Şifacılık ilk önce
kendimizden başlar.
"Acı
anılar geçmişi düzeltmezler. Üzüntü, düşüncenize ışık
getirmez. Can sıkıntısı size yardım etme imkanı sağlamaz.
Keder ve ıstırap, iç dünyanızı pasifleştirmez. Karmaşa, size
doğru yolu göstermez. Eleştiri yalnızlığın sonucudur. Öfke
yenilginin arkadaşıdır. Hoşgörüsüzlük, sempatiden
uzaklaştırır. Gücenme ve alınganlık sizin
zehrinizdir. Olumsuzluğun bu
temsilcilerini önleyerek, bilgeliğin ışıklı yoluna çalışarak
devam ediniz. "
F.C.Xavier’den
Andre
Luiz
Kendini tanıma yoluna girmek için öncelikle gevşemeyi, ama
gerçekten gevşemeyi öğrenmek zorundayız. Öyle ki, yalnızca
bedenimiz değil zihnimiz de gevşesin. Bu tarz bir gevşemeyle
daha ileri incelemelerde bulunabileceğimiz içsel boşluğu
yaratmış oluruz. Çoğumuz gevşemeyi bir
koltuğa oturup, ayaklarımızı uzatmak, sadece birkaç dakika
için karışıklıklarımızdan kurtulup dünyadan kopmak olarak
düşünürüz. Bu şekilde bedenimizi
gevşetebiliriz ama zihni gevşetmek, olaylara
VE TÜM YAŞAMA
rahat bir bakış oluşturmak bu kadar kolay değildir.
Zihnimizde, mevcut tüm boşlukları dolduran sürekli bir
gevezelik vardır. Bunu durdurmak gerçekten imkansız gibidir
ve çabalamaya rağmen zihindeki bu hareket sürer gider. Bu
çabalamanın yerine, zihnimizi meşgul eden olumsuz, şikayete
yönelik ve yaşamımızı olduğu gibi kabullenmek istemeyen
düşünceleri bırakıp; yine bu tip şeyler düşündüğümüzü her
yakaladığımızda, gayet yumuşak bir şekilde kendimizi de
incitmeden olumsuzların yerine olumlarını koyarak düşünmeye
devam edebilir veya zihnimizdeki konuyu değiştirmenin pratik
yollarını arayabiliriz. Eğer hiçbirinde başarılı olamamışsak
kısa bir meditasyon ve ya da birkaç küçük beden egzersizi ve
nefes talimi son derece iyi gelecektir.
Düzenli pratiklerle, araba sürmeyi veya piyano çalmayı
öğrendiğimiz gibi gevşemeyi de öğrenebilir, doğal bir hale
getirebiliriz. Gevşemeyi öğrendiğimizde kendimizi
bulunduğumuz düzeyde kaybeder, başka bir düzeyde buluruz.
Bu gevşeme halini başarmak, çabalamak veya kendimizi
olduğumuzdan daha yukarıda görmek yerine neredeysek o
şekilde kabullenmek çok önemlidir. Bu kabullenme içinde
kendimizi, olmayı istediğimiz biçimde değil şu an olduğumuz
gibi sevmeyi öğreniriz. Eğer bunu başarabilirsek yani
kendimizi yargılamadan sevmeyi ve kabullenmeyi başarırsak, o zaman
başkalarını değiştirmeye çalışmak veya farklı olmalarını
istemek yerine onları kabullenebilir ve karşılıksız olarak
sevebiliriz.
Gevşememiz derinleştikçe, beklenmedik bazı deneyimler
yaşayabiliriz. Renk, ışık veya sembol gibi vizyonlar
görebilir; güzel bir müzik sesi veya içsel sesimizi
duyabilir; kendimizi bir sükunet halinde bulabiliriz.
Hepimizin içinde azıcık da olsa maddesel servet, şan, şöhret
ve ün kazanma hırsı olduğundan bu hırsları
spiritüel değerler kazanma
şekline dönüştürmemeye çok dikkat etmeliyiz. Maddi hırs ve
tatminlerin yeri dünya ve madde ortamıdır.
Spiritüel ortamda bu hırslar
ayak bağı olur ve tehlike oluşturur. Aldatılmaya ve
kandırılmaya çok uygun bir zemin hazırlar.
Farkındalığı
ve uyanıklığı bozar. Ruhsal
deneyimlerimize büyük bir kudret belirtisi olarak sımsıkı
sarılmak, gelecekte çözülmesi zor başka problemleri davet
edecektir. Bu yüzden de bu tip çalışmalara başlamadan önce
bireyin kendi istek ve arzuları, hırs ve doyum noktaları
hakkında bazı temel bilgileri olmalıdır.
Birey
tek başına böyle bir çözümlemeyi başaramayabilir
ya da başarsa bile kendinin
dışında bir insanın ona destek olmasını isteyebilir. Ve bu
istek de aslında sağlıklı bir istektir. Her şeyi tek başına
başarma tutkusu bazen yanılgının en büyüğü olabilir.
Kişilik testleri ve kendini tanıma araştırmaları için
deneyimli bir terapiste başvurması ve kendi yaşam
organizasyonu hakkında daha detaylı bazı bilgilere sahip
olması gerekir ki, doyurulması gereken bir yönünü
ya da doğum haritasında da
gözüken haklı bir hırsını, spiritüel
ortama, ruhsal çalışmalara taşımasın. Her
çalışmada bir işaret direği, bir merkezi hedef önemlidir.
Kendi hedefimize ilerlerken destek ve yardım almamız egomuzu
denetlemek ve ben bilirimci
tavırlardan vazgeçmek adına iyi bir işarettir.
|