SİRİUS A, SİRİUS B ve SİRİUS C olarak
üçlü bir takım yıldız olan Sirius Yönetim Sistemine,
gezegenlerin sıralanışının köpeği andırması nedeniyle Köpek
Takım Yıldızı adı da verilir. Mu, Atlantis ve Mısır hatta bu
26.000 bin yıllık dönemde, yeryüzünde var olan tüm bilgiler,
Sirius Kültür’ünden indirilmiş ve insanları nihai bir amaca
yönlendirmek için kullanılmış birer araçtır. Bu bilgiler
sürekli olarak zaman ve mekana göre uyarlanmış, düzeltilmiş,
yenilenmiştir.
Bu nihai amaç; gezegenimizin uyanışı yani kıyam etmesi,
bilgi ile ayağa kalkması ve kozmik spiralin bir üst
aşamasına geçmesini sağlamaktır.
Ezoterik Tradisyon Sirius A’yı ruhsal
yönetimin idari ve teknik işlerinin yapıldığı yer olarak
tanımlar. Sirius B’nin ise tüm ruhsal ve ezoterik
kültürlerde bambaşka bir yeri vardır. Ruhsal yönetim, ruhsal
konseyler ve tüm idari sistemlerin işleyişi Sirius B’ye
bağlıdır. Sirius C’nin fonksiyonu hakkında ise kesin bir
bilgi edinilememiştir.
Bu yıldıza, aralarında Mısır ve Sümerlilerin de bulunduğu
bir çok eski halk tarafından tanrı/tanrıça statüsünün
verilmesine hiç şaşmamalı. Modern astronomi, Sirius
Kültürünün gizemlerini bir bir ortaya çıkardıkça, bu ismi
vermenin ne kadar uygun olduğuna dair kanıtlar ortaya
çıkıyor.
Güneşimizin de, hayat getiren, ışık
getiren unvanını hak ettiği açıktır. Zira onun destekleyici
ışınları olmaksızın, güneş sisteminde hayat mevcut olmazdı.
Ama muhteşem güneşimiz bile, yakındaki Sirius Sistemine göre
sönük kalmaktadır. Göklerdeki en parlak yıldız olarak
gördüğümüz Sirius A’dır. Güneşimizin sadece üç katı
büyüklükte olmasına rağmen, ondan on kat daha parlaktır.
Sirius B ise, çıplak gözle görülemeyen bir beyaz cücedir ve
güneşimizin kütlesinin tamamını, dünyamızdan sadece dört kat
büyük bir küreye sığdırmıştır. Sirius B'nin yüzeyi, elmastan
300 kez daha serttir. İçi ise, elmastan 3000 kat daha
yoğundur. Bir dakika içinde kendi çevresinde 23 kez dönerek,
etrafında büyük bir manyetik alan yaratır. Bu iki yıldız,
birbiri etrafında dans eder, sürekli parçacık alış-verişi
yaparlar. Muazzam miktarda enerji yayan son derece gizemli
ve ilginç bu yıldız sistemi ile karşılaştırıldığında,
güneşimiz önemsiz gibi görünmektedir.
Dünya üzerindeki uygarlıklarımızın ve bütün inançlarımızın
temeli, SİRİUS KÜLTÜRÜ 'nün yayılmasından ibarettir. Asıl
bilgi ve bilgelik, bu kültürün çeşitli zamanlar içinde,
çeşitli beşeri topluluklara uyarlanmış olmasıdır. Eğitim ve
İnisiyasyon bilgileri dünyamıza özellikle Sirius B’den
aktarılmaktadır. Sirius A Ruhsal Yönetim Sisteminin teknik
ve idari işlerinin yönetimi ile ilgilenir.
Tıpkı yüksek benliğin veya ruhun insan enkarnasyonunu
yaratan bir kaynak oluşu gibi güneşimiz Sirius Yıldızı da,
tüm güneş sistemimizin başlangıç noktasıdır.
Başka bir deyişle, Sirius güneş sistemimizin ruhudur ve onun
form halinde enkarne olmasına neden olmuştur.
Eski Şamanik kültürlerde, Sirius İnisiyasyonunun Tanrılara
açılan bir portal olduğuna inanılıyordu ve Sirius Geçidi
üzerinden yapılan yolculukların İlahi mesajlar getirdiği
söyleniyordu ki bu söylemler ve inançlar doğrudur.
