 yılına ait “Katollik Kilisesi
*İlmihali
(*dini kuralları
açıklamak için yazılmış kitap)”, bu
konuda şöyle bir fikir öne sürmektedir: “İlahiliğin tüm
formları reddedilmelidir… horoskopların, astrolojinin,
*şiromansinin
(*avuç içindeki bazı
özellikleri baz alarak kişinin kaderi durumları ile ilgili tahminde
bulunmak), fal bakmanın ve bir
medyomdan danışma almanın altında; zamana, tarihe ve nihayet insanlara
hükmetme isteği olduğu gibi gizli güçleri birinin kullanımına açma
isteği yatar. Bu ise sadece Tanrı’ya borçlu olduğumuz sevgi dolu huşu
ile karışık bir saygı ile çatışmaktadır. [73]”
Dolayısıyla burada astrolojinin ilahilik ve fal bakmanın her türü ile
bir tutulduğunu, ama saçmalık ya da hurafe gibi gösterilmediğini
görüyoruz. Bunun tersine, fal bakmanın çeşitli formları gerçek olarak
kabul edilen “gizli güçlere”
dönüşmektedir. Dini kitap bu güçlerin şuurlu olarak kötülük amacıyla
kullanılmasını ve Hıristiyan inancına tezat olan yanlarını
tanımlamaktadır. Buradaki ana mesaj fal bakmanın kişinin
HıristiyanTanrısı’na karşı güç kazanma çabasıdır.
Bununla birlikte, resmi olarak
astrolojiyi savunan teologların sayısı şaşırtıcı oranda çoktur.
Bunlardan en çok tanınanı Benedictine Father Gerhard Voss olup astroloji
ile ilgili bu makalenin kilisenin yayınladığı kitapta bunmasından derin
bir üzüntü duymaktadır. Bu konudaki kendi görüşlerini “Astrologie
Christlich” isimli kitabında açıklamıştır.
Gerhard Voss’a göre, astroloji
majik uygulamalara ait değildir ve eleştirel bir mantıkla ele
alınabilir. Voss ayrıca modern kilisenin pek çok kişi için önemini
yitirdiğini düşünmektedir çünkü kilise kozmos ve doğaya ilişkin daha
yakın bir ilişkiden yoksundur. Şöyle demektedir: “Astroloji bilgeliğinin
kiliseden uzak tutulması teolojide, toplukla dua usulünde ve vaazlarda
kilise hayatının kozmik boyutunun eksikliğini göstermektedir.
[74]”
Father Voss, astroloji gibi ezoterik konuların aynı zamanda Hıristiyan
teolojisine de ait olduğunu düşünüyor ve bu görüşünde de yalnız değil.
Her şeyden önce, bu kitabın yayınlanışı sayesinde, “Astroloji”
makalesini Roma Katolik Kilisesi’nin çok önemli olan Almanca teolojik
sözlüğü “Lexicon für Theologie und Kirche” için
hazırlayabilmiştir ve benzer şekilde Lexikon der Religionen için
de “Astrology”
makalesini hazırlamıştır. [75]
Astrolojiyi desteklemesine karşın
Gerhard Voss aynı zamanda astrolojinin koşullarını da belirlemiştir. İlk
olarak, Hıristiyan inancı astrolojinin herhangi bir formu düşünüldüğünde
kesinlikle önceliklidir. İkinci olarak horoskop tahminler yürütmek için
kullanılmamalıdır, çünkü astroloji kesin tahminlerde bulunamaz ve
bulunmamalıdır. Horoskopu öncelikle psikolojik astrolojinin anladığı
gibi algılar; yani insan ruhunun aynadaki imajı gibi. Pratik olarak,
horoskop kullanma olasılığını bir meditasyon imajı gibi, meditatif bir
deneyim için anahtar olarak görmektedir.
Böylelikle, Roma Katolik
Kilisesi’ndeki astroloji ile ilgili görüşler oldukça radikal bir şekilde
birbirinden ayrılmaktadır. Pek çok teolog, örneğin tanınmış kilise
eleştirmeni Eugen Drewermann astrolojiyi sadece bir hurafe olarak
görmekte ve dolayısıyla da astrolojiyle herhangi bir şekilde ilgilenmeyi
reddetmektedir. Dolayısıyla, astroloji ile ilgili görüşler alaylı
reddedişlerden ve hatta tehlikeli olduğuna dair ciddi uyarılarda
bulunulmasından, ciddi bir uğraşı olarak kabulüne kadar değişmektedir.
Doğrusu astrolojiye ilişkin görüşler bundan daha farklı olamazdı.
Benzer bir görüntü Evangelist
Kilisesi’nde de ortaya çıkmaktadır. Burada astroloji konusunda belirgin
bir yasaklama bulunmamakla beraber, teologların büyük çoğunluğu arasında
şüpheciliğin hakim olduğu görülmektedir. Eugen Drewermann gibi pek
çokları astrolojiyi hurafe olarak görmekle birlikte bazıları da
astrolojinin kişinin Tanrı yolunda yükselebilmesinde bir araç olarak
kabul etmekte, diğer tanrıların da bu amaç için kullanılmakta olduğunu
düşünmektedir. Ama, bazı Evangelist teologlar astrolojiyi
savunmaktadırlar, örneğin Christoph Schubert-Weller’in Does God Speak Through the Stars? (Spricht Gott Durch die Sterne?/Tanrı
Yıldızlar Aracılığıyla Bizimle Konuşuyor mu?) adlı kitabında olduğu gibi.
[76]
Sözkonusu yazar da astrolojinin psikolojik bir görüş elde etmek
için bir araç olarak anlaşıldığını görmek istemektedir. Astroloji ile
ilgili görüşler Roma Katolik Kilisesinde olduğu gibi Luther’in
çağındakine de benzer bir spektrum ortaya koymaktadır; tartışma
hararetlenmeye neden olmakta ve alay etme, ciddi bir biçimde reddetme
veya uyarmadan ciddi bir kabul edişe kadar farklılık göstermektedir. |