“Bana kulak verenler, eşyanın ve karanlıkların sembolü olan
Ahriman’a değil, ilk ateşe, Kelam’a, yani Ahura Mazda’ya gönül
versinler ve onda yaşasınlar. Bana kulak vermeyenler
zamanların sonunda pişman olacaklardır”
Bir İran Peygamberi olan Zerdüşt, dokunulmayan, işitilmeyen ve
görünmeyen varlığa inancı öğreten bir dini liderdi. Bu varlık
ise Ahura Mazda idi; dünyadaki bütün iyilikleri yaratan tek Us
Tanrısı. Zerdüşt’ün öğretisine göre alem, iyilik ile kötülüğün
mücadele edip durduğu bir sahneydi. Bir tarafta akıllı ruh
olan adalet tanrısı Ahura Mazda ile ona yardım eden iyi fikir,
doğru kanun, asil hükümet, mukaddes karakter, sıhhat ve
ebediyet ve ona karşı Angra Mainyu, yani yalan şeytanı ile
yardımcıları bulunmaktaydı. İnsan, bu iki ordunun ortasında
duran bir varlıktı ve bu ordulardan birine katılmak zorunda
idi. İnsanın sadece iyilik, temizlik ve aydınlık, yahut bir
uzlaşma yolunu bulmasına imkan yoktu. İnsan bu iki taraftan
birini tutmak zorundaydı ve vazife yalnız insana mahsus
değildi. Hayvanlar da, rüzgarlar ve bitkiler de aynı şekilde
hareket edeceklerdi.
Zerdüşt,
bir insan iyilik yaptığında bunun sadece kendi hayat kitabında
yazılmakla kalmayıp, dünyanın iyiliklerine de iyilik kattığına
inanıyordu. Bunun için de insan sadece ödülünü görmek için
iyilik yapmamalıydı; aynı zamanda dünyanın iyiliklerine iyilik
katmak ve Ahura Mazda’ya, kötü ruh Angra Mainyu ile olan
mücadelesinde yardımcı olmak için de iyilikte bulunmalıydı.
Kötülük yapan, kötü Ruh ile birlikteydi. Fakat iyilik yapan,
Ahura Mazda’nın safına katılıyordu. Ahura Mazda’nın tarafına
katılmak için şu yollardan geçmek şarttı:
-
Düşünce, söz ve davranışta
saflık
-
Temizlik
-
Merhamet
-
Hayvanlara şefkat
-
Yararlı iş görmek
-
İyi yetişmeleri için
imkanı olmayanlara yardım etmek.
Her insan
karar verip taraflardan birini tuttuğunda, her sözüyle ve
hareketiyle bu mücadelenin kaderine bir etkide bulunmuş olur.
Ahura Mazda’nın tarafını tutmuş olan bir insan bütün vaktini
ve gücünü “aydınlık” mücadelesi yapmaya veriyordu ve onun en
belli başlı vazifesi ister bir yaramaz ot olsun, ister bir
canavar veya insan olsun, düşmana aman vermemek, düşmanı
korumamak, ya da belki onu imha etmekti. Bu yüzden Ahura Mazda
insanlardan ibadet beklemiyor, iş ve başarı bekliyordu.
İnsanların en büyük ibadetleri bir çöl parçasını ekilir bir
hale getirmek ya da bir uçurum üzerinde bir köprü kurmaktı.
Zerdüşt’e göre devrim anlayışı, hayatın ve çiftçiyle çobanın
yağmacı göçebeye karşı ölüm kalım mücadelesinin her anına kök
salmıştır: “Buğday eken iyilik eker”. Tabiatı
insanoğluna yararlı kılma mücadelesini engelleyen unsur
kötülüktür.
İnsan
nerede yaratılıştan sorumlu biri olarak hareket ediyorsa
Zerdüşt orada her türlü yeni hayatın öncüsüdür. Eseri dört
temel ana konuyu temel almıştır:
-Tektanrıcı
ve büyüklük kaynağı yeni bir Tanrı görüşü;
-İnsanla
onun insanlaşmasına karşı koyan her şey arasında bir savaş
alanı olarak düşünülen yeni bir dünya görüşü;
-Tanrı’yla
ilişkileri yeni bir anlayışla sürdürme tarzı; çünkü insanlar
artık tanrılarla birtakım ayinler veya kurban kesmeler yoluyla
ilişki kuramamakta, aksine insani hayatlarına ilahi bir boyut
kazandırarak Tanrı’yı kendilerinde bulmaktadırlar.
-Tabiatla
ilişkileri yeni bir anlayışla sürdürme tarzı. Bundan böyle her
türlü hayata, yani hayvanların ve bitkilerin hayatlarına da
saygı gösterilecektir. Zerdüşt’ün yeni Tanrı anlayışı sadece
kozmik bir tanrıdan ahlakçı bir tanrıya geçiş değil, aynı
zamanda her türlü insan biçimindeki Tanrı düşüncesini de
reddediştir…
“Zerdüşt’e
göre yalnız tek bir Tanrı vardır.