Ayrıca Sirius eğitimlerinin insanı cennete hazırlayan bir
kapı olduğuna inanılıyordu. Modern astrolojide, Sirius aynı
zamanda ruhsal özgürlüğün titreşimini yayan bir tesir
taşıdığı söylenir. Enerjisi, özümüze ulaşmamızı sağlar, eski
realitelerin getirdiği sınırlamaları kaldırmamıza yardım
eder, kendimizi tanımamızı sağlayacak tüm bilgiler çağlar
boyunca Sirius Kültüründen bir misyon tarzında eğitim amaçlı
verilmiştir.
Ayrıca Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği’nde
08.04.1982 tarihinde Ergün Arıkdal’ın medyumluğunu yaptığı
Sirius B celselerinin alındığı da bilinmektedir.
Sirius’un Güneş Sistemimize olan etkisi Karma Yasasıyla
sonuçlanır ve bu yasa Güneşimizin gezegenler ailesini
etkiler. “Sirius büyük inisiyasyon yıldızıdır çünkü İlahi
Hiyerarşimiz Sirius Hiyerarşisinin ruhsal manyetik kontrolü
veya yönetimi altındadır. Bunlar kozmik yönetimin güneş
sistemindeki kristal yaşam prensipleri üzerinde, gezegende,
insanda ve yaşamın ifadesinin daha düşük formlar üzerinde
çalıştığı temel kontrol edici tesirlerdir. Ona ezoterik
olarak “Hassasiyetin parlak yıldızı” adı da verilir.
SİRİUS KÜLTÜRÜ VE DÜNYA GEZEGENİNİN
TEKAMÜLÜ
Dünya gezegeninin ruhsal, şuursal, fiziksel tekamülü ve
evren içindeki gidişatı Sirius Galaktik Sistemine bağlıdır.
Gezegenimizin tüm gelişim aşamaları, Sirius gezegenince
takip edilir ve yönlendirilir. Kuran’da Şira yıldızı diğer
adıyla Tarık yıldızı olarak anılan tek yıldızdır.
Özellikle Ruhsal Sirius olarak anılan Sirius B, görüp
gözetici, koruyucu, himaye edici ve geliştirici yönüyle,
dünya gezegeninin şuursal gelişimi ile ilgilenir ve şimdi de
şuur sıçraması yaparak bir üst aşamaya geçmesi için büyük
uğraşlar verilmektedir. Tüm bu gelişim hareketleri, Ruhsal
Sirius Galaktik Sistemi tarafından an be an takip
edilmektedir ki, olup bitenlerin tümü Yaradan’ın İzni
Keremiyle olur.
Pek çok ezoterik metinde Sirius Misyonu olarak aktarılan
bilgilerin asıl manası, bu görüp-gözeticilik vasfının
layıkıyla yapıldığının bizler tarafından anlaşılır hale
gelmesinin gerekliliğidir. Nihai sona ulaşmak için bu uyanış
ve farkındalık önemlidir.
Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği’nde,
08.04.1982 tarihinde Ergün Arıkdal’ın medyomluğunu yaptığı
Sirius B celselerinin alınması da bu maksadı içerir ve
Anadolu Misyonu’nun hayata geçmesi için bir başlangıç olarak
kabul edilebilir. Ülkemizde bu misyon için doğmuş binlerce
jeneratör görevi yapan, enerjiyi alıp aktaran sessiz sedasız
şekilde günlük yaşamını sürdüren insanlar vardır.
Şuurlarının açılması için adeta surun üflemesi gibi bir
işareti bekleyen, bu temiz yürekli, temiz enerjili insanlar
çağrıları almaya başlamışlardır.
Hepimizin bildiği gibi kıyamet yani uyanış günlerindeyiz.
Yeni bir çağa geçiş yapmaya hazırlanıyoruz. Bu geçiş aynı
zamanda şuursal bir sıçrayışı da gerektirdiği için topyekun
halde bir anda olamıyor. Adeta parçaların birleşmesi gibi
bireysel uyanışlarla çağa uyumlanma çabası veriliyor.
Ezoterik bilgiler diyor ki; bugünlerde çoğunuz rüyalarınızda
veya günlük yaşantınızda “mavi ışık” “mavi yıldız” veyahut
maviyle ilgili her hangi bir şeyi sık sık görüyorsanız siz
de uyanışa çağırılıyor olabilirsiniz. Bunlar size işaretler
olabilir. Bu sizin Sirius Misyonuna uyanış çağrınızdır. Mavi
yıldız ya da mavi enerji ile uyumlanmanız sağlanır.
