Hepimizin
varlığının derinliklerinde bir şifacı saklıdır. Şifacılık
hepimizin doğuştan sahip olduğu ve istenirse geliştirebilecek
bir yetenektir. Bir yerimiz ağrıdığında
ya da kendimizi yalnız, üzgün hissettiğimizde, bize
sevgiyle dokunan bir yakınımızın ellerinin, bedenimizde ve
ruhumuzda onarıcı etkiler yarattığına, kendimizi korunmuş ve
iyi hissettiğimize hiç dikkat ettiniz mi? Aile
büyüklerimiz, sevdiğimiz dostlarımız, arkadaşlarımız, eşimiz,
çocuğumuz, diğer yakınlarımız bize sıcacık duygular aktaran
ruhsal varlıklar değil mi özde? Ve onlar o anda; aslında
Doğal
Şifacılık
yapmaktadırlar. Yani modern tanımıyla kendi bedenlerindeki
bio-enerjiyi sevgiyle, ilgiyle
bize aktarmaktadırlar.
Bu tarz şifa uygulaması, tarih
boyunca insan yaşamının içrek bir parçası olarak dinlerin,
felsefelerin ve çeşitli kültürlerin tezgahında dokunan ipek
bir kumaş oldu. Acıları örttü, yaraları sardı, çevreye şifa
dağıttı. Eski
kabile kültürlerinde saygın kişiler arasında en çok itibar
görenler şifacılardı. Kabile
büyücüleri, kahinler, şamanlar ve şifacı hekimler; şifacı veya
ruhsal rehber olarak yetiştirilmek üzere seçilen, vizyonlara
(duru görüye), rüyalara, ve medyomsal
yeteneklere sahip olmalarıyla tanınan ve çevreden saygı gören
kişilerdi.
Pek çok gelenekte, ellerini
hasta kimsenin üstüne koyup dua ederek, hastalıkları
iyileştiren kimselere rastlanırdı. İnsanoğlu,
bin yıllar boyu bilgi ve
anlayışlarının ötesindeki bir ruhsal varlık boyutu tarafından
korunup gözetildiğine, yardım aldığına, şifa bulduğuna inandı.
Ama daha sonraki yıllarda, skolastik bir ortaçağ döneminin de
etkisiyle bu bütüncül (holistik)
iyileşme ve iyileştirme sanatı aşağılanmaya başladı. Şifacılık
resmen durduruldu ve men edildi. Ve bağnaz bir şekilde,
hastalanan kişinin Tanrı’nın buyruklarına aykırı yaşayan bir
günahkar olduğu kabul edildi. Maalesef bu bölen, ayıran,
parçalayan anlayış halen varlığını sürdürmekte ve Batı
insanının psikolojisini ve etik
anlayışının temelini oluşturmakta. Bu yüzden de Batı insanı
mutsuz, depresyonlu ve çok yalnız. Umudu Doğu’nun eski
bilgelik okullarında arıyor…
Her
şeye rağmen, insanoğlunun kendini aşma ve geliştirme süreci
hiç son bulmadığından,
İNSANDAKİ PSİŞİK GÜÇLER
hakkında da daha derin ve
kapsamlı bilgilere ulaşma olanağımız hiç kesilmedi. Kültürel şartlarımız, ruhsal öğretilerimiz ve realitemizi
oluşturan kavramlar artık daha fazla sorgulanıyor. İnsan,
varlığının derinlerinde saklı olan şifacıyı geri çağırmaya
başladı !... İnsan şuurunun genişliği ve derinliği ortaya çıktıkça
kendimiz hakkındaki imajımız da değişiyor!... Bu olumlu
değişim açıklanamayan, paranormal
dediğimiz olayların günlük yaşamda daha fazla kabul görmesiyle
ortaya çıkıyor. Buna
‘İçimizdeki
Şifacının Yeniden
Doğuşu’
adını da verebiliriz.
Günümüzde insanın beden, zihin ve ruhtan oluşan ayrılmaz bir
bütün olduğu anlaşılmaya başlandı ve tüm bu unsurlar, bütünün
sağlığını sürdürmeye yönelik girift bir ilişki sunan
felsefeleriyle, yaşam modelleriyle daha fazla rağbet görmeye
başladı.. Geleneksel Şifacılığın, alternatif tıp
ya da tamamlayıcı tıp adı altında
tıpla birlikte elele yürüme arzusu içinde olduğunu fark
etmemek mümkün değil. Günümüz insanı tıptan ve
bilimden kopmadan, alternatif şifa
uygulamalarını başarıyla uygulamaktan çok hoşlanıyor, kendi
özüne yakınlaşmak onu huzurlu ve mutlu kılıyor. Olumlu düşünce, (pozitif
zihinsel tutum- her şeyin bir de iyi yönü olduğunu fark etme)
meditasyon,
vizüaliasyon (göz önünde canlandırma) derin gevşeme
gibi teknikler, masaj, şiatsu,
akupunktur, akupresür gibi
Doğu’nun temel sağlık yöntemleri tedavici edici olarak tıbbın
yanında hak ettiği yeri almaya ve daha fazla kabul görmeye
başladı.
Çünkü
artık insanoğlu yalnızlığının bilincinde ve
İçindeki Şifacıyı;
Şamanizm gibi kadim
kültürlerin iyileştirme metotlarını,
Çin bilgeliğini yani kısacası esenliğini geri çağırıyor…
Bu çağrıyı duymamak mümkün mü?
Her hisseden insan çağrıyı duyuyor ve yanıtlamak istiyor…
"Şifacıdan
Notlar"
sayfalarımızda, içimizdeki
şifacıyı geri çağıracağız. Yaşamı, olumlu, mutlu, huzurlu,
sağlıklı yaşamanın ve yaşatmanın yollarını arayacağız
birlikte!... |