İnisiyelerin
Vazife Hazırlığı
Yüksek
enerjilerle ve dikey bir duruşla var olan bir organizasyon,
sinesinden bir vazifeliyi yeryüzünü ışıtmaya gönderirken
kimbilir ne ince araştırmalar yaparak özenle hazırlanmış bir
plan-program hazırlar. Çünkü peygamberler ve büyük inisiyeler,
vazifelerini otomatik tarzda yapmazlar. Aksine kozmik bir
göksel bir organizasyon ve bilgilendirilme sürecine tabidirler
ve her şey en ince detaylarına kadar gözden geçirilerek, üst
hiyerarşilerin izni alınarak hazırlıklarını tamamlarlar. Dünya
hafızasının akaşik kayıtları detaylı incelenir, sunulacak
öğretinin insanların karmalarına cehit ve kapasitelerine
uygunluğu seçilir, yer, zaman-mekan tespiti tek tek
hesaplanır, ölçülür, biçilir. Ne yüce, ne ulu araştırmalardır
bunlar... İşte bir peygamber böylesine görkemli bir etüdün
ürünü olarak, vazifesine bizzat kendisi talip olur. Bu yüce
vazife ona otomatik bir işleyiş olarak sunulamaz... Vazifesini
önce ait olduğu ruhsal planda, ruhsal organizatörlerin de
desteği ve yardımıyla hazırlar ve vazifesini unutmuş olarak
bir yeryüzü insanı gibi doğmaya hazırlanır. Ama bağlı olduğu
ruhsal plan, ruhsal aile tüm yaşamı boyunca ona sürekli
uyaranlar gönderir ve her zaman ruhsallığın koruyup, gözeten
şemsiyesini adeta bir koruyucu gibi başının üstünde taşır...
Dünya gezegenine doğuşun en önemli icaplarından biri olan
unutma vetiresinin, onu, yapacağı kutsal vazifeden
alıkoymaması için göksel yardımcıları ve yol göstericileri de
her an görev başındadır.
Yeryüzüne indiği andan itibaren onun vazifesiyle ilgili yayını
o küçücük dimağdan yayılmaya başlar. Biz onu, küçücük bir
dimağ veya bir bebek vücudu gibi algılarız. Oysa gerçek bu
değildir. O küçücük bebek bedeni sadece bir konsantrasyon
aracıdır. Esasında o büyük ruh, o yüce varlığın ruhu,
yeryüzüne bedenlenerek asıl işini yani mantal yayın sürecini
başlatmıştır bile... Bu mantal yayın, gelecekteki vazifesinin
hizmet kadrosunu tayin eder. O yayını alan, mantal alıcısını
hazır tutan, ona akort olan, uyum sağlayan varlıklar zaten bir
bir çevresine enkarne olmaya ya da yaşadığı yere gelmeye
başlarlar. Çölün diğer yakasındaysa da bir itilimle veya
dünyasal bir sebeple, birlikte çalışacağı vazifeliye doğru
çekilmeye başlar. Ve böylece inisiyelerin çevrelerindeki ilk
inisiyasyon halkaları mantal yayın vasıtasıyla oluşmaya
başlar.
İnisiyeler, sürekli olarak yüksek mantal düzeyli yayında
bulunan, günlük yaşamlarını bile bir tür tefekkür hali içinde
yaşayan kişilerdir. Sadece inisiyeler değil, evrenle, insanla
ilgili konularda veya herhangi bir bilgi üzerinde sürekli
derin düşüncelere dalarak, çeşitli bilimsel etüdler yaparak
sentezlere ulaşan insanlar da, mantaliteleriyle devamlı bir
zihinsel yayın halindedirler. Hiç haberimiz olmadığı bir yerde
bulunan, hiç tanışmamış olduğumuz ama mantal yayını güçlü olan
bu kişilerin yayınından hepimiz yararlanırız. Bu bir zihinsel
ya da mental tohumlama işlevidir. Herkes diğer kardeşlerine
görünmeyenden de destek verir.