Hepimizin DNA kodlarında Sirius Kültürünün bilgisi vardır.
Genlerimizde bu kod kayıtlıdır. Bunu hatırlamak için gerekli
yüklemeler ve uygulamalar çoğumuza ulaşmaya başladı.
Bireysel uyumlanmalarımız, dünya ananın yani
Gaia'nın ruhsal
enerjilerinin yükselmesine destek veriyor. Bu yeni anlayışa
ve yeni bilgilere geçiş sırasında aşamalar halinde bazı
misyonlar elbette devreye girdi. Bunlar kendi hayatlarımızda
oldukça karmaşık ve zor sınavlardı. Uyanışa hizmet verecek
insanların her zaman hayli zorlu ve başkalarının
kaldıramayacağı sınavları olur. Sınavlar verildi ve çoğu
tamamlandı. Şimdi yeni bir aşamada iletişim çağına geçiş
yaparken DNA’larda kayıtlı olan uyanış kodları aktive
oluyor. Artık bir sonraki aşamalarda bizlerin de yaşayacağı
yüksek boyutlarda yaşayanların yaptığı gibi biz de tüm
enerjimizi ve potansiyelimizi; kendimiz, çevremiz ve
gezegenimiz için kullanmayı, yeniçağın geçiş döneminde bu
frekans aralığını yükseltebilmek için Sirius Kültürünün galaktik iletişim çağrısını duymayı seçebiliriz.
RUHSAL GÜNEŞ ENERJİ VE BİLGELİK
KAYNAĞI SİRİUS
“Asıl kaynağı galaksimizin dışında bulunan Sirius Kültürü
vasıtasıyla milyonlarca güneş sisteminin tekamül etmesi
sağlanmıştır. Bizim Dünya üzerindeki uygarlıklarımızın ve
tüm inançlarımızın temeli Sirius Kültürünün yayılmasından
ibarettir.”
Ergün Arıkdal
Sirius A, Sirius B ve Sirius C olarak üçlü Sirius Takım
Yıldızı, zamanı ve tüm var olmuş olan toplumları aşan
astronomik, astrolojik ve özellikle spritüel önemiyle
insanlık tarihinde eğitmen-rehber-görüp gözetici yıldızı
olarak
sandığımızdan çok daha önemli bir yere sahiptir.
Gezegenimizde bugüne kadar var olan uygarlıklarımızın ve
inançlarımızın tümünün temelinde Sirius-B (Ruhsal Sirius)
Kültürü vardır. Gökyüzündeki en parlak yıldız olarak Sirius,
pek çok kadim toplum tarafından yüksek semavi değerlerle
anılmış, ilahi değerler atfedilmiş ve saygı ile anılmıştır.
Eski uygarlıkların pek çoğunda Sirius yıldızının kozmik
ışınlarının insan ruhunu olumlu anlamda etkileyebileceğine
ve bir ruhsal uyanış meydana getirebileceğine inanılırdı.
Günümüz modern çağında ise pek çok ruhsal araştırmacı Sirius
enerjisi ile rezone olmaya çalışıyor, özellikle Sirius B
yıldızının ruhsal yükselişi ve varlıksal şuur gelişimini
arttırdığını bilerek, bu konuyu büyük bir özen ve dikkatle
araştırıyor.
Sirius Takımyıldızı veya Canis Major, göz kamaştırıcı Sirius
Yıldızının evidir. Bu takımyıldız gece gökyüzünde hemen göze
çarpar ve kolaylıkla fark edilebilirdir. Canis Major, Latin
ismiyle “Büyük Köpek” mitsel avcı Orion’u takip eden iki
köpekten büyük olanını temsil eder. Sonuç olarak, Sirius
Yıldızı genellikle “Köpek Yıldızı” olarak adlandırılır.
Takımyıldız, Sirius Yıldızı’nın parlaklığıyla ve de diğer
göze çarpan göksel nesnelerle bilinir; örneğin Galaktik
kümeler, yayılım nebulası ve ikili yıldızlar gibi.