Hiçbir
kötülüğün kaynağı olmayan Ahura Mazda: O özgürlüğü
yaratmıştır. İyilikle kötülük arasında bir seçim yapma
özgürlüğünü. Her insan kendi seçimlerinden sorumludur.”
Zerdüşt
öğretisinin kilit taşı işte budur. İnsan, Tanrı’nın sevgisini
yitirmiş olan Ahriman’ın ardına takılarak kötülüğün ordusuna
katılabilir veya iyiliğin ana kaynağı olan Spenta Mainyu’nun
(Ormuzd) üstün gelmesi için “sabahtan tezi yok günün artıp
büyümesine çalışanlardan” olabilir.
Ahriman
Zamanda
ve mekanda ışığın ve karanlıkların iki ana kaynağı arasında
bir savaş cereyan eder ama daha ötesinde özgürlük vardır: Bu özgürlük
kötülüğün seçimini mümkün kılmıştır. İnsan her
an kurtuluşunu sağlayabilir, yani kötülüğü seçmeden önce, ilk
özgürlüğünü yeniden elde edebilir. Dolayısıyla başlangıçta
günah değil, seçim vardır. Zerdüşt’e göre hayat bir savaştır.
Birbirinden ayrılmaz bir şekilde hem içimizde nefsimize karşı,
hem dışımızda karanlıkların taraftarlarına karşı verilen bir
savaş. Zerdüşt’e göre insan sorumludur. Onun yüklendiği görev,
çalışma ve mücadeleleriyle, tarihin olduğu kadar yaratılışını
da devam ettirmektir. Zerdüşt’e göre dünya bir plana
uymaktadır; bu tarihsel bir süreçtir; birbirine karşıt güçler
arasında yaman bir savaşın geçtiği bir savaş alanıdır. Savaş
sonunda bu dünyada ele geçecek olansa, işte bu mükemmel halin
çok güç koşullar altında doğmasıdır.
Zerdüşt’e
göre, doğanın tüm süresi üçer bin yıllık dört döneme
ayrılmıştır:
I-Yalnız
Ormuzd hüküm sürer; çünkü yaratma işine o tek başına
başlamıştır:
“Başlangıçta
her şeyin üstünde yükselmiş olan Ormuzd’du; en yüce bilgiyle,
arılıkla (saflık) alemin nuru içindeydi. Bu nur tacı,
Ormuzd’un oturduğu bu yer, ilk nur denilen yerdi. Ormuzd’un
eseri olan bu en yüce bilime, bu arılığa Yasa denilir”
(Zend Avesta, cilt III, s. 343)
II-Ormuzd
ve Ahriman birbirine eşit bir başarıyla, biri aydınlıkta,
diğeri karanlıkta hüküm sürerek, biri her şeyi için, diğeri
kötü için oluşturmak suretiyle savaşır dururlar.
III-Ahriman
muzaffer olur; aleme hükmeden o ve kendi elinden çıkmış olan
varlıklardır.
IV-Ormuzd,
ebedi olarak üstünlük kazanır. Ölüler günahlarından arınmış
olarak yeniden dirilirler, kötü kaybolur; kötüyle birlikte
cehennem de kaybolur. Ahriman da yalvararak, dua ederek,
kurbanlar sunarak nurun kralına sadakat ve gayretle hizmet
ederler.
Ateşin
yalnız başına bir tapınma unsuru oluşuna tradisyonlarda sıkça
rastlanır. Ateş 15-16 şekilde mevcuttu ve her halinde ona
tapılırdı. Tüm eski
geleneksel öğretilerde bilinen yaratılışın, tabiatın dört
kuvveti denilen ve yaratıcı güçlerden biri olan ateş, kainatı
meydana getiren en büyük güç ve enerjilerden olduğu için bunu
bilen ve sezen eskiler ona saygı duymuşlar, onu ruh ve tanrı
ile de özdeşleştirmişlerdir. Dolayısıyla ateşe tapanlar
gerçekte onun simgelediği büyük güce tapmaktaydılar.
Ateş, Işık Tanrısı olan yüce varlığı simgeler. Her tapınakta
bir ateş odası vardır ve bunun içinde sonsuz bir ateş yanar.
Hiç kimse buna dokunamaz, hatta nefesiyle bile kirletemez. İyilik
Tanrısı Ahura Mazda’nın oğlu olarak kabul edilen Atar’ın
(Ateş) kültü, bu duruma göre babasından eskiydi. Ateş
tapınakları çok eski çağlardan beri mevcut olup tapınma töreni
ateşin önünde yapılırdı. İnsanlara rahatlık, zeka ve erkeklik
sağladığı gibi bütün yaratıkları da şeytandan korurdu.
Zerdüşt’ün geleneksel dinden aldığı biricik ayin, ateşe saygı
göstermek ayiniydi. Zerdüşt’e göre ateş, eski İranlılar
tarafından yapıldığı gibi tapılmaya layık bir ilah değildi.
Ahura Mazda’nın yalnızca sembolü olmaktan ibaretti.
Ahura Mazda
ile ilgili yaratılış efsanelerini incelediğimizde ise şu
bilgileri buluruz: Dünya Ormuzd’un vücudundan yaratılmıştı;
gök onun başından, dünya ayaklarından, su gözyaşlarından,
bitkiler saçlarından, öküz sağ elinden, ateş zekasından
meydana geldiler. Hint Upanişadları’nda da rastlanan bu bilgi
yani her şey O’dur bilgisi, sonradan semitik dinlere de
geçerek Birlik veya Tevhid bilgisi haline gelmiştir. Bu bilgi,
Varlığın Birliği ilkesinden bir yansıma olup bu ilkeye göre
tüm varoluş Bir Olan’dan tezahür etmiştir ve her şey Bir’in
tezahürüdür.
Dünyanın
devam süresi olan oniki bin yıl, dört kısma ayrılırdı. İlkin
Ormuzd, varlıkları düşündü ve Ahriman karanlıktan çıkar çıkmaz
barış teklif etti, fakat o kabul etmeyince dokuz yıl süren ve
ışığın zaferiyle sonuçlanan bir savaş oldu. Işığı zafere
tılsımlı dua Ahura Verya ulaştırmıştı. İkinci bölümde
varlıklar Tanrı ve Şeytan tarafından gerçekten yaratıldılar.
Üçüncü bölümde insanlığın Zerdüşt’e kadar uğradığı felaketler
yer alır. Dördüncü bölümde ise Ormuzd’un öncülüğünde İyiliğin
zaferine ulaşılır.
Zerdüşt
aynı zamanda bütün çağların en büyük şairlerinden biridir.
Onun eseri olan Avesta ilahilerinin Gataları’ndaki sesine
kulak verelim:
“Düşüncede,
sözde ve eylemde birbirlerine taban tabana zıt iki ana eğilim
vardır. Biri hayat verir. Öbürü ölüm getirir. Her iki eğilim
her insanda her ulusta birbiriyle çarpışır. Çarpışma ilk
insanla başladı, dünyanın sonu gelinceye kadar devam
edecektir”.
“İnsanlık
iyi kulak versin, iyi anlasınlar, çünkü her iki dünyadaki
kaderleri aydınlıkla karanlık arasında yapacakları seçime
bağlıdır. Gündüzle gece, hayatla ölüm… birini nasıl tanımalı,
öbüründen nasıl kaçınmalı? Kimi cezalandıracaksın? Kime mutluk
vereceksin? Tanrı’nın tercih ettiği kimse insanlar dünyasının
iyi çiftçisidir”.
“Buna
karşılık çift (koşum) öküzüne ve güneşe kötü gözle bakan
kimsedir ki benim sözümü öldürür. Köyleri yakıp yıkan ve hak
bilir kişiye sövüp sayan, kaba güç kullanarak hayatını yaşamak
isteyen, nasıl olursa olsun para kazanmak için güçlü olmaya
can atan. İşte bunlar dünyayı mahvedenlerdir… Onlar her iki
dünyayı da yıkarlar… Onlar ruhlarını mahvederler ve dünyayı da
mahvederler. Ama kötülükle ele geçirilen bir krallık mahvolur…
Kim onların canları istediği gibi zulmetmelerine engel
olacaktır? Körlerle sağırlar iktidarda birleştiler. Onlar iyi
insanların dünyasını mahvedecekler”.
“Ben nereye
gideyim? Nereye dua edeyim? Herkes beni terk ediyor. Zorba
yöneticiler büyük bir kinle etrafımı sarmışlar bana
zulmediyorlar. Senin gücünden başka hangi güçle ben senin
sözünü yayıp adaletini muzaffer kılayım ey Ahura Mazda?”
“Ben senden
dostun dosta verdiği gücü ve mutluluğu bekliyorum. O beklenen
mutlu günleri yaşatacak olanlar ne vakit gelecekler ki?”
“İşte
ellerimi sana uzatmış, hoşnut olacağın amelleri işleme hazzını
bana lutfetmeni diliyorum. Ey Mazda! Aydınlığın tanrısı!
Yeniden diriliş gününde o her şeyi yakıp kavuran ateşi, senin
ateşini neşeyle karşılayacağız. Ey Mazda! Senin o hızlı ve
güçlü ateşini, mutluk saçan, ama aynı zamanda cezalandıran ve
yakan ateşini”.
“Dünyanın
son dönüşüne kadar, yeniden dirilişine dek yanlışların hakimi
insanları bir daha öldürmeyecek. Dünya sona erdiğinde
doğrulara güç vereceksin sen. Ve ben senin ateşine bağış diye
duamı sunacağım. Arzumun bütün gücüyle senin ışığına doğru
yürüyorum. O’nu dinleyiniz”. |