Gezegenin büyük bir değişimin eşiğinde olduğu bu uyanış
günlerinde; ışığa hizmet veren, mantal yayını pozitif ve güçlü
insanların yayınlarından, yeni bir bilgiyi araştırmaya,
anlamaya çalıştığımız zamanlarda yararlanıyor ve besleniyoruz.
Mantal yayın bizim mantal bedenimize siner, zaman içinde bir
eleksiyondan geçerek, bizdeki diğer unsurlarla bir
kombinasyona girer. Nihayet zihin seviyemize kadar iner. Ve
bazı anlayış kolaylıklarına, hızlı algılamalara, ilhamlara ve
imajinasyonlara sebep olarak bazı düşüncelere karşı sempati
duymamızı sağlar, yatkın ve uygun hale girmemize neden olur. O
büyük inisiye, bizden yüzyıllarca önce yaşayıp o yayını yapmış
olabilir ve bizde bugün, o güçlü yayının etkisinden
yararlanabiliriz. Çaba ve sentez yapma gücüne göre bilginin
yüreğimize sinmesi bu olağanüstü mantal akışlar ve yayınlarla
gerçekleşir. Dinlerde, sanıldığı gibi sadece okuyarak,
öğrenerek, ezberleyerek öğrenilmez. O dini yaymakla vazifeli
doğmuş olan yüce peygamberin, bilgisine olan tefekkürü,
konsantrasyonu sürekli yayın halindedir. Ve böyle bir mantal
yayın alanına giren kişilerin, bilginin ilkelerine olan
bağlılıklarını kolaylaştırmalarını sağlar.
Bu
mantal yayın uygulamalarının en güzel örneklerine hem İsa’nın,
hem Muhammed’in yaşamında rastlamak mümkündür. İkisi de
çevrelerindeki insanların çoğunu sadece birkaç sözle ikna
edebilmişlerdir. Hatta Muhammed’i öldürmek için evine baskın
yapan Ömer’in, o sırada okunan Kur’an nedeniyle elinin
ayağının kesildiğini herkes bilir. Okunan o kelamda,
peygamberin vahyiyle ilişkili yüksek bir mantal yayın ve
yüksek enerjilerin kademeli yayımı vardır.
Bizim
normal yaşamımızda da bu böyledir. Yaşam tesadüflerden
oluşmuyor. Bir aksiyon varsa o aksiyonun projesi, senaryosu
çok daha önceden hazırlanmış ve yazılmıştır. Başta aksiyonun
sahibi olan kişi, sonra onun ardındaki diğer halkalar
genişleye genişleye yapılacak olan vazifenin yolları açılır.
Mantal hazırlık yapılmadan bir doğum söz konusu değildir.
Hatta, o mantal, hazırlıktan sonra birkaç yaşam deneyimi daha
geçirilir. Uygulamalar ve hazırlık için geçirilen yaşamlardan
sonra, sonunda o varlık, vazife kadrosuna dahil olmaya hak
kazanır. Örneğin, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali gibi varlıklar
rastgele, bir kavme mensup, akrabalık zihniyetiyle seçilmiş
varlıklar değildir. Ya da İsa’nın çevresindeki on iki
havarileri, Musa’nın kardeşi Harun, onun yanındaki kırklar,
yetmişikiler tesadüfen meydana gelmiş topluluklar değildir. En
azından birkaç yaşam vazife uygulama modelleri üzerinde
çalışmışlar, hataları mümkün olduğu kadar ortadan kaldırmaya
uğraşmış, gerçek fiziki uygulama başladığında hatasız iş
yapabilecek hale gelmiş, yetişmiş varlıklardır.
Her
peygamber vazifelidir. Evren enerjisini insanlığın hayrına ve
selametine kullanmak üzere kendisinde yoğunlaştırarak,
paratoner vazifesi görecek böylesine yüce bir varlığın,
organizayon sistemine uygun bir geçmişi vardır. Yani,
peygamber olarak varlıklara Evren Bilgisi’ni nakledecek olan
kimse, bu ödevini ifa etmeden önce Yüksek Ruhsal Yönetici
sisteme, bu görevin talibi olduğuna dair beyanda bulunur.