Ezoterik metinler, önümüzdeki dönemde Sirius Kültürünün
derin izlerinin daha fazla görüneceğini ve insanlık
tarafından da bilinir olacağını söylüyor. Sirius-B’nin
uyandırıcı, ayağa kaldırıcı tesirleri bizlere psişik
boyuttan ulaştırılıyor. Kendi insanlarını onlar seçiyorlar.
Dalgalar yoluyla yaptıkları taramalarda sınır bekçileri bu
ara yeniden uyarılıyor çünkü tam olarak da kıyametin
ortasındayız ve artık kaybedecek zaman yok. Bir görevle
doğan, ışığa hizmet isteyenlerin uyanma zamanı geldi de
geçiyor… Her uyanan insanın önce kendisi sonra yakın çevresi
daha sonra toplumu, ülkesi ve gezegeni için yapacağı,
kolektif bilince faydalı bir yayını mutlaka vardır. Yeter
ki bilinci kaymasın, dünyaya gerektiğinden fazla rağbet
etmesin. Temel ihtiyaçların karşılanması yeterli olsun…
Toplum olarak, bu misyonun gerçekleşmesinde payımız
büyüktür. Ruhsal melekeleri gelişmiş bir toplum olarak;
merhamet, sevgi, şefkat, paylaşım, yardımlaşma, hoşgörü
konularında söyleyeceklerimiz vardır ama şu an için bu
yetilerimizi unutmuş ya materyalizmin etkisi ile biraz
geriye atmış görünüyoruz ki, son zamanlarda yaşadığımız tüm
sıkıntıların temel nedeni de, özümüzden ve asli görevimizden
uzaklaşmaktır. Biz uzaklaştıkça dertler artar, çok değer
verdiğimiz ekonomi daha da sıkışır. Ne zaman ki, uyanırız, o
zaman rahatlarız…
Elbette ki uyanış zamanı yaklaşıyor. Psişik boyuttan, üstün
vazife sadakatine sahip planlar görev başında…
Sirius Kültürü zihinlerimizdeki ham düşünceleri, oluşmamış
geometrik varsayımları ve yanlış bilgileri düzeltmek
isteyenlere, bu yolda kalmayı tavsiye ediyor ve neler
yapılması gerektiğini de bildireceklerini ifade ediyor…
Herkes iç mabediyle doğar. O iç mabede girebilen, hazinesini
bulur. O iç mabedin bir de gizli odası vardır. Bir'in
bilgisinin saklı olduğu mabede ancak, Kendini Bil - Rabbi’ni
Bil- Tekamül Et üç bilgisiyle girilir…
Gizli oda Bir’in bilgisiyle varlığın karşılaştığı zamanda
gerçek olur ve insan kendi iç mabedinde, enerjisini kendi
üreterek, kozmik insan olma yolculuğuna çıkar.
Artık o iç mabetten, beşer dünyaya her geçişinde dört
bilgisini uygulamaya başlar. Hem dünyada yaşar, hem de
dünyadan olmaz. Le Arapça'da olmayan anlamına gelen
olumsuzluk ekidir. Dün ise dünya demektir. Ledün ise
dünyasızlıktır. Dünyadan geçmek, dünyasızlığa uyanmak,
insanın kozmik bir varlık olduğunu, ölümsüzlüğünü ve
kozmosta her yerde tekamül gereği mekan tutabileceğini
anlamaya başlaması demektir.
Mabedimizdeki hazine Vazife Sezgisi Realitemizi sezdiğimiz
mekandır. Zaman artık bizim için dünya zamanı olmaktan
çıkmıştır. O mekanda Bir’in bilgisi vardır ki Hızır planı
ile iletilir. Ve siz o Bir’in bilgisinin saklı olduğu
mekandasınızdır
artık. Şah damarınızdasınızdır. Ruhunuza üflenen, estirilen
nefesle Hızır'ın uçan halısında, ovuşturduğunuz Alaeddin'in
lambasından çıkanla yüzyüzesinizdir. Zaman kayan bir enerji
bandıdır. Mekan ise o enerji bandının duraklarıdır. Artık
dünya zamanının yüzeyine çıktığınızda elinizde dört sayısı
vardır. Dört uygulama, mekan tutma sayısıdır. Yani bilgiyi
bilgiyi uygulama zamanıdır. Mekan ise sahadır. Sahadaki her
oluş, her uygulama varlığımızın derinliklerine ilk var oluş
anımızda kaydolan üç bilgiye hizmettir (Kendini Bil,
Rabbi’ni Bil, Tekamül Et). Hepimiz
içimizdeki Bir’lik bilgisi oranında tekamül ederiz. Spiral
böyle döne döne, gider ve yükselir…
SİRİUS KOZMİK KÜLTÜRÜ
Modern Ruhsal ve New-Age spritüel bilgi sistemlerinde de
Sirius Kozmik Kültürü Yüksek Şuur, Ruhsal Uyanış ve Yükseliş
ile ilişkilendirilir. Sirius B’ye yani Ruhsal Sirius’a,
“Ruhsal Güneş” , “Görünenin Ardındaki Görünmeyen Güneş” ya
da “Güneş Okulu” adı da verilir, ruhsal enerji ve bilgelik
kaynağı olarak görülür.
Sirius Kültürünün aktardığı bilgiler, bizlerin ceht
faktörünü hiçbir zaman ortadan kaldırmaz. Bağlanmış olduğumuz
realitelerin iplerini, ağırlıklarını terk etmeden önce, terk edebilme gücünü bize kazandırmaya çalışır. Semavi Anamız
Sirius’un görkemli yaşamı ve yönetim sisteminin işleyişi
hakkında henüz yeterince bilgimiz yoktur.
Biz Sadıklar Planını, ruhsal bir organizma olarak biliriz.
Bizim gerçeklik dünyamızda ancak ruhsal bir planı teşkil
ederler. Ama Sirius içinde, kendi bedenlerinde var olan çok
başarılı bir konseydir. Ve Sirius misyonundaki ulular, her
türlü boyutu ulaşım aracı olarak, rahatlıkla kullanırlar..
Örneğin; Ruh nedir? Sorusu binlerce, on binlerce yıldır
insanoğlunun en çok sorduğu temel sorudur. Ruh dediğimiz
Yüce İlahi Nur, ‘EN YÜKSEK MAKAM ’dan gelen temel kordon
bağıdır. Anneden oğla giden temel kordon bağı gibi şaşmaz,
sapmaz olandır. Bu en yüksek Makam ‘Ol Deyince Olan Makam’
dır. “Ol der olur.” Düşünce gücüyle var eder, iradesi,
kudreti tahayyül edilemez bir noktadadır. Kadim bilgilerde,
Allah’ın nefesinin üflenmesiyle varlığın ruhunun meydana
gelmesi olarak anlatılan bilgi; Allah’tan bir parçayı, bir
nefesi burada insan dediğimiz varlığın taşıdığı
anlamına gelir. Fakat zinhar, zannetmeyiniz ki , insanda
Allah’tır, bu mümkün değildir. Şu devasa sisteme bakalım,
birde burada var edilen incecik insana bakalım, bu sadece bir
üfleme, üf demiş olmuş gibi düşünebiliriz.
Ruh her yerdedir, her şeyin içindedir. Şu an bir kalemin
içinde bir ruh vardır, olmaması mümkün değildir. Her şeyde
bir ruh vardır fakat bunun frekans aralığı ile bunu tutan
ellerin frekans aralığı arasında muazzam bir farklılık
vardır, bu yüzden ruh her yerdedir, her şeyin içindedir.
Ruh, En yüksek Makam’ın temsilcisi, onun var oluşunun
göstergesidir.
Enerji beden ise değişebilen bir şeydir. Kızgınızdır, enerji
bedenimiz kırmızı olur, sevinçliyizdir pembeye çalar .
Enerji beden, varlığın kendine ait kişisel alanıdır. Kişisel
düşüncelerinin yarattığı, duygularının yarattığı bir
alandır, bize aittir. Ruh her yerdedir, her şeydedir ve onun
bir Yaratıcısı vardır ama enerji alanı bireye aittir. O gün
moraliniz bozuk ise şöyle, değil ise böyle olabilir. Enerji
alanı ya da aura diyeceğimiz şey olumlu da olur, olumsuz da
olur, enerji alanından yansımalarla ve yaşanan haletlerle
değişimler gösterir.
Enerji alanı, aura ve zihin alanı dediğimiz şey, indirgenmiş
bir şeydir oysa Ruh Yücedir. Ruh Yüce Sistemin göstergesidir.
En yüksek makamın mevcudiyetinin varlığıdır.
İnsanın var olması bir günde olmamıştır. Önce karalar,
sular, karalar ve sulardan sonra yaşam var olur. Suların
içindeki minik canlılarla başlar. Su yaşam için çok
önemlidir. Suyun olmadığı bir yerde yaşam olamaz, zira biz
anne karnında bile suyun içindeyiz. Suyun önemini
anlamalıyız.
Önceleri minik minik bakteriler tarzında canlılar oluşur.
Tek hücreli bile diyemeyeceğimiz canlımsıyla değil arası bir
sistem kurulmaya başlar. Sonra minik minik bir şeyler çıkar,
yosun oluşur vs derken canlılık başlar ama daha insana
gelmedik. Bu karalar, denizler, sular yine Allah’ın
üflemesiyle yani O Yüce Makam’ın enerjisinin yansımasıyla
oluyor. Suyun içindeki bütün canlılarda da, toprak da
Allah’ın üflemesi dediğimiz Yaratıcıya ait bir genetik
yapı, bir kodlama küçücük bir şey mutlaka vardır. Sonra
evrim kendi içinde ilerler, canlılar ilerler, dinozorlar v.s
derken bizim
Ademle Havva dediğimiz insanımıza ortaya çıkar. İnsana
gelene kadar, adem olana kadar nice nice nice yapılar var.
Ruh yapıları var, bunlar büyüyor, büyüyor, büyüyor, büyüyor
derken, insan dediğimiz yapı meydana geliyor.
Bu insanın artık bir ruhu var mı burada? Var!... Bu ruh
nereye bağlı, Yüce Sisteme. Bu bedenin kendi etrafında bir
enerji alanı tıpkı dünyadaki enerji alanı gibi bir enerji
alanı var mı? Var. Ana Kaynağa bağlı mı? Bağlı!
Şimdi Ana Kaynak var, ana kaynaktan çıktı, dünyada
evrimlerle insan olarak oluştu, etrafında da enerji alanı
var. Ana Kaynaktan gelen kod, genetik incecik bir bağ her
yere dağa taşa, insana iniyor. Bu incecik kod olmadan olmaz.
İnsan Ana kaynağa direkt bağlanamaz yanar, mümkün değil.
Fotoğraf makinemizi veya cep telefonumuzu takalım bakalım
220 Volta, taşıyamaz yanar, araya adaptör lazım. Bu
aşağıdaki varlık Ana Kaynağa demek ki tak diye bağlanamaz.
Ana kaynağa adaptör diyeceğimiz bir şey lazım. Farz edin ki,
insan varlığı, 5 voltluk bir enerji taşıyor, ana kaynağın da
1.000.000 volt enerjide olduğunu düşünün. Nasıl
bağlayacaksınız mümkün değil ama da bağlanmak zorunda, çünkü
ana kaynaktan hiçbir şey kopamaz. O zaman ne lazım? Araya
çeşitli adaptör mekanizmalar lazım. Bu adaptör mekanizmalar,
1.000.000 voltu indiriyor, 500.000 volta, 100.000 e, 50.000
e indire indire 5 volta kadar getiriyor. İster istemez bu
adaptör mekanizmaların
her birinde ruhun işi var. İşi vardan ziyade bir parçası da
var diye düşünün. Ama artık üst kısımlarda iyice siliktir.
İşte bizim Spatyomumuz da bu adaptör kısımlardan Biridir.
Bizim en ince en süptil alan olan spatyomumuz Sirius Uluları
için oldukça yoğun fizik mekanlardır.
Yeryüzünden yaşayan insanların pek çoğu, bir başka sistemin
veya bir başka gezegenin spatyomuna geçiş yapamayacak bir
noktadadır. Bu nedenle kutsal kitaplarımızda aktarılan
bilgiler arasında sözü edilen melekut, cennet veya semavi
ülke, başka bir gezegenin spatyomunu ifade eder. Başka bir
gezegene geçişimiz ancak önce onun spatyomuna geçecek
inceliğe ulaşmamız ile mümkündür. Yani cennete girmek demek,
daha süptil, daha ince enerjili bir gezegenin önce
spatyomuna dahil olabilmek demektir. Böyle süptil bir alana
geçebilmemizin en büyük şartı cennetlik olabilmektir ki,
bizim kaba moral şartlarımıza göre günahlarımızdan arınmış
olmamızı ifade eder. Günahtan arınmak demek, cahillikten
kurtulmak, belli bir realitenin cahilliğini üzerimizden
atmamız demektir.
Sirius Kozmik Kültürüne göre hayrında, şerrinde anası
bilgidir.
SİRİUS- GÜNEŞ KAVUŞUM ZAMANLARINDA
KAPILAR AÇILIR!...
4 ve 7 Temmuz tarihleri arasında gökyüzünün tüm kapıları dua
ve dilekler için açılır! Güneş Sirius kavuşum zamanları,
dilek, istek, niyet, dua etmek için verimli zamanlardır.
Ezoterik tradisyon, inisiyasyon yıldızı Sirius’un özellikle
Ruhsal Sirius B’nin bu özel günlerde dua ve dilekleri kabul
ettiğini söyler.
Sirius Kuran'da Tarık ve Şira ismiyle anılan yer alan tek
yıldızdır. Şira Arapçada "işaret, kılavuz, yol gösteren" anlamına gelir.
Özel enerjiler taşıyan bu günlerde meditasyon ve
dualarınızda niyetlerinize, dileklerinize ve özellikle
şükürlerinize yoğunlaşabilirsiniz.
Güneş-Sirius kavuşum zamanları yüksek bilince erişmek, derin
bilgiler ve farkındalıklar kazanma niyetini belirtmek için
ideal enerji akışlarının olduğu zamanlardır. Maddi ve manevi
sıkıntılarınız için şefaat ve yardım isteyebilir, yol
göstericilik talep edebilirsiniz.
Ruhunuzu, bedeninizi ve evinizi negatif enerjilerden
arındırın, kendinize dua etmek, konsantre olmak ve
meditasyon yapmak için zaman ayırın…
Yardıma muhtaç insanlar için hayırlı işler yapmak açısından
da önemli bir gündür. Çok ihtiyacı olan birine kendi gücünüz
kadar bir maddi veya manevi bir yardımda bulunabilirsiniz.
Ezoterik Tradisyonda, Yeryüzünde Mu’dan itibaren Görünenin
Ardındaki Görünmeyen Güneş, Güneş Okulu, Mısırda Ra, İsis-Osiris
ve daha pek çok çeşitli isimler ve sembollerle anılır.
Sirius Kozmik Kültürü ve eğitim sistemleri, gezegenimizle
Sirius Kültürü arasında derin bağlar olduğunu ifade eder.
Sirius Kozmik Kültürü veya Güneş Okulu diye adlandırılan bu
eğitim sisteminde açılacak dersleri, gezegendeki herkesin
derslerine katılabileceği genel bir okul olarak algılanmamak
gerekir. Bu okulun kapıları her isteyene açılmamaktadır.
Herkese açılacak ve herkesin girebileceği bir kapı değildir
bu kapı, tedrisatın uygulanabilirliği açısından bu konunun
bizler tarafından çok iyi anlaşılması gerekir. Bazı özel
elemeleri ve sınavları vardır.
Okulun öğrenimi, dersleri, tedrisatı herkese açık değildir,
dersler de genel dersler hiç değildir, dünya okulunun
sınavlarını hatta zorlu sınav ve imtihanlarını vermiş, daha
genel realiteleri geçmiş kişilere açılan bir tedrisat, bir
öğrenimdir.
Gezegenin kendisi de bir okuldur ama orada takip edilen
dersler ve genel realiteler, Güneş Okulunda takip edilecek
derslerden farklıdır ve genele ait temel derslerdir. Güneş
Okulunu bir takım elemelerden ve zor sınavlardan geçen
insanların ayrıca tekrar tekrar seçilerek, yüksek lisans
gibi daha yüksek eğitim görmelerini sağlayan bir okul olarak
düşünebilirsiniz.
Kozmik Sisteme ait yeni bilgilerin açılacağı bir dönem
başlamaktadır diyebiliriz. 2024 yılı özellikle ilahi
adaletin tecellisi bakımından önemli bir yıldır. Gizli saklı
üstü açılmadık her ne var ise "Yok artık diyeceğimiz"
şekilde karşımıza çıkarsa hiç şaşırmayalım. Uyanış yani
Kıyamet Günlerinde olduğumuz için yeni tesirler, yeni
enerjiler, yeni bilgiler, insanların yeni bilgilerle
eğitimleri söz konusudur… Yeniyi benimsemek, değişmek,
dönüşmek isteyen herkese hayırlı olsun…
☆ Ruhsal ve Bilimsel Araştırmalar Merkezi ☆
https://www.facebook.com/groups/407013019481906
-Sirius Kültürü II
|