Büyük İnisiyeler, Semavi Yönetimlerin programlarını tatbik
eden varlıklardır. Her türlü mizansen onların bu gezegensel
görevlerini ifa edebilmelerine göre tanzim edilir.
Ülkemizdeki Neo Spiritüalizm Üstadları
Biz
insanları, varlıkları, dostları neleri ile severiz? Ne
yüzlerin şekilleri, ne bedenlerin biçimleri, ne de kılık ve
kıyafetleri insanların birbirine bağlamaya kafi değildir.
İnsanları birbirine bağlayan, birbirine yaklaştıran, birbirine
ısındıran ve birbiriyle sempatize, hülasa birbirini arattıran
tek amil onların birbirlerine karşı olan aksiyon ( tesir ) ve
reaksiyonlardır ( karşı tesir). Yani insanlar yaptıkları
işlerle, ortaya koydukları eserlerle ve kendilerine vaki
tesirlere ve bu tesirlerin neticelerinin idrakiyle
kıymetlenirler. Ve varlıklarını da başkalarına karşı ancak
böylece kıymetlendirirler. Mermer taş gibi pasif bir insan
canlı olsa da nihayet bir taş parçasından daha kıymetli ve
makbul olamaz....Bedri
Ruhselman
Büyük
İnisiyeler bir diğer adıyla Gerçek Üstadlar hakkında
açıklamaya çalıştığımız bu genel kavramlardan sonra ülkemizde
yaşamış iki gerçek üstattan, iki büyük inisiyeden de özellikle
genç kuşakları haberdar etmek, onlardan da söz etmek ve
saygıyla anmak isteriz.
Günümüzün yozlaşan dünyasında her şey gibi Spiritüalizm de
kendi payına düşeni almakta, binbir emek, alınteri, çaba,
çalışkanlık, dürüstlük, ilke ve yasalara bağlılık, erdem,
sağlam karakter gibi özellikler gerektiren bu ruhsal yolda
dejenere edilmektedir, bu dejenerasyonun bilerek veya
bilmeyerek yapılması sonuçları değişmiyor maalesef...
Etrafımız iki üç seminere katılmak, birkaç kitap okumakla
kendini bilge zanneden ve başkalarını aydınlatmaya, inisiye
etmeye, enerji dağıtmaya çalışan; bu vesile ile egosunu tatmin
etmeye ya da ruhsal konuları kişisel amaçları için kullanmaya
çalışan insanlarla dolu… Devre sonunun özel şartları gereği
her şey serbest, herkes asıl kim olduğunu göstermekle mükellef
ama iyi niyetli, sağduyu sahibi ve saf insanları uyarmak da
ayrı bir görev… Ülkemizde neler olup bittiğini merak edenler,
bu değerli iki insanın zorluk ve inanç dolu yaşam öykülerini
tetkik ederek pek çok bilgi sahibi olabilirler…(www.bilyay.org.tr)
Yaşamı ifade tarzındaki
sadeliği, çalışkanlığı, disiplinli yapısı; mütevazı evi,
eşyası, kitapları; sohbeti, konferansı, öğütü, eleştirisi,
dürüstlüğü, açıksözlülüğü, bilime ve bilimsel araştırmalara
duyduğu derin ilgisi; sevinci, neşesi, merhameti; azmi,
iradesi, kudretiyle ve bir insan olarak sayılması mümkün olan
tüm eylem ve erdemleriyle Üstad Dr. Bedri Ruhselman'nın
özellikle ülkemiz ve hatta tüm uluslar içinde Neo Spiritüalizm
başlığı altında açtığı yeni ışıklı yol, hala işlerliğini
korumakta sürekli gelişmekte ve yenilenmektedir. Belli bir
süreç içinde de, onun kendi arzusunun bir karşılığı olarak
Spiritüalizmi-Bilimle birleştiren yeni bir köprüde nihai
amacına ulaşacaktır.
İnsanlığın kendini bilme-
evreni keşfetme yolculuğundaki tekamülünde ona yol ve ışık
gösterecek olan bilgileri; şuurlu olarak bir sistem ve tertip
dahilinde sunmak üzere yaşamı boyuncu hiç durmadan çalışmış
bir insan olarak Dr. Bedri Ruhselman üzerine aldığı vazifeyi
bilerek, isteyerek, karşılıksız yapan vazifeli
fonksiyonerlerin hakkı olan sonuca ulaşmış bir kişidir.
Günümüzde binlerce, milyonlarca kişi bir anahtar niteliği
taşıyan ruhsal bilgilerle, ellerindeki mevcut bilgileri daha
iyi anlamakta, yorumlamakta ve uygulamaktadır. Bir bilginin
gerçek olup olmadığı; onun sarıp-sarmalayıcı,
koruyup-kollayıcı ve her şeyi tek bir şemsiye altında bir
birlik ve bütünlük içinde tutup, ileriye taşıyıcı
niteliklerinden anlaşılır.
Dr. Bedri Ruhselman gibi
değerli şahsiyetleri gözümüzde ve ruhumuzda canlandırabilmek
için kişisel düşüncelerimizden ziyade, vesika değeri taşıyan
ve objektif olan olaylara göz gezdirmek ve yaşam öykülerini
incelemek daha gerçekçi olur:
Dr. Bedri Ruhselman
çalışmaları sırasında ruhi irtibat celselerinin özelliği
nedeniyle bir müddet sıkı bir çalışma mecburiyeti ile
karşılaşır. Çalışma saat ve karakterini kendi resmi
vazifesinin saatlerine uydurmayı aklından bile geçirmeden
derhal çalışmakta olduğu kurumdan bir müddet için izin ister
ve verilmediği takdirde istifasının hazır olduğunu bildirir.
Bir başka çalışma esnasında
irtibatta bulunduğu bedensiz varlığın tavsiyesini yerine
getirmek üzere ve fantomik bir tezahürün tespiti için günlerce
gece dahi uykusuz kalma pahasına medyomun başında beklemekten
yılmaz. Çalışmaları sırasında uyumayı ve hatta yemek yemeyi
unuttuğu, sağlık sorunları olmasına rağmen bıkmadan usanmadan
geceler boyu çalıştığı, kendisiyle birlikte çalışan
arkadaşlarının sık sık anlattığı anıları arasındadır.
Ezoterik bilgi
çalışmalarımızda edindiğimiz sonuçlara göre büyük devre
sonlarından evvel insanlığa onların en dar zamanlarında yardım
edecek bilginin verilmesi için bir kuyruklu yıldız misali
gelip geçen varlıklar zuhur eder. Bu varlıklar bazen bilinir
bazen bilinmezler. Şimdi anlaşılıyor ki Ruhselman kisvesinde
gelip geçen kişi esasında dünyamızın malı değil, bu kuyruklu
yıldız misali gelip geçenlenlerden biriydi. Sağ iken
anlaşılmadı, gereğide yoktu...
( Ruh ve
Madde Şubat 1971 - sayı 133 )
Ruhçuluğun ne olduğunu, ne
yapmak istediğini, öz yapısının hangi hakikatleri taşıdığını,
dünya insanının manevi tekamülünün hızlanması için nelerin
gerektiğini resmen 1946 yılından bu yana ülkemizde başlatan
Dr. Bedri Ruhselman, yayımladığı eserleri ile dünyada ancak
Spiritüel bilimle çok gelişmiş olan kişilerin sır olarak
sakladıkları Hakikatleri açıkça ve sade bir şekilde ifade
etmiştir. Üstadın bilime ve bilimsel araştırmalara duyduğu
saygının önemi bizlere her geçen gün onun ne kadar haklı
olduğunu hatırlatmakta, bilimle-spiritüalizmi ve tüm kadim
bilgileri birleştirme, bilgiyi yeni bir potada eritme çabasına
bir ışık tutmaktadır…
Ergün Arıkdal
Tüm yaşamı boyunca yaptığı
faaliyetler, eylemleri, söylemleri, kitapları,
konferanslarıyla zihinimizde ve ruhumuzda yaşattığımız günlük
realitelerimizin çok üzerinde ki bilgelik realitesine bizleri
halen çekmekte olan bir başka büyük inisiye Ergün Arıkdal’ın,
dünya vazifesinin son bulduğu günden bu yana epey zaman geçti.
Bu zaman zarfında hiçbir bilgi ve olay O'nun bizlere aktardığı
'' Hakikkat'' leri ortadan kaldıramadı.
Ergün Arıkdal, Evrensel
Işık- Bilginin ve Güneş Okulu’nun inisiyelerinden biri olarak,
çağlar boyu süre gelen vazife halkasını tıpkı Üstad Ruhselman
gibi bizim ülkemizde tamamladı. Daha aydınlık bir evrim
aşamasından aslını unutmuş insanlığa yardım etmek maksadı ile
dünyaya enkarne olan Ergün Arıkdal, insanlık tekamülünün
bilgisizlikten bilgi aydınlığına geçiş devresinde '' şafak
vaktini'' hazırlayanlardan bir Tanrı eri idi. İsminin ve
dünyasal kimliğinin ön planda olmasından hiç hoşlanmaz,
kendisine üstadım diye hitap edenlere büyük bir tevazuyla,
‘hasbelkader’ yani kaderim gereği derdi. Hasbelkader sözcüğü
halk arasında yanlışlıkla tesadüfen gibi anlaşılmakta ise de
asıl anlamı üstadın belirttiği gibidir. Tüm yaşamı boyunca
sadece vazifesini ön planda tutan bu müstesna insanın nükte
dolu konferansları, konuşmaları hala dinleyenlerin
kulaklarındadır. Bilgiyle ince bir nükteyi bir arada taşıyan
ve aktaran üstad dinleyenleri gülümsetirken, onların bazı
gerçekleri daha iyi anlamalarını sağlardı. Özel bir hitabet
yeteneğine sahip olduğu için her türlü sohbeti belli bir
hedef ve konsantrasyon içinde vazifeye bağlamayı çok iyi
bilir, dinleyenlerini halden hale sokarak bilgiyi rahat
almalarını sağlardı.
Dünya tekamülü öğretim
kadrosu içinde aldığı kutsal vazifesini noksansız ve en iyi
şekilde tamamlayan Üstad Ergün Arıkdal’ın evrensel bilgisini;
öğrenmenin, öğretmenin en iyi yolu: Bilgiyi uygulamak ve
uygulattırmaktır.Uygulamaların zorluğunu, onun bilgelik dolu
dürüstlüğünü, adalet duygusunu ve ne tür haksızlıklarla
savaşıp, bilgi ve vicdanı baştacı etmeyi nasıl başardığını
anlayabilmek, hissedebilmek için zorlu yaşam öyküsünü
incelemek, örnek almak gerektiğine inanıyoruz.
(www.bilyay.org.tr)
İçimizdeki mum ışığı
Kutsal vazifesini
tamamladıktan sonra dünya realitesini terk ederek aramızdan
ayrılan tüm inisiyelerin ve gerçek üstadların, idraklerimizde
git gide devleşen şahsiyetleri, şuurlarımızda git gide
genişleyen ve bizlere daima yeni kapılar açan bilgi ve
kudretleri, vicdanımızda git gide derinleşen ahlaki değerleri
ve yüksek seviyeli insanlık idealleri karşısında saygı ile
eğiliyoruz…
İnisiyelerin tekamülün
hakiki bilgiler ile hız almasında gösterdikleri cehit ve
cesaret insanlık ailesi olarak bizlerin umudu ve ışığıdır.
Vicdanlarımızın ihtiyaç duyduğu o minik ışığı onların
ellerinde taşıdıkları meşaleden almakta ve bir zincir halinde
birbirimize aktarmaya çalışmaktayız. O, minicik bireysel
ışıklardan oluşan aydınlık belli bir eşiğe ve aşamaya
geldiğinde öyle çok şeyi aydınlatabilir ki, bizler bile
şaşırabiliriz